BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaAraştırmaLider 'hata yaptım' diyebilmeli ----

Lider 'hata yaptım' diyebilmeli

Lider 'hata yaptım'  diyebilmeli
21 Mayıs 2010 - 00:47 www.finansgundem.com

Ünlü yönetim bilimci Warren Bennis bir makalesinde, "Liderlik sadece ün, mevki ve güç değil, yalnızlık demektir." diyor.

Bu tanımın anlamı günümüzün zorlu rekabet koşullarında daha da iyi oturmaya başladı. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nakiye Boyacıgiller ile söyleşiye giderken aklımda teori konuşmaktan çok pazardaki gerçek mücadeleyle başa çıkacak lider profilini konuşmak var. Prof. Boyacıgiller ile iş dünyasından siyasete uzanan yelpazede liderliği konuştuk. Babası İTÜ mezunu bir petrol mühendisidir. Amerika'da bir petrol şirketinden teklif gelince Nakiye Boyacıgiller annesinin karnında Amerika'ya uçar. Bir kaza sonrası annesini kaybedince de babasıyla birlikte ülkeye dönerler. Lisansını Boğaziçi Üniversitesi İşletme bölümünden, MBA yüksek lisans derecesini California Üniversitesi Los Angeles'tan (UCLA) alır. İlk profesyonel işi California, San Jose'deki IBM firması olur. Doktora derecesini ise California, Berkeley Üniversitesi'nden almaya hak kazanır. Öğrenmek karakteristiği olunca akademik kariyer yapması da kaçınılmazdır. Akademik kariyerini 1986-2003 yılları arasında San Jose Eyalet Üniversitesi'nde sürdürür. Başlıca ilgi alanları kültürler arası yönetim modelleri, uluslararası insan kaynakları yönetimi, örgüt kültürü ve yönetim bilimleri pedagojisi olan Boyacıgiller, 2003 yılında 'İyi ki buradayım' dediği Sabancı Üniversitesi'ne katılır. Pek çok akademik derginin yayın kurulunda görev yapan Boyacıgiller, Uluslararası İş İdaresi Akademisi (AIB) başkan yardımcılığını da yürütüyor. 'BEN LİDERİM' DENİLİNCE OLUNUYOR MU? Boyacıgiller'le söyleşimizi teori üzerinden günümüz dünyasının gerçekleri üzerine kurmak istiyorum. Bunun için de Sabancı Üniversitesi'nin MBA, Executive MBA ve Finans Yüksek Lisans programlarının tanıtımında iddia edilen, "21. yüzyılın getirdiği güçlüklerin üstesinden gelecek, Türk ve dünya şirketlerine liderlik edebilecek analitik ve yönetsel becerilere sahip genç profesyoneller yetiştirmeyi amaçlıyoruz." cümlesinden yola çıkıyor ve ilk sorumu soruyorum: 21. yüzyılın zorlukları nelerdir ve bu zorluklarla baş edecek liderlik özellikleri nelerdir? "2002 yılı krizi, bankacılık sistemimizi düzenlememizi sağladığından, son krize sıkı bir finans altyapıyla girdik. Bu sayede de krizin etkilerinden görece daha az etkilendik. Ancak bu kriz bize bir ülkenin küresel koşullardan tek başına etkilenmeyeceğini de öğretti. Eğer şartlar herkesi etkiliyorsa biz de dünya ile birlikte aynı vizyonla geleceğe hazırlanmalıydık. Küreselleşmeden söz etmek ise artık yetersiz kalıyor. Bugün dünya herkesin birbirinden etkilendiği bir ortama dönüştü. Bundan dolayı hızlı öğrenirken eğitimimizi de dünya standartlarına çıkarmalıyız. Günümüz insanı artık iş hayatı boyunca eskisi gibi birkaç iş değiştirmeyecek, aksine zorunlu olarak birkaç kariyere birden sahip olacak. Şartlar çok farklı kültürlerden gelen insanlarla çalışmayı gerektiriyor. Bunun için daha okul yıllarından başlayarak öğrenci değişim programlarını çok önemsiyor ve yabancı öğrencilerin okulumuza gelmesi için çaba gösteriyoruz. Yurtdışında eğitim almak veya iş deneyimi kazanmak atlanmaması gereken önemli konulardan. Dünyayı iyi öğrenmek gerekiyor. Sağlam bir eğitim temeli ise şart. İş eğitimle de bitmiyor, araştırmacı bir kişiliğe sahip olmak, gelişmek de gerekiyor. Takım çalışmasına yatkın olmak ise giderek önem kazanıyor çünkü bir işi başarmak için tek başına olmak yetmiyor. Bu arada hiçbir zaman göz ardı edilmemesi gereken konu ise etik." diyen Prof. Boyacıgiller, günümüzün ve geleceğin ideal lider profilini çiziyor. Bu kez de günümüz Türkiye'sinin en önemli konularından birine, kıtlığını yaşadığımız, yaşadığımız için de on yıllarca kendilerinden vazgeçemediğimiz liderler konusuna değiniyor ve 'İdeal lider nasıl yetişir?' diye soruyorum. "Öncelikle lider olabileceklerin önünü açmak gerekir. Günümüz şartlarında büyük sorumluluk üstlenen liderlerin bu makamı tek başlarına yönetmeleri ne de yeterli olmaları mümkün. Koşullar ekipteki herkesin durumsal liderlik yapmasını gerekli kılıyor. Ekip içindeki diğer elemanların da şartlar gerektiğinde sorumluluk hissedip liderlik etmesi gerektiğine inanırım. Ancak hem liderin hem kurumsal kültürün yeni liderleri cesaretlendirmesi gerekir." diyen Prof. Dr. Boyacıgiller'e bizdeki siyasi liderlerin daha çok karizmatik liderlik tanımına uyduğunu, bunun başarı için yeterli olup olmadığını soruyorum. Karizmatik liderler bir biçimiyle makamdan uzaklaştığında liderin izleyenleri boşluğa düşüyor. Buna en iyi örnek ANAP ve rahmetli Turgut Özal olabilir. "DYP'de de Süleymen Demirel sonrasında aynı durum söz konusu oldu." dediğimde, "Bir liderin kitlelere liderlik edebilmesi için daha küçük yaşlardan bu makama hazırlanması gerekir. Buna iyi bir örnek Bill Clinton'dur. George W. Bush'un babası George W.H. Bush'u izleyerek başkan olması da küçük yaşlarda politikaya hazırlanmak açısından bir örnek olabilir. Ancak oğul Bush'un bir pasaportu olmadığını, ülke dışına başkanlığı öncesinde hiç çıkmadığını da söylemek gerek. Yurtdışına hiç çıkmamış bir Amerikalının başkan olması da aslında çok ilginç bir vakadır." diyor. "Peki, ya Barack Obama görünüşe göre son yıllarda başkanlığa hazırlandı deniliyor." dediğimde, "Belki başkanlığa değil ama bir başka makam için hazırlık yaptığını söylemek mümkün. Obama'nın kariyerinde de siyasi bir eğitim süreci gözüküyor." cevabını veriyor NE ELEŞTİRİYE NE DE ELEŞTİRMEYE AÇIĞIZ Nakiye Boyacıgiller, "Liderin başarısında kendisine yakın halkada bulunanların gerçekçi eleştiriler yapması gerektiğini düşünürüm. Elbette eleştiriden kimse hoşlanmaz ama liderlik makamına oturanlara dokundurmak bile itici gelebiliyor. Ancak unutmamalı ki gerçekçi eleştiri yapabilmek de önemli. Biz toplum olarak gerçekçi eleştiri yapmayı da pek bilmeyiz. Tüm mesele doğru eleştiriyi doğru zamanda yapabilmekte. Eleştiriyi yapanın da, yapılanın da bunu kişiselleştirmemesi gerekir. Bakın İngiltere'ye. Başbakanları Gordon Brown özeleştiri yaparak görevinden istifa ederken, ülkenin yeni başbakanı Muhafazakar Parti lideri David Cameron oldu. 43 yaşındaki Cameron, İngiltere'de son 200 yıl içinde makama gelen en genç başbakan. Gençlerin önü açılmalı." ifadelerini kullanıyor. "Ülkelerin ve liderlerin kendi sınırları içinde kalan meseleler için çözüm üretme zamanı geçti. Bu sebeple de sorunun çözümü nereden gelirse gelsin, öneri de, öneren de önemsenmeli, bir çözüm alternatifi olarak değerlendirilmelidir. Örneğin Amerika meselelere kendi gözlüğünden bakar. Bu nedenle de ortak bir çözüm bulmakta eksiktir. Ancak son dönemde Amerika bu 'ben bilirim' yaklaşımdan vazgeçti. Dünyayı tanımadıklarını ve farklı dilleri bilmediklerini fark ettiler. Şimdilerde İngilizcenin dışında dil de öğreniyorlar. Diğer yandan eğitimlerini de uluslararası birikimleri kapsayacak şekilde genişletmeye başladılar. Son olaylarla dünyayı anlamaları gerektiğini gördüler, kozmopolit olmaya çalışıyorlar. Ben buna 'küresel akıl' diyorum. Küresel barış ve çözümler için tüm devletler ve onların liderleri 'küresel aklı' kullanmalı. Bize gelince; son dönemde 'küresel aklı' kullanabilen iş dünyamızın çok başarılı uluslararası yöneticileri var. Muhtar Kent, Ümran Beba ve Ahmet Bozer iyi eğitilmiş dünya çapında liderler olarak öne çıktı. Lider özeleştiri yapabilmeli, gerektiğinde hata yaptım, gerektiğinde de bilmiyorum diyebilmeli. Bizde hala çoktan seçmeli sınavlarla üniversiteye öğrenci alıyoruz. Soruların cevabı, sadece baştan verilen bu seçilmiş yanıtlarda mıdır? Dünya çoktan değişti; gerekli olan akıl da eğitim de bu değil." diyen Nakiye Boyacıgiller, 'küresel akıl' konseptinin de savunucusu. ÖĞRENCİLER, İMKÂNLARDAN YARARLANAMIYOR Prof. Dr. Boyacıgiller, 1995 yılında Sabancı Üniversitesi kurulurken kendisinin de içinde yer aldığı şu çok ünlü üç günlük arama toplantısını unutmuyor. Katılımcıların Sabancı Üniversitesi'nin temel prensiplerini oluşturduğu beyin fırtınasında bir okulun şekillendirilmesine şahit olmayı ve içinde yer almayı çok heyecanlı buluyor. Bu arama toplantısında her şey ayrıntılarıyla düşünülmüş. Çünkü tüm eğitim kuruluşları daha önce yapılmışı tekrarladığından, en baştan yola çıkarken farklılaşmak en önemli nokta olarak belirlenmiş. Öğrencilerin eğitim sürecinde ihtiyacı olacak tüm ayrıntılar düşünülmüş olmasına rağmen Boyacıgiller'e göre öğrenciler tüm imkanlardan yeteri kadar faydalanmıyor. "Önce bunu istemeleri lazım." diyor ve "Yurtdışından Türkiye'ye öyle çok talep var ki ben üniversitede sürekli konuk ağırlamaktan yoruldum. Herkeste bizimle bir şeyler yapma isteği var. Bu fırsatı kaçırmamalıyız." ifadelerini kullanan Prof. Dr. Boyacıgiller, dünyaya ilişkin vizyonunu da şöyle tanımlıyor: "Çin'den henüz geldim. Umarım hep barış içinde olurlar. Müthiş bir güçleri var. Bu arada başta dünya barışını koruyan uluslararası örgütlerin daha güçlü olmasını istiyorum. Özellikle çevre konusunda duyarlılık artmalı." Boyacıgiller, dünya ekonomisinin 'küresel akıl' konseptinin de ışığında dengede durması gerektiğine dair düşüncelerini ifade ediyor. En önemli şey değerlerimiz Sabancı Üniversitesi'nde temel değerlere önem verilirken eğitim programları da sürekli olarak günün gereklerine göre revize ediliyor. Üniversitenin ilk iki yılında öğrencilerin kendi uzmanlıklarını seçebilecekleri bir ders programı izleniyor ve bu sürenin bitiminde öğrenciler kendi kariyerlerine kendileri karar veriyor. Bu da Sabancı Üniversitesi'nin ülkemizdeki benzersiz bir uygulaması. Prof. Dr. Boyacıgiller Türkiye'nin ilk ve tek uygulamalı finans eğitim merkezini dilinden düşürmüyor. Yönetim Bilimleri Fakültesi bünyesinde Finans Yüksek Lisans Programı'nda gerçek bir işlem odası hissi veren Finans laboratuvarı CAFE'de (Center for Applied Finance Education) finans sektörüyle iletişim kurularak uygulamalar yapılıyor. Bu çalışmanın da iş hayatında başarılı sonuçlar verdiğini söylüyor. ZAMAN
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)