‘Afrika fatihi’ Türk Yusuf Öztürk konuştu

4 / 9

---

“AFRİKA’DAKİ İŞLERİMİZİ BİREBİR CUMHURBAŞKANI İLE GÖRÜŞEREK ALIYORUZ”

-Afrika’da neler yapıyorsunuz?

Yusuf Öztürk: Biraz Afrika’da neden başarılıyız ondan bahsedeyim. Biliyorsunuz Afrika’da para yok. Bütün insanlar heyetlerle, odalar, TİKA, TUSKON gibi veya benzeri kuruluşların düzenlediği gezilerle Afrika’ya gidiyorlar. Tamam, bu insanlar gidiyor, ama orada ticari bakış çok farklı. Çünkü orada yaşamanız lazım. Yani oradaki bir Afrikalı, otel lobisindeki konuşmayla, orada ofisi bulunanların arasındaki farkı görebiliyor. Şöyle düşünün bir otel lobisinde, konferansta ya da  panelde görüştüğünüz kişiyle, burada ofisini kurmuş  kişi arasında çok fark var. Yani başınız sıkıştığınızda veya yakasına yapışacağınız zaman bir ofisinizin olması şart. O yüzden Afrikalı da bunu biliyor. Biz de o yüzden lokallerde ofis kuruyoruz ve ekip yönlendiriyoruz. Bu anlamda bizim birinci şansımız bu.

İkinci şansımız da finansımızı kendimiz götürüyoruz. Devlet kademelerinde şöyle bir durum var. Her şeye ihtiyaçları var bu ülkelerin. Bugün en gelişmiş Afrika ülkesi, Türkiye’nin 40 yıl gerisinde. O ülke de Tanzanya. 40 yıl geriden gelen bir ülkede iş yaptığınız zaman onların her şeye ihtiyacı vardır.  Yola ihtiyacı var, suya ihtiyacı var, havayoluna, demiryoluna ihtiyacı var. Ama  ihtiyacı var  sadece. Çünkü para yok. Siz eğer Maliye Bakanlığı’nın girdilerini hesaplayıp, onlarla birlikte koordineli çalışıp, ne kadarlık bir geliri var, ne kadarlık bir ihtiyacı var bunu belgelerseniz ve bu belge doğrultusunda bunu doğru bankaya ya da fon kuruluşuna anlatırsanız doğru çözümü bulursunuz. O yüzden bizim bankacılığımız bize kar getiriyor. Bunları iyi hesaplayıp, onlara iyi bir kredi çözümü sunarsanız devlet her türlü projeyi sizinle birlikte yapma arzusuna gidiyor zaten. Dolayısıyla bizim buradaki en büyük başarımız bu. Türkiye’den giden müteahhit firmalarının yanılgıları da şöyle oluyor; bizim alıştığımız düzende taahhütlük gibi algılıyorlar. “Gideceğiz, yüzde 10 teminat mektubu vereceğiz, işe başlayacağız” diye düşünüyorlar. Ama o başladıkları işi de hiç tavsiye etmiyorum çünkü çok ciddi sıkıntıları var. Bakın bugün Afrika’da projeler başlar, önden bir ödenek çıkar ancak o proje hiçbir şekilde bitmez. Bugüne kadar 58 Afrika ülkesinde biten bir proje yoktur. Cezayir, Tunus da dahil olmak üzere, bu bölgelerde taahhüt anlamında iş bitirilemez. Çünkü ya finansman biter ya da ödenek sonlandırılır ve proje yarım bıraktırılır vs.  Bu tip sıkıntılar var maalesef. Ama burada bizim avantajımız şu; biz kendi kredimizi kendimiz getirdiğimiz için, bankanın belirlediği management firmasıyla, finansalı biz yönlendiriyoruz. Yani devletin bize yetkisiyle değil, bizim kendi yetkilendirdiğimiz finans kuruluşları bize servis bıraktığı için, biz bu projelerde başarılı oluyoruz. Benim Gine’de, Sudan’da, Etiyopya’da yapmış olduğum bu tip projeler var. Buralardaki başarı da finansı sizin getirip, sizin yönlendirip ve sizin kurguladığınız vizyon içerisinde gitmesi, size büyük avantaj getiriyor. Proje başlayıp finalle son buluyor.

Biz şimdi ne yapıyoruz? Bizim misyonumuz şu; biz projeyi alıyoruz, Türkiye’de bu iş için yetişmiş kadrolarla paylaşarak yapmak istiyoruz. Zaten amacımız da bu. Şu an elimizde çok fazla proje var. Ve birebir devletten alınmış. Karşımızda bir firma veya bir Ahmet, Mehmet, bireysel kimse yok. Tamamen bire bir devlet ve bire bir cumhurbaşkanı ile görüşerek alıyoruz bu işleri.

Biz bugün bu 565 km yolu aldık ama, hazırlanmamız bir buçuk seneyi buldu. Çünkü bütçeyi hazırlıyoruz, o ülkenin ne kadar borçlanabileceğini araştırıyoruz ve gelirlerinin ne kadar olduğunu araştırıyoruz. Onun içinde bu sürecin hepsini kendimiz hazırlıyoruz. O yüzden bizim avantajımız yüksek oluyor. Ayrıca şunu söyleyeyim, biz bu toplam 58 Afrika ülkesinden iş alacak olsak herhalde Amerika bütçesini yaratırız. İnanın böyle. Çünkü bizim gibi çalışan bir model yok ellerinde. Mesela ben Gana’dan yeni geldim ve kolumuzu doldurarak geldik.