BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiGelişmekte olan ekonomiler karamsarlığa kapılmamalı----

Gelişmekte olan ekonomiler karamsarlığa kapılmamalı

Gelişmekte olan ekonomiler karamsarlığa kapılmamalı
16 Ekim 2020 - 14:31 www.finansgundem.com

Küreselleşmenin tersine dönmesinden korkulsa da, birçok ülke hala hızla uluslararası pazara erişebilir

FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Gelişmekte olan ülkelere batılı ekonomistlerden yeni bir tavsiye var: Başarılı ihracat temelli büyüme modellerinizin sonu geldi, bir alternatif bulun. Eğer gelişmiş ekonomilerdeki ülkeler de bu adımı izlerse sonuç belli: Açık pazarlar olmadan, gelişmekte olan ekonomilerin potansiyelleri azalır.

Tarihi düşünün. Bu yeni ihracat karamsarlığı, elbette yeni değil. 1960’larda Raúl Prebisch ve Hans Singer ithalat ikamesi aracılığıyla, sanayileşmeyi savunmak için buna başvurdu. İkili gelişmekte olan ülkelerin tüketim malları üretmeye eğilimli olduğunu söyledi ve tükettim mallarının fiyatlarının kaçınılmaz olarak düşeceğini öne sürdü. Bu yüzden de ikili ihracat temelli bir büyüme stratejisinin çalışmayacağını iddia etti. Birçok gelişmekte olan ülke sonuç olarak iç pazarlarına yöneldiler ve böylelikle batının daha da gerisinde kaldılar.

Bu esnada, Asya kaplanları Singapur, Hong Kong, Tayvan ve Kore, bu popüler kanaati görmezden geldi ve ihracata yöneldi. Başarılı olduklarında, Çin onları takip etti ve ihracat sayesinde, yalnızca bir jenerasyonluk sürede az gelişmişlik düzeyinden süper güç seviyesine çıkardı. 1980’lerin sonundaki ‘hiper’ küreselleşme, gelişmekte olan ülkeler için altın yılların başlangıcı oldu. Yüzyıllardır ilk kez daha fakir ülkeler, gelişmiş ülkelere yaklaştı.

Bu tarihi gelişim şimdi tehdit altında. Çin’in başarısı, küreselleşmeye karşı popülist bir başkaldırı doğurdu. Böylelikle batının entelektüelleri gelişmiş dünyanın açık pazarlar için siyasi kapasitesinin dolduğu kanısına vardı. Şimdi gelişmekte olan ülkelerin bu iddiayı kabul etmeleri isteniyor.

Ancak,  Arvind Subramanian’ın Financial Times’da yayınlanan yazısına göre, gelişmekte olan ülkelerin ihracat karamsarlığına kapılmaması için üç sebep var. Birincisi, küreselleşmenin sonuyla ilgili yazılanların çoğu oldukça abartılı. Dünyada tüketim mallarının ihracatı 2008 finansal krizi öncesindeki %25’lik seviyesinden, %21’e geriledi. Ancak hizmetin küresel ihracatı yükselişine devam ediyor ve küresel gayrisafi yurtiçi hasılanın %7’sini oluşturuyor.

Korona virüs hizmet ihracatının büyümesini hızlandırabilir. Ne de olsa pandemi kuralları uzaktan yapılan aktiviteleri destekliyor. Fiziki mağazalar yerini e-ticarete bırakıyor, bu sistemlerin altyapı tasarımları da gelişmekte olan ülkeler tarafından yapılabiliyor. Benzer bir şekilde, batılı şirketler çalışanlarının kalıcı olarak evden çalışmasına izin verirse, çalışanlar kolayca ve daha az maliyetle, gelişmekte olan ülkelerden çalışabilirler.

Küresel üretim ihracatları durgunluğuna devam etse de, pazar paylarını arttırdıkları sürece, gelişmekte olan ülkelerin birçoğunun ihracatı hızla büyümeye devam ediyor. Bu oldukça uygulanabilir: Çin’de çalışanlara verilen ücretler, ülke zenginleştikçe artıyor. Bu da düşük vasıflı işgücündeki rekabetini kaybetmesine neden oluyor. Şimdiden Çin’in küresel düşük vasıflı işgücü ihracatındaki payı azaldı ve diğer ihracatçılar bu boşluğu dolduruyorlar.

Gelişmekte olan ülkeler için ne kadar alan tanınacak? Shoumitro Chatterjee ve Arvind Subramanian, yakın zamanda Çin’in hala, tekstil, giyim, deri ve ayakkabı gibi ürünlerde “düşük vasıflı ürünlerin” ihracatında önde olduğunu söyledi. Bunun göstergelerinden bir tanesiyse Çin’in gelişmekte olan ülkeler arasında bu ürünlerin ithalatındaki payı (%45) ile gelişmekte olan ülkeler arasında vasıfsız işgücü piyasasındaki payı (%25) arasındaki fark.

Çin jeopolitik nedenlerle bazı alanlardan feragat etmeye devam edecek. Çok uluslu şirketler yavaş yavaş ülkeyi terk ediyorlar. Bunun nedeni de bu şirketlerin, ticaret ortakları tarafından izole edilme korkusu. Bir tüketici olarak Çin, düşük vasıflı tüketim ürünleri için de büyük bir pazar olabilir. Sonuç olarak daha yoksul ülkelere, batının Çin’e yaptığını yapabilir: Ürünleri için hazır bir pazar sunmak. Bu elbette Pekin’in daha az korumacı olmasını gerektirir.

Bu faktörlerden herhangi birinin daha yoksul ülkeleri ihracatta başarıya götürme garantisi yok. Bu ülkeler yine de şirketlerin küresel pazarlarda etkin olarak rekabet edebilmesi için gerekli koşulları yaratmak zorundalar. Ancak fırsatlar mevcut.

Batılı ekonomistler, akademisyenler ve siyasiler bu fırsatları canlı tutmalı ve kendi ülkelerini açık pazarları ayakta tutmak için zorlamalı. Korumacılıktan vazgeçip, Çin’i doğru bir noktaya yönlendirmeliler. Sonuç olarak, batılı entelektüeller pragmatik teslimiyet kisvesi altında, bu ihracat karamsarlığının savunucusu olmamalı. Eğer bu görev ihmal edilirse, dünyanın daha yoksul kesimleri için trajik sonuçları olacak.

Dünya Bankası Başekonomisti’nden finans krizi uyarısı

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)