BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaYeni bir finansal kriz mi geliyor----

Yeni bir finansal kriz mi geliyor

Yeni bir finansal kriz mi geliyor
02 Kasım 2018 - 12:17 www.finansgundem.com

Ne zaman ve ne uzunlukta olacağı bilinmese de yeni bir finansal kriz geliyor. Roket hızında artan borçlar, ticaret savaşları, yükselen faizler, değerlenen dolar yeni finansal krizin başlıca nedenleri olacak…

Finansal krizin üzerinden tam 10 yıl geçti. Büyük Buhran’dan bu yana en kötü felaket ekonomileri ve borsaları müthiş etkiledi.

ABD hisse senedi piyasalarının değer olarak kaybı 7,9 trilyon, küresel piyasaların ise 34,4 trilyon dolar oldu. İşsizlik yüzde 10’a fırlamış ve 9 milyon Amerikalı evini kaybetmişti. Krizin yaraları çoktan sarıldı, borsalar rekorlar kırıyor, finans, bankacılık sektörleri daha da güçlü... Ancak hastalıklar tedavi edilmedi, sadece belirtiler bulundu ve pansuman yapıldı.

Son zamanlarda uzmanların bir başka finansal krizin ufukta göründüğüne dair öngörüleri ağırlık kazanıyor. Ticaret savaşları, artan faizler ve enflasyon, yükselen dolar, patlayan borçlanma, artan bütçe açıkları, zorlanan gelişen ekonomiler... Birçok risk kapıda bekliyor.

Küresel ekonominin ve piyasaların sert bir kış dönemi geçireceği kesin gibi. Evet, dünya ekonomisinin lokomotifi ABD ekonomisinde bir fırtınayı tetikleyecek olumsuz bir gösterge yok. ABD’nin ekonomik büyümesi yüzde 4,1, işsizlik yüzde 4’ün altında, enflasyon şimdilik sorunsuz ve hatta ücretler bile artıyor. Borsalar ise ağustos ayında tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Wall Street’te şirketlerin karlılığı da yüksek. Bu yıl hisse başına karda ortalama artışın yüzde 20 seviyesinde olması beklenirken, 2019’da da bu kadar olmasa da yüksek oranlar bekleniyor.

Ancak gelecek bir yılda küresel ekonomiyi baltalayacak dört önemli kaygıya dikkat çekiliyor. Bunlar: 1- ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı, 2- Gelişen ekonomilerin giderek kötüleşmesi, 3- Fed’in politika hatası yapması, 4- Değer kazanan dolar.

Ticaret savaşları halen küresel ekonomiye en büyük tehdit olarak algılanıyor. Küresel talepte düşüşe neden olarak ekonomik faaliyetleri aşağıya çekmesi ve sonuçta üreticilerin karlılığını azaltması sonucunu yaratmasından korkuluyor. Piyasalar şu anda ticaret savaşı tehlikesini tam anlamıyla algılamış değil ancak gümrük tarifelerinin kalıcı olması halinde finansal ve ekonomik hasarın ağırlaşacağı kesin... Ticaret savaşının küresel büyümeyi uzun vadede vurması bekleniyor, Alibaba’nın patronu Jack Ma, ABD-Çin ticaret savaşının 20 yıl süreceğini tahmin ediyor.

Gelişen piyasalarda devam eden bozulma da bir başka endişe kaynağı... Bunun nedenlerinden biri ticaret savaşı olsa da gerçek neden Fed’in faiz artırımları ve ABD Doları’nın yükselişi... ABD yönetimi hem dolar politikası hem de Çin ve diğer ülkelere uygulamaya koyduğu gümrük tarifeleriyle ticaret açığını azaltmayı hedefliyor. Önceki Başkan Obama görevi bıraktığında 600 milyar dolar olan dış ticaret açığının bu yıl sonunda 890 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Eğer Başkan Donald Trump ticaret açığını düşürmekte başarılı olursa, dolar dünya ölçeğinde az bulunur hale gelecek. Ticaret savaşlarında tansiyon düşse bile dolar bolluğunun sona ermesi, gelişen ekonomilere sermaye girişinin daha da azalması ve ciddi bir kriz demek. Bu da küresel ekonomide artan türbülansın bir diğer tanımı.

