BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaABD seçimleri FED'den rol çalar mı?----

ABD seçimleri FED'den rol çalar mı?

ABD seçimleri FED'den rol çalar mı?
05 Ekim 2016 - 09:25 www.finansgundem.com

Yılın son çeyreğindeki yoğun gündem piyasalarda volatil hareketlere neden olacak. "İtalya'daki referandum ve Avusturya'daki seçimler AB'nin geleceğini etkiler mi" soruları tartışılırken, ABD seçimleri de piyasalar tarafından yakından izleniyor

Yılın son çeyreği hem dünyada hem de Türkiye'de yoğun bir gündemle geçecek gibi görünüyor. İçeride Moody’s’in kredi notunu yatırım yapılabilir seviyenin altına çekmesinin ardından gözler tek yatırım yapılabilir kredi notu veren Fitch'in değerlendirmelerine çevrildi. Ayrıca, Merkez Bankası'nın faizleri indirip indirmeyeceği, OHAL'in uzatılıp uzatılmayacağı ve Suriye'ye yönelik gelişmeler de gündemdeki yerini koruyacak. Yurtdışında ise ekonomik verilerin yanı sıra seçim takviminin yoğunluğu piyasaları yakından ilgilendirecek. Ekim ayının ilk haftasında Avusturya'da ikinci tur cumhurbaşkanlığı seçimleri, 8 Kasım'da ABD'de başkanlık seçimi, kasım sonunda ise İtalya'da anayasa referandumu yapılacak. Avrupa'daki seçim sonuçlarının Avrupa Birliği'nin geleceğini nasıl şekillendireceği merak ediliyor. Bu seçimlerin ardından Brexit'te olduğu gibi Auxit, Quitaly tartışmaları piyasaların gündeminde yer alabilir.

Öte yandan, ABD başkanlık seçimleri de ABD Merkez Bankası'ndan (FED) rol çalarak ekim ve kasımın ayında daha fazla gündemdeki yerini koruyabilir. Bilindiği gibi başkanlık yansının Cumhuriyetçi adayı Donald Trump, FED'in faizleri düşük tutmasını eleştirmiş, göreve geldiğinde Başkan Janet Yellen'ı görevden alacağını ifade etmişti. Nitekim Yellen de, 21 Eylül'deki Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısı sonrasında sorulan yanıtlarken, partizan politikaların FED'in kararlan üzerinde etkisi olmadığını dile getirmişti. FED'in eylül ayındaki toplantısında faiz artışını pas geçmesi, yeni başkanın politikalarını görmek istediği şeklinde de yorumlanmıştı.

Tüm dünyanın Mayıs 2013'ten bu yana ne yapacağını merakla beklediği FED'in politikaları ABD seçimlerinin ardından değişir mi? ABD seçimleri için geri sayımın başladığını hatırlatan ve son anketlerin Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump ile Demokratlar'ın adayı Hillary Clinton arasındaki yarışın belirgin bir şekilde kızıştığına işaret ettiğini belirten FED eski Araştırma Direktörü Erkin Şahinöz şöyle diyor: "Çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan tüm anketlerin ortalamasına göre Clinton yüzde 44,9, Donald Trump da yüzde 44 halk desteğine sahip durumda. Yüzde 11 civarında olan kararsızların başta Ohio ve Florida olmak üzere kritik 'salıncak eyaletlerdeki/swing states' eğilimi hiç kuşkusuz ki seçim sonucunu belirleyecek. Söylediklerinin çoğu 'çok doğru' ama geri kalanların da 'çok yanlış, radikal ve ırkçı' görünen Trump'ın son dönemde iki önemli salıncak eyalette durumu başa baş noktaya getirdiği görülüyor. Kampanya boyunca Obama'nın ekonomideki başarısını öne çıkaran, ABD halkının ilk siyahi başkandan sonra ilk kadın başkanı seçeceğine fazla güvenerek zayıf bir seçim kampanyası yürüten Clinton'ın yaşadığı sağlık sorunları da son dönemde ivme kaybetmesinde etkili oldu."

