BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkDaha fazla sermaye bankaları iflastan kurtarır mı?----

Daha fazla sermaye bankaları iflastan kurtarır mı?

Daha fazla sermaye bankaları iflastan kurtarır mı?
29 Nisan 2024 - 17:32 www.finansgundem.com

Bankaların olası krizlerden korunması için mevzuatlarca belirli bir sermaye birikimine sahip olması gerektiği fikri oldukça yaygın. Ancak FT yazarı Simon Samuels’e göre sermaye birikimleri tek başına yeterli değil

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Silicon Valley Bank, Credit Suisse, Citigroup ve İskoçya Kraliyet Bankası’nın bir ortak yönü olduğu herkes tarafından bilinir. Bu bankaların tamamı batmak için çok büyük oldukları için ya rakipleri ya da hükümetleri tarafından satın alınmıştır. Ancak Veritum Partners’ın kurucu ortağı Simon Samuels Financial Times’taki yazısında bu bankaların bir ortak özelliği daha olduğunu söylüyor: “İflasları sırasında mevzuat kurumlarının talep ettiği seviyenin çok üzerinde güçlü sermaye oranları.” Samuels bu göstergeye dayanarak bankaların ne kadar sermayeye ihtiyaç duyacağına dair tüm tartışmaların arasında asıl dikkat edilmesi gereken noktanın kaçırıldığını belirtiyor.

Bankaların sermaye birikimleri son birkaç aydır yeniden gündem haline geldi. Bunun en önemli sebebi de özellikle de ABD bankalarını ciddi bir biçimde etkileyecek gibi görülen banka sermayeleri kurallarında değişiklik önerileri. ABD bankaları Washington’da ve medya lobi yaparak sadece daha fazla sermaye birikiminin gereksiz olduğu savunmuyor aynı zamanda “ailelere ve küçük işletmelere” kredi sağlamanın zorlaşacağını belirterek düzenlemelere karşı çıkıyor.

Düzenlemeleri savunan taraftakilerse bankaların daha fazla sermayeye ihtiyaç duyarsa o kadar kredi vereceklerine dair tartışmalara atıfta bulunarak bunun tersini iddia ediyor. Bankaların gerçek hedeflerinin ve asıl sorununun daha düşük sermaye getirileri ve daha düşük yönetici maaşları olduğunu düşünen bir kesim de var.

Ancak Samuels bu tartışmaların banka regülasyonları konusundaki asıl önemli noktayı kaçırdığını düşünüyor. Zira finans yazarına göre bankaları iflastan koruyacak şey Banka kasalarını daha fazla sermaye ile doldurmak değil. Bunun yerine uygun risk seviyelerine sahip bir bankacılık sistemi oluşturmak.

Sermaye ise bu risk seviyelerinin sadece bir girdisi niteliğinde ve bu Samuels’e göre muhtemelen küçük bir girdi. Finans yazarı bu noktada Silicon Valley Bank’in faiz oranları riskinin yanlış yönetilmesi nedeniyle iflas ettiğini hatırlatıyor. Benzeri bir biçimde Credit Suisse de yapısal olarak kârsız olan iş modeli nedeniyle iflas etti. Daha eski örneklere gidildiğinde 2008 Küresel Finans Krizi sırasında Citigroup ve İskoçya Kraliyet Bankası’nın iflası da zayıf kredi ve piyasa risk sigortalarından kaynaklanıyordu. Sermaye seviyelerinin belirlediği tek şeyse bankaların ne kadar çabuk çöktükleriydi.

Samuels banka iflaslarının bir göstergesi olarak sermaye seviyelerindeki göstergeleri kullanmanın zayıf bir yöntem olduğunu belirtiyor. Düzenleyici kurumlarınsa bunun yerine daha yenilikçi mevzuat kurallarını aktif olarak benimsemesi gerekiyor. Finans yazarı bunun için birkaç yıl önce Andy Haldane tarafından ortaya atılan bir fikri gündeme getirdi: Sermaye hesaplanırken hesaplarda gösterilen sayı değil bankanın borsalardaki değeri üzerinden “piyasaya dayalı” bir sermaye oranını takip etmek.

Credit Suisse, Citigroup ve İskoçya Kraliyet Bankası söz konusu olduğunda piyasa bazlı sermaye oranlarını takip etmek çok daha verimli olabilirdi. Ancak Samuels böyle bir yaklaşımın piyasa manipülasyonlarına açık olabileceğini ve bunun sadece bir girdi olarak fayda sağlayabileceğini belirtiyor.

Finans yazarına göre daha proaktif bir önlemse düzenleyicilerinin bankanın kültürünü aktif olarak hesaba katması. Bu sayede “kültür oranı” zayıf olan bankalardan özel taleplerde bulunmak bir yöntem olarak kullanılabilir. Samuels banka kültür oranı gibi bir kavramın hesaplanmasının zor olacağını ancak ödülün de bir o kadar yüksek olacağını belirtiyor.

Samuels’e göre bankaların geleneksel sermaye oranları aşırı hantal, belirsiz ve banka düzenleyicilerinin çok fazla güvenmemesi gerektiği kadar yanıltıcı bir model. Yeni standartların geliştirilmesi içinse herkesin bir rol oynaması gerekiyor. Ancak finans yazarı tekrarlıyor: “Daha fazla sermayenin her derde deva olduğuna inanan yorumcular yanılıyor. Mevcut sermaye seviyeleriyle halihazırda güvende olduklarını iddia eden bankalarsa ahmak.”

“Düzenleyiciler, sistemi güvende tutmak için aktif olarak çok daha karmaşık önlemler geliştirmeye odaklanmayı hepimize borçludur.”

 

ABD'de First Republic Bank kapatıldı

 

Batılı bankalar Rusya'ya yüz milyonlarca euro vergi verdi

 

Avrupa bankalarından "stratejik " statü talebi

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)