ECB üye ülkelerin borcunu silebilir mi?
Küresel bazda Kovid-19 resesyonu sonucu ortaya çıkan mega resesyona karşı tüm gelişmiş ülkelerde borç stokları ciddi artış gösterdi. Aynı zamanda, Merkez Bankaları kamu borcundaki artışın çoğunu varlık alımları yoluyla yüklenme yolunu seçti. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) kriz öncesi Aralık 2019’da 4,67 trilyon euro olan bilançosu Ocak 2021 sonu itibariyle 7 trilyon euro’yu aştı. Bu rakam Euro Bölgesi GSYİH’sının %70’ine karşılık geliyor. Avrupa’da bazı gözlemciler tarafından Euro Bölgesi üye ülkelerin borç stokunu azaltmak için ECB’nin satın aldığı kamu borcunun tümünü ya da bir çoğunu silebileceği yorumları yapılmaya başlandı
Bu kapsamda, geçtiğimiz hafta aralarında Thomas Pikkety, Laszlo Andor ve Pauşl Magnette gibi ünlü isimlerin bulunduğu 150 ekonomist ECB’nin bilançosunda bulunan kamu borçlarının silinmesi çağrısında bulundu. ECB Başkanı Lagarde’dan Başkan Yardımcısı De Guindos’a ve Kurul üyesi Schnabel’e kadar bir çok tepe noktadaki yönetici ise bu fikri hafta sonu sert bir şekilde reddetti.
Avrupa Parlamentosu (EP) Ekonomik ve Bilimsel Politikalar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 08 Şubat tarihli hizmete özel gizli raporda da Euro Bölgesi üyelerinin borcunun ECB tarafından silinmesi halinde ekonomik, politik ve finansal açıdan oluşacak riskler ele alınıyor. Raporda borçların silinmesi fikrinin uygulamaya konulmasının ekonomik olarak Euro Bölgesi’nin yüksek borçlu ülkelerinin finansal istikrarına ve aynı zamanda bir bütün olarak Euro Bölgesi’nin politik istikrarına ciddi riskler doğuracağı vurgulanıyor. ECB’nin üst düzey yöneticilerinin bu fikri öncelikle Avrupa Anlaşması’nı ihlal edeceği ve aşağıda yer alan diğer nedenler yüzünden reddettiği kaydediliyor.
Öncelikle, İtalya, Fransa ve Bölge’nin yüksek borçlu ülkeleri borç stokunun resmen azalması halinde daha parlak bir geleceğe sahip olabilir. Bahse konu olan borç stoku miktarı oldukça yüksek miktarlara ulaştı. ECB’nin satın aldığı üye ülke kamu tahvillerinin (uluslar üstü tahviller hariç) miktarı 2020 sonu itibariyle 2,9 trilyon euro’ya –Euro Bölgesi GSYİH’sının %26’sına- ulaştı. ECB ve İtalya’daki fiili ajanı Banca d’Italia’nın 2019 sonunda ellerinde tuttuğu İtalyan kamu tahvillerinin tutarı yaklaşık 364 milyar Euro iken ECB’nin varlık alım programı girişimleri sonucu bu rakam 550 milyar euro’ya yükseldi.
İtalya’nın ECB’ye olan bu borcunu silmek ülkenin 2020 sonunda %161 olan kamu borcu/GSYİH oranını %128’e düşürebilir. Borçların silinmesi halinde, ECB’nin de sermaye yapısını yenilemek için istediği miktarda para basabileceği ve bu yolla hiçbir zararın oluşmayabileceği de raporda vurgulanıyor. Krizi aşmaya çalışan borçlu ülkeler açısından borç yükünü azaltmak için bu fikir cazip gözükse de raporda bu uygulamanın politik, ekonomik ve finansal sebeplerle taşıdığı büyük riskler ele alınıyor:
(i) Politik riskler: Politik açıdan bu seçeneği uygulamak Birlik için zehirli olarak yorumlanıyor. Bu yöntem daha az borçlu ülkelerdeki vatandaşların en kötü şüphelerini doğrulamak anlamına gelirken Bölge’nin uyumunu da ciddi ölçüde zedeleyebilir. Bu ruh halinin sonucu olarak ECB’nin gelecekteki tahvil alımlarına ilişkin bir çok ülkede politik direnç de baş gösterebilir. Sonuç olarak ECB finansal sisteme likidite enjekte etmek ve Euro Bölgesi’nde reel ekonomilere parasal politikanın düzgün ulaşımını sağlamak için tahvil alımı yoluyla uyguladığı meşru para politikası aracını kullanamayabilir. ECB’nin gelecekteki manevra alanının mevcut durumdan daha kısıtlı hale geleceği şüphesi Bölge’de güçlü devletlerden çok daha fazla zayıf üyelere zarar verebilir. Bu denemenin öngörülen kazananları büyük kaybedenler olarak oyunu bitirebilir.