Bir başka endişe kaynağı ise Fed’in politika hatası yapması. Birçok uzman, Fed’in faiz artırımlarını nerede durduracağını ve faizlerin nereye kadar yükseleceğini merak ediyor. Aslında Faiz politikasının “verilere dayalı” olduğunu sık sık vurgulayan Fed’in bile bunu bilmediği bir gerçek. Uzmanlar Fed’in faizleri gerektiğinden daha fazla artırdığını ve bu yönde sinyal verdiğini savunuyor. Bu nedenle 11,4 trilyon dolara ulaşan ABD dışı dolara dayalı kredilerin ödeme maliyetlerinin ciddi oranda artması da büyük sıkıntılar doğuracak.

Gelişen piyasaların 2018’deki kötü performansının en önemli nedeni Fed’in faiz politikası. Gelişen piyasalar şimdilik gelişmiş ekonomileri etkilemese de, bu ülke bankalarının buralardaki açık pozisyonları, ticari ilişkiler ve tüm ekonomilerin çeşitli yollarla birbirine bağlı olması kriz derinleştiği takdirde ABD ekonomisini de vuracak.

Fed Başkanı Jerome Powell’ın, “Ekonomimiz güçlü olduğu ve faiz artırdığımız zaman, dolar ile borçlanan ekonomileri etkileyebiliriz. Gelişen ekonomilerin performansı dahili vekaletimizi taşıdıklarından dolayı bizin için gerçektin önemli” sözleri de bu ülkelerin küresel ekonomi için taşıdığı işlevi anlatıyor.

Finansal analist ve yazar George Kesarios, “Eğer Fed faiz artırımlarının gelişen ülkelerde yarattığı hasarı dikkate alırsa bu döngünün sonu iyi bitebilir. Ancak devam «ederse daha büyük hasarlara şahit olabiliriz ve sonunda ABD’nin de dahil olduğu gelişmiş piyasalara sıçrayabilir” diye konuşuyor.

Küresel finansın liderleri de sert bir kışın yaklaşmakta olduğunu teyit ediyor. Liderler ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı ile Fed’in faiz artırımlarının küresel ekonomi 2011’den bu yana ilk kez bu kadar hızlı büyürken, finansal ve ekonomik olarak hasar yaratabileceğine dikkat çekiyor. IMF-Dünya Bankası toplantıları için Endonezya-Bali’de bir araya gelen küresel finansa yön verenler, ticaret savaşları ve artan faiz oranlarının küresel ekonomiyi ciddi biçimde tehdit ettiğini vurguladı. Sıkılaşan para politikalarının gelişen ekonomilerden sermaye kaçışma ve borsalarda düşüşlere neden olduğu belirtildi.

Faizlerin artması ve doların değer kazanması hisse senedi fiyatlarını da vuruyor. ABD’nin 10 yıllık tahvillerinin faizi son yedi yılın en yüksek seviyesine çıktı. Yükselen faizler Wall

Street ve diğer dünya borsalarım aşağı çekiyor. S&P 500 Endeksi, ağustos sonunda 2 bin 914 puan seviyesindeyken, eylüldeki düzeltmeden sonra yeniden yükseldi ve 20 Eylül’de 2 bin 930 puan ile yeni bir tarihi rekora imza attıktan sonra ekim ayında inişe geçti. 11 Ekim’de 2 bin 728 puandan kapanarak zirvesinden itibaren yüzde 6,9 geriledi. Dow Jones ise 800 puandan fazla düşerek son sekiz ayında en büyük düşüşünü kaydetti. Faang adı verilen ve Facebook, Apple, Amazon, Netflix ve Google’dan oluşan teknoloji hisseleri son bir yılda en iyi performans gösteren hisseler iken ekim ayında en büyük kayıpları yaşattı.

