BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkNoyan Rona Çin ekonomisinin sırlarını anlattı----

Noyan Rona Çin ekonomisinin sırlarını anlattı

Noyan Rona Çin ekonomisinin sırlarını anlattı
04 Nisan 2016 - 16:20 www.finansgundem.com

Garanti Bankası Şanghay Baştemsilcisi Noyan Rona, Batı'nın yüksek büyüme beklentisinin Çin devletinin önceliği olmadığını vurguluyor

33 yıldır Çin'de yaşayan Garanti Bankası Şanghay Baştemsilcisi Noyan Rona, Turkish Time'a Çin ekonomisinin bilinmeyenlerini anlattı. İşte o röportaj:

“Yıllık yüzde 6,5 büyüme Çin için ideal”

Dünya piyasalarında herkesin bugün Çin'den nasıl bir haber gelecek, diye beklediği bir dönemden geçiyoruz. Oysa ülkenin dününü ve bugününü çok iyi bilen bir uzman olan Noyan Rona hiç de karamsar değil ve "Büyümenin daha düşük seviyelerde gerçekleştiği, Çin'in tüm dünyadan devasa miktarda mal çekerek ihracatı ve ithalatı patlatmadığı yeni bir ekonomik düzene geçeceğiz. Dünya buna kendini adapte etmeli" diyor. Ve de en önemlisi Çin yönetiminin kendi gündemiyle, kendi hedefleriyle meşgul olduğuna, ülkenin olağan dinamiklerinin çalışmaya devam ettiğine dikkat çekiyor. 20 yılı Şanghay'da olmak üzere 33 yıldır Çin'de yaşayan Garanti Bankası Şanghay Baştemsilcisi Noyan Rona ile birkaç günlüğüne uğradığı İstanbul'da bir araya geldik ve Çin ekonomisi üzerine merak edilen pek çok şeyi konuşma fırsatı bulduk...

Batı basını yavaşlayan üretim, şirketlerin sanayi yatırımlarını Güneydoğu Asya'ya taşıması ve yükselen işgücü maliyetleri gibi olumsuz seyreden ekonomik göstergeler nedeniyle "Çin mucizesinin sonu mu" şeklinde başlıklar atıyor. Oysa siz orada yaşayan bir bankacı olarak Çin'de işlerin hiç de kötü gitmediğini söylüyorsunuz. Neden?

Batı'nın Çin’e bakışıyla Çin’in kendine bakışı ve kendi gündemi çok farklı. Batı'daki bu telaşı anlamak mümkün olmakla birlikte, Çin'in doğrularıyla çok fazla örtüşmediğini düşünüyorum. Çin büyük miktarda ithalat yaparken, Avrupalı şirketler de bu ülkenin ucuz işgücü avantajlarından faydalanırken her şey yolundaydı. Çin'deki ihracatın yüzde 55-60'ını Batılı firmalar yapıyor Bu sistem belli bir süre yürüdü. Ne zamanki ABD ve Avrupa pazarlarında kriz çıktı, talep daralması oldu; bu firmalar ihracat yapamaz hale geldiler. Stok çalıştılar, devlet bunları korudu. Şimdi artık stoklar da doldu. Üretimde azalma, işçi çıkarmalar, güneydoğu Asya ülkelerine üretimleri taşıma vb. olmaya başladı. Bunlar bir
süreç. Fakat eğer Çin açısından bakacak olursak parametreler farklı. Çin'de yüksek oranlı büyümeler artık olmayacak ama Çin kendisi için gerekli olan büyümeyi sağlayacak altyapıyı kurdu. Üretim, sanayi ve finans olarak bunu sağlayabilecek bir ülke. Dolayısıyla kendini global ekonominin gereklerine göre yapılandırdı ve ilerliyor. Yılda yüzde 9-10'lu büyümeyecek ama yüzde 6-6,5 oranında büyüyecek. Bu noktada da Batılı ekonomilerle Çin hükümetinin öncelikleri ayrı. Çin hükümeti için her yıl 10 milyon kişiye istihdam sağlayacak yüzde 6-6,5 büyüme projeksiyonu öncelikli. Batı bu rakamlara sonuç olarak bakarken, Çin'in kendisi sebep olarak bakıyor. Batı'daki rakam beklentisi Çin hükümetinin önceliği değil. Orada her yıl işgücüne 8 milyon üniversite mezunu katılıyor. Yılda 16 milyon kişi doğuyor. Bu istihdam oranı her ne kadar hükümet için sosyal ve ekonomik bir görev gibi görünse de, ona ülkede siyasi bir güç sağlıyor.

