BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerBüyükelçi Öktem gözüyle Gazze, İsrail ve Türkiye: Çok konuşulacak analiz----

Büyükelçi Öktem gözüyle Gazze, İsrail ve Türkiye: Çok konuşulacak analiz

Büyükelçi Öktem gözüyle Gazze, İsrail ve Türkiye: Çok konuşulacak analiz
25 Ekim 2023 - 07:50 www.finansgundem.com

1984 yılında Tahran'da ASALA’nın kurşunlarına hedef olan, yaralı kurtulan emekli Büyükelçi Hasan Servet Öktem, bölgemizde büyük gerginlik yaratan Hamas-İsrail savaşı, Gazze’deki dramı can alıcı sorularla analiz etti, yanıtlarını verdi.

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Orta Doğu yanıyor, binlerce masum insan ve bebekler ölüyor. Dünya abluka altındaki Filistinlilere insani yardım ulaştırmakta dahi güçlük çekiyor. "Savaş ne olacak?" sorusunun yanıtında Türkiye’nin de aktif olarak içinde bulunduğu diplomasi girişimleri önemli yer tutuyor.

“Kazandıran Sohbetler”de bugünkü konuğumuz, 1984 yılında Tahran'da Başkatip olarak görev yaparken Ermeni örgüt ASALA tarafından silahlı saldırı sonucunda yaralanan, emekli büyükelçi Hasan Servet Öktem…

“YANIMDAN GEÇEN MOTOSİKLETTEN ÜZERİME ATEŞ AÇILDI, DÖRT KURŞUN ŞOFÖR KAPISININ AÇIK CAMINDAN, İKİ KURŞUN ÖN CAMI DELEREK VÜCUDUMA SIKILDI”

- Sayın büyükelçi konumuz Orta Doğu ancak, önce böyle sıcak ortamlarda hariciye mensuplarına çok zor görevler düştüğünü biliyoruz. Siz de 1984 yılında Türkiye’nin Tahran Büyükelçiliği’nde başkatip olarak görev yaptığınız dönemde Ermeni saldırısına hedef oldunuz ve yaralandınız. Bu saldırı ne kadar biliniyor, Dışişleri Bakanlığımız Gaziler günü olarak kabul edilen 19 Eylül günü sizi hatırlıyor mu?

- Bundan 34 yıl önce, 27 Mart 1984 akşamı, Tahran’daki evimin telefonu çaldı. Büyükelçiliğimiz Müsteşarı Kutlu Bey, ticaret müşavirimiz Işıl Ünel’in arabasına bomba yerleştirdiği sırada, bombanın zamansız patlaması sonucunda Ermeni teröristin öldüğünü, arabanın tamamen tahrip olduğunu, civardaki evlerin camlarının kırıldığını söyleyerek, ertesi gün Büyükelçiliğe gelirken dikkatli ve tedbirli olmamızı tembihledi.

28 Mart sabahı, T.C. Stuttgart Başkonsolosluğu’ndaki görevim sırasında edindiğim tabancamı da yanıma alarak evden ayrıldım. Aynı semtte oturan kadim dostum Başkâtip Oğuz Demiralp’i (halen emekli büyükelçi) aldım ve arabamla yola çıktım.

Evden 20-30 metre uzaklaşmıştım ki, yanımdan geçen motosikletten üzerime ateş açıldı. Dört kurşun şoför kapısının açık camından, iki kurşun ön camı delerek vücuduma sıkıldı. Saldırının şokuyla 15-20 metre ötedeki kavşakta, karşıdaki tahta garaj kapısına vurarak durdum, kendime gelince tabancamı bulup arabamdan indim, sağdaki sokakta saldırının sonucunu motosiklet üzerinde bekleyen iki terörist kendilerine ateş edeceğimi anlayarak uzaklaştılar.

Aynı sabah, Tahran Büyükelçiliği askeri ataşe yardımcısı İsmail Pamukçu, aracının güvenlik kontrolünü yaptığı sırada terörist saldırısının hedefi oldu, kafasına ateş edildi. Ataşe yardımcısı ile aynı hastaneye götürüldük. Ben üç gün yattıktan sonra taburcu oldum. Kurşunlar vücudumu sıyırmıştı.  Astsubayımız maalesef benim kadar şanslı değildi, aylarca tedavi gördü, sonunda malulen emekliye sevk edildi.

