Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...
Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Pandemi sürecinde yapılan harcamalar ve aşırı değerlenmiş dolar bir zamanlar nimet olan ABD ticaret açığını çözülmesi zor bir sorun haline getirdiğinden dünyanın diğer ülkelerinde enflasyon hızla artıyor.
On yıllardır küresel ekonomi ne zaman sallantıda olsa, ABD hanehalkları son çare olarak devreye girer ve ekonomiyi toparlardı. ABD’de yaşanan son harcama çılgınlığı ise acı bir reçeteyi de beraberinde getirdi: Enflasyon.
Bloomberg’den Ben Holland, Alexander Weber ve Enda Curran’ın haberine göre, pandemi sürecinde evlerine kapanan insanlar, otel odaları ve spor salonu üyelikleri yerine daha fazla TV seti, dizüstü bilgisayar, egzersiz bisikletleri ve benzeri ürünlere adeta saldırdı. Harcama alışkanlıklarında yaşanan bu değişim diğer ülkelere kıyasla ABD’de çok etkili oldu. Bu çılgınlık, Target ve Walmart gibi şirketlerin stoklarında Amerikalıların satın almak istediğinden çok daha fazla ürün biriktirmesiyle iyice alevlendi. Neticede, bu mallar küresel çapta ticarete konu olduğundan ABD’de yaşanan bu talep, diğer ülkelerdeki fiyatları yukarı itti. Bunda Kovid-19 yüzünden kesintiye uğrayan arz sorunlarının da büyük etkisi oldu.
Küresel ekonomide derin bir değişim
Bir başka deyişle bu süreç, ABD’nin dünyanın geri kalanına enflasyon ihraç etmesi anlamına geldi. Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, bu durum küresel ekonomide derin bir değişimin de altını çiziyor. Pandemi öncesi dünyada ürünler boldu ve asıl zorluk alıcı bulmaktı. Bu dönemde Almanya ve Çin gibi ticaret fazlası veren ülkeler genellikle kendi taleplerinden yeterince yararlanamamakla ve başka ülkelerdeki talebe yoğunlaşmakla suçlanıyorlardı. Buna karşın ABD’nin dış ticaret açığı diğer ülkeler için bir nimet olarak algılanıyordu.
Pandemi sonrası yeni kıtlık döneminde ise bu hikaye tam anlamıyla tersine döndü. Harvard Ekonomi Profesörü Jason Furman, eskiden çok az talep olduğunu şimdi ise çok az arz olduğunu söylüyor. Furman, “Bu koşullar altında arzın çok az olduğu bir dünyada talebi yönetmek için en fazla çaba gösteren ülke konumunda bulunan ABD, sorununu ihraç etme yolunu seçiyor. Bu sorunun adı ise tabii ki enflasyon” şeklinde konuşuyor.
Arzın çok az olduğu bir dünyada talebi yönetmek için en fazla çaba gösteren ülke konumunda bulunan ABD, sorununu ihraç etme yolunu seçiyor. Bu sorunun adı ise enflasyon.
Süper güçlü dolar
FED ise ekonomiyi soğutmak ve enflasyonla mücadele etmek için faiz oranlarını artırıyor. Ancak bu noktada Amerikalı tüketiciler bu hamleyi geri çeviriyor gibi görünüyor. ABD enflasyonu başka bir kanaldan ihraç etmeye çalıştığı için dolar süper güçlü bir hale geliyor.
Faiz oranlarının ABD’de Avrupa ve Japonya’ya kıyasla çok daha hızlı artmasıyla dolar yükseliyor. Bu durum da ABD’den ithal edilen malları ve dolar cinsinden fiyatlandırılan her tür emtiayı, özellikle de petrolü, diğer ülkeler için daha pahalı hale getiriyor. Furman, ABD’nin talebi azaltacağını söylüyor ancak bunu sağlayacak olan mekanizmanın daha güçlü bir doların da sorumlusu olacağının altını çiziyor. Kısacası Furman, bu sürecin ABD tarafından enflasyon ihraç edilmesinin önüne geçmeyeceğini belirtiyor.
Tek neden tüketici talebi değil
Kuşkusuz ki tüketici talebi tüm dünyada artan enflasyonun tek nedeni değil. Kovid teşviklerinin en yüksek hacme ulaştığı ABD’de bile durum böyle. Avrupa’da ve dünyanın geri kalanında da Ukrayna Savaşı, tedarik zinciri sorunları, enerji ve gıda maliyetleri de enflasyonu artıran etkenler olarak göze çarpıyor. Yine de Londra merkezli Berenberg Bank Baş Ekonomisti Holger Schmieding, Avrupa’da yaşanan enflasyonun en azından bir kısmının Atlantik ötesinden yapılan ithalattan kaynaklandığı görüşünde.
ABD ve Avrupa ekonomileri benzer enflasyon oranlarına sahip gözüküyor ancak iki ekonomi arasında merkez bankalarının bu sorunu nasıl çözebileceğine dair önemli farklar bulunuyor.
Pandemi sürecinin yol açtığı enflasyonu ilk olarak ve en şiddetli şekilde hisseden ABD oldu ve bu sorundan Avrupa’ya kıyasla daha çok çekti. Ancak bugün makas daralmış gözüküyor. İki ekonomi benzer enflasyon oranlarına sahip gözüküyor ancak iki ekonomi arasında merkez bankalarının bu sorunu nasıl çözebileceğine dair önemli farklar bulunuyor. Bu farkın büyük bölümü ise fiyat baskılarının ne kadar büyük bir kısmının yerel nedenlere bağlı olduğuyla açıklanıyor.
ABD’de yüksek faiz enflasyonun çözümü
ABD’de oluşan yüksek enflasyonda hanehalkından gelen yüksek talep Avrupa’ya kıyasla daha büyük rol oynuyor. Bloomberg’den Ana Luis Andrade'ye göre, bu enflasyon türü kendi kendine ortadan kalkmayan bir enflasyon türü olarak tanımlanıyor. Bu noktada, FED’in Faiz oranlarında Avrupa’ya kıyasla çok daha yüksek oranda artışa gitmesi beklentisi de bu nedene dayanıyor.
Ancak Amerikalı tüketicilerin harcamalarının ABD’de enflasyonu artıran önemli etkenlerden biri olduğu kabul edildiğinde, bunun FED tarafından düzeltilebileceği de netlik kazanmış oluyor. Para politikası sonucunda iç talep düşürülüyor ve fiyatlar dizginleniyor. Avrupa’da ise enflasyon çoğunlukla dış kaynaklı olduğundan, Avrupa Merkez Bankası’nın yüksek oranlı faiz artırma seçeneğinin enflasyonu dindirmekten çok ekonomiyi yavaşlatma riski bulunuyor.
Avrupa’da yüksek faiz ekonomiyi yavaşlatma riski taşıyor
Barcelona School of Economics’ten Luca Fornaro da, Avrupa Merkez Bankası’nın işinin FED’e kıyasla çok daha zor olduğu görüşünde. Fornaro, FED’in genel ekonomide yavaşlamaya yol açacak şekilde agresif bir faiz artışı politikası yürütmesi gerektiğini çünkü bunun büyük zarar verme potansiyelinden uzak olduğunu söylüyor. Fornaro’ya göre Euro bölgesinde ise en kötü senaryo geçerli: Parasal bir sıkılaştırmaya gitmeyi gerektirecek kadar yüksek bir enflasyon ve soğumaya ihtiyaç duymayacak kadar güçlü bir ekonomi.
Euro bölgesinde en kötü senaryo geçerli: Parasal bir sıkılaştırmaya gitmeyi gerektirecek kadar yüksek bir enflasyon ve soğumaya ihtiyaç duymayacak kadar güçlü bir ekonomi.
Yine de ABD’de tüketici talebinde yaşanacak düşüşün Avrupa’ya biraz olsun nefes aldıracağı umuluyor. Schmieding, “Avrupa’da enflasyonun çoğu enerji, emtia ve gıdadan kaynaklanıyor ancak ABD’de talepte yaşanacak olası düşüş, Avrupa’da 1 ila 1,5 yılda enflasyonu yarım puan azaltabilir” diyor.
Ters kur savaşı
Yine de yükselen doların etkisi tüm bu sayılanlardan daha büyük. Euro ve Japon Yeni dolar karşısında onlarca yılın en düşük seviyelerinde seyrediyor. Bu durum ABD için daha ucuz ithalat ve dolayısıyla daha düşük enflasyon demekken başta Avrupa olmak üzere dünyanın geri kalanı için ise daha yüksek enflasyon anlamına geliyor. Yaşananları ‘Ters kur savaşı’ olarak niteleyen Fornaro’ya göre ülkelerin yapması gereken şey kendi para birimlerinin değerini korumak ve yurt içinde enflasyonu kontrol altına almaya yardımcı olacak seviyede ticaret açığı vermek.
Ancak görünen o ki ABD bu savaşı açık şekilde kazanıyor. Enerji bakımından büyük ölçüde dışarıya bağımlı Avrupa ve dünyanın geri kalanı ise şimdilik bu yarışın kaybedeni gözüküyor.
AB’de faizler neden ABD’den düşük artıyor?
Avrupa için enflasyon tahmini yükseldi
IMF Başkanı'ndan kalıcı enflasyon uyarısı
Deutsche Bank'tan Almanya'da resesyon uyarısı
Bank of America da resesyon diyor
Finansgundem.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansgundem.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansgundem.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.