Yani X ülkesi kendi ekonomik büyümesini hesap ederken "Çin bu kadar büyüyor, biz de Çin'e bu kadar mal satarız. Oradan da GDP'ye 2 puanlık bir katkı olur" diye düşünüp buna güvenmeyecek...

Dünya Çin'in yüzde 6 büyüdüğü pozisyonu baz alıp buna göre kendi dinamiklerini ayarlayacak. Hem Çin'e bağlı olarak adapte etmeli hem de bu yeni koşullara göre önlemlerini almalı. Bütün mal ve ürünlerin fiyatlarının düştüğü, ithalat ve ihracatın hacim kaybettiği yeni bir sisteme giriyoruz.

Türkiye-Çin ilişkilerinde gelinen son noktayı nasıl görüyorsunuz? Çin'in geçen 15-20 yılda kaydettiği yüksek büyüme hızının yarattığı fırsatları Türkiye yeterince değerlendirebildi mi?

Hayır, yeterince değerlendiremedik. Bugün ihracatın geldiği duruma bakarsak yüzde 30'unu ancak değerlendirebildik diyebilirim. Türkiye'nin aleyhine ticaret açığı verdiği bir ülkeyle ticaretinin azalması rakamlara olumlu yansıyacaktır. Ama Türkiye'nin 28 milyar dolarlık ticaretinin büyük kısmı ara malı. Biz onu alıyoruz, işleyip ihracata yönlendiriyoruz. Türkiye'nin şimdi bir muhasebe yapması lazım. Çin'den yaptığımız ithalat düşerse bu durum bizim ihracatımızı ne kadar etkiler? Bu ithalatı biz yine yapmalı mıyız? Eğer dünyada yeni pazarlar yaratırsak biz bu ithalatı yapmaya devam etmeli miyiz? Çin ile yine ticaret açığı oluşur ama Türkiye'nin ihracatı büyür. Türkiye'nin ithalatı artıyor ama ihracatı artmıyor ise bu demektir ki, biz Çin'den aldığımız her şeyi içeride eritiyoruz.

Batılı üreticilerin Çin'den çıkmalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Büyükler çıkmadı, daha çok orta ölçekli ve daha altı şirketler güneydoğu Asya'ya taşıdı tesislerini. Örneğin büyük Alman şirketinin satışları daralınca tedarikçisine dedi ki, ben artık senden bu kadar değil, şu kadar mal alabileceğim. Siemens'e, VW'ye mal tedarik edenlerin bu şirketlerin düşen satışlarından etkilenmeleri normal.

Çin başlı başına bir pazar haline geldi. Alım gücü ve tüketim talebi arttı. Türk şirketleri açısından bu durumun yaratacağı fırsatlar neler?

Çin 1 milyar 670 milyon nüfuslu bir ülke. Bunun 680 milyonu tarımsal nüfus. Bizim hedef kitlemiz, 300 milyon kişilik bir zenginler ve orta sınıf mensubu kesim. Yaklaşık 70 milyon yani Türkiye kadar çok zengin bir nüfus var. Gerisi de şehirlerde yaşayan, beyaz yakalı, iyi-kötü bir eğitimi ve belli bir serveti olan insanlar. Bizim hedefimiz bu kitle olmalı. Çin pazarına girecek olan şirketler, önce demografik özellikleri iyi incelemeliler. Çin'de toplumun yüzde 15'i yaşlılardan oluşuyor. Daha da artacak olan bu nüfusun kendine özgü ihtiyaçları ve yarattığı bir pazar var. Sonra Çin'de bölgesel farklılıklar gözden kaçırılmamalı. Bir Türk şirketi hangi bölgeye, hangi ürünle gitmesi gerektiğini bilmeli. Çin'deki eyalet sisteminin yarattığı fırsatlar var. Ülkede şu anda ya Çin malı var ya da süper lüks ürünler var. Ortası yok. Oysa yükselen orta sınıfın ihtiyaçlarına ve gücüne bu iki segment de yanıt veremiyor Bizim ürünlerimiz bu segmenti doyurabilir. Kaliteli ihracat ürünlerimiz var çünkü... Bir İtalyan ceketi Çin'de 1500 dolara satılırken 300 dolara satılan ceket segmentinde bizim Türk ürünleri pekala önemli bir pazar yakalayabilir Çinli, bizim için ortalama olan iyi bir ceketi orada 800 dolara alabiliyor. Ayakkabıda mesela büyük bir arz açığı var. 300 dolara beğenmeyeceğiniz Hint ayakkabıları satılıyor.

Bu ürünlerdeki yüksek fiyatlar arz açığından mı kaynaklanıyor?

Çin'de bu ürünlerde kâr marjları çok yüksek. Bir ayakkabıya ithal dediniz mi, kâr marjı yükseliyor yüzde 300'e... Çin mallan belli bir fiyatın üzerine çıkamıyor çünkü... Firmalarımız yıllardır Çin'deki ayakkabı fuarlarına katılıyorlar vs. ama... Bizim Çin pazarına girip iyi bir atılım yapmak için gereken süreyi bekleyecek sabrımız yok. Finansman gücümüz yok. Çin pazarı çok büyük, çok masraflı bir yer ve pazara giriş koşulları zor. Emek, zaman ve para harcayacaksınız. Kaybetme riskini göze alacaksınız. Bizde öyle bir güç yok firmaların arkasında. Eğer birinci siparişi satıp parasını alamazsa bir Türk firmasının ikinci siparişi tekrar çıkaracak gücü yok. Ama öbür tarafta Hintli veya İtalyan zararına da olsa bekliyor ve bekleyip sonra malı kapıyor. Bizimkiler siparişi alamayınca geri gidiyor, hatta hiç gelmiyor bile... Çin pazarında hemen para kazanmak diye bir şey yok. Reklam yapacaksın, ürünü tanıtım için oraya koyacaksın, buraya koyacaksın. Bekleyeceksin. Çin pazarı beklemenin pazarıdır. Çinliler karşısındaki muhataplarına hemen güvenmezler, tereddüt ederler, endişe ederler, şüphe ederler. Bunların hepsini bir kere ilk aşamada aşacaksınız. Güvenilir olduğunuzu, buraya uzun vadeli baktığınızı ve güçlü olduğunuzu Çinli müstakbel iş ortağınıza zamanla hissettireceksiniz. Ondan sonra pazar yavaş yavaş açılıyor. Eğer çok çok absürd bir ürün ve satış hatası yapmazsanız, bekleyip de kaybetme ihtimaliniz yok. Herkesin kazandığı büyük bir pazar. Ama bizim şirketlerimizde bekleyecek sabır da yok para da...

Çin'in yılda 150 milyar dolarlık dış yatırım imkanlarından Türkiye nasıl faydalanabilir? Huaıvei, ICBC derken Türkiye'de yatırımları olan Çinli firmaların sayısı ve çeşitliliği artıyor...

Çin'in 3,3 trilyon dolarlık döviz rezervi ve son ekonomik konjonktürün sonucu olarak dışarıya yaptığı yatırımlar da arttı. Bunu da hükümetin yoğun ve ciddi ve de somut destekleriyle yapıyorlar. Bu bakımdan Çin şirketlerinin yurtdışında bir asset alması veya bir şirketle ortak olması devlet tarafından teşvik edilen bir şey -zaten Çin'de ekonomik her girişim devletin gözetiminde, denetiminde ve izniyle yapılabilir-. Çin'in dışarıya yaptığı yatırımların hızının artması bu nedenledir. Hükümetin yatırım için belirlediği 16 ülke arasında Türkiye de var. O bakımdan Çin'den Türkiye'ye yapılan yatırımlar önümüzdeki dönemde daha da artacaktır. Biliyorsunuz altı ay önce Çinli Cosco Pacific'in iştirakleri olan CMHI ve ülkenin en büyük devlet fonu olan CIC Capital, bir ortak girişim grubu oluşturarak, Fina Limanı ve Kumport'u satın aldı. Özelleştirmeler ve ortaklıklar yoluyla Çinli firmaların etkinliğinin daha da artacağım göreceğiz. Ama Türkiye olarak Çinlileri daha fazla green field investment'a (doğrudan yatırım) yönlendirmeliyiz. Çinliler burada fabrika kurmalı, üretim yapmalı ve istihdam yaratmalılar.

"YABANCILAR ÇİN'DE BİZDEN ARA MALI İSTİYOR"

Çin, Ar-Ge ve inovasyonla kendi ekonomik kimliğini yukarı çekme çabasında. Bunun için bir hareket planı da var. Yeni koşullarda Türk ihracatçıları için tüyo olabilecek niş alanları sorsak, neler anlatırsınız?

Çin'deki büyük yabancı üreticiler bizden ara mal talep ediyor. Örneğin Alman otomobil üreticileri Türk otomotiv sektöründen cam sileceği istiyor. Bursa'da yaptığı üretimde bizim cam sileceğini satın alıp takmış. Diyor ki, "gel Çin'de de bizim yan sanayicimiz ol". Bizim firmalar Çin'e öyle giriyor. Kendi başına ben pazara dalıp giriyorum diyerek giren yok. Ama orada bulunmak önemli. Orada bir fabrikanız varsa başka müşteriler de sizi gelip buluyorlar. (Zehra Tike ATALAY / Turkish Time)

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)