Emekli olduktan sonra, 2018 yılından itibaren, Afrika, Latin Amerika ve Balkanlar’daki gelişmeleri düzenli olarak yazıyorum. Yukarda anlattığım saldırıyı “Tahran’dan kederli hatıralar” başlığıyla ayrıntılı kaleme aldım. Bu yazı T24 platformundan yayınlandı. Aynı yazıyı Avrasya İncelemeleri Merkezi de sitesine koydu. Ermeni konularını seyrek de olsa kaleme alıyorum. ASALA’nın avukatı Deveciyan’ın ölümünü de bu kapsamda yazmıştım.

Dışişleri Bakanlığı gaziler günü vesilesiyle beni maalesef hiç aramadı. Küba’daki görevim sırasında, 10 yıl kadar önce, bir kez bakanlığın yetkili dairesindeki genel müdür yardımcısı hanımefendiyi arayıp bakanlığımın beni gazi addedip addetmediğini sormuştum. Girişimim üzerine, o sene, dönemin bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, basına yapılan bir açıklamaya benim adımı da dahil ederek gazilerimizi kutlamış idi. Emekliliğin de tesiriyle, her 19 Eylül günü, acaba bu defa hatırlayacaklar mı diye bir beklenti içine girdiğimi itiraf edeyim. 28 Mart 2024 günü saldırının 40’ıncı yıldönümü olacak. Seneye arayacaklarını umut ediyorum.

Birkaç sene önce, Dışişleri Ermeni saldırıları konusunda aralarında benim de olduğum meslektaşlarımla canlı söyleşiler gerçekleştirdi. Güzel bir çalışma oldu. Dışişleri mensuplarından merak edenler bu söyleşilere ulaşıp 28 Mart 1984 saldırısını birinci ağızdan dinleyebiliyorlar.


Hasan Servet Öktem, Ermeni terör örgütü ASALA'nın saldırısı sonucu şehit olan
Belgrad Büyükelçimiz Galip Balkar için vurulduğu caddeye konulan plaketin önünde...

“GAZZE HALKININ ÇEKTİĞİ DERİN IZDIRABIN HESABINI KİM NE ZAMAN SORACAK? HAMAS’IN SALDIRISI NETİCESİNDE GAZZE HALKININ SİNA ÇÖLLERİNE (MISIR) SÜRÜLMESİ SÖZ KONUSU”

- Orta Doğu’da yaşanan insanlık dramını bize genel bir olarak özetleyip Filistin açısından yorumlamanız mümkün mü?

- Bölgemiz Hamas’ın İsrail’e karşı giriştiği sürpriz silahlı saldırısıyla yine türbülansa girdi. İsrail, savaşlar dışında, tarihinde ilk kez bu kadar yüksek sayıda kayıp verdi. Hamas’ın elinde iki yüze yakın rehine olduğu iddiası var. Kendisine yönelik cüzi saldırılara misliyle cevap verdiğini pek iyi bildiğimiz İsrail’in bu defaki karşılığı hakikaten çok ağır oldu ve devam ediyor. Halen Gazze’nin kuzeyini boşaltmaya gayret ediyor, sınıra yığdığı tanklarla Gazze’ye kara harekatı yapacağı yönünde tehditlerini sürdürüyor. Başta ABD olmak üzere uluslararası toplum İsrail’i kara harekatından vazgeçirmeye çabalıyor. İçinde bulunduğumuz tabloyu böyle özetledikten sonra dikkat çeken hususları şöyle sıralayabiliriz.

Hamas bu saldırı ile bölgede İsrail’in lehine devam eden gelişmeleri durdurmuş, gündemin arkalarına itilen Filistin sorununu tekrar ön sıralara çıkarmıştır. Siyasi zaviyeden başarı elde etmiştir; ama ne pahasına? Gazze halkının çektiği derin ızdırabın hesabını kim ne zaman soracak? Hamas’ın saldırısı neticesinde Gazze halkının Sina çöllerine (Mısır) sürülmesi söz konusu.

Hamas’ın siyasi başarısı için Gazze halkının perişan edilmesi hangi mantığa sığar? Hangi ahlaki - siyasi kurala uygundur? Hamas’ın saldırısı iki devletli çözümü getirebilecek mi? Bilakis, yıllar önce raflara kaldırılan bu kadük mutabakat 7 Ekim 2023 tarihi itibariyle bu defa tozlu depolara yollanmıştır.

“FİLİSTİN HALKININ ACI GERÇEKLERİ GÖRME ZAMANI GELDİ, ARAP DÜNYASI ARTIK FİLİSTİN SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE İLGİ DUYMUYOR, BİLAKİS İSRAİL İLE İLİŞKİ KURAN ARAP DEVLETLERİ ARTIYOR”

- Bu sıcak gündemin önemli bir ayağı da diplomasi. Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler Genel Müdürlüğü görevi yaptığınız için bugün sürdürülen çabaların neler olduğunu ve önemini anlatmanızı rica edebilir miyiz?

- Hamas 2007 yılında seçimleri kazanarak Gazze’de iktidara geldi. Daha sonra çeşitli sebeplerle yeni seçimler yapılamadı. Bu durumda Hamas’ın siyasi başarı uğruna Gazze halkının can güvenliğini ve geleceğini tehlikeye atmasını kabul edilebilir mi? Bu konuda görev Hamas’ı iktidara getiren Gazze halkına düşer. Uluslararası toplumun Gazze ve Batı Şeria’da seçimler düzenlenmesi amacıyla çaba sarf etmesi gerekir.

Filistin halkının acı gerçekleri görme zamanı geldi. Arap dünyası artık Filistin sorununun çözümüne ilgi duymuyor, bilakis İsrail ile ilişki kuran Arap devletleri artıyor. Cezayir dışında Filistin sorununa sahip çıkan Arap ülkesi kalmadı. İsrail’e temelden muhalif Suriye ve Irak’ın dertleri başlarından aşkın. İran ise Filistin meselesini kendi siyasi emelleri doğrultusunda kullanıyor. Molla rejiminin kendi hesapları var.

Öte yandan, ABD ve Avrupa Birliğinin, Gazze krizinde sınıfta kaldıklarını vurgulayalım. Batılı liderlerin İsrail’in kendisini savunma hakkı bulunduğunu söylemek üzere Telaviv’e koşmaları hakikaten şaşırtıcı olmuştur. Ziyaret için zahmete kalkışmaksızın, “İsrail kendisini savunmakta haklıdır ancak işgal altındaki halklar da direnme ve mücadele etme hakkına sahiptir” deselerdi daha isabetli olurdu. Mısır’ın düzenlediği zirveden bir sonuç bildirisi dahi çıkmaması diğer bir şaşırtıcı gelişmedir. Özetlersek ABD, maalesef İsrail!in emir eri konumunda olup bu utanç verici tutumunda ısrar etmektedir. Demokrat Partili Başkan Biden adeta Cumhuriyetçi Parti başkanı gibi davranmaktadır. Biden’ın Telaviv’de Netanyahu’ya yaptığı “ABD’nin 11 Eylül sonrası yaptığı hataları yapmayın” uyarısı, son dönemde Washington’dan gelen yegane rasyonel tavsiyedir.

“İSRAİL HALKI NETANYAHU’YU İKTİDARDAN UZAKLAŞTIRMADIĞI TAKDİRDE NE BARIŞA NE HUZURA KAVUŞABİLECEKTİR,  İSRAİL’DE, KUVVETLER AYRIMI İLKESİ İLE KÖKLÜ DEMOKRASİNİN GELECEĞİ BU ZAT SEBEBİYLE CİDDİ TEHLİKE ALTINDADIR.”

- Bu ortamda Filistin ve İsrail de siyasi tutumlar nasıl gelişirse savaş yerine barış umutları yeşerebilir?

- Bu koşullarda her iki Filistin yönetiminin, aralarındaki sorunları aşıp, birlik içinde olmaları icap eder. Daha fazla gecikmeden birlik olup, seçimleri düzenleyip, meşruiyet kazanıp, halkın desteğini arkalarına alıp, ondan sonra Arap ülkelerine ve uluslararası topluma destek için çağrı yapmalılar. Ev ödevi iyi yapılmadan dışarıdan yardım istenmesi makul karşılanmıyor.

Öte yandan İsrail’e döndüğünüz zaman, bu ülkenin başında Netanyahu denilen çok ciddi bir sorun olduğunu görürsünüz. İsrail’i iki devletli çözümden, yani barıştan uzaklaştıran en büyük faktör bu zattır. Bölgenin demokrasiye en fazla sahip çıkan ülkesini, kişisel menfaatleri ve siyasi ikbal uğruna, demokratik esaslardan uzaklaştırdığını hep birlikte izliyoruz. İsrail halkı Netanyahu’yu iktidardan uzaklaştırmadığı takdirde ne barışa ne huzura kavuşabilecektir. İsrail’de, kuvvetler ayrımı ilkesi ile köklü demokrasinin geleceği bu zat sebebiyle ciddi tehlike altındadır.

