BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerProf. Dr. Erhan Aslanoğlu: Ortodoks politikalara dönüş sinyali var----

Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu: Ortodoks politikalara dönüş sinyali var

Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu: Ortodoks politikalara dönüş sinyali var
12 Haziran 2023 - 03:05 www.finansgundem.com

Ekonomi yorumlarıyla ünlü bir isim Prof. Dr. Aslanoğlu. “Türkiye’nin en temel sorunu enflasyon” diye başlıyor söze. Yeni ekonominin mimarları gözüyle bakılan Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek analizini yapıyor: Ortodoks politikalara dönüş sinyali gibi...

VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Yeni kabinede ekonomi yönetimi belirlendi. Çeşitli tartışmalar ve beklentiler var. Bir yandan da döviz yükselişe geçti. Yakın gelecekte ekonomideki olası makro ve mikro gelişmelerle ilgili merak ettiklerimizi kamuoyunun yakından tanıdığı bir isme, Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu’na sorduk.

“CEVDET YILMAZ VE MEHMET ŞİMŞEK İSİMLERİ ORTODOKS DEDİĞİMİZ DAHA GELENEKSEL POLİTİKALARA BİR DÖNÜŞ SİNYALİ VERİYOR”

- Sayın Aslanoğlu yeni kabine ve Cevdet Yılmaz ile Mehmet Şimşek’in görevleri bağlamında nasıl gelişmeler bekliyorsunuz?

- Özellikle yeni kabinede ekonomiye ağırlık verildiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı Yardımcısı'nın Sayın Cevdet Yılmaz olması ve Mehmet Şimşek'in kabinede yer alması ekonomiye ayrı bir önem verildiğini gösteriyor. Bu anlamda temelde Cevdet Yılmaz'ın genel deneyiminin planlama ve kalkınma üzerine olması Türkiye'de yeni dönemde belki planlama anlamında daha fazla ekonomi tarafında gelişmeler olabileceği sinyalini de veriyor. Kişisel olarak Türkiye'nin bir planlama ihtiyacı olduğunu, sanayide, tarımda ve genel ekonominin gidişatına ilişkin düşünen birisi olarak eğer böyle bir perspektif olursa da doğru olabileceğini düşünüyorum. Ama genel anlamda Cevdet Yılmaz ve Mehmet Şimşek isimleri Ortodoks dediğimiz daha geleneksel politikalara bir dönüş sinyali veriyor. Bunun ne boyutta olacağını bilmiyoruz. Bunun cevabını sanırım önümüzdeki günlerde almış oluruz.

Ama mevcut uygulanan politikalarda hissedilir bir değişim olmasını bekliyorum. Zaten döviz kurlarında bunu izlemeye başladık. Döviz kurlarının dış dengeyi daha fazla sağlayıcı ihracatı arttıran ithalatı düşüren artık tıkanma noktasına gelen döviz piyasasını açmaya yönelik yeni bir dengelenme içine girmesini beklememiz lazım. Bu anlamda kur politikasında bir değişiklik kaçınılmazdı. Bunun olduğunu görüyoruz, para politikasında da bir değişim bekliyorum fakat bunun boyutu özellikle önümüzdeki süreçte gelecek sinyallerle açıklanabilecek bir durum.

Bir diğer nokta da çok sayıda düzenleme ve uygulama gelmişti. Bunların önemli bir kısmının geri alınması gerektiği kanaatindeyim ya da çok ciddi sadeleşme ve tıkanıklık yaratanların kaldırılması gerekiyor. Bu anlamda da bu tür bir değişiklik de bekliyorum.

Kabinenin görece daha teknokrat ağırlıklı olması ve işin içinden gelenlerin de yer alması genel anlamda pozitif baktığım bir tablo diyebiliriz. Sonuçta vaatler veya ilk konuşmalar elbette önemli ve değerli. Fakat daha önemlisi uygulamaların ve gerçekleşmelerin ne kadar bir esneklikle, nasıl bir alanda uygulanacağı olacak.

“ENFLASYON TÜRKİYE'DEKİ BÜTÜN DENGELERİ BOZAN BİR UNSUR, BURADA KURGUSU YANLIŞ PARA POLİTİKASI EN TEMEL ROLÜ OYNUYOR”

- Türkiye için büyük etkileri olan ekonomik sorunları sayarak yeni ekonomi yönetimince beklediğiniz çözümleri kısaca sıralar mısınız?

- Türkiye'nin birçok makro sorunu var ama en temel sorunun enflasyon olduğunu söyleyebilirim. Beklentilerin ve hedeflerin çok üzerinde giden enflasyon, Türkiye'deki bütün dengeleri bozan ekonomiyi faaliyet dışına iten bir unsur olarak karşımızda duruyor. Tabii bu tablonun ortaya çıkmasında kurgusu yanlış olan para politikası en temel rolü oynuyor. Bunun dışında Türkiye ekonomisinin enflasyon ve sürdürülebilirliği zorlayan dengelerinde üç açık mevcut. Bunların kamu açığı yani kamu gelir gider dengesinde ortaya çıkan açık, daha çok merkezi yönetim bütçesinde ortaya çıkan cari açık ve onunla ilintili olan tasarruf, yatırım açığı olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin bu sorunlarını çözmesi için, ilk evvela kısa vadede enflasyonla mücadelede güçlü adım atması gerekiyor. Bu da sıkı para politikası ile beraber yapısal reformları önceliklendirmek, maliye politikasını eş güdümlü uygulamak ve güveni çok arttırıcı, kredibilitesi yüksek bir çerçevede bunu götürmektir.

Merkez Bankası'nın tamamen olabildiğince bağımsız olması, burada çok kritik bir öneme sahip. Birçok düzenleyici, denetleyici kurumun bu anlamda olabildiğince özerk olması da kurumsallaşma açısından büyük önem taşıyor. Bu üç açıktan cari açığı azaltmak için tasarrufları arttırmamız gerekiyor. Sermaye piyasalarını geliştirmemiz gerekiyor ama bunun için özellikle enflasyonun düşük olması ve yatırımcının düşük enflasyon ortamında sermaye piyasalarına yönelmesi esas teşkil ediyor. Cari açığın çözümü için bir başka açı, cari işlemler hesabında olan gelir gider kalemlerinde gelirleri arttırıcı, giderleri azaltıcı mikro bazlı önlemleri düşünmektir. Bu çerçevede özellikle turizm gelirlerini yapısal olarak yükseltmek büyük önem taşıyor. Türkiye, dünyada en çok turist çeken üçüncü ülke ve dünyanın üçüncü büyük ihracat ürününden bahsediyoruz. Kapasitemiz çok büyük. Fakat bu kapasiteye göre gelirimiz çok az. İthalatımızı azaltmak için hep söylendiği gibi ara malı, ham madde ve enerji ithalatını düşürmemiz lazım. Elbette yeni enerji kaynakları ya da bulunan doğal gaz gibi kaynaklar kısa sürede sınırlı da olsa katkı sağlayabilir. Ama geleceğin dünyası yenilenebilir enerjilere dayanacak. Hidrojene, güneşe, suya ve benzerlerine… Türkiye bu alanda fena değil ama çok çok daha iyi olmalı ve kaynaklarını ağırlıkla bu tarafa yönlendirmeli diye düşünüyorum. Beş on yıl içinde yenilenebilir enerjiler konusunda dünya büyük bir değişim bekliyor kanaatindeyim.

İhracatta ise yüzde üç civarında olan yüksek teknoloji ürününün toplam ihracattaki payını kademeli olarak yüzde 15-20’lere daha sonra da 20’nin üzerine çıkarmak temel hedef olmalı. Bunu piyasa dinamiklerine bırakarak değil bir planlama içinde, sanayi planlarıyla, stratejik planlarla başarabileceğimize inanıyorum. Kamu ve özel sektör işbirliği modelleri üreterek bu modelleri halka açarak geliştirebileceğimize inanıyorum.

Bütçe dengeleri açısından ise kayıt dışıyla mücadele kalıcı asli gelir dengesini yaratmakta büyük önem taşıyor. Türkiye hâlâ kayıt dışının yüksek olduğu bir ekonomi. Doğrudan vergilerin toplam vergi pastasındaki payını yüzde 60’ın üzerine çıkarmamız ve bunu hedeflememiz gerekiyor diye düşünüyorum. Elbette verimsiz ve gereksiz kamu harcamalarını kısmak da bu anlamda büyük önem taşıyor.

Yeterince ve güçlü, sıkı olmayan bir politika, enflasyonun çıkışını yavaşlatsa bile mevcut seviyelerin üzerinde 40’lı-50’li rakamlarda yeni bir dengelenme yaratabilir. Ne kadar gevşek kalırsak da bu o kadar yukarı gidebilir. O açıdan enflasyonda güçlü bir iniş beklemiyorum.

“OLMASI GEREKEN FAİZLERİN 12 AYLIK BEKLENEN ENFLASYONUN ÜZERİNE ÇIKARILMASIDIR, BİR ADIMDA OLMASA DA BU BİRKAÇ ADIMDA BAŞARILMALIDIR”

- Enflasyon ve faiz ilişkisinin yeni dönemde nasıl bir gelişme içinde olacağını tahmin ediyorsunuz?

- Olması gereken, faizlerin 12 aylık beklenen enflasyonun üzerine çıkarılmasıdır. Bir adımda olmasa da bu birkaç adımda başarılmalıdır. Bugünkü beklenen 12 aylık enflasyon rakamlarına baktığımızda bunun minimum yüzde 30’larda olması gerektiğini düşünüyorum.

Ama nasıl bir çerçeve olacağını izleyeceğiz. Bu anlamda yeterince ve güçlü, sıkı olmayan bir politika, enflasyonun çıkışını yavaşlatsa bile mevcut seviyelerin üzerinde 40’lı-50’li rakamlarda yeni bir dengelenme yaratabilir. Ne kadar gevşek kalırsak da bu o kadar yukarı gidebilir. O açıdan enflasyonda güçlü bir iniş beklemiyorum.

Faizlerde bir artış bekliyorum ama bunun ne boyutta olacağını kestiremiyorum. Seçimleri ve büyüme politikası önceliğini düşünecek olursak faizdeki artışın da piyasanın tam beklentisini karşılamaktan uzak olma ihtimalini de göz ardı etmiyorum.

“DÖVİZ YUKARI GİDİNCE HEM ENFLASYONİST ORTAM HEM DE DÖVİZ BAZINDA UCUZLAYAN BORSANIN BUNU YAKALAMA İSTEKLİLİĞİ BORSAYI DA YUKARI GÖTÜRÜYOR”

- Borsa, döviz birlikte yükseliyor. Bu trend nasıl bir grafik izleyecek önümüzdeki günlerde?

- Türkiye'de finans piyasalarında hemen hemen hiçbir fiyat doğru noktada değil. Faiz, döviz, borsa ve ürün fiyatları hepsi aslında buna dahil. Dövizin yükselmesi, fiyat kazanç oranı, defter değeri gibi birçok açıdan görece ucuz kalmış ve Avrupa gibi yüksek standartta ürün isteyen bir piyasaya ihracat yapabilen bir ülkenin ekonomisinin şirketlerinin dolar bazında değerini iyice düşürüyor. Bu yüzden döviz yukarı gidince hem enflasyonist ortam hem de döviz bazında ucuzlayan borsanın bunu yakalama istekliliği borsayı da yukarı götürüyor. Bu kur artış ve enflasyon artış dönemlerinde daha önce de karşılaştığımız bir durum. Sürekli devam edecek bir durum değil ama kendini adapte etme ve ayarlama diyebiliriz.

“EKONOMİDEN ZİYADE EKONOMİ DIŞI FAKTÖRLERİN BİR RESESYON VE ENFLASYON KONUSUNDA DAHA ETKİLİ OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM Kİ BU DA AZ BİR RİSK DEĞİL”

- Dünyada hem yüksek enflasyon hem de resesyon hala daha gündemde, bu durumun geleceği ve ülkemize etkileri hakkında görüşlerinizi rica edebilir miyiz?

- Evet, dünyada resesyon ve enflasyon hala gündemde. Fakat benim tahminim hizmet sektörlerinin hala görece güçlü olması nedeniyle dünya bir resesyon yerine bir yavaşlamayla bunu atlatacak. Avrupa, biraz daha negatif tarafta gibi ama genel anlamda hizmetler özellikle Amerika'da görece güçlü. O yüzden bir yavaşlama olarak atlatma ihtimalimiz daha güçlü gibi, yüzde 60 olasılıkla diyebilirim.

Fakat yine de özellikle kış aylarına doğru hizmetlerdeki yavaşlamayla bir resesyona dönüşme ihtimali de çok düşük değil. Yani yüzde 30-40 ihtimalle dönüşebilir. Ama asıl büyük tehlikenin jeopolitik risklerden kaynaklanabileceğini düşünüyorum. Geçen yılki gibi bir Rusya-Ukrayna meselesine benzer veya yine aynı coğrafyada başka bir sorun gibi. Enerji ve gıda fiyatlarını sıçratacak arz yönlü bir şok yaratırsa hem durgunluk hem de enflasyonun beraberce olduğu bir tablo ortaya çıkabilir. Ben ekonomiden ziyade ekonomi dışı faktörlerin bir resesyon ve enflasyon konusunda daha etkili olabileceğini düşünüyorum. Bu risk te az bir risk değil. Baş senaryo, enflasyonda genelde inişin devam edeceği ve bir yavaşlama olacağı yönünde ama özellikle arz yönlü şoklar hem resesyon hem enflasyon yani stagflasyon riskini arttırabilir. Bir de enflasyonun normal koşullarda düşmesini beklememin en önemli nedeni bu anlamda teknolojik gelişmelerin olması. Eleman bulmakta zorlanan dünyanın dev firmaları, yüksek ücretler, iş gücü piyasasından çıkışlar nedeniyle özellikle teknolojiye çok daha fazla yöneliyor. Yapay zeka, robotlar gibi teknolojileri daha yoğun kullanıyorlar. Bunlar önemli bir verimlilik artışına yol açacak ve birim maliyetleri düşürerek enflasyonu indirecek diye düşünüyorum. Ama tabii bu gelişmelerin işsizlik ve gelir dağılımı üzerine de çok ciddi olumsuz etkileri olabilir diye de eklemek isterim.

Asıl büyük tehlikenin jeopolitik risklerden kaynaklanabileceğini düşünüyorum. Geçen yılki gibi bir Rusya-Ukrayna meselesine benzer veya yine aynı coğrafyada başka bir sorun gibi. Enerji ve gıda fiyatlarını sıçratacak arz yönlü bir şok yaratırsa hem durgunluk hem de enflasyonun beraberce olduğu bir tablo ortaya çıkabilir.

“TÜRKİYE SIKI PARA POLİTİKASI UYGULAYABİLİRSE, İTHALATTA DÜŞÜŞ, BEŞ ALTI AY İÇİNDE DE İHRACATTA BİR ARTIŞ BEKLEYEBİLİRİZ”

- Cari açık ithalat konusunda yeni dönemde olumlu gelişmeler bekliyor musunuz?

- Eğer Türkiye sıkı para politikası uygulayabilirse, mecburen iç talebi azaltmak durumunda kalacak. İthalatta düşüş, beş altı ay içinde de ihracatta bir artış bekleyebiliriz.

Aksi takdirde mevcut açık artarak devam eder. Her şey enflasyonla mücadele ve sıkı para politikası ne boyutta devreye girip girmeyeceğiyle alakalı olacak.

“BİZİM YENİ ARZ YARATACAK, PLANLI BİR ŞEKİLDE TARIMSAL ARZI ARTTIRACAK BİR DEĞİŞİM, DÖNÜŞÜME İHTİYACIMIZ VAR”

- Tarım ve onun piyasaya etkileri konusunda ne tür tedbirler görebiliriz?

- Tarım konusunda beklentim, uzun vadeli bir tarımsal planlamaya ihtiyacımız olduğu yönünde. Türkiye'de artan nüfus, göç, turizm nedeniyle çok ciddi bir gıda talebi var.

