BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiMerkez bankalarının bağımsızlığı tüm dünyada tehlike altında----

Merkez bankalarının bağımsızlığı tüm dünyada tehlike altında

Merkez bankalarının bağımsızlığı tüm dünyada tehlike altında
04 Ocak 2023 - 17:19 www.finansgundem.com

Merkez bankaları, bir durgunluğu tetiklemeden enflasyonu dizginlemek gibi zorlu bir görevle karşı karşıya. Ancak siyasi gelişmeler, merkez bankalarının bağımsızlığının tehlike altında olduğunu gösteriyor.

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Özellikle dünyanın gelişmiş ekonomilerinde merkez bankaları, küresel ekonominin karşı karşıya olduğu siyasi engellerin ortasında, enflasyona karşı destansı bir savaş veriyor. Bu savaşın nereye evrileceğini ise enerji, gıda ve küresel tedarik zinciri gibi kilit başlıklardaki gelişmelerin belirlemesi bekleniyor.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, ekonomi, Kovid-19 salgınının devam eden etkileriyle boğuşurken Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, endişelerin ilk sırasına enflasyonu yerleştirdi. Gıda ve enerji gibi hayati kalemlerin maliyetindeki önemli artışlar, haneleri ve işletmeleri saran bir yaşam maliyeti krizi yarattı. Merkez bankaları buna bir dizi faiz artırımıyla tepki gösterirken, birçok ülkede çalışanların bu yeni ekonomik döneme ayak uydurmak amacıyla ücret ve koşullar için savaştığı bir endüstriyel eylem dalgası görüldü.

Bugün ise 2023 yılında girerken bu koşulların devam etmesi bekleniyor. IMF, önümüzdeki aylarda dünyanın üçte birinin resesyon yaşayacağını düşünüyor. Steve Schifferes’in The Conversation’da yer alan makalesi enflasyon, faiz oranları ve ekonomik büyümenin nasıl seyredeceğine dair olasılıkları tartışıyor.

Enflasyonist bir meydan okuma

Dünyanın en büyük ekonomilerinden bazıları ve onların merkez bankaları, bu yıl bir durgunluğu tetiklemeden daha yüksek Faiz oranları yoluyla enflasyonu dizginlemek gibi zorlu bir görevle karşı karşıya. Ve beğensinler ya da beğenmesinler, ABD Merkez Bankası Fed, İngiltere Merkez Bankası ve diğer merkez bankaları şimdi bağımsızlıklarını ve yükselen fiyatları dizginlemek için kararlı hareket etme yeteneklerini tehdit edebilecek bir siyasi tartışmanın merkezine itiliyor. Deneyimler, siyasetin 2023 yılındaki merkez bankası planlarına müdahale etmesinin iki temel yolu olduğunu gösteriyor.

Yüksek enflasyon, gelecek yıl dünya ekonomisinin karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olarak öne çıkıyor. Enflasyon hızla arttı ve şu anda ABD ve Avrupa gibi çoğu gelişmiş ekonomide on yılların en yüksek oranına ulaştı. Enflasyon birçok ülkede yaşam standartlarının yerinde saymasına veya düşmesine neden oldu. Bu, gelirlerinin daha fazlasını gıda ve enerjiye harcadıkları için genel nüfustan daha yüksek bir enflasyon oranına maruz kalan en yoksul ekonomilere daha büyük zarar verdi.

Enflasyondaki keskin artış, yirmi yıllık düşük ve istikrarlı enflasyonun ardından merkez bankalarını şaşırttı. Dünya merkez bankaları, Fed’in öncülüğünde 2022 yılının ikinci yarısında faiz oranlarını agresif bir şekilde yükselterek tepki gösterdi. Fed, altı aylık bir süre içinde faiz oranlarını 4,25 puan artırdı ve İngiltere Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası ve diğerleri de onu izinden gitti.

Stratejileri işe yarıyor gibi görünüyor. ABD'de enflasyon yavaşladı, İngiltere ve euro bölgesinde ise son veriler enflasyonun zirveye ulaştığını gösteriyor. Mevcut durumda yüzde 10 ile hala yüksek seyretse de düşüş trendinin her an başlaması bekleniyor.

Ancak, daha yavaş da olsa 2023'te devam etmesi beklenen faiz artırımları, gelişmiş ekonomiler için zaten iç karartıcı görünen ekonomik büyüme görünümünü daha da gölgeleyebilme tehlikesi taşıyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, 2023'te hem ABD'nin hem de euro bölgesinin tarihsel ortalamalarının çok altında, yalnızca yüzde 0,5 oranında büyüyeceğini, Avrupa'nın en büyük ekonomisi Almanya'nın ise yüzde 0,3 küçüleceğini tahmin ediyor. İngiltere Merkez Bankası, ekonominin 2024'ün ortalarına kadar küçülmeye devam edeceğini öngörüyor.

Yıllardır yürürlükte olan genişletici maliye politikaları, Fed gibi merkez bankalarının enflasyonla mücadele girişimlerini baltalayabilir.

Harcamalar ve enflasyon

Bu bizi merkez bankası planlarını alt üst edebilecek ilk siyasi soruna getiriyor: Hükümet harcamaları.

Siyaset oyunu farklı şekillerde oynanıyor. ABD'de, özellikle 2021'in sonlarında yasalaşan 1,2 trilyon dolarlık altyapı tasarısı ve Aralık ayında kabul edilen 1,7 trilyon dolarlık bütçe tasarısı ile harcamalar önemli ölçüde arttı.

Yıllardır yürürlükte olabilecek bu tür genişletici maliye politikaları, Fed gibi merkez bankalarının enflasyonla mücadele girişimlerini baltalayabilir. Merkez bankaları talebi frenleyerek enflasyonu düşürmeye çalışırken, artan hükümet harcamaları ters etki yapıyor. Bu, Fed'i ve diğer bankaları, normalde olduğundan daha yüksek faiz artırımlarına zorlayabilir.

Avrupa ve Birleşik Krallık'ta hükümetler, tüketicilerin ve işletmelerin enerji faturalarını sübvanse etmek için milyarlar harcamak zorunda kalırken, ekonomik yavaşlama vergi gelirlerini düşürerek hükümet açıklarının artmasına neden oluyor.

Bununla birlikte, Birleşik Krallık'ta Muhafazakar Hükümet, 2024'te gerçekleşmesi beklenen bir sonraki genel seçimi kazanması durumunda enerji için tüketici sübvansiyonlarında kesintiler, artı daha yüksek vergiler ve kamu harcamalarında daha fazla kesinti ilan ederek enflasyonla mücadeleye öncelik veriyor. Bu eylemleri politik açıdan popülist değil, deflasyonist olarak nitelendirmek gerekiyor. İngiltere Merkez Bankası, oranları artırmaya devam edip etmeyeceği veya ne kadar hızlı artıracağı konusunda ise ikiye bölünmüş durumda.

Avrupa ve Birleşik Krallık'ta hükümetler, tüketicilerin ve işletmelerin enerji faturalarını sübvanse etmek için milyarlar harcamak zorunda kalırken, ekonomik yavaşlama vergi gelirlerini düşürerek hükümet açıklarının artmasına neden oluyor.

Merkez bankalarının bağımsızlığı tehdit altında

Diğer siyasi sorun, merkez bankaları için daha varoluşsal bir nitelik taşıyor ve görevlerini daha da hassas hale getiriyor. Son 20 yıldır, hükümet müdahalesinden bağımsız olmaları ve kamu enflasyon hedeflerini yüzde 2 civarında belirlemeleri, merkez bankalarının 21. yüzyılın büyük bir bölümünde tarihi düşük seviyelerde kalan enflasyonla mücadelede güvenilirlik kazanmalarına yardımcı oldu. Ancak artık hem güvenilirlikleri hem de bağımsızlıkları tehdit altında olabilir.

