BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkBankacılıkta dengelenme süreci devam ediyor----

Bankacılıkta dengelenme süreci devam ediyor

Bankacılıkta dengelenme süreci devam ediyor
01 Mart 2019 - 15:01 www.finansgundem.com

Bankacılık sektörü kur ve faiz oynaklığı nedeniyle geçirdiği zor günleri atlattı. Dengelenme sürecinin devam etmesi özellikle yabancılarda gözlerin yeniden banka hisselerine çevrilmesine neden oluyor

Geçen yıl ağustos ayında yaşanan kur atağının pek çok yankısı oldu. ABD ile Türkiye arasındaki gerilimden ateşlenen dolar kuru 4,80 liradan 7,20 liraya kadar roket hızıyla çıkmış yaklaşık bir hafta boyunca 6-6,50 bandında hareket ettikten sonra eylülde 6 liraya, ekimde 5,60’a kasım ayında ise 5,20’li seviyelere geri çekilmişti. Kasım sonrasında ise dolar kuru 5-5,30 lira arasında hareket etmeye başladı ve nispeten stabil hale geldi. Dolar kurundaki bu ani hareketin yerini stabil bir seyre bırakmasında Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı, ABD ile yaşanan gerginliğin yerini kısmi işbirliğine bırakması ve Merkez Bankası’nın eylül ayında yaptığı 650 baz puanlık faiz artırımı etkili oldu.

Hisse senetleri cephesinde, kısa ama şiddetli yaşanan bu kur atağı BİST’in gözde sektörü bankacılık hisselerinin tam anlamıyla tepe taklak gitmesine neden oldu. Ağırlıklı olarak yabancı yatırımcılar banka hisselerini tabiri caiz ise ‘portföylerinden boşalttı.’ Rakamlara bakalım; 2018 başından haziran ayma kadar BIST 100 endeksi yüzde 19,24 değer kaybederken Banka Endeksi’ndeki kayıp yüzde 21,27’ydi. Haziran-ağustos kapanışlarına baktığımızda BİST 100’ün yüzde 3,93’lük kaybına karşılık Banka Endeksi’nin yüzde 17,9 kayıp yaşadığı görülüyor. Gerekli müdahalelerin yapılıp kurun da stabil bir seyir izlemeye başlamasıyla birlikte ağustos ayından şubat ayma kadar olan dönemde BIST 100 yüzde 9,9 yükselirken Banka Endeksi’ndeki yükseliş yüzde 34 oldu.

Banka hisselerindeki ağır satışta piyasada oluşan panik havasının etkisi büyük. Ancak bu panik havasının da bir altyapısı olduğunu unutmamak gerekiyor. Zamanı biraz geri aldığımızda banka hisse yatırımcısını ilk tedirgin eden olayın sürpriz bir şekilde Yıldız Holding ile başlayan ‘yeniden yapılandırma’ furyasında arka arkaya büyük holdinglerin isimlerinin geçmesi olduğu görülüyor. Hisse yatırımcısının temel endişesi, ekonomik yavaşlamanın borç geri ödemelerinde yaratacağı tahribat yani bankaların takipteki alacak rasyosunun artmasıydı. Yüzde 3’ler seviyesindeki bu oranın ekonominin yavaşlamayla paralel giderek artacağı zaten beklenen bir gelişmeydi. Kaldı ki endekste yılbaşından itibaren yaşanan gerilemenin ana nedenleri arasında bu gelişme de yer alıyordu. Ne var ki kur atağı sonrasında doların 7’li seviyelere çıkması bütün hesapları alt üst etti. Devam eden günlerde bankaların takipteki alacaklar oranının yüzde 25’e kadar çıkacağı bile dile getirildi. Söylentiler ve karamsar tahminler hisse performanslarını olumsuz etkilerken bankaları bu dönemde en çok sıkıştıran konu likidite sorunu oldu. Merkez Bankası’nın verilerine göre ağustos ayı başında 84,1 milyar dolar olan bireysel döviz mevduat hesapları hacmi ay sonunda 79,1 milyar dolara indi. Ticari hesaplarla birlikte toplamda bir ay içinde yaklaşık 12 milyar dolar bankalardan çıktı. 2008 ABD Kredi Krizi, 2013 Fed dalgalanması, 15 Temmuz darbe girişimi gibi yenilir yutulur cinsten olmayan badireleri sorunsuz atlatmayı başaran bankacılık sistemi aniden karşılaştığı bu likidite krizine de dayanmayı başardı. İsviçre’den fiziki olarak getirmek zorunda kalınsa bile mudilerin dolar ihtiyacı (bazı durumlarda birkaç gün gecikmeler yaşansa da) karşılandı.

Likidite sıkıntısı sadece mudilerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda değil, bankanın bilançoları ve borçlanma yapısını da etkilediği için çok önemli bir konu. Zira bu dönemde hisselerin değer kaybına neden olan paniğin temel taşını sistemden çıkan bu 12 milyar dolar oluşturuyor. Bunun üzerine batan kredi oranlarının artacağı beklentisi, kredi faizlerindeki ve maliyetlerdeki artış, mevduattaki sıçrama da eklendiğinde yatırımcılar Banka bilançolarına aşırı temkinli yaklaşıyor.

Merkez Bankası’nın faiz artırımıyla birlikte hem tahvil hem kredi hem de mevduat faizlerinde yaşanan hızlı artış da bankaların kredi kanalının kurumasına neden oldu. Ne bankalar kredi vermeye istekli oldu ne de kredi kullanacak işletmeler bu yüksek Faiz oranlarına katlanamadı. Risk primlerinin iyice abartıldığı ağustos-eylül döneminden sonra bankaların fonlama maliyetlerinin artışı da hisselerdeki toparlanma hareketinin önündeki en büyük engellerden biri oldu. Daha önce Libor+125 civarından sendikasyon kredilerini yenileyebilen bankalar eylül sonrasında Libor+275 seviyelerinde borçlanmaya başladı. Üstelik sendikasyonlarda yüzde 100 çevirme oranları da geriledi. Burada bankaların stratejik bir hata yaptığı söylenebilir. Bankalar özellikle 2008 krizinden sonra artan likidite ortamı ve ucuzlayan para maliyetiyle birlikte aldıkları sendikasyonların yüzde 100 ve üzeri çevirme oranlarını sisteme ve bankaya olan güven şeklinde lanse etti. Üzerine vurgu yapılan bu ‘güven’ işler terse dönünce, bankalar sendikasyonları yüzde 100’ün altında çevirmeye başlayınca yatırımcılarda soru işaretleri oluşmaya başladı. İşte bütün bu gelişmeler sonrasında banka hisselerinin piyasa değeri/ defter değeri oranları 0,30’lu seviyelere kadar geriledi.

Bu kabus dönemi ekonomi yönetiminin gerekli müdahaleleri yapması ve Merkez Bankası’nın bağımsızlığı üzerine soru işaretlerini büyük oranda kaldırmasıyla birlikte geride kaldı. Böylece son beş ayda BIST 100 yüzde 9,9 yükselirken banka endeksi yüzde 34 artış sağladı. Piyasa Değeri/Defter Değeri oranları 0,50 seviyelerine çıktı.

Araştırma uzmanlarının banka hisseleriyle ilgili ortak görüşü 2019’un 2018’den çok daha iyi olacağı yönünde. Evet riskler var ancak banka bilançolarında hala büyük endişe yaratacak erime görülmüyor. Üstelik ağustosta yaşanan panik satışların sebebi olan konularda beklentiler de düzelmiş durumda. Öncelikle bankalardan kaçan 12 milyar doların takip eden iki ay içinde yeniden sisteme girdiği görülüyor. Merkez Bankası’nın rakamlarına göre bireysel DTH’lar 28 Eylül’de 82,1 milyar dolara, 8 Şubatta ise 92,8 milyar dolara çıkmış durumda. Sadece bireysel tarafta 8,7 milyar dolarlık bir artış söz konusu. Kimi ekonomistler bu artışın sebebini ‘dolarizasyon’ olarak yorumluyor. Yani risklerden kaçmak için TL mevduat sahiplerinin de dolara döndüğü görüşü dile getiriliyor. Ancak aynı dönemde TL mevduatlarında da artış yaşanıyor. Bu nedenle sitemden çıkan paranın tekrar geri geldiği yorumunu getirebiliriz. Bu önemli bir gelişme çünkü paniğin sebeplerinden birisi olan likidite sıkışıklığı bu sayede çözülmüş oluyor. Likiditenin artması aynı zamanda bankaların yeniden yapılandırmalarda da elini rahatlatan bir unsur. Üstelik sadece panikle çıkan dövizin geri gelmesinin yanında faizlerin yükselmesi nedeniyle kredilerde yaşanan yavaşlama da bankaların likiditesini artırıyor. Kredi talebinde ekonomik aktivitenin yavaşlaması ve faizlerin yüksekliği rol oynuyor elbette. Kredilerde henüz dişe dokunur bir canlanma yok. İşte bankalar ellerindeki likidite fazlalığıyla yeniden yapılandırmalara gidebiliyor. Böylece krediler batıp sisteme zarar vereceğine hem şirketler yaşatılıyor hem de krediler. Türkiye Bankalar Birliği’nin de yeniden yapılandırmalar konusunda oldukça hararetli çalıştığım unutmamak gerekiyor.

Likiditeyi sağlayan bir diğer sorunlu taraf, sendikasyonlar, bu yıl çok daha rahat

gerçekleşecek. Geçen yıl biraz da köşeye sıkıştırılan Türk bankalarının bu yıl eli daha güçlü. Hem kredi talebindeki zayıflık hem yüksek maliyetler bankaların sendikasyon çevirme oranlarının düşmesine neden oldu. Geçen yıl yapılan projeksiyonlarda Sendikasyonların yüzde 50’lere kadar düşürüleceği konuşuluyordu. Elbette bu olmadı, olmayacak. Hem küresel ekonomide likiditenin hala bol olması hem de küresel krize dair ABD-Çin ticaret savaşı haricinde somut gelişmeler yaşanmaması Türk bankalarının geçen yıla göre daha rahat koşullarda borçlanacağını gösteriyor. Zaten Libor+275 baz puan tavanı 50- 100 puan inmiş durumda. Bankacılar yurtdışı borç veren bankaların kredi vermek için istekli olduğunu belirtiyor. İçerdeki ekonomik gelişmelerle birlikte yüksek maliyetlerin aşağı gelmesi nedeniyle bankaların bu yıl çıkacakları sendikasyonlarda ortalama yüzde 75-80 arasında çevirim yapacağı beklentisi hakim. Türkiye dış borçlanmasının hatırı sayılır bir bölümünü bankalar üzerinden gerçekleştirdiği için maliyetlerin düşmesi sektörü ve dolayısıyla banka endeksini de rahatlatacak bir gelişme olacak.

Elbette Merkez Bankası’nın alacağı kararlar hem Türkiye ekonomisini hem de bankacılık sektörünü direkt etkiliyor. Şu anda enflasyonda yaşanan gerilemenin faiz oranlarına yansıması bekleniyor. Üstelim son derece ender görülen bir durum yaşanıyor. Mevduat faizleri (yüzde 20) Merkez Bankası’nın belirlediği faiz oranından (yüzde 24) düşük. Merkez’in en az aradaki puan farkını kapatacak şekilde yani yaklaşık 400-450 baz puan indirim yapması bekleniyor. Geçen ay yapılan toplantıda herkes Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapmasını bekliyor ancak yapmayacağını ümit ediyordu. Nitekim faiz indirimi yapılmadı. Bu tutum da Merkez Bankası’nın sıkı duruşunun bir göstergesi olarak kabul edildi. Yerel seçimlerin atlatılmasıyla birlikte nisan ayında yavaş yavaş faiz indirimlerine başlanması bekleniyor. Bu gerçekleştikten sonra kredi pazarı da -elbette yüksek ivmeli değil- canlanacak. Burada hisse yatırımcıları faiz indiriminin döviz kuruna nasıl yansıyacağına dikkat edecek.

Geçen yıl özellikle son çeyrek gerçekleşmeleri banka karlarına önemli ölçüde darbe vurdu. Gerek yeniden yapılandırmalar gerekse piyasalardaki oynaklık bilançolarda önemli hasara neden oldu. Ne var ki bankaların bono portföylerinin yarısından fazlasını oluşturan enflasyona endeksli tahviller (Tüfex) banka karlarının kurtarıcısı oldu. 2018 başında yıl sonu için bu kağıtlardan banka başına 1-1,5 milyar liralık gelirler beklenirken sene enflasyonun hızla yükselmesi nedeniyle banka başına 3,5-4,5 milyar liralık gelirler yazıldı. Böylece sektör 2018’i yüzde 9 kar artışı ile kapatmayı başardı. Bazı bankaların (Vakıfbank gibi) ücret ve komisyonlardan aldığı gelirlerdeki artış da banka bazında ayrışmalara neden oldu.

İşte bankalar 2018 karlılığını kurtaran bu ekstra karı takipteki alacaklarına karşılık olarak ayırdı. Analistler 2019 başında bankaların ayırdığı karşılıkların aşırı muhafazakar rakamlar olduğu ve yıl içinde bu karşılıkların çözülerek banka bilançolarına katkıda bulunacağı görüşünde. Elbette takipteki alacaklarda yükseliş trendi devam ediyor.

Ancak büyük yapılandırmalar hemen hemen bitti. Takipteki alacak artışının sebebi daha çok bireysel ve KOBİ kredilerine dayanıyor. Sorunlu olan enerji ve inşaat sektöründe bile bankalar yeniden yapılandırmalarla bir şekilde büyük kayıpları önleyebiliyor. Şu anda yapılan ‘kötü senaryolarda takipteki alacakların yüzde 6-6,5 seviyelerine çıkabileceği öngörülüyor. Bu beklentinin bir istisnası olduğunu belirtelim, ağustos ayındaki gibi bir kur atağı yapılan bu tahminleri geçersiz kılabilir. Ancak normal şartlar altında bu tarz anormal gelişmeler de açıkçası beklenmiyor.

Sektörü ve Türkiye ekonomisini yakından ilgilendiren bir diğer konu elbette ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikası. Geçen yıl 2019 için dört faiz artırımı yapılacağı konuşuluyordu. Ancak artık Fed’in bu yıl ancak bir faiz artırımı yapacağı beklentisi hakim. Fed toplantı tutanaklarında da görüldüğü gibi ‘güvercin’ tutumun devam etmesi bekleniyor. Böylece bütün gelişen ülkeler -şimdilik- rahat bir nefes almış durumda. Fed’in bu politikasının yanında ABD-Çin arasında ticaret savaşları ve Brexit muamması şimdilik önemli riskler arasında yer alıyor. Elbette Çin ekonomisindeki gidişatı da unutmamak gerekiyor. Şimdilik küresel piyasalar sakin, henüz kötü beklentiler satın alınmaya başlanmış değil. Bu nedenle gelişen ülkelere para akımının yeniden başladığını söylemek mümkün. Üstelik Türkiye lokal sorunlar nedeniyle bu akımdan yeterince faydalanamamış durumda. Bunu en güzel sabit getirili menkul kıymetler (SGMK) portföylerinde görebiliyoruz. Türk Lirası tahviller içinde yabancıların payı yüzde 15’e düşmüş durumda. Geçen yıl bu oran yüzde 28’di. Bono faizlerinin ağustos sonrasında hızlı geri gelişinde yabancı yatırımcıların rolü olmadı. Şimdi yabancıların SGMK’larda alım yaparak Türk piyasasına geri dönüşü bekleniyor. Bu hareket bir yandan döviz kurlarında gerilemeye neden olurken diğer taraftan faizlerin gerilemesine yardımcı olacak.

Endekslerin dip, döviz kurlarının ya da faizlerin tepe noktasına gelip gelmediği tartışmasına verilebilecek çok fazla cevap var. Kesin olan gelişmeler şunu gösteriyor: yerel seçimlerden sonra ekonomi performansına bağlı olarak Türk piyasalarında büyük hareketlenme yaşanacak. Hisse senetleri, özellikle bankacılık hisseleri için şartlar hiç de kötü görünmüyor. Sistem takipteki alacakların artmasına ya da karlılığın azalmasına rağmen sağlam görünüyor. Evet, ekonomik yavaşlama yaşanıyor ancak bu durum bankalarda ‘korkunç’ tahribatlar yaratmayacak. Geçen ay S&P’nin bankacılık sektörü için yaptığı oldukça karamsar açıklamalara Türkiye Bankalar Birliği’nin verdiği cevapta olduğu gibi: Sektör bu tür sarsıntıları atlatmak için yeterli kabiliyete sahip. Dengelenme sürecinin iyice belirginleşmeye başlamasıyla aynı ağustos-şubat arasında olduğu gibi banka endeksinde hızlı yükseliş beklenebilir.

BÜTÇELER REVİZE EDİLECEK

Mete Yüksel/TEB Yatırım Genel Müdür Yardımcısı

Geçen yıl yabancılar satarken en çok banka hisselerinden çıkış yaşandı. Yüksek betalı bir sektör olduğu için endeks 1 satışla karşılaştığında bankalar 1,3 satışa maruz kalıyor. Türkiye’de olmak zorunda olan, dedike fonlar var. Bunlar ellerindeki riskli banka hisselerini satarak defansif hisselere geçti. İhracatçı, yurt dışı inşaat işi yapan nakit şirketlerde alımlar yapıldı. Son iki aylık zamanda bu akım terse döndü ve banka ağırlıkları artırılmaya başlandı. Yabancılar risk almaya başladı. Bu hareketin devam etmesini bekliyorum. 2019'un tamamı için borsada çok olumluyum. Özellikle banka hisselerinin çok yüksek ağırlıklarda portföylerde taşınması gerektiğini düşünüyorum.

Şu anda takipteki alacak oranı yüzde 4. Çeşitli varsayımlarla hesaplamalar yaptığımızda bu oranın yüzde 6,7’ye çıkabileceğini görebiliyoruz. Bu arakama yeniden yapılandırılan kredilerin dahil olmadığını belirtmek gerekiyor. Bunları da kattığımızda oranın maksimum yüzde 6 ile sınırlı kalacağını düşünüyorum. Şu anda büyük şirketlerden gelen problemli alacak akımı bitti sayılır. KOBI ve bireysel kredilerden takibe düşenler var. Kamu bankalarının yeniden yapılandırma kampanyasıyla birlikte kredi kartlarında da yavaşlama göreceğimizi düşünüyorum.

Bu yıl bankalar için en büyük fırsat not artırımı gelirse yaşanacak. Ben 2019 içinde bir artırım bekliyorum. Not artırımı ve yabancıların SGMK’larda yeniden yatırım yapmaya başlaması faizleri aşağı çekecek. Faizlerin inmesi de bütün problemlerin ortadan kalkmasına neden olur. En büyük risk ise geçen yıl yaşadığımıza benzeyen ABD ile karşı karşıya gelme durumu olacaktır. S-400’ler ve F-35'ler konuları en büyük riskimiz.