Şahinöz un verdiği bilgiye göre, yapılan analizler 1929 yılından beri 10 kez Cumhuriyetçi, 12 kez de Demokrat başkan tarafından yönetilen ABD'de ekonomi ve piyasaların Demokratlar'ın yönetiminde çok daha iyi bir performans gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak, bu analizler bilimsellikten oldukça uzak.

Şahinöz, bunu şöyle anlatıyor: "Mesela, iki dönem başkanlık yapan Obama özelinden bakalım. Obama, ABD tarihinin kanımca en talihli başkanlarından biri. 2009 yılında göreve geldiğinde 2008-2009 krizinin en kötü dönemi yaşanıyordu. ABD ekonomisi bir enkazdı, kapitalizmin sembolü bankacılık sistemi çökmek üzereydi, 1929 Buhranından sonraki en ağır ekonomik kriz yaşanıyordu.

FED tarihte görülmemiş agresiflikte bir para politikasını devreye soktu. Faizleri yüzde sıfıra çekerek parayı ucuzlaştırdı, tahvil alımlarına başlayarak parayı bollaştırdı. ABD ekonomisi toparlandı. Krizden çıktı ve yedi yıldır da sağlıklı büyüyor. FED'in hamleleri Cumhuriyetçi bir başkan da olsa farklı olmayacaktı. Ama FED'in başarısı Demokratlar'ın ve Obama'nın hanesine yazıldı. Söylemek istediğim, finansal piyasaların getirişine bakarak ekonomide Demokratlar ya da Cumhuriyetçiler daha iyi demek akılcı değil."

ABD borsa endeksi S&P 500 şirketlerinin gelirlerinin yansı ABD dışından sağlanıyor. Bu piyasaların kaderini ABD dışı dinamiklerin de belirlediğini gösteriyor. Ayrıca ekonominin bulunduğu konjonktür, para ve maliye politikalarının durumu, şirketlerin kâr görünümleri, değerlemeler gibi yüzlerce faktör finansal piyasaları etkiliyor. "Bu nedenle Trump mı yoksa Clinton mı gelirse finansal piyasalar daha iyi performans gösterir sorusuna bilimsel bir cevap verilemez" diyen Erkin Şahinöz, bilimsel çalışmalarla da yönetimdeki partiyle finansal piyasa performansı ilişkisinin istatistiksel anlamda önemsiz olduğunun tespit edildiğini hatırlatıyor.

Şahinöz, "Elbette dokunuş farklılıkları vardır ama ABD'nin iç ve dış politikaların (ekonomi yönetimi dahil) seçilen başkana göre temel konu ve ilkelerde değişmez. Tüm bunları söylemekle birlikte finansal piyasa katılımcıların Clinton konusunda biraz daha iştahlı olduğu gerçeğini de belirtmekte yarar var. Son olarak da şunu ekleyeyim, merak etmeyin; Trump gelirse seçim öncesinde söylediklerinin çoğunu yapamaz, Janet Yelllen'ı da görevden alamaz" diyor.

"FEDİ ANLAMAK ZORDU, SİYASET DAHA ZOR"

Önümüzdeki dönemde ABD başkanlık seçimlerinin piyasalarda FED'den rol çalacağını ifade eden Ekspres Yatırım'ın yatının danışmanlığı grup müdürü Erdoğan Turan da, "Clinton-Trump yarışında, başlarda magazin konusu olan Trump çok güçlü bir aday olarak ilerliyor. Dünya piyasalarında da Trump göreve gelirse ne değişir tartışmaları devam ediyor" diyor. Turan'a göre, Trump'ın keskin söylemleri piyasalarda tedirginlik yaratmasa da en azından FED'in duruşu, izlediği politikalar konusunda eleştirileri göz ardı edilemiyor. Turan, "Trump, Yellen'ı ve izlediği düşük faiz politikasını Obama'yı destekler nitelikle bulduğunu ve göreve gelirse onunla çalışmak istemediğini açıkladı. Trump daha sıkı bir para politikası, Faiz artınını istiyor. Bunun yanında göçmenleri sınır dışı etmekten, Çin'e ithalat vergisi koymaktan, nükleer silah kullanmaktan bahsediyor. Koltuğa oturmadan önce söylenenler ile koltuğa geçince yapılanların bir olmadığını Obama döneminden de biliyoruz. Fakat Trump seçilirse bu söylemlerin piyasalarda tekrar hızlıca hatırlanması mümkün" diyor. Turan da, "8 Kasım yaklaştıkça piyasaların FED aralıkta faiz artırımı sorusundan ziyade Trump gelirse gerçekten ne olacak sorusunu yönelteceğine şahit olacağız" değerlendirmesinde bulunarak, Trump'ın korumacı politika görüşlerinin bir yerlerde risk olarak görülebileceğine dikkat çekiyor.