“DOĞU AKDENİZ’DE MEVCUT DOĞALGAZIN TÜRKİYE ÜZERİNDEN AVRUPA’YA İHRACINDA İSRAİL KİLİT ÜLKEDİR, BU PROJEYİ PARTİLER ÜSTÜ BİR ANLAYIŞLA DESTEKLEMELİYİZ”

- Kuzeyde Rusya-Ukrayna, Güneyde İsrail-Filistin savaşları var, Orta Doğu’da belki ateş Lübnan, Suriye, Ürdün ve hatta İran’a sıçrayabilir… Bunların hepsi başta enerji olmak üzere uluslararası ticaret ve ekonominin birçok boyutuna etki yapıyor. Bu durumda Türkiye önümüzdeki günlerde nasıl etkilenebilir?

- Türkiye’nin gelişmeler karşısındaki durumuna göz attığımızda şunları görüyoruz: Hükümetimiz bu defa soğukkanlı davranmış, taraflara itidal tavsiye etmiştir. Hamas’a mesafeli davranmalı, Arap ülkeleri liderliğinde bir çözüm bulunması tercih edilmelidir. 100 milyon nüfuslu Mısır, Gazze halkına kapıları açmıyor ise Türkiye bu tutumun gerekçelerini anlamaya çalışmalı ve Mısır’ın “Müslüman Kardeşler” kaygılarını anlayışla karşılamalıdır. Suriyelilere kapılarımızı hesapsız açtığımızı, neticede başımıza gelmeyenin kalmadığını unutmayalım. Türkiye, İran ile aynı paralelde Hamas destekçisi olmaktan ve gözükmekten özellikle kaçınmalıdır.

Diğer taraftan, Netanyahu Türkiye’nin sorunu değildir. Bu zat, önce İsrail’in sonra Filistin’in daha sonra da İran’ın meselesidir. Türkiye İsrail’i bir yandan eleştirirken, diğer yandan iyi ilişkilerini sürdürmeli, ticaretini artırmalı, Yahudi turistleri ağırlamalı ve özellikle enerji alanında iş birliğini derinleştirmelidir. Doğu Akdeniz’de mevcut doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya ihracında İsrail kilit ülkedir. Bu projeyi partiler üstü bir anlayışla desteklemeli ve benimsemeliyiz. Müslüman Kardeşler aşkımızdan ötürü Orta Doğu ve Körfez’de herkesi karşımıza almak pahasına yaptığımız hataları tekrarlamayacağımıza inanıyorum.

“2003 YILINDA YAŞANAN ETNİK TEMİZLİK DARFUR’DA 2023 YILINDA YİNE SAHNELENİYOR, 200 BİNİN ÜZERİNDE DARFURLU MÜLTECİ KOMŞU ÇAD’A SIĞINDI, HALLERİ TAM BİR PERİŞANLIK”

- Dünyadaki savaş yaşanan bölgelerini göz önüne aldığımızda genel olarak gündemi nasıl yorumluyorsunuz?

- Daha geniş açıyla baktığımızda başka hususlar dikkatimizi çeker: Gazze krizinin Ukrayna savaşını dahi geri plana atarak tüm gündemi işgal etmesi rahatsız edicidir. Şahsen, ekim ayı başında Sudan’daki iç savaşın vardığı aşamayı değerlendirmeyi, bu ülkenin parçalanmaya doğru koştuğunu yazmayı planlarken Gazze kasırgası patlak verdi. 15 Nisan’da başlayan Sudan iç savaşının altıncı ayını doldurduğu günlerde, Gazze krizi nedeniyle uluslararası basın Sudan’ın uçuruma doğru koştuğunu göz ardı etti, bizim basınımız da öyle. 2011 yılında ikiye bölünen Sudan bu defa büyük felaketin eşiğinde, başkent Hartum ve çevresindeki şehirlere ilaveten Darfur bölgesi de artık iç savaş nedeniyle yaşanılmayacak bir duruma geldi, 2003 yılında yaşanan etnik temizlik Darfur’da 2023 yılında yine sahneleniyor, 200 binin üzerinde Darfurlu mülteci komşu Çad’a sığındı, halleri tam bir perişanlık. Gazze’de olanlara çok üzülüyoruz, ancak Gazze dramı, köklü siyasi ve ekonomik ilişkilerimizin bulunduğu kardeş Sudan’ın dramını örtmemeli.

Hamas-İsrail savaşı Türkiye’yi ne kadar etkiler? Ahmet Yavuz Paşa yanıtladı

35 milyar dolarlık ihracatın can damarı KYS'cilerden kritik çağrı

Bu yıl zeytinyağı fiyatları ne olacak?

Uzman sağlıkçılar Türkiye’nin ‘ölümcül’ sorununu anlatıyor

Bodrum ‘mandalin’in kaderini değiştirecek proje... Erman Aras anlatıyor

Özal’ın bilinmeyenleri... Can Pulak sır yılları anlatıyor

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)