Ana SayfaRöportajlarOdeabank'lı Serkan Özcan'dan müthiş analizler ---

Odeabank'lı Serkan Özcan'dan müthiş analizler

3 / 8
Odeabank'lı Serkan Özcan'dan müthiş analizler
28 Nisan 2014 - 11:09 www.finansgundem.com

KAYNAKLARIMIZI DAHA TEKNOLOJİK VE KATMA DEĞERİ YÜKSEK MAL-HİZMET ÜRETİMİNE KAYDIRMALIYIZ

Önümüzdeki 10 yıllık süreçte Türkiye tekrardan yabancı yatırımcılar açısından uygun bir yatırım ortamı sağlamak ve bunu yaparken de yapısal reformları hızla hayata geçirmek zorunda. Türkiye’nin geçmişten bugüne taşıdığı en önemli sorun aslında düşük tasarruf bilinci ve bunun yansıması yüksek cari açık olarak karşımıza çıkıyor. Kriz sonrası dönemde cari açığın finansmanı dünyadaki bol ve ucuz likiditeye bağlı olarak kolayken, önümüzdeki süreçte dünya genelinde para politikalarının normalleşmeye başlamasıyla bizi zorlu bir süreç bekliyor. Bu sürece hazırlık olarak 2010 sonundan bu yana Türkiye’de Hükümet, Merkez Bankası ve BDDK ile birlikte, yaklaşık on yıl aradan sonra adı konulmamış bir ekonomik programı hayata geçirdi. Bu bağlamda büyümede ihracatın ve yatırımların payı artırılmaya ve iç tasarrufların yükseltilmesine odaklanıldı. Bu konuda daha yapılacak çok ev ödevimiz var. Kaynaklarımızı daha teknolojik ve katma değeri yüksek mal-hizmet üretimine kaydırırken, hızlı zenginleşmeye yarayan kentsel rant üretim modelini ağır ağır terk etmemiz gerekiyor. Katma değeri yüksek ve yenilikçi mal ve hizmetler üretme konusunda ise Başbakan Yardımcımız Ali Babacan’ın da değindiği gibi hukukun üstünlüğü, şeffaflık, iyi yönetişim ve demokrasi konusunda hızla ilerlemeye devam etmeliyiz.

Türkiye ekonomisi geçmiş 10 yılda fiyat istikrarı bilinciyle hayata geçirdiği bir dizi reform ve bunun sonucunda güçlenen kamu maliyesi ve bankacılık sektörü ile görece olumlu ayrıştı. Önümüzdeki 10 yıllık süre zarfında ise fiyat istikrarından ödün vermeden finansal istikrar bilinciyle ayrışmaya çalışıyor. Bu kapsamda on yılı aşkın süre sonra 2010 sonunda hayata geçirilen adı konulmamış yeni ekonomik programı iyi anlamak gerekiyor. Türkiye 2010 sonundan beri yurt içi tasarruflarını artıracak ve ihracata dayalı büyümeye geçişi sağlayacak bir para ve maliye politikası bileşimi ile yürüyor. Yeni ekonomik programın ilk meyveleri alınmış olsa da, zamanla çok daha net bir şekilde faydalı sonuçları gözlenecektir. Türkiye’nin sürdürülebilir büyümeye ulaşma çabası olarak özetlenebilecek bu durumun daha etkin ve kısa sürede sonuç vermesi ise, kurumsal çerçevenin güçlendirilmesine bağlı olacak.

Türkiye 2002 sonrası başarılı yönetim sürecinden gelen prensipleriyle kendine 2023 hedefleri belirleyebilecek bir ülke. Ancak zorlu 2023 hedeflerine ulaşmak, makroekonomik ortamı koruyup daha rekabetçi bir ülke haline gelmek için şu an esas sorunumuz ne enflasyon ne cari açık; temel kaygı yatırımcı algısının nasıl yeniden yönetilebileceğidir. Aksi halde 2023’te 25 bin dolarlık kişi başına milli gelir hedefini yakalamak çok zor. Dünya ekonomisinde kriz sonrasında potansiyel büyümenin düştüğü, Türkiye’de de global para politikalarındaki şekillenme ve kurumsal çerçeveye dair sorunların etkisiyle potansiyel büyümenin %5,3’ten %4,0’ler mertebesine indiği yönünde bazı makroekonomik analizler var. Dünya Rekabet Endeksi ölçümlerine göre, başta eğitim sistemimiz ve gelir vergisi reformları yeniden etkin bir şekilde dizayn edilmedikçe Türkiye yatırımcı çekmekte ve katma değerli ürün zincirine yükselmekte ciddi sorunlar yaşıyor. Bu durum da, potansiyel büyümenin ana bileşenlerinden biri olan sermaye stokunun zayıflamasına yol açıyor.

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster