BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemBritanya’da hava değişti!----

Britanya’da hava değişti!

Britanya’da hava değişti!
04 Temmuz 2017 - 13:00 www.finansgundem.com

Britanya trajedilerle sarsılırken AB'den ayrılma sürecinde ekonomi de kötüye gidiyor. Sürpriz seçim sonuçlarıyla oluşan belirsizlik kaosu derinleştirebilir.

Başta yangın felaketi olmak üzere art arda trajediler yaşayan İngiltere, son aylarda Kraliçe Elizabeth'in dediği gibi "kasvetli bir havaya" girdi. Mart ayında Londra'da bir teröristin aracını yayaların üzerine sürmesi sonucu beş kişi, mayıs sonunda Manchester'daki intihar saldırısında 22 kişi, haziran başında Londra'da düzenlenen bıçaklı saldırılarda sekiz kişi hayatını kaybetti. 14 Haziran'da Londra'nın batısındaki Kuzey Kensington'da 24 katlı Grenfell Tower'da çıkan büyük yangın moralleri iyice bozdu, zira en az 79 kişi yaşamını yitirdi. Son olarak Finsbury Park Cami'nin önünde bir saldırganın aracını yayaların üzerine sürmesiyle 1 kişi hayatını kaybederken 10 kişi yaralandı.

Kara tablo sadece bu kadar değil, ülke siyasi ve ekonomik olarak da zor bir döneme girdi. İngiliz halkı arka arkaya bu trajedileri yaşarken 8 Haziran'da yapılan erken genel seçimler ise ülke ekonomisini sarsacak ve hatta olumsuz dalgaları küresel ekonomiye yansıyacak şekilde sonuçlandı. Yangın felaketi ve seçim sonrası karışıklığı nedeniyle ülke bir yıl önceki Brexit (Avrupa Birliği'nden ayrılma) referandumundan bu yana en kötü haftasını yaşadı.

Avrupa Birliği'nden ayrılma müzakereleri öncesi elini güçlendirmek isteyen Başbakan Theresa May, bir kumar oynayarak erken seçim kararı aldı ve bu ona pahalıya patladı. Lideri olduğu Muhafazakar Parti parlamentoda çoğunluğu kaybederken başlayan belirsizlik sürecinin ilk şok dalgaları İngiliz Sterlini ve ekonomiyi vurdu. Enflasyon son dört yılın en yükseğine çıktı. İş dünyasının liderleri, ülke ekonomisine olan güvenlerinin dramatik düşüş yaşadığını ifade ediyor.

Seçim kumarını kaybeden ve siyasi olarak hayatta kalma mücadelesi veren Başbakan May, ikinci bir seçim kararı ile 2,5 trilyon dolarlık ekonomiye daha fazla zarar vermemek ve Brexit müzakerelerini ertelememek için çıkar yol olarak Kuzey İrlandalı Demokratik Birlik Partisi (DUP) ile koalisyon görüşmelerine başladı.

AB yöneticileri ise İngiliz Hükümeti'ni uyararak ülkedeki toz bulutunun dağılması gerektiğini ve belirsizliğin Brexit müzakerelerini etkilememesinin önemini vurguladı. Böylece İngiltere küresel ekonomide kaygı yaratan değişkenlere bir yenisini daha ekledi.

Kredi derecelendirme kuruluşları da ciddi uyarılarda bulundu. Moody's parlamentonun askıda kalmasının Britanya için olumsuz puan olduğunu bildirerek not indirimi sinyali verdi. S&P ise seçim sonrasında büyümenin yara alacağını belirtti.

Britanya'yı sarsan sadece terör ve yangın felaketi ve siyasi belirsizlik değil; ekonomide ciddi sorunlar var ve daha da kötüleşmesi söz konusu. Son haftalarda gelen verilere göre enflasyon artışta, fiyat artışlarından ve ücretlerin azalmasından etkilenen tüketiciler cüzdanlarına dokunmaz oldu ve belirsizlik iş dünyasının yatırım yapmasına engel oluyor.

Ödeme şirketi Visa yükselen enflasyon ve eriyen ücretlerden dolayı tüketici harcamalarının son dört yılda ilk kez mayıs ayında düştüğünü açıkladı. İş dünyası da ekonomik gidişattan memnun değil. Üst düzey yöneticilerin kuruluşu Institute of Directors, seçim sonuçlarının ekonomi için önemli bir kaygı yarattığını belirterek yapılan son ankette yöneticilerin sadece yüzde 20'sinin önümüzdeki bir yılda ekonomi için iyimser olduğu, yüzde 57'sinin karamsarlık taşıdığı açıklandı. İyimserlerin oranı aralık ayında yüzde 45'e ulaşmıştı.

Institute of Directors Başkanı Stehpen Martin, belirsizliğin acilen giderilmesi gerektiğini aksi takdirde ekonomi için "felaket" sonuçlar doğuracağını söyledi.

Britanya ekonomisi seçim öncesinde de sinyaller veriyordu. Geçen yıl referanduma katılan ada halkı, ülkelerinin AB'den çıkması yönünde karar alınca -Britanya'nın Avrupa'nın büyük pazarlarına erişmekte güçlük çekeceği kaygısıyla-para birimi sterlin değer yitirmeye başladı. İlk anda son on yılların en düşük seviyesine kadar düşen sterlin halen Brexit referandumu gününe oranla yüzde 15 daha aşağıda işlem görüyor.

Erken genel seçim öncesinde sterlin, 1,29 dolar ve 1,18 euro seviyesinden işlem görüyordu. Seçim sonrasında ise 1,26 dolar ve 1,13 euro seviyeleri görüldü. Seçimin hemen sonrasında sterlin, dolar karşısında yüzde 2 değer kaybetti. Bununla birlikte düşük para biriminin ağırlıklı olarak ihracat yapan borsadaki şirketlere katkı sağlayacağı düşüncesiyle Londra Borsası'nın FTSE 100 endeksi yüzde 1 değerlendi.

Ekonomik büyüme de iyiye gitmiyor. Yılın ilk çeyreğinde büyüme, sanayileşmiş 7'ler Grubu ve tüm 28 AB üyesi arasında en düşüğü oldu. GSYİH yılın ilk çeyreğinde yüzde 0,2 arttı. Geçen yılın son çeyreğinde ise büyüme yüzde 0,7 olmuştu.

Brexit'in ardından sterlinde görülen sert düşüş özellikle ithal ürün fiyatlarının yükselmesine, üretim maliyetlerinin artmasına neden oluyor. Ayrıca tüketime dayalı endüstrilerin satışlarında görülen yavaşlama ve artan fiyatlardan dolayı azalan tüketim harcamaları büyümeyi baskılıyor. Mayıs ayında enflasyon yüzde 2,9 ile Eylül 2013'ten bu yana en yüksek seviyesine ulaştı.

Brexit'in daha fazla ekonomik sıkıntı getirmesi bekleniyor. Başbakan May üye ülkelerden gelen göçmenlerin sayısını azaltmak için Britanya'yı yeni bir ticaret anlaşması imzalamadan AB'nin ortak ticaret alanından tamamen çekmeyi planlıyor.

"Sert Brexit" adı verilen bu olası gelişme, ülkedeki büyük yatırımları da tehdit eder nitelikte. Örneğin binlerce işçi çalıştıran ve ülkedeki tedarikçilerden yılda 5 milyar dolarlık alım yapan Airbus'ın, ticari engeller ve nitelikli AB işçilerinin Britanya'da istihdam edilmesi konusunda kısıtlamalar ile karşılaşması durumunda yeni yatırımlarını AB'ye kaydırmayı planladığı belirtiliyor.

Uzmanlar iki yıl sürecek Brexit müzakerelerinde Britanya'nın AB'nin kurallarına uyarak Avrupa pazarındaki 500 milyon yüksek gelirli tüketiciye rahatlıkla ulaşabilmesini sağlayacak bir anlaşmadan yana olması gerektiğini öneriyor. Ancak Başbakan May, istihdam ve terör kaygıları nedeniyle ülkeye AB'den gelecek göçmenlere karşı engelleri artırmayı planlıyor.

ABD'de Başkan Donald Trump'ın bölgesel ticaret anlaşmalarını yürürlükten kaldırdığı, Çin ve Almanya gibi büyük ticaret ortaklarına yaptırım tehditleri savurarak korumacılıkta vitesi artırdığı dönemde, Britanya'nın AB gibi büyük bir pazarı kaybetmeyi göze alması tehlikeli bir politika olarak yorumlanıyor.

Londra merkezli World First firmasının kıdemli ekonomisti Jeremy Cook, Britanya'nın Avrupa'da kalmasını ya da en azından ayrılmasının koşullarının yumuşamasını isteyenlerin Muhafazakar Parti'ye oy vermediğini belirterek "Sert Brexit seçmenler tarafından reddedildi diyebiliriz" diye konuşuyor. Britanya halen ihracatının yarısını AB'ye yapıyor.

Kimi uzmanlar ise baskı altındaki Theresa May Hükümeti'nin seçimlerin ardından Brexit ile ilgili duruşunun zayıfladığını, hükümetin görevini sürdürmesi durumunda seçmenden gelen mesajı alarak müzakerelerde daha yumuşak bir tavır izleyeceğini savunuyor. May'in bugüne kadar sert Brexit yanlılarının çizgisini takip ettiği, erken seçimde bu politikaya aradığı desteği bulamadığı, bu nedenle daha geniş bir kitlenin, özellikle de iş dünyasının taleplerini dinlemesi gerektiği vurgulanıyor.

Seçimden hemen sonra gerçekleştirdiği kabine değişikliği de Başbakan May'in "yumuşak Brexit sinyali verdiği" şeklinde yorumlanıyor.

STERLİNDEN DE UMUT YOK

Bir zamanlar dolar ve euro karşısında güçlü bir para birimi olan İngiliz Sterlini'nin, Brexit ve seçim sonrası belirsizliği ile daha ne kadar değer yitireceği tartışılıyor. Temmuz 2014'te dolar karşısında 171, Temmuz 2015'te ise euro karşısında 1,44 seviyelerine çıkan sterlin, seçimden sonraki sert düşüşle dolar karşısında sekiz haftanın en düşük değeri olan 1,26, euro karşısında son yedi ayın en düşüğü 1,13 seviyelerini gördü.

Sterlin özellikle Brexit'in ve siyasi belirsizliğin Britanya ekonomisine hasar vereceği kaygısıyla geriledi. Bunda ticarette zorlaşacak AB pazarı, yatırımcıların daha çekimser olacağı ve çekici olmaktan uzaklaşacak sterline dayalı menkul değerler ve tabii yükselen enflasyon ve yavaşlayan büyüme etkili. Tüm bunlar ise yatırımcıların sterlinden uzaklaşmasına neden oluyor. Ancak eli zayıflayan Theresa May Hükümeti'nin, AB ile bir ticaret anlaşması yaparak daha yumuşak bir Brexit yoluna gitmesi ihtimali de para biriminin daha çok değer yitirmesine engel oluyor.

Geçen yıl Brexit referandumu öncesinde dolar karşısında 1,49 seviyesinde olan ve Britanya halkının AB'den ayrılma kararı ile bir anda 1,28'e düşen sterlin, ocak ayında 1,20 seviyelerine de indi. Seçim öncesinde Başbakan May'ın oylarını artırarak daha güçlü bir hükümet kuracağı beklentisiyle 1,30 seviyesine yaklaşan sterlin, sürpriz sonuçla 1,26'ya kadar düştü. Sterlin haziran ortasında 1,28 dolar seviyesindeydi.

FXTM araştırma birimi başkanı Jameel Ahmad, Brexit müzakerelerinin başlamasıyla sterlinin daha fazla değer yitireceğini belirterek, hükümetin bu karışık görüşmelere hazırlıklı olmadığını ve çıkacak ilk anlaşmazlıkta satış dalgasının geleceğini vurguluyor. Morgan Stanley de seçim öncesinde yenilediği uzun vadeli sterlin tahmininde, 2018 sonu için yaptığı 1,45 dolar tahmininin geçersiz olduğunu belirtiyor ve yeni tahmininde pariteyi yıl sonunda 1,23 olarak öngörüyor.

KEMER SIKMA POLİTİKALARININ SONU

İngiltere'de Başbakan May'in beklenmedik bir şekilde oynadığı kumarı kaybettiği ve belki de siyasi hayatının sonu olacak seçimler, ülkede yedi yıldır devam eden kemer sıkma politikalarını da bitirebilir. Seçimlerde hiçbir parti çoğunluğu sağlayamadı ancak seçim öncesinde parlamentoda çoğunlukta olan Muhafazakar Parti'nin hükümeti kurması için sekiz parlamenter eksiği var.

Seçmenlerin kemer sıkma politikalarından bıktığı; kemer sıkma politikalarını sonlandıracağını açıklayan ve kamu hizmetlerine büyük yatırımlar yapacağını vaat eden işçi Partisi'nin önemli bir başarı elde etmesinden anlaşılıyor. Zaten kimsenin kazanmadığı seçimin tek galibi olarak İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn gösteriliyor.

İngiliz basını, Corbyn'in sosyal harcamalardaki yapılan kısıntılar nedeniyle halkta oluşan hayal kırıklığını ve kesintilerin olumsuz sonuçlarının sağlık ve eğitimde hissedilmeye başlamasını çok iyi değerlendirdiğini vurguluyor. Britanya'da 2010 yılında GSYİH'nın yüzde 45'i olan hükümet harcamaları bu yıl yüzde 39'a düştü.

Coşkulu bir kampanya ile İşçi Partisi'ni canlandırdığı belirtilen Corbyn, parti lideri olduğu Temmuz 2015'ten bu yana kesinti politikalarına şiddetle karşı çıktı. Corbyn liderliğindeki işçi Partisi, Tony Blair'in ülke çapındaki seçim zaferinden bu yana yüzde 40 ile en yüksek oyu alırken Muhafazakar Parti'nin sadece 2,4 puan gerisinde kaldı.

Diğer yandan uzmanlar, Muhafazakar Parti'nin kemer sıkma politikalarını terk etme ihtimalini tehlikeli buluyor. PIMCO'nun sterlin portföy yönetim birimi başkanı Mike Amey, seçmenlerin Muhafazakarların seçim vaatlerini reddetmesinin ve işçi Partisi'nin kemer sıkma karşıtı vaatlerine destek vermesinin, daha fazla borçlanma ve kamu borcu yaratarak kamu maliyesi için olumsuz bir gelişme yaratabileceğini söyleyerek "Seçmenler daha fazla mali sıkılaştırma için istekli olmadıkları yönünde bir mesaj verdi" diye ekledi.

Scotia Banktan Alan Clarke, ufukta kemer sıkma programında gevşeme göründüğünü, bunun ekonomik büyüme için az da olsa destek sağlayabileceğini ancak Brexit müzakere sürecinde olumsuz etkiler yaratabileceğini vurguladı.

LEVENT GÜRSES/FORBES DERGİSİ

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)