BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemDevlet Bahçeli ne demek istedi?----

Devlet Bahçeli ne demek istedi?

Devlet Bahçeli ne demek istedi?
14 Ekim 2016 - 09:06 www.finansgundem.com

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan bugünkü yazısında MHP lideri Devlet Bahçeli'nin olay başkanlık sistemi çıkışını yorumladı

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin başkanlık sistemine geçit verdiğini savundu.

Partisinin grup toplantısında başkanlık sistemi çıkışıyla gündeme oturan Bahçeli'nin sözleri tartışılmaya devam ediyor. Bahçeli'nin sözleri AK Parti'de sevinçle karşılanırken, ana muhalefet partisinde tepkiye yol açtı.

BAHÇELİ NE DEMEK İSTEDİ?

Bahçeli'nin net olmayan mesajları kafaları karıştırdı. Kimileri "başkanlık sistemine kapı araladı" dedi, kimileri de aksini söyledi. Ahmet Hakan da ikinci görüşü savunanlar arasında.

"Devlet Bahçeli'yi bir tek ben mi yanlış anladım?" başlıklı yazısında MHP liderinin konuyla ilgili açıklamalarını köşesine taşıdı.,

Yazar, hem AK Partililerin hem de AK Parti karşıtlarının “Bahçeli başkanlık sistemine geçit verdi” dediğini aktardı.

Bahçeli'nin kapı araladığı görüşüne katılmadığını belirten Hakan, Bahçeli’nin sözlerinden ne anladığını böyle açıkladı:

“Yap kardeşim atağını! Başarırsan ne âlâ! Başaramazsan bırak artık bu yolu! Türkiye’nin önünü daha fazla tıkama”.

BAHÇELİ BAŞKANLIK KONUŞMASI TAM METİN

Peki Bahçeli tam olarak grup toplantısında ne demişti? İşte çok konuşulan o açıklamanın tam metni:
Türkiye Cumhuriyeti’nin beka mücadelesi verdiği bugünlerde, siyasi iktidarın ve devletin en tepesinde bulunan Cumhurbaşkanın hukukla ters düşmesi geleceğimiz açısından çok mahsurlu, çok tehlikelidir.

Bu açık tehlikenin bertaraf edilebilmesi için karşımızda iki alternatif yol bulunmaktadır:

Bunlarda birincisi ve bizim açımızdan da en doğru, en sağlıklı olanı, Sayın Cumhurbaşkanı’nın fiilli başkanlık zorlamasından vazgeçmesi, yasa ve anayasal sınırlarına çekilmesidir.

Şayet bu olmayacaksa, ikinci olarak, fiili durumun hukuki boyut kazanabilmesinin süratle yol ve yöntemlerinin aranmasıdır.

Dünyanın hiçbir medeni ve demokratik ülkesinde her gün suç işleyen bir yönetim ve iktidar yapısı görülemeyecek, bundan bahsedilemeyecektir.

Bu durum karşısında, Adalet ve Kalkınma Partisi başkanlık sistemiyle ilgili inadını sürdürecekse yine karşımıza iki seçenek çıkacaktır:

İlk olarak AKP, hazırda tuttuğu veya üzerinde çalıştığı bir anayasa hazırlığı varsa, mutabık kalınan daha önceki maddeleri de ihtiva etmek kaydıyla TBMM’ne getirmelidir.

Milletvekilleri, ilkeleri ve inançları doğrultusunda vicdanlarının sesini dinleyerek oy kullanacaklar, bir karara varacaklardır.

İkinci olarak bu anayasa değişiklik teklifi TBMM Genel Kurulunda ya 367 sınırını aşarak kanunlaşacaktır ya da 330 eşiğinin üstünde kalarak referandum yoluyla milletin kararına sunulacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Türk milletinin vereceği her karara saygılı ve bağlıdır.

Bizim tercihimiz her zaman olduğu gibi parlamenter sistemin devamı, güçlendirilmesi, reforma tabi tutulmasıdır.

Ancak milletimiz aksini söyleyecek olursa buna da diyeceğimiz herhangi bir şey doğal olarak bulunmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi ilke ve ülkülerine sonuna kadar bağlıdır.

Siyasette tutarlı, dürüst, sorumlu ve milli anlayışımızdan taviz vermeden yolumuza devam edeceğiz.

Demokratik olgunluk, ahlak ve sabırla meseleleri karşılayacağız.

Çözüm ve çıkış yollarının aranacağı yer olarak TBMM’yi göreceğiz.

Türkiye’nin yasa ve Anayasaya uymayan yönetim yapısının derhal düzeltilmesini, hukukun tam manasıyla egemen kılınmasını öncelik görüyoruz.

Egemenliğin sahibi aziz milletimiz aynı zamanda son sözün de sahibidir. Buna inancımız tamdır.

Millet ne derse odur, neye karar verirse boynumuz kıldan incedir.

Bizim başkanlık sistemine yönelik kuşku, eleştiri, çekincelerimiz bilinmektedir.

Merhum Başbuğumuz Türkeş Bey’in Dokuz Işık isimli eserinde; Güçlü İktidar- Güçlü İdare: Tek Başkan-Tek Meclis Sistemi başlığıyla dile getirdiği görüşleri de ortadadır.

Elbette dönemsel şartlar gereğince başkanlık sistemini savunması, konjonktürel gelişmelerin, stratejik düşüncesinin ve toplumsal ihtiyaçların doğal bir yansımasıdır.

Ancak daha sonra da parlamenter sistemle ilgili görüşe dönüş yaptığı bilinmektedir.

Mesela, Gönül Seferberliği isimli eserinin 1977 tarihli basımında merhum Başbuğumuz şöyle demektedir:

“Milliyetçi Hareket Partisi’nin yolu hukukun üstünlüğünü esas alan, çok partili, demokratik, parlamenter, hürriyetçi nizamdır.”

Merhum Türkeş Beyin 1997’de vefatına kadar bir defa olsun başkanlık sistemini gündeme getirmediği, aksine 1985’te tahliye olduktan sonra Turgut Özal’ın başkanlık rejimi arzularına karşı çıktığı hatırımızdadır.

Türkiye’nin nasıl ve hangi sistemle yönetileceğiyle ilgili muamma bize göre kapanmalı, bu iş kökünden bitirilmelidir.

Bugün milletimizle ve siyasi muhataplarımızla paylaştığımız değerlendirmelerimizin tüm yönleriyle tartışılmasını, ortak akıl ve sağduyunun rehberliğinde başkanlık mı-parlamenter sistem mi sorusunun kalıcı şekilde cevaplandırılmasını diliyor, sözlerime son verirken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)