BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaYaşam-MagazinSafari Süha vahşi doğayı anlatıyor----

Safari Süha vahşi doğayı anlatıyor

Safari Süha vahşi doğayı anlatıyor
24 Mart 2016 - 11:51 www.finansgundem.com

Afrika fatihi, 7 büyük kedinin tamamını çekebilen ilk Türk, vahşi hayatın ünlü fotoğrafçısı Süha Derbent, sıra dışı bir insan. Yaşamı foto safarilerde geçiyor; ünlüleri maceradan maceraya taşıyor, dağda bayırda kariyer yapıyor...

BERRİN UYANIK BEKAR – AKILLI YAŞAM

Uçsuz bucaksız bir düzlükte, tepenizde güneş, bazen nem bazen toz toprak soluyarak, gözlerinizi kısmış yürüyorsunuz. Yakınınızdaki vahşi bir ses yüreğinizi hoplatıyor. Deklanşöre basıyorsunuz. Ömrünüzden ömür alan o an ölümsüzleşiyor.
Vahşi doğanın efendisi Süha Derbent’i, doğa fotoğrafçılığına kafa yoran, içi safari özlemiyle yanan her Türk mutlaka tanımalı. Afrika fatihi Derbent, mütevazılıkla her ne kadar “Ben sanatçı değilim, yetenekli değilim” dese de her kareye hapsettiği o görüntüler iddiasını yalanlıyor. Hepsi muhteşem. “Out of Africa” onun renk hükümranlığında, onun üstünüze atlamaya hazır dev kedi sahneleriyle gitseydi Oscar gecesine, kesinlikle sekizinci heykeli de bizim “Safari Süha” kaldırırdı.
Özgür. Dünyayı turluyor. 80’den fazla ülkeye uçmuş. Vahşi hayvanlardan korkmuyor ama etçil karıncalara boyun eğiyor. Gülerek, “Ne yapsan nafile, gelip yiyorlar” diyor. Kara kıtayı santim santim ezberlemiş. Zaten Ruanda, Kenya kapı komşusu; sanırsın Üsküdar’dan Beşiktaş’a geçiyor. Hani belgesellerde bile görünce ürktüğümüz o dev goril aileleri var ya, Derbent’in sıkı dostları. Rahmetli Mustafa Koç ile Ruanda turunda, gorillerle Koç’un özel yakınlaşmasına, çok özel anlara tanık olmuş. Hepimizi derinden yaralayan erken vedanın gölgesi yüzüne vuruyor, anlatırken duygulanıyor.



Sedventure şapkası altında turlar düzenliyor; tek kişi de götürüyor, 7-8 kişilik grupları da. Bankacılar, doktorlar çok meraklı. Patronlar baş müşterisi. Şöhretli isimleri, tatmak için yanıp tutuştukları bir maceranın kucağına bırakıyor. Korkmayın, yanınızda, size göz kulak oluyor. Ancak bu safariler çok farklı. Çünkü herkesin tek silahı fotoğraf makinesi...
“Doğa mı insan mı” tehlikeli çatışmasında ayracı çok basit, “Hayvanlar yalan söylemeyi, rol yapmayı bilmez” diyor. İnsanı suçlamıyor sanabilirsiniz ama taşı da gediğine koyuyor: “Doğaya bizim kadar zarar veren hiçbir canlı yok!”
Onu dinlerken vahşi hayatın tüm gücü üzerinize siniyor. Sesi, elleri, yüreği, her dakikası heyecan dolu. Tıpkı evinin duvarları gibi. Tam bir sergi. Vahşi doğadan harika fotoğraflar, masklar. Koca Afrika’yı salona taşımış. Leoparın gözleri sizi izliyor gibi. Bir Jaguar duruşu var ki...
“Ah bu hayat çekilmez” diyenlere onun sözleriyle sesleniyorum: “Hayatı öğrendim, kariyerimi dağda bayırda yaptım.”
Akıllı adımların adamı Süha Derbent, Akıllı Yaşam’a konuşuyor...



-Neden vahşi doğa?
-İki temel nedeni var. İlki çocukluğumdan beri sevmediğim hiçbir şeyi yapmıyorum. Diğeri ise birçok şeye göre daha eğlenceli ve ben de eğlenerek yapıyorum. Fotoğraf benim için bir ulaşım aracı, uçağa binip bir yere gitmek gibi. Bu kadar yıl hangi işin üzerinde çalışırsan onu bir yere getirirsin. 25 yıldır çok çalıştım, sanatsal bir kaygıyla da fotoğraf çekmedim. Sadece hayvan davranışını belgelemeye ve eğlenmeye çalışıyorum. Fotoğraf da beni oraya götürüyor. Beni doğaya ulaştırabilecek en basit yol fotoğraf. Bir röportajda hep Afrika konuşulunca “Peki, hiç yerleşmeyi düşünmediniz mi” dedi gazeteci arkadaş. Ben o anda şunu fark ettim: Ben daha hiçbir yere yerleşmedim ki... Bir gün yerleşeceğim ama herhalde ölünce. Çünkü uzun süre hiçbir yerde kalmadım. Yıl içinde en uzun durduğum yer de yine İstanbul olabilir.



-Safari fotoğrafçılığına nasıl başladınız?
-Seyahat fotoğrafçılığı ile uğraşırken, hep yurt dışına gitmek için kendi ilişkilerimle sponsor bulurdum. Bana sponsor olan firmalardan biri olan Emirates Hava Yolları yaptığım bir işten memnun kaldı ve ödül olarak beni safariye gönderdiler. Hayvanlara ve doğaya zaten ilgim var, safariye gidince de “Ben başka bir şey yapamam “ dedim ve yavaş yavaş o tarafa yöneldim. Çok uzun yıllardır başka hiçbir iş yapmadım. Sadece hobi olarak dünyanın çeşitli yerlerinde insan portreleri de çekiyorum. Ama sadece çekmeyi sevdiğim için çekiyorum. Daha öğretici oluyor.



-Fotoğraf çekerken vahşi hayvanlarla aranızda nasıl bir iletişim oluyor?
-Doğadayken asla dokunmak gibi bir şey söz konusu değil. İlk önce insanın şunu öğrenmesi gerekiyor -ki ben öğreneli uzun yıllar oldu: “Bir canlıyı dokunmadan da sevebilirsin.” Ben dokunmadan ve izleyerek te sevebiliyorum. İletişime de farklı yöntemlerle geçebiliyorum. Mesela onların çıkarttığı bazı sesleri öğrendim. O sesleri çıkartarak hayvanların bazı davranışları göstermesini ya da göstermemesini sağlayabiliyorum. Fotoğraf çekmek için aslanın bana bakmasını istiyorsam onun dikkatini çekecek sesler çıkartarak bunu yapabiliyorum.

-Dünyadaki 7 büyük kediyi çeken 8’inci kişi ve ilk Türk olduğunuzu duyduk...
-Evet, yeryüzündeki 7 büyük kediyi fotoğraflayan sekizinci kişi ve İlk Türk’üm. Benden sonra arkadaşım Deha Orhan’la gittik, o da çekti. Artık bu sayı daha da çoğalmıştır. Ancak 7 büyük kediyi çekip bundan kitap yapmış insan sayısı aslında 8 bile yok. 38 tür kedi var ve hepsinin soyu tehlike altında. Ama bunun belli kriterleri var. En düşük, düşük, orta, yüksek, en yüksek gibi... Her kedi bu listenin bir yerinde bulunuyor. Bu yüzden “büyük” sözü gerçekten de büyüklükle ilgili. Aslan, leopar, çita, kaplan, kar leoparı, puma ve jaguar 7 büyük kedi. Diğerleri ise küçük kediler. Vaşak gibi mesela...

-Kutuplara gittiniz mi?
-Kutup ayısı çekmek için manyetik kutup noktasına yakın bir bölgede çok uzun zaman önce çekim yaptım. Bu yıl bir seyahat daha var birini belki götüreceğim. Tekrar gidebilirim.