Özellikle Avrupa'daki merkez bankası yetkilileri, kısmen ekonomilerinin Ukrayna Savaşı’ndan ABD'den daha ciddi şekilde etkilenmesi nedeniyle, yüksek faiz oranlarının büyümeyi nasıl engelleyebileceğine dair kamuoyundaki endişelerin son derece farkındalar. Tüketiciler ise, konut piyasasını sarsabilecek yüksek ipotek ödemelerinden etkilenmeye başladı bile.

Avrupa Merkez Bankası'nın rolüne ilişkin uzun süredir devam eden siyasi gerilimler, birçok euro bölgesi ülkesinde sağcı hükümetlerin seçilmesiyle daha da artıyor. Geleneksel olarak, Almanya'nın Bundesbank'ının etkisi altındaki Avrupa Merkez Bankası, enflasyon konusunda diğer merkez bankalarından daha fazla endişe duyuyor ve bu nedenle düşük ve hatta negatif faiz oranları politikasını gevşetmek için diğer bazı merkez bankalarından daha yavaş hareket ediyor.

Atlantik'in diğer tarafında, Fed Başkanı Jerome Powell'ın enflasyona odaklanmasını hafifletmeye yönelik her türlü girişimi reddettiği ABD’de, özellikle Donald Trump, Cumhuriyetçilerin başkan adayı olursa, hem soldan hem de sağdan siyasi baskıların artması bekleniyor. Bu, nihayetinde Kongre'nin veya yeni bir yönetimin merkez bankasının yaklaşımını, liderliğini ve hatta yetkisini değiştirmeye çalışmasına yol açabilir.

Avrupa Merkez Bankası'nın rolüne ilişkin uzun süredir devam eden siyasi gerilimler, birçok euro bölgesi ülkesinde sağcı hükümetlerin seçilmesiyle daha da artıyor.

Keşfedilmemiş sular

Merkez bankasının 2023'ün sonuna kadar enflasyonda keskin bir düşüş öngördüğü tahminleri gerçekleşirse bunların hiçbiri sorun olmayabilir. Ancak bu öngörüler, enerji fiyatlarının bu yıl zirve noktalarının altında kalmaya devam edeceği ve hatta daha da düşeceği inancına dayanıyor.

Tıpkı 2022 yılında olduğu gibi, merkez bankaları enflasyon tehdidini yeterince erken kavrayamayınca, kontrolleri dışındaki diğer riskler ve siyasi gelişmeler umutlarını boşa çıkarabilir. Bunlar arasında, enerji fiyatlarını daha da yükseltebilecek Ukrayna'daki savaşın tırmanması, Çin'den daha fazla tedarik zinciri kesintisi ve daha yüksek ücretler için yerel baskılar yer alıyor.

Fed Başkanı Jerome Powell'ın enflasyona odaklanmasını hafifletmeye yönelik her türlü girişimi reddettiği ABD’de, özellikle Donald Trump, Cumhuriyetçilerin başkan adayı olursa, hem soldan hem de sağdan siyasi baskıların artması bekleniyor.

Hayat pahalılığı krizinin birçok gelişmiş ülkede gündemin ilk sırasında yer almasıyla birlikte, faiz oranlarının belirlenmesi sadece teknik bir mesele olmaktan çıkıp oldukça politik bir mesele haline geldi. Hem hükümetler hem de merkez bankaları, büyümeyi engellemeden enflasyonu dizginleme girişimlerinde bilinmeyen sulara giriyor. Tahminleri aşırı iyimser çıkarsa, siyasi ve ekonomik maliyetler yüksek olabilir.

Bütün bunlar, enflasyon görünümünün oldukça belirsiz olduğu anlamına geliyor ve 1970'ler tarzı stagflasyon korkuları, yani yüksek enflasyon ve durgun ekonomik büyüme senaryosunun gerçek olabileceğini gösteriyor.

FED’in planlarını bozacak 3 büyük risk

 

Piyasalarda gözler Fed tutanaklarında

 

Fed faiz oranlarını ne zaman indirecek?

 

Fed'in faiz artışı için yeterli sebebi var

 

Milyarder yatırımcı Fed yüzünden kısa pozisyonda

 

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)