BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiBelirsizlik gıda güvenliğini riske atıyor----

Belirsizlik gıda güvenliğini riske atıyor

Belirsizlik gıda güvenliğini riske atıyor
17 Nisan 2022 - 10:56 www.finansgundem.com

Tarım sektörü temsilcilerinin tahminlerine göre Türkiye’de uzun süredir tarımda uygulanan yanlış dönemsel politikalar ve bu alandaki plansızlık gelecek adına gıda güvenliği için büyük bir risk oluşturuyor.

Tüm dünyada gıda güvenliği daha yüksek sesle konuşulmaya devam ederken Türkiye’den sektör temsilcileri üretim konusunda uyarılarda bulunuyor. Tarımda günübirlik politikalar yerine uzun dönemli ve üreticiyi merkeze alan planlar talep eden sektör temsilcilerine göre bu şartlar sağlanmazsa önümüzdeki süreçte gıda arzında ve fiyatlardaki sorun artarak devam edecek. Buna göre bu süreçte belirsizlik üreticinin topraktan uzaklaşmasına neden oluyor.

Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF), Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı (WFP) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ), gıda güvenliği konusunda acil eylem çağrısında bulundu. Yapılan çağrıda savaş, bölgesel çatışmalar, iklim değişikliği ve yakın dönemde tüm dünyayı etkilen pandeminin gıda güvenliğini tehlikeye attığı vurgulandı. Ayrıca gelinen noktada temel gıda arzındaki soruna dikkat çekilirken fiyat artışlarının tüm dünyayı etkilediği belirtildi. Bu nedenle ülkelerden de gübre ve gıda ürünlerin ihracatında kısıtlamalardan kaçınmaları istendi.

Peki Türkiye’de durum ne? DW Türkçe’ye değerlendirmelerde bulunan uzmanlara göre sorunun kaynağı üretimde başlıyor. Türkiye’nin uzun yıllardır üretimde doğru ve sürdürülebilir bir sistemi oturtamadığını belirten uzmanlara göre bu durum önümüzdeki yıllar için büyük bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor.

Tüm dünyanın gıda üretiminde ve tedarikinde yeni sorunlarla karşılaşmaya devam ettiğini söyleyen Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş,

"Yaşanan sıkıntılar ülkeleri kendi önlemlerini almaya zorluyor. Bunun ilk adımı da ihracat kısıtlamaları olabiliyor. Böylece kendi iç piyasalarını dengede tutmaya çalışıyorlar. Ancak bir ülkede belli bir ürünün ihracatına ve ithalatına kısıtlama getirilmesi diğer ülkelerde yeni sorunlar oluşturabiliyor. Yakın dönemde savaş yüzünden buğday ve yağ fiyatlarında yaşananları gördük" diyor.

 Sektör temsilcileri burada temel ürünlerdeki yerli üretim oranına dikkat çekiyor. Demirtaş, buğday gibi temel bir üründe bile kuraklık etkisiyle yeterlilik oranının düştüğünü belirtiyor. Buna göre iç piyasada düşen fiyat, ithalata yönelimi arttırıyor. İhracatçı ülkeye aniden gelen talep artışı ise o ürünün hem fiyatını arttırıyor hem de bulunabilirliğini azaltıyor.

Kontrol özel sektörde...

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Baki Remzi Suiçmez ise gıda güvenliğini sağlamanın en önemli yolunun uzun yıllara dayanan sürdürülebilir tarım politikaları olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin bugün, yıllar önce uygulamaya başladığı yanlış politikaların sonucunu yaşadığını anlatan Suiçmez, "Her ülke kendi tarım politikası doğrultusunda dönem dönem ithalatta ve ihracatta kısıtlamalara gidebilir. Bu yanlış bir adım değil. Sadece artık tehlikenin ne kadar büyüdüğünün çok önemli bir işareti. Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı ve Dünya Ticaret Örgütü’nün bu çağrısı yeni değil. Hatta Türkiye’nin bugün yaşadığı sorunların merkezinde de bu uluslararası örgütlerin planlı önerileri var. Türkiye, yıllar önce bu örgütlerin tavsiyeleri doğrultusunda tarım politikalarını şekillendirdi. İç piyasayı kontrol eden kamu iktisadi teşebbüslerinin etkinliğini azalttı ve üretimi tamamen özel sektörün kontrolüne bıraktı. Şimdi bu kurumların yokluğunun eksikliğini çekiyor. Her fiyat artışından etkileniyor" ifadelerini kullandı.

