BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiStiglitz’den Euro Bölgesi’ne uyarı----

Stiglitz’den Euro Bölgesi’ne uyarı

Stiglitz’den Euro Bölgesi’ne uyarı
09 Ocak 2015 - 09:52 www.finansgundem.com

“Reform yapılmaz ve tasarruf politikalarından vazgeçilmezse bir geriye gidiş kaçınılmaz olacaktır…”

AYÇA KARACA – FINANSGUNDEM.COM
 
Columbia Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Nobel Ödüllü ünlü ekonomist Joseph Stiglitz Project Syndicate sitesinde dün yayınlanan “Avrupa’nın Sağduyu Hatası” başlıklı yazısında Euro Bölgesi’nde uygulanan politikaları eleştirdi. Stiglitz Euro Bölgesi’nde reform yapılmadığı ve tasarruf politikalarından vazgeçilmediği takdirde halkın aşırı uçtaki partilere yönelmesinden kaynaklanacak bir geriye gidişin kaçınılmaz olacağı uyarısında bulundu.
Stiglitz yazısında, ABD’nin Bush yönetiminin son zamanlarında, bütün dünyaya şok dalgaları gönderen finansal sistem yıkılmak üzereyken patlak veren krizden toparlanma işaretleri göstermeye başladığını belirtiyor. Ancak bunun güçlü bir toparlanma olmadığına en iyi olasılıkla ekonominin bugün olması gereken yerle, olduğu yer arasındaki farkın genişlemediğine dikkat çekiyor. Bu fark kapanıyor olsa bile bunun son derece yavaş olduğunu ve krizin yarattığı hasarın uzun dönemli göründüğünü vurguluyor.
Ancak,  Atlantik’in öbür yakasında ABD stili ılımlı toparlanmaya ilişkin çok az işaret olduğuna ve Avrupa’nın kriz çıkmasaydı olması gereken yerle olduğu yer arasındaki farkın büyümeye devam ettiğine işaret ediyor. Birçok Avrupa ülkesinde kişi başına düşen GSMH’nın kriz önceki düzeyinin altında olduğunu ve kayıp yılların hızla on yıllık bir dönemi kapsayabileceğini ifade ediyor. Durgunluk ve –bazı yerlerde depresyon- hüküm sürmesi yüzünden yıkılan yaşamların, savrulan hayallerin ve dağılan ailelerin bulunduğunu belirtiyor.

Stiglitz,  AB’de çok yetenekli ve eğitimli insanların olduğunu,  üye ülkelerde de güçlü hukuki yapılanmaların ve iyi işleyen toplumların bulunduğunu ifade ediyor. Krizden önce bir çok ülkenin de iyi işleyen ekonomilere sahip olduğuna ve bazı yerlerde saat başı verimlilik oranının dünyanın en yüksekleri arasında bulunduğuna dikkat çekiyor.
 
EURO’NUN BÖLDÜĞÜ AVRUPA
Bununla birlikte Stiglitz Avrupa’nın bir kurban olmadığını,  ABD’nin ekonomiyi yanlış yönetse de Avrupa’daki küresel çöküşten sorumlu olmadığını ileri sürüyor. AB’nin hastalığının kendinden kaynaklandığına, eşi benzeri olmayan kötü ekonomik kararların birbiri ardınca alınmasına bağlı olduğuna ve euro’nun yaratılması ile başladığına işaret ediyor. Her ne kadar Avrupa’yı birleştirmeyi amaçlasa da sonunda tek paranın işlemesini sağlayacak mekanizmaları kurabilecek politik iradenin yokluğunda euro’nun onu böldüğünü ve zararın geri alınamaz olduğunu da vurguluyor.