Aynı şekilde Avrupa endeksleri de inişteydi. Britanya’nın FTSE 100 endeksi, nisan başında 7 bin 30 puandan başlayan yükseliş ile 22 Mayıs’ta 7 bin 877 puan ile tarihi zirvesine ulaştı. Daha sonra dalgalı bir dönem yaşan endeks 8 Ağustos’ta 7 bin 776 puan seviyesinden 12 Ekim’de 6 bin 995 puana geriledi. Son altı ayın en düşük seviyesine inen endeksin mayıs zirvesinden bu yana kaybı yüzde 11 oldu. Alman DAX Endeksi de 27 Eylül’den 12 Ekim’e kadar 900 puanın üzerinde gerileyerek yüzde 7,3 değer yitirdi.

Fed bu yıl faizleri üç kez artırdı ve piyasalar aralık ayında bir gelecek yıl ise üç artış daha bekliyor. Faiz artırımları borsaları aşağı çekerken faiz oranlarını yükseltiyor. İki yıllık Hazine tahvillerinin faizi 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıkarken, ipotek, otomobil kredileri ve diğer borçlanmaları fiyatlandırmada kullanılan 10 yıllıkların faizi de yedi yılın en yükseğine ulaştı.

Borsalardaki aşırı dalgalanmanın ‘hızla artan sinirliliğin’ bir göstergesi olduğunu vurgulayan Uluslararası Finans Enstitüsü Başkanı Robin Brooks piyasalarda durgunluk tehlikesi konusunda aşırı derecede kaygı olduğunu ve 2020’de güçlü bir durgunluk riski konusunda beklentilerin yükseldiğini dile getiriyor. Algebris Investments’ın kurucusu Davide Serra ise Euro Bölgesi’ni de etkileyecek bir finansal krizin eşiğindeki İtalya’yı dünyanın en büyük risklerinden biri olarak gösteriyor.

EN BÜYÜK SORUN: YÜKSEK BORÇLANMA ORANI

*Tarihin akışı gereği bir krizin yaşanacağı kesin. Ancak ne zaman ve ne şiddette olacağı tartışılıyor. Tanınmış serbest fon yöneticisi Ray Dalio, vergi indirimlerinin etkisinin azalması ve hükümetin gelir sıkıntısı yaşamasıyla birlikte iki yıl içinde bir durgunluk bekliyor. Dalio kriz anında yatırımcıların bol miktarda Hazine bonosu satacağını, Fed’in para basmak zorunda kalacağını ve bunların sonucunda doların değerinin düşeceğini öngörüyor.

*Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Konseyi eski Başkanı Martin Feldstein ise finansal krizin Amerikan hane halkının menkul değer varlığında 10 trilyon dolarlık azalmaya neden olacağını belirterek “Durgunluk öncekilere göre daha derin ve daha uzun olacak” diyor.

*Euro Pacific Capital’in CEO’su ve kıdemli küresel stratejisti Peter Schiff aşırı derecede boğa görüşlü olan uzmanlar dahi finansal krizden söz etmeye başladı. Karamsarlığının nedenini,

tüketici, şirket, kamu; her alanda aşırı yüksek seviyede borçlanmaya bağlayan Schiff, "Bizi bekleyenin durgunluk olduğunu söylememiz mümkün değil. Belki 1929 Büyük Buhranı'ndan daha kötü olabilir. ABD ekonomisi 10 yıl öncesine göre daha kötü durumda ve merkez bankaları da 2008’de olduğu gibi dünyayı kurtaramayabilir” diye konuşuyor.

*ABD’nin aşırı borçlu bir ülke haline gelmesi de bir başka saatli bomba. Hane halkının toplam borcu ağustos ayında tüm zamanların en yükseği olan 13,95 trilyon dolara ulaştı. 2008 krizinden önce 13,3 trilyon dolardı. Bunun büyük bölümü 10,1 trilyon dolar ile 2008 krizinden önceki 10,7 trilyon dolara yaklaşan ipotek borçları. Otomobil kredileri 2008'e göre yüzde 42 artarak 1,13 trilyon dolara çıkarken, öğrenci kredileri yüzde 144 artarak 1,53 trilyon dolar oldu. Şirket borçları 5,3 trilyon dolara çıkarken, ABD hükümetinin toplam borcu da 21 trilyon dolara ulaştı. (LEVENT GÜRSES/FORBES TÜRKİYE DERGİSİ)

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)