İngiltere ekonomisine sert yumruk

Britanya'nın AB'den bağlarını kopararak ayrılma kararı fırtınalar yaratıyor. Sterlin 31 yılın en düşüğüne indi, Britanya ekonomisinin önündeki sis perdesi kalınlaşıyor

Brexit daha doğrusu 'piyasalardaki belirsizlik' sterlinin değerinde, fırtınalı dalgalanmalar yarattığı gibi Britanya'nın küresel ekonomik güç sıralamasındaki yerini de değiştirdi. IMF'nin son raporunda büyük ekonomiler sıralamasında Britanya sekizinciliğe düşerken Avrupa Birliği'ndeki rakip ekonomi Fransa atağa kalkarak Almanya'nın ardından dördüncülüğe çıktı.

İngiliz Sterlini Brexit ile bir darbe yemişti. 24 Haziran'da Britanya'nın halk oylaması ile Avrupa Birliği'nden ayrılma kararı alması üzerine sterlin, yüzde 11'lik sert düşüş ile 1,24 dolar seviyesine inmişti.

Sterlin Brexit oylaması öncesi ve sonrasında da küresel piyasaların anlık Brexit barometresi olmaya devam etti. 7 Ekim'de çok kısa bir süre içinde yüzde 6 değer kaybetmesi de 'sert Brexit' beklentisinin güçlenmesinden kaynaklanıyor. Sterlin ani bir çöküş ile 1,18 dolar ile 31 yılın en düşük seviyesine indi ancak daha sonraki günlerde toparlanarak yeniden 1,24 dolar seviyesine çıktı. Oysa Brexit öncesinde 1,50 dolar seviyesinde olan sterlin haziran sonrasında toparlanmış ve 1,30 dolara kadar çıkmıştı.

İşlem hacmi bakımından dünyada dördüncü büyük para birimi olan sterlin, dolar ve eurodan sonra merkez bankalarının döviz rezervlerinde toplam değeri 350 milyar dolar ile üçüncü büyük para birimi ve Britanya hisse senetlerinin yarıdan fazlası yabancıların elinde bulunuyor.

Ekim başındaki "anlık çöküş" de İngiltere Merkez Bankası tarafından inceleme altına alındı. Kısa süreli paniğe neden olan sert düşüşün 'şişman parmak'tan kaynaklanmış olabileceğinden kuşkulanıyor. Şişman parmak (fat finger) piyasalarda işlem yapılmak istenen miktarın yerine yanlışlıkla çok daha yüksek bir miktarın yazılması anlamına geliyor.

"Sert Brexit" Britