BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkZiraat ve Halkbank'a katılım bankası talimatı----

Ziraat ve Halkbank'a katılım bankası talimatı

Ziraat ve Halkbank'a katılım bankası talimatı
29 Mart 2013 - 13:09 www.finansgundem.com

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Ziraat ve Halkbank'a en kısa zamanda birer katılım bankası kurması konusunda talimatlarımızı verdik'' dedi.

Babacan, ''Türkiye artık kendi bölgesinde, dünyada yükselen bir marka olduysa, burada Türkiye'nin tuttuğu sözlerin çok çok önemli payı var'' dedi.
Ali Babacan, Bursa Valiliği ile Capital ve Ekonomist dergilerinin iş birliğiyle Uludağ'daki Grand Yazıcı Otel'de düzenlenen, Anadolu Ajansı'nın ana yayın sponsoru olduğu ''Uludağ Ekonomi Zirvesi''nde yaptığı konuşmada, dünyanın her yerinde Coca Cola üst yöneticisi (CEO) Muhtar Kent gibi başarılı Türk girişimcilerin, profesyonellerin olmasından olmasından mutluluk duyduklarını söyledi.
Türk yöneticilerinin, çok uluslararası şirketlerde kısa sürede küresel sorumluluklar üstlendiklerini anlatan Babacan, Muhtar Kent'in de bu noktada Türk iş dünyası için bir rol model olduğunu ve daha çok Muhtar Kent'lerin Türkiye'den çıkacağına inandığını vurguladı. Babacan, kendisinin de dedesinin verdiği malları depodan mağazalarına taşıdığını hatırlatarak, gerçekten o fiiliyatın, uygulamanın içinde olmanın, para ile iç içe bulunmanın çok önemli olduğunu dile getirdi.
Babacan, Muhtar Kent'in ''Marka bir sözdür iyi marka tutulmuş bir sözdür'' ifadesini anımsatarak, şunları kaydetti: ''Çok şükür Türkiye artık kendi bölgesinde, dünyada yükselen bir marka olduysa, burada Türkiye'nin tuttuğu sözlerin çok çok önemli payı var. Özellikle şu son 10 yılda, Türkiye'nin ortaya koyduğu reform programı AB süreciyle, ekonomik dönüşüm programıyla ortaya koyduğu performans, 'yapacağız' dediğimizi yapmamız, söz verip tutmamız, Türkiye'yi çok farklı bir noktaya getirdi. Ve bu altın üçgen de Türkiye'de önemli ölçüde oluştu diye görüyorum ben, hükümet, iş dünyası ve sivil toplum. Ama samimi bir değerlendirme yapmak gerekirse de bizim üçgenimizdeki bu sivil toplum ayağını biraz dana güçlendirmemiz gerekiyor. Yani o noktada gerçekten gönüllü, derdi, amacı olan insanlarımızın daha çok bir araya gelip, daha büyük bir şevkle çalışması gerekiyor. Sivil toplum deyince, farklı farklı kuruluşlarımız kuşkusuz var. Ama, bakıyorsunuz garantili gelir kaynağı var, kanunla kurulmuş vergi gibi geliri var ve o şekilde belli kesimleri temsil ediyor. Onların da bir yeri vardır ama asıl kıymetlisi, herkesin kendi cebinden ve emeğinden bir şeyler kattığı ve bu benimdir dediği sivil oluşumlar. Bunların önümüzdeki dönemde Türkiye'de çok daha etkin olması gerektiğini ben düşünüyorum. Biraz insanlar kendileri o işe gönül verecek, zaman harcayacak, biraz da hatta küçük küçük kendi cebinden para koyacak ki o sivil toplum dediğimiz hareketi herkes sahiplensin. Miktarı da çok önemli değil, ayda 2-3 lira insanlar ödese o bir aidiyet, amaç kazandırıyor. İnşallah o altın üçgeni de güçlendirdiğimizde, o sivil toplum ayağını da Türkiye'de güçlendirdiğimizde Türkiye'nin çok daha farklı bir geleceğe doğru güçlü bir şekilde yürüyeceğine inanıyorum.''
Güven her şeyin esası
Babacan, Avrupa'daki duruma da değinerek, ''27 ülkenin üye olduğu bir birlik, 17 ülkenin üyesi olduğu bir tek para birimi ve koalisyon, azınlık hükümetleri. Hükümetlerle yine meclisler arasındaki uyumsuzluklar. Popülist ve günün bir bakıma getirisine bakan politikacılar'' ifadesini kullandı.
''Avrupa'da pek çok ülkede belki ciddi bütçe açığı var ama, bana göre şu anda daha da büyük problem, pek çok Avrupa ülkesinin liderlik siyasi liderlik açığı'' diyen Babacan, şöyle devam etti:
''Gerçekten vizyon sahibi, ülkenin geleceğini düşünen ve 'bugün ne yaparım ki 5-10 sene sonra bu ülke şöyle bir düzlüğe çıkar' diyebilen, politikacı sayısı şu anda Avrupa'da çok çok az. Öyle şeyler söyleniyor, öyle şeyler yapılıyor ki, gerçekten hayretlere düşüyoruz. Söylediğin, yaptığın şey, belki önümüzdeki bir haftayı, bir ayı, belki bir yılı kurtarır ama, ileriye zarar veriyor. Bugün attığın adım, 2 sene sonra gelecek çok daha büyük maliyet olarak duracak. Fakat, bunu da maalesef, yine düşünen, dikkate alan siyasi lider sayısı çok çok az. İşte böyle bir tabloya baktığımız zaman ekonominin en önemli unsuru olan güven unsurunu bir türlü sağlayamıyorlar pek çok ülkede. Sayın Muhtar Kent güvenin öneminden bahsetti, güven her şeyin esası. Ben de siyasetten önceki bütün tecrübem hep iş hayatında oldu ve hep onu bilerek, onu savunarak, biz iş yaptık. Ama siyasette de inanın ben hiçbir farkının olmadığını gördüm. Yani bir ekonomi yönetiminde bir devlet yönetiminde güven her şeyin esası, güven ortamını oluşturduğunuzda, her şey kolaylaşıyor, ama güveni oluşturmadığınızda ne yaparsanız yapın fayda etmiyor.''
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)