Mehmet Çalışkan’dan Türk bankacılığı

3 / 6

---

DERNEĞİN ÜNLÜ ÜYELERİ

-Murakıpların görevi nedir?

-Murakıp mesleğine gelince, murakıplar, kamu adına bankaların ve diğer finansal kuruluşların tüm denetimini yaparlar. Bu denetimler arasında mevzuat denetimi olduğu gibi mali bünye denetimi de vardır. Murakıp ismi murakabeden gelir ve kontrol etmek anlamında kullanılır. Murakıp mesleğine ‘denetçi’ diyen de var. Ama ben denetçi denmesindense murakıp denmesini tercih ediyorum.

Bu arada 9 yıldan beri Bankalar Yeminli Murakıpları Derneği Başkanlığını yürütmekteyim. 1975’te kurulmuş, eski bir dernek. Murakıplık mesleği çok eski, 1933 yılında kurulmuş ve yeminli bir müessesedir.

Derneğimizin 300 üyesi var. Üyelerimiz arasında kamuda üst düzeyde görev yapan insanlar da bulunuyor. Mesela, eski Merkez Bankası başkanlarından Gazi Erçel, eski Ziraat Bankası genel müdürlerinden Osman Tunaboylu, Can Akın çağlar, Eski BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, TEB’in eski genel müdürü Varol Civil, Albarakatürk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, Vakıflar Bankası’ndan Mehmet Cantekin gibi... Şu an aklıma gelenler bunlar.

-Dernek olarak neler yapıyorsunuz? 

-Derneğimizin amacı, üyeler arasındaki mesleki gelişimi sağlamak, sosyal münasebetleri artırmak, üyelerimize sosyal, kültürel ve ekonomik dayanışma sağlamak.

Murakıpların bankacılık sektörüne çok büyük katkıları vardır. Özelikle 2001 krizindeki yapıcı tutumları başta krizi biraz alevlendirdi ama sonrasında çok kısa zamanda çözüme ulaştırıldı.

Diğer taraftan murakıpların en büyük şikayeti yazdıkları raporların tam olarak uygulanamaması. Tabi bu sorunları biriktiriyor. Ama günün sonunda o sorunların üstesinden geliniyor.

Tabi bu arada dünyada denetim çok değişti. Eskisi gibi klasik bir denetim anlayışı yok. Risk odaklı denetimden tutun da, bilgi işlem denetimine kadar denetim hayatımızın her tarafında. Bunun yanı sıra bankalar dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de en iyi denetlenen kurumlardır. Mali bünyeleri, uygulamak oldukları finansal tabloları her zaman için en şeffaf, en doğruya yakın kurumlardır. Bir bankanın finansal tabloları, diğer bildiğimiz şirketlerin finansal raporlarına göre çok daha sağlıklıdır. Çünkü daha fazla denetlenir. Bankacılık sektörünün toplam bilanço büyüklüğü neredeyse 2 trilyon TL ve 1,5 trilyonu kredilerden oluşuyor. Türkiye’de finansal sektör içerisinde bankaların yeri çok ağırlıklı. Ama sermaye piyasaları ve sigortacılık sektörü maalesef biraz geri kalmış durumda. Bu da biraz bizim milletimizdeki sigorta kültürünün yerleşmemesinden kaynaklanıyor. Biliyorsunuz Sigortacılık Genel Müdürlüğü, Hazine Müsteşarlığı’nın bünyesinde. Onlar da çok çalışıyor, çabalıyorlar ama bağımsız bir kurum istiyorlar mı bilmiyorum. Eğer istiyorlarsa belki daha iyi olur. Biz de Hazine bünyesinde görev yaparken en büyük sıkıntımız oydu ve hep dile getirirdik, ‘bağımsız bir düzenleyici kurum olsun’ diye.