"Siyaset FED'in önüne geçecek derken sadece ABD Başkanlık seçimlerini hesaba katmıyoruz" diyen Turan, Avrupa'daki seçimleri hatırlatıyor. Ekim ayında İtalya'da anayasa referandumu yapılacak, İtalya Başbakanı Renzi, referandum sonrası kaybederse çekileceğini açıkladı, İtalya'da bir genel seçim söz konusu olursa AB karşıtları güç kazanabilecek ve bu ihtimal Brexit sonrası AB için çok sevimsiz bir tablo ortaya çıkarabilecek. Erdoğan Turan, "Sorunlu bankacılık sektörü ile birlikte AB'den ayrılma taraftarlarının güçlendiği İtalya senaryosu, İngiltere'nin ardından iplik söküğü gibi ayrılışlar gelecek düşüncesini kuvvetlendirebilecek. Özetle, en azından önümüzdeki iki ay piyasalar FED faiz artırır mı artırmaz mı tartışmalarını bir kenara bırakıp siyasete odaklanmak zorunda kalacak. FED'i anlamak zordu, siyaseti çözmek ise daha zor olabilir" diyor.

MOODY'S'İN KARARI SİYASİ

Yılın son çeyreği piyasalar açısından oldukça volatil geçeceğe benziyor. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, "darbe girişiminin Türkiye'ye etkileri atlatıldı" açıklamasından iki gün sonra beklenmedik bir biçimde kredi notunu Bal ile "yatırım yapılabilir" seviyenin altına indirdi.

Piramit Menkul Kıymetler Portföy Yönetim Müdürü Mehmet Ali Kalfa, Moody's'in kredi notunu Bal seviyesine indirmesinin ve görünümü de durağan olarak belirlemesinin hem kamu hem de özel sektörün borçlanma maliyetlerini bir nebze yukarı çekeceğini söylüyor. Kalfa'ya göre, Türkiye'nin makro verileri ana hatlarıyla bu kararın çok da doğru olduğunu desteklemiyor. Moody's'in açıklamalarını değerlendiren Kalfa şöyle diyor: "Türkiye'nin dış finansman yükümlülüklerinin arttığı doğru olmakla birlikte, yükümlülüklerin vade yapısı geçtiğimiz iki yıl boyunca kısa vade ağırlıklı bir yapıdan uzun vade ağırlıklı bir yapıya doğru olumlu bir şekilde değişmiştir. Bu konuya yönelik risklerin arttığı görüşüne de katılmıyorum. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası birkaç gün içinde 11 milyar dolar dövizin piyasaya verilebildiği bir ülkede temmuz sonu itibariyle vadesine bir yıl ve daha kısa vadeli borç tutarı olan 168 milyar doların çevrilememesi ihtimalini düşük buluyorum. Bunun dışında küresel düzeyde faiz indirimleri ve parasal genişlemenin devam ettiği bir ortamda Türkiye'nin mevcut borçlarını döndürebilmesi çok da zor olmasa gerek. Moody's Türkiye'yi 'güçlü mali disipline sahip, büyümeye devam eden büyük ve esnek bir ekonomi' şeklinde pozitif tanımlayıp ardından bu ifadeyi Türkiye'nin görünümü olarak 'durağan' kelimesiyle tanımlamıştır. Buradan da düşünebiliriz ki; Moody's 23 Eylül'de Türkiye'ye yönelik aşağı yönlü yaptığı bu gözden geçirmede kısmen politik bir değerlendirme yapmıştır." Kalfa'ya göre, ekonomi bu yıl yüzde 3,7'lik bir büyüme rakamına ulaşacak, 2017 yılı ise 2016'dan daha iyi olacak. (Ayfer Yıldız/Fortune Türkiye Dergisi)

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)