-Vahşi doğa fotoğrafçılığının riskleri neler?
-Bir sürü riski var. Mesela bu kadar çok seyahat edip şehre dönünce uyum sağlayamamak, insanlardan gitgide daha uzak olmak, insanları anlamaya çalışmaktan vazgeçmek gibi... Yoksa sanıldığı gibi gittiğim yerlerle ilgili riskleri yok. Zaten orada çok temel bir kural var; onları rahatsız etmezseniz onlar da sizi rahatsız etmez. Ben hayvanlar tarafından hiç saldırıya uğramadım. Ama çok seyahat ettiğim için kazalar geçirdim. Zaman zaman hastalıklara yakalandım. Bunun dışında bir risk yaşamadım. İstanbul da trafikte insanlar benden daha çok risk alıyorlar.

-Afrika’daki en önemli risk nedir?
-Mesela Afrika’da en önemli risk “malarya” Afrika sıtmasıdır ve öldürücüdür. Afrika kıtasında en çok insan öldürmüş hastalıktır. Bu yüzden malarya olan bir yere gittiğimiz zaman herkesi kendi doktoruna ya da hastanelerine yönlendiririz. Çünkü buradaki malarya tabletleri çok çeşitli, hangisini alıp alamayacağını ya da başka ilaçlarla etkileşimi olup olmadığını bilemeyiz. Çünkü bir tür antibiyotiktir. Afrika kıtasından en çok insan öldürmüş hastalık dedik ama bu kadar da ürkütücü değil çünkü bu hastalığın sezonu ve dönemleri var. Biz Sedventure olarak bu bölgelere gidiyorsak en düşük riskli sezonda ve bölgeye insan götürürüz. Bugüne kadar benimle gelip hastalanan hiç kimse olmadı. Mesela Ruanda hiçbir riski olmayan bir yer. Ancak şöyle bir şikayetim var; Karaköy’de Türkiye Hudut Sağlık ve Sahiller Sağlık Müdürlüğü var. Burada insanlara, “Kenya’ya gidiyorsanız ve sarı humma aşısı olmazsan sınırdan seni sokmazlar” diyorlar. 30 yıldır buraya gidiyorum, kimse bana bir kere bile sormadı Sarı humma zorunluluğu Kenya dan kalkalı 4 sene oldu. Bu kurum ise hala insanlara bunları anlatıp sarı humma aşısı yapıyorlar. Bense insanların gereksiz kimyasal almasını istemiyorum zaten bu ülke de böyle bir zorunluluk istemiyor. Geçen sene basından çok çektik “Afrika’da ebola var” diye haberler yaptılar. “Afrika’da ebola var” demek “Dünyada grip var” demektir. Çünkü Afrika koca bir kıta. Benim insanları götürdüğüm yer ile ebola olan yer arasında tam 6 saat uçuş mesafesi var. Bu yüzden de bizim çok turumuz iptal oldu. O kadar büyük ki Afrika…



-Yıllardır vahşi doğanın içindesiniz, sizi nasıl etkiledi, neler öğretti?
-Aslında hayatıma dair birçok şeyi orada öğrendim. Ne kadar sabredebileceğimi, günde kaç kez hayal kırıklığına uğrayıp yeniden ümit edebileceğimin sınırlarını, kendimle ne kadar mücadele edebileceğimi... Bir hayvanı arayıp bulmak, sürekli ümit etmek... Doğadaki zor şartlara dayanabilmenin, anında karar verebilmenin, muhakeme yeteneğini geliştirmenin yollarını öğreniyorsun.



-İnsan ve doğa… Ne söylemek istersiniz?
-Bugün büyük kurumların kendilerine hedef, vizyon ve marka değeri olarak seçtiği şeylerin hepsini anlatmak için doğada örnekleri var. Liderlik anlatacaksan ben sana hayvan davranışıyla doğada yaşam üzerinden hiçbir başka örneğe, insan örneğine ihtiyaç duymayacak kadar net anlatırım. Hayal gücü, risk yönetimi, işbirliği, anlatırım. Gerekirse etik kurallar çerçevesinde rakiple işbirliği anlatırım. Hız ve performansın doğru zamanlamayla kullanımını anlatırım, strateji geliştirmeyi anlatırım, sosyal sorumluluğu anlatırım. Hepsi var doğanın kendisinde. Filler yavrularına gelişmeleri süresince çok özen gösterirler.
Avlanacağı avlar arasından en iyisini seçme iş alanında çok önemli bir konu. Bu hayvanlar eğitim almadılar, hepsi doğuştan ve bizden iyi biliyorlar. Ve aslında bütün bunları bu kadar net ve rahat söylüyor olmamın sebebi şu; biz insanların kendimize katmaya çalıştığımız yetilerin çoğu hayvanların birçoğunda doğuştan ve mükemmellik derecesinde var sadece izleyip görmek gerekiyor.



-Peki, gerçekten aslan kral mı?

-Evet, hep öyle derler, ormanların kralı aslandır ama gerçek doğada bu böyle mi, kral kim?
Bu hem doğru hem yanlış. Şöyle ki; aslan artık Asya’da kalmadı Hindistan’da çok küçük bir alanda koruma altındaki kapalı bir alanda, 150 ya da 200 civarında kadar var. Yani doğada yoklar, kapalı alandalar. Aslan Afrika hayvanıdır. Afrika ‘da evet, ormanlar kralıdır. Bütün hayvanlar gece uyurken bir yere saklanırlar, aslan ise gündüz sere serpe açık alanda uyur çünkü ona zarar verebilecek bir hayvan yok. Ama bu demek değil ki aslanı öldüren hayvan yok. Tek bir aslanı bir sırtlan sürüsü yakalarsa öldürür. Bir zürafa sürüsü tekmeleyerek çok rahat öldürür. Bufalolar yine aynı şekilde. Ama aslan sosyal bir kedi ve ailece yaşıyor. 30, 40 bazen 80 tane bir arada olabiliyorlar ve sere serpe yatabiliyorlar. Ona tek başına bire bir zarar verebilecek bir hayvan yok ve oranın kralı Aslan ama başka bir bakışla söylersek doğanın kralı değil. Afrika ormanlarının kralı demek doğru. Çünkü eğer kaplanla aynı coğrafyada yaşasaydı aslan kalmazdı. Kaplan ondan hem daha büyük hem daha güçlü ve hızlı. Ama kaplan Asya hayvanı. Ayrı kıtalardalar. Her bölgenin kralı ayrı. Al aslanı Kuzey Kutbu’na koy kutup ayısı var. Aslan soğuktan donar ölür.



-Sedventure’ın hikayesi nedir?
-Ben 10 yıldır Mustafa Koç’un fotoğraf danışmanlığını yapıyordum. 3 yıl önce bu işi kurumsal olarak yapalım diye yola çıktık ve ismini de Mustafa Ağabey koydu. İyi bir seyahatin, iyi bir fotoğraf turunun içerisinde olması gereken ne varsa en ince ayrıntısına kadar düşünülerek organize ettiğimiz çok özel turlar bunlar. Bugüne kadar sadece kişiye özel turlar organize ettik zaten. Sadece çekim değil, konaklama, yemek, yol koşullarıyla ilgili her şeyi sonuna kadar kişiselleştirebileceğiniz organizasyonlar bunlar. Daha çok işadamlarının katıldığı geziler. Mesela Deha Orhan da müşterimdir. Yine aynı zamanda arkadaşım olan Engin Altan Düzyatan ile Ruanda’ya gittik. Hatta bu geziyle ilgili bir sergi projesi var. Geliriyle Ruanda’da bir su kuyusu açmayı düşünüyor. Sizin vasıtanızla ilk defa duyurmuş olalım, bundan sonra herkesin gelebilmesi ve aynı yerlerde, aynı standartlarda kalabilmesi için daha kolay katılınabilir organizasyonlar yapmak istiyoruz. Önümüzdeki günlerde duyurusunu yapacağız. Kısacası halka açık turlar yapacağız. Tabii güvenlik, konfor ve fotoğraf kalitesinden hiçbir şekilde ödün vermeden...

-İş dünyasından bu turlara meraklı çok kişi var mı?
-Büyük ve önemli bir bölümü birçok profesyonelle aynı seviyede fotoğraf çeken işadamları. Ancak hiçbirinin fotoğrafları yayınlamak gibi bir amacı yok. Sadece o anı yaşamak için çekiyorlar. Hatta ailesi, çocukları ve torunlarıyla bile gelenler var. Bu işe meraklı bankacı müşterilerim de var ama en çok doktorlar katılıyor.

-Bu işin maliyeti nedir peki?
-Kendi uçağıyla giden de var, business class veya ekonomiyle giden de. 4 yıldızlı ya da 8 yıldızlı kampta da kalan var. Tercihlere göre maliyet değişiyor. Tek gelirsen maliyet biraz daha artıyor, 4 kişi gelirsen biraz daha düşüyor. 5-6 günlük turlar için minimum tutar 4-5 bin dolar. Bizim arkamızda çok eski ve büyük bir marka olan Setur var. Sedventure olarak Setur’un alt markasıyız.



-İlginç bir anınızı paylaşabilir misiniz?
-Rahmetli Mustafa Koç ile bir anımı paylaşayım. Mustafa Ağabey ile en son mayıs ayında Ruanda’ya gitmiştik. Dağ gorillerini görmeyi çok istiyordu. O da herkes gibi doğal olarak bu çok büyük ve güçlü hayvanların ürkütücü olduğunu düşünüyordu. Ama birçok insandan farklı olarak çok kısa sürede algıladı hiçbir şekilde zarar vermeyeceklerini. Gittik, gördü. Dağ gorilleriyle yakınlaşması inanılmaz özel anlardı. Bir saatle sınırlandırılmış goril ziyaretinde daha 45 dakika olmamıştı ki “Biz bu hayvanları rahatsız ediyoruz, gidelim” dedi. Erken ayrıldık. Benim tanıdığım Mustafa Ağabey gittiği bir yere bir daha gitmezdi. Ama eğer, bu bütün Türkiye’yi derinden üzen vefat olmasaydı bir iki ay içinde tekrar planlamıştık aynı geziyi. Çünkü hem Ruanda’daki doğayı, yağmur ormanlarını sevdi hem de dağ gorillerini. İkisini de tekrar görmek istemişti.

-Emeklilik düşünceniz var mı yoksa yola devam mı?
- Öyle bir planım yok.



İLK KEZ FOTO SAFARİYE GİDECEKLER İÇİN TÜYOLAR

Amaç hayvan görmekse, Süha Derbent’e göre gidilecek en doğru yer Kenya’daki Masai Mara. Buraya gitmediysen “uçsuz bucaksız” deyiminin ne demek olduğunu henüz bilmiyorsun demektir. Git git bitmeyen bir düzlük. Sıfır nem oranı var ve sonsuza kadar görebiliyorsun. Hayvana yakın olabiliyorsun. Amacın çok tür görmek ve bunu da en ucuza getirmekse kesinlikle Masai Mara’yı tercih etmelisin. Konforlu yerlerde kalayım diyorsan o zaman Güney Afrika’ya git. Ultra lüks istiyorsan Botswana...



NESLİ TÜKENME TEHLİKESİ ALTINDA: SÜHA HAYVANI

“Ara sıra şehre de inen bu tür, aslında zamanının çoğunu yoğun bitki örtüsüyle kaplı ormanlarda geçirir. Dinlenmek için geniş gövdeli ve dallı ağaçları tercih eder. Eğer bir uğraşı yoksa güvenli bulduğu her yerde uyur. Bulunduğu çevresel koşullara kolay uyum sağlamasıyla dikkat çeker. Doğal yaşam ortamı olan ormanlarda genellikle barışçıldır. Ne bulursa onu yer ve içer. Şehre indiğinde biraz gergin olur ve ilk fırsatta ormana dönmeye çalışır. Ormandayken bütün bir günü sadece ormanı ve diğer türleri izleyerek ve hiç sıkılmadan geçirebilir.
Eğer ormanda karşılaşırsanız hiç çekinmeden rahatlıkla iletişim kurabilirsiniz, sosyalleşmeye açıktır ama şehirde tavsiye edilmez.
Son olarak Ruanda’da, Volkanoes ulusal parkındaki yağmur ormanlarında büyük bir ağacın dalında uyurken görülmüş ve gizlice bu fotoğraf çekilmiştir. Tekrar nerede karşılaşılacağı henüz bilinmiyor.”

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)