Buna karşın gıda arzı yetersiz ve tarımsal alanların ve verimliliğin düşük olması nedeniyle de bu arz talep dengesizliği artarak devam ediyor. Bizim yeni arz yaratacak, planlı bir şekilde tarımsal arzı arttıracak bir değişim, dönüşüme ihtiyacımız var. Tarımsal alanları arttırmak, korumak ve israfı önlemek bu anlamda en önemli politika unsurları olabilir kanısındayım.

Dijital Yuan’ın yakın gelecekte devreye girmesi ve uluslararası, özellikle Asya Pasifik bölgesinde de temel değişim araçlarından biri haline gelme ihtimali var. Zaten Rusya'yla Çin arasındaki ticaret büyük oranda Yuan cinsinden de yapılıyor. Latin Amerika ülkeleriyle Çin'in de yakınlaşması benzer bir tabloyu çıkarabilecek gibi görünüyor. Ben yakın gelecekte bir dijital para savaşı bekliyorum.

“YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRÜNDE STRATEJİK PLANLAMA, KAMU-ÖZEL SEKTÖR İŞBİRLİĞİ VE BU MODELLERİN HALKA AÇILARAK BEKLENTİLERİN DE YÖNETİLMESİ EN DOĞRU YÖNTEMDİR”

- İhracatımız ne yönde gelişmeli, teknolojik ürün ve hizmet ihracı konusunda ne düşünüyorsunuz?

- Daha önceki soruları cevaplarken de sözünü ettiğim gibi yüksek teknoloji üründe stratejik planlama yine sanayi planı kamu özel sektör işbirliği modeli ve bu modelleri halka açılarak da halkın da işin içine katılarak beklentileri de yöneterek bir süreçle götürülmesi en doğru yöntem olur.

“BEN YAKIN GELECEKTE BİR DİJİTAL PARA SAVAŞI BEKLİYORUM. YANİ DOLARA RAKİP, BELKİ DİJİTAL DOLAR OLACAK”

- Dijital varlık dünyasında olumlu gelişmeler ön görüyor musunuz?

- Dijital varlıklar konusunda özellikle merkez bankalarının dijital paralarını çıkartıyor olması önemli ve bunun çok daha aktif kullanıma geçeceğini düşünüyorum. Özellikle Çin Yuanı'nın dijital Yuan’ın yakın gelecekte devreye girmesi ve uluslararası, özellikle Asya Pasifik bölgesinde de temel değişim araçlarından biri haline gelme ihtimali var. Zaten Rusya'yla Çin arasındaki ticaret büyük oranda Yuan cinsinden de yapılıyor. Latin Amerika ülkeleriyle Çin'in de yakınlaşması benzer bir tabloyu çıkarabilecek gibi görünüyor. Ben yakın gelecekte bir dijital para savaşı bekliyorum. Yani dolara rakip, belki dijital dolar olacak. Bir ülkenin veya bir iki ülkenin ortak çıkaracağı başka bir dijital para ama en olası senaryonun Dolar ve Euro'nun, dijital dolar ve Yuan’ın savaşı şeklinde olabileceğini tahmin ediyorum.

‘Ekonomi Doktoru’ Hikmet Baydar, Türk ekonomisinin nabzını tuttu

Ünlü danışman Mehmet Göçmen’den 28 Mayıs sonrası Türk ekonomisi

Türkiye'de elektrikli otoyla seyahatin keyfi nasıl?

14 Mayıs’tan sonra ekonomi ne olur? Murat Sağman’dan şok yanıtlar

Serim: Türk kahvesi UNESCO'nun kültür mirası listesine giren ilk içecek oldu

Prof. Dr. Murat Şimşek: Felaketin yaraları zekat ile sarılabilir

Turgay Artam, koleksiyoncu olmanın büyük kazancını anlattı

Anonim şirket ortakları vergi avantajlarından nasıl yararlanır?

YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • E.g.12 Haziran 2023 04:43

    GELİRE GÖRE KİRALIK KONUT OLMAYIŞI EN BÜYÜK SORUN BELEDİYELER DÜŞÜK GELİRLİLER İÇİN 1+1-2+1 KİRALIK KONUT YAPIMINA BAŞLAMALI KURA İLE İHTİYAÇ SAHİPLERİNE KEFİL ŞARTI ARAMADAN KİRAYA VERMELİDİR