Stiglitz mevcut karmaşanın kısmen piyasaların bilgi ve rekabet hataları olmadan iyi işlediğine dair uzun süreli inanışa olan bağlılıktan kaynaklandığına ve aşırı güvenin de rol oynadığına değiniyor. Başka türlü Avrupalı bürokratların her yıl politikalarının sonuçlarına ilişkin tahminlerinin sürekli olarak yanlış çıkmasını açıklayamayacağımızı da vurguluyor.
Bu tahminlerin AB ülkeleri belirli politikaları uygulamakta başarısız oldukları için değil fakat bu politikaların dayandığı modeller çok kusurlu tasarlandığı için yanlış çıktığını da belirtiyor. Örneğin Yunanistan’ın borç yükünü azaltmayı amaçlayan politikaların tasarruf politikalarının üretimdeki etkisi yüzünden ülkeyi 2010’da olduğundan daha borçlu hale getirdiğine ve borcunun GSMH’sına oranının arttığına dikkat çekiyor.

Stiglitz, Avrupalı liderlerin yapısal reformlara öncelik verilmesi gerektiğine inandıklarına ancak bahsettikleri sorunların kriz öncesinde de bulunduğuna ve o zamanlar büyümeyi engellemediğine işaret ediyor. Avrupa’nın üye ülkelerde yapısal reformlardan çok Euro Bölgesi’nin yapısında reforma ve başarısız olan tasarruf politikalarının değiştirilmesine ihtiyaç duyduğunu da vurguluyor. Euro’nun yaşayamayacağını iddia edenlerin yanıldığına ancak Euro Bölgesi’nin yapısında reform yapılmadıkça ve tasarruf politikaları değiştirilmedikçe Avrupa’nın toparlanamayacağını belirten eleştirilerin haklılığına dikkat çekiyor.

Bu kapsamda, Avrupa’nın en önemli güçlerinden birinin demokrasilerinin canlılığı olduğuna ancak euro’nun bunu özellikle krizdeki ülkelerde vatandaşlardan çekip aldığına değiniyor. Sürekli olarak oy verenlerin baştan savıldığını, ekonominin gidişatından hoşnutsuz olduklarını ve Brüksel ve Frankfurt’tan dikte edilen yön doğrultusunda hareket eden değişen hükümetlerinin bulunduğunu belirtiyor.

Stiglitz bu kapsamda “Bu daha  ne kadar devam edebilir? Oy verenler nasıl tepki verir?” sorusunu yöneltiyor. Tüm Avrupa’da aşırı milliyetçi partilerin alarm veren bir şekilde yükseldiğine ve Avrupa’yı bu denli başarılı kılan aydınlanma değerlerine karşı olduklarına dikkat çekiyor. Bazı bölgelerde geniş ayrılıkçı hareketlerin yükseldiğini de ekliyor
 
EURO BÖLGESİ’NİN YENİ SINAVI YUNANİSTAN
Stiglitz şimdi de Yunaistan’ın Avrupa için başka bir sınav olduğuna ve 2010’dan beri Yunanistan GSMH’da görülen azalmanın Amerika’nın Büyük Depresyon’da karşılaştığından daha kötü olduğunu ifade ediyor. Ülkede genç işsizliğinin %50’yi aştığını ve Samaras hükümetinin de başarısız olduğunu belirtiyor.

Parlamentonun yeni cumhurbaşkanını seçememesi sonucu 25 Ocak’ta düzenlenecek seçimlerde sol kanattan muhalif parti Syrzia’nin –Yunanistan’ın AB programını yeniden görüşeceğini açıklayan parti-  anketlerde önde olduğunu vurguluyor.

Stiglitz yazısının sonunda asıl konunun Yunanistan değil Avrupa olduğunu ve Avrupa Euro Bölgesi’nde reform yapmaz ve tasarruf önlemlerini iptal etmezse toplumsal bir geriye gidişin kaçınılmaz olacağını öngörüyor. Yunanistan’ın belki bu sefer aynı yolda kalmaya devam edebileceğini fakat bu ekonomik çılgınlığın devam edemeyeceğini vurguluyor. Demokrasinin buna izin vermeyeceğini de ekleyerek soruyor “Sağduyu hakim olana kadar Avrupa daha ne kadar acıya dayanmak zorunda?
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)