Özkaya’dan çarpıcı FED yorumu

SERAP SÜRMELİ – FINANSGUNDEM.COM / ÖZEL HABER

Dünya bu akşama kilitlendi. Tüm gözler Federal Merkez Bankası’nda. Dün başlayan toplantının finalinde tüm sermaye piyasalarının beklediği o karar çıkacak mı? Yoksa belirsizlik sürecek mi? “Faiz artırıyorum” derse bu kaç puan olacak? Türkiye FED’in kararından nasıl etkilenecek? Türk ekonomi nelerle karşılaşacak? Bankacılık sektörü ne yapacak?

Hepsi kritik sorular. Peki, yanıtlar?
İşte bu noktada bankacılık dünyasının önemli aktörlerinden Odeabank Genel Müdürü Hüseyin Özkaya, Borsagundem.com’a çarpıcı bir değerlendirme yaptı. Özkaya’ya göre FED faiz artışını yumuşak bir şekilde gerçekleştirirse, Türkiye’den çıkan sermaye tekrar geri dönebilir. Bu da risk primlerini düşürür, kura istikrar getirir, piyasa faiz oranlarını aşağıya çeker.

Sözkonusu sermaye payından daha fazla almak için Türkiye ne yapmalı?
FED’den fonlara, işte Hüseyin Özkaya’nın Finansgundem.com’a verdiği o cevaplar…
 
ÖZKAYA: BEN DE 0.25 BAZ PUAN BEKLİYORUM

-FED’İn Faiz artışıyla ilgili sizin öngörünüz nedir? Ne kadar olur?

- Ben de herkesin beklediğini yani 0.25 baz puan bekliyorum. Önümüzdeki sene de ilk çeyrek gibi arka arkaya üç kere 0.25 baz puan artırması bekleniyor. Bu da toplamda 1 baz puana denk gelir. Bunun üzerine çıkması için enflasyonun artıyor olması lazım ve FED’in diğer takip ettiği dataların büyümeye işaret ediyor olması gerekiyor. Ama genel beklenti bu yönde.
 

 
-Türk bankacılık sektörü FED’in faiz kararı açıklamasıyla beraber nasıl bir etki alanına girer?

-Buna iki açıdan bakmak lazım. Birincisi, bu FED artışı veya başka herhangi bir makro ekonomik harekete karşı bankaların kendi pozisyonu. Ama bu Türk bankacılık sisteminin çok yapmadığı bir şey. Çünkü çok sıkı regülasyonlar var. Hiç kimse spekülatif pozisyon almak istemiyor. Bu işin çok küçük bir tarafı…

İşin öbür tarafı çok daha büyük olan kısmı. Bu faiz artışının dünya ve Türk ekonomisine sermaye akımları ve Türkiye’deki büyümeyi nasıl etkileyeceği. Şimdi FED bu faiz artışını yumuşak bir şekilde yapacaksa bu tabii ki sermaye akımlarının tekrar gelişmekte olan ekonomilere geri dönmesi demek. Biliyorsunuz çok büyük bir sermaye çıkışı oldu ve bu da Türkiye’yi çok etkiledi. Tabii bu kuru, faizleri, likiditeyi ve risk primini etkiliyor. Kısacası her şeyi etkiliyor. Bu sermayenin geri gelmesi ilk önce risk primlerini düşürür. Yani Türkiye’ye yabancı sermaye gelirse ne yapacak, TL’ye dönecek. Türk Lirası’na dönünce Türk Lirası’na olan talep azalacak, döviz arzı artacak, dolayısıyla kur daha istikrara kavuşacak. İkincisi bu yabancı sermaye nereye gelecek? Ya borsaya ya da tahvile gelecek. Bu da piyasa faiz oranlarını aşağı çekecek.

Dolayısıyla FED ve onun ertesinde oluşacak olan yabancı fonların gelişmekte olan ülkelere dolayısıyla Türkiye’ye tekrar girmesi hem faizleri aşağıya indirmesi hem likitidenin artması hem de kurun istikrara kavuşması için şart.

Türkiye’nin bu fonlardan daha fazla pay alması için kendi rekabetçi unsuru çok önemli. Nedir bu rekabetçi unsurlar? İşte ekonomisinin sağlamlığı, reform paketi, büyüme, enerjiyi doğru yöne yönlendirme, politik istikrar, dış ülkelerle problemleri azaltma, jeopolitik risklerini azaltma gibi… Bunları yaptığımız takdirde geriye kalan bireysel performans. Yani sektördeki bireysel oyuncuların performansı. O kısma geldiğimiz zaman Türk insanının ve kurumlarının çok büyük bir avantaja sahip olduğunu düşünüyorum.