(ii) Ekonomik riskler: Merkez Bankası kamu sektörünün bir parçası olduğu için bu uygulamanın hiçbir zarar yol açmayacağı ve Merkez Bankası tarafından kamu borçlarının silinmesinin kamudaki bilançolar arasında bir yeniden düzenlemeden daha fazla bir anlam taşımayacağı ileri sürülüyor. Ancak Merkez Bankası tarafından elde tutulan kamu tahvilleri için borç servisinin gerçekleştirilmesinin de kamu finansmanını sıkıntıya sokmayacağı, Maliye Bakanı’nın Merkez Bankası’na tahvil faizi ödemelerini yaptıktan sonra Banka’nın bu parayı yıllık karı olarak Maliye Bakanlığına -asıl sahibine devlete- geri göndereceği de raporda vurgulanıyor. Borçların silinmesinin ülke için kamu borcu ödemelerini daha az külfetli hale getirmeyeceği de vurgulanıyor.
Euro Bölgesi açısından bakıldığında ise borç silme girişiminin daha anlamsız göründüğü kaydediliyor. ECB merkezi Frankfurt’ta olan bir kuruluş olarak para basma yetkisine sahip bunuyor. Teorik olarak kendi para cinsinden olan varlıklarında borçlar silindiği takdirde doğan kayıpları para basarak karşılama yoluna gidebilir. Ancak ECB’nin parasal politikaları sonucu olarak elinde tuttuğu riskli tahvillerin %80’i ECB yönetim merkezinde değil Euro sistemindeki ulusal Merkez Bankaları bünyesinde bulunuyor. Frankfurt tahvil alım programını yönetse de ulusal Merkez Bankaları kendi bilançoları için alım işleminin büyük kısmını gerçekleştiriyor. İtalya örneğinde Frankfurt’taki ECB’den çok Roma’daki Banca d'Italia’nın (BdI) İtalyan kamu borcunun silinmesinden olumsuz etkileneceği öngörülüyor. ECB’nin aksine BdI para basamaz. Kendi sahibi-İtalyan devleti- tarafından yeniden sermayelendirilmesi gerekir. Roma’da bunu yapacak fon bulabilmek için tahvil ihraç etmek zorunda kalabilir. Ayrıca ECB bile bilançosunu düzeltmek için para basma yoluna gitmekten ziyade bu gibi zararları karşılamak için üye devletler tarafından yeniden sermayelendirilmesi gerektiği konusunda oldukça ısrarcı davranıyor.
(iii) Finansal riskler: ECB tarafından kamu borcunun silinmesinin ters tepip bir tabuyu yıkabileceği raporda kaydediliyor. Bu durum herhangi bir hükûmete ciddi bir yarar sağlamayacağı gibi yatırımcılar tarafından kendi zararlarına olabilecek daha büyük bir borç yeniden yapılandırması için “deneme sürüşü” olarak da görülebilir. Bunun sonucu olarak yüksek borçlu ülkelerin risk primi artarken kamu sektörü, hane halkları ve şirketler için finansmana ulaşmak da daha güçleşebilir. Sonuç olarak ülkeler borç rahatlaması yerine daha büyük bir borç krizi riskiyle karşı karşıya kalabilir. Yunanistan’ın borcunun 2011’de “gönüllü” olarak yeniden yapılandırılması diğer Euro Bölgesi kırılgan ülkelerine borç krizinin yayılmasına neden olarak tüm Bölgeyi resesyonun eşiğine getirmişti. Sonuç olarak Euro Bölgesi’nde kamu borcunu düzeltmeye çalışmak tehlikeli sonuçlar doğurabilir.
*Bu yazı yazarın kişisel görüşlerini yansıtmakta olup çalıştığı kurum yazıda yer alan görüş ve düşüncelerden sorumlu değildir.
-
22 Ağustos 2023, Salı
Roma umudun tecrübeye zaferidir
Devamını Oku -
11 Temmuz 2023, Salı
Bosna-Hersek Türk yatırımcıları bekliyor
Devamını Oku -
20 Haziran 2022, Pazartesi
ABD’de 2022 sonuna kadar ekonomik beklentiler
Devamını Oku -
18 Mayıs 2022, Çarşamba
Ukrayna savaşı AB ekonomisini nasıl etkiliyor? Petrol ambargosu uygulanacak mı?
Devamını Oku -
26 Ocak 2022, Çarşamba
Ukrayna’da savaş çıkar mı? Ekonomik ve siyasi sonuçları ne olur?
Devamını Oku -
05 Ocak 2022, Çarşamba
Omikron varyantı Avrupa için bir tehdit mi?
Devamını Oku - 16 Aralık 2021, Perşembe Devamını Oku
-
09 Şubat 2021, Salı
ECB üye ülkelerin borcunu silebilir mi?
Devamını Oku - 04 Şubat 2021, Perşembe Devamını Oku
-
01 Şubat 2021, Pazartesi
Avrupa’da tünelin ucunda ışık göründü mü?
Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
- BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
-
Basın Daveti
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği
06 Şubat 2020, 09:30
Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
- Tüm Etkinlikleri Göster