2019’da operasyonel karlarda iyileşme yaşanacak. Geçen yıl kar rakamlarına katkıda bulunan Tüfex'ler bu yıl daha az katkıda bulunacak. Bankalar burada oluşacak kayıpları faizlerin gerilemesiyle portföylerinde bulunan bonolardaki getiriyle karşılayabilir. Ancak özellikle temel işlemlerden oluşan spread'lerini artırarak Tüfex kaybını karşılayacak. Mevduat faizlerindeki düşüş oldukça hızlı. Bankaların 2019 bütçesi çok muhafazakar. Bütçelerin revize edileceğini düşünüyorum. Bu nedenle kar rakamlarının yüzde 5 ile 10 arasında gerçekleşeceğini tahmin ediyorum.

KARŞILIK ETKİSİ YAŞANACAK

Bülent Şengönül/İş Yatırım Araştırma Müdürü

2017’yi kurtaran KGF kredileri olmuştu. 2018 başlarken karamsar olmamıza rağmen ilk altı ay piyasalar beklenenden iyiydi. Ağustos ayında TL’nin dolar karşısındaki keskin düşüşü sektörü olumsuz etkilemeye başladı. Aynı zamanda faizlerdeki keskin artışlar kredi kanallarının durmasına neden oldu. Bankaların 2018 karlılık rakamlarını kurtaran Tüfex kağıtları oldu. 2018’in üçüncü çeyreğinden sonra Tüfex gelirleri karşılıklara ayrılmaya başlandı. Bu arada takibe atılan kredilerde artış yaşanmaya da başlandı. Her şeye rağmen sektör 2018’i yüzde 9 kar artışıyla kapatmayı başardı.

2019 nispeten zor bir yıl. Yılın ilk altı ayında 2018’in son çeyreğinde başlayan ve muhtemelen iki-üç çeyrek devam edecek bir daralmadan bahsediyoruz. Daralma ve işsizliğin artmasıyla birlikte takipteki alacakların artması kaçınılmaz. Ben sektörün beklentisine yakın, ortalama yüzde 6’lık bir takipteki alacak oranı bekliyorum. 2019’da net faiz marjlarında en az 50 baz puanlık düşüş bekliyorum. Bu ilk yarıda 100 baz puan olabilir sonrasında dengelenecektir. Tüm kredilerde 2019 için yüzde 12 büyüme bekliyoruz. Bu geçmiş yıllara oranla çok düşük bir rakam. Hacimden destek alınamayacağı için yüksek tonlama maliyetlerinin devam etmesini bunun da marj baskısı yaratacağını düşünüyorum. Merkez Bankası’nın faiz indirimi yapmasını bekliyoruz. Bizim beklentimiz 450 baz puan civarında bir indirim yapılacağı yönünde.

Piyasada 500-700 baz puan arasında indirim yapılacağı da konuşuluyor. Şu anda reel faiz mevduat faizinden daha yüksek. Merkez Bankası sıkı duruşunu sürdürüyor, indirim için enflasyondaki iniş trendini görmek istediğini gösteriyor. Nisan ayında indirimlerin başlayabileceğini düşünüyorum. Merkez Bankası hızlı değil, iyi bir iletişimle yavaş yavaş indirim yaparsa yılın ikinci yarısında marj anlamında sektör düzelecektir.

Geçen yıl takipteki alacaklar için çok yüksek karşılık ayrıldı. Ön yüklemeli olarak yapılan bu

hareketin 2019’da faydasını göreceğiz. Takipteki alacak yükselişi elbette var ancak göreceli olarak giderler 2018’e göre yatay ya da daha az olacak. Kuvvetli bir serbest karşılık cephanesi var. Bu rakamlar gelir kaydedilerek yüksek karşılık gideri etkisi düşürülebilir. (ADİL UÇAR/FORBES TÜRKİYE DERGİSİ

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)