Kamu artık güçlü değil

Uluslararası kuruluşlar özellikle gübre ihracatındaki kısıtlamaların gıda güvenliği için çok önemli riskleri de beraberinde getirdiğini açıkladı. Gübrenin her ürünün üretiminde çok stratejik bir rolü olduğunu anlatan Baki Remzi Suiçmez, şöyle devam etti: "Türkiye’nin gübrede kendine yeterlilik oranı yüzde 80 seviyesinde. Oysa geçmiş dönemde Türkiye kamu girişimleri ile gübre piyasasını kontrol edebiliyordu. Şu an öyle bir imkân yok. Küresel düzeydeki doğalgaz zamları amonyak fiyatlarını, o da azotlu gübre fiyatlarını arttırıyor. Geçen yıla göre gübrede yüzde 300 ila 600 arasında bir zam var. Bu şartlarda bizim iç üretimimizi devam ettirmemiz zorlaşıyor. Oysa bu alanda kamu güçlü olsaydı ve çiftçi kamu aracılığıyla henüz üretime başlanmadan desteklenseydi bu alandaki artıştan kısmen daha az etkilenecekti. Şimdi gübre ithalatı yapmak zorunda kalıyorsunuz.

Ülkemiz kısır döngü içinde

Gelinen noktada bir kriz anında artık paranız olsa da bir ürünü alamıyorsunuz" diyen Hüseyin Demirtaş, gıda güvenliğini sağlamanın tek yolunun doğru tarım politikaları olduğunu söylüyor. Küresel olarak yaşanan kısıtlamalardan hem üreticinin hem de tüketicinin etkilenmemesi için acil olarak tarıma ve çiftçiye doğru destek verilmesi gerektiğini anlatan Demirtaş’a göre bu alandaki destekler yanlış veriliyor. Buna göre Türkiye, bitmiş ürüne destek vererek fiyatları kontrol altında tutmaya çalışıyor. Bu durumun bir kısır döngü yarattığını ifade eden Demirtaş, "Siz çiftçiye önünü görebileceği bir ortam sunmuyorsunuz. Üretim aşamasında destek vermeyip raftaki ürünü sübvanse etmeye kalkıyorsunuz. Bunun başarılı olma şansı yok" diyor.

Demirtaş, önce girdi maliyetlerinin sabitlenmesini, motorin, gübre ve elektrik girdilerine destek verilmesini ve uzun süreli desteklerin önceden açıklanmasını talep ediyor.

Baki Remzi Suiçmez de bu alanda yapılan en büyük yanlışlardan birinin desteklerinin yetersizliği ve yanlış zamanda verilmesi olduğunu dile getiriyor. Çiftçinin üretimi tamamladıktan bir yıl sonra desteğe ulaşabildiğinden bahseden Suiçmez, bu durumun çiftçiye bir yarar sağlamadığını ve üreticiyi küstürdüğünün altını çiziyor. Desteklerin ekim sürecinden önce başlaması gerektiğini anlatan Suiçmez, "Hollanda’da şu an da çiftçiler önümüzdeki 7 yıl ne olacağını biliyor. Ürünün maliyetini hesaplayabiliyor. Alacağı destek belli. Ancak biz de böyle bir durum yok. Bazı seneler ürünler boşa gidiyor. Çiftçi küsüyor. Üretimi bırakıyor. Gıda güvenliği için en büyük tehlike budur. Bizim her maddesi düşünülmüş en az 3-5 yıllık üretim planlarına ihtiyacımız var" diye konuştu.

Gıda güvenliği noktasında buğday, ayçiçeği, arpa ve diğer yem bitkilerinde üretimin hızla desteklemesi gerektiğini aktaran Suiçmez, bu ürünlerdeki eksikliğin fiyat artışlarına neden olduğunu belirtiyor. Suiçmez, dengeli ve sürdürülebilir bir üretim eksikliğinin altını çiziyor.

Tüketim sürekli artıyor

Artan gıda fiyatlarının önüne sadece üretimle geçileceğini söyleyen Hüseyin Demirtaş ise, "Halkın alım gücü düşüyor. Küresel bir sorun var. İkisi birleşince gıdaya ulaşım daha da zorlaşacak. Bunun tek çaresi üretim kapasitemizi doğru kullanmak. Türkiye, kendisi gibi iki ülkeye yetecek üretim kapasitesine sahip. Tüketimimiz sürekli artıyor. Bu tehlikeyi görmemiz lazım" diyor.

 

350 çiftçiye 278 ton buğday tohumu hibe edildi

Çiftçilere 116,5 milyon liralık destek ödemesi

Bakan açıkladı! Tarımsal destek ödemeleri bugün başlıyo 

Rusya'dan tarım ürünlerinin ithalatına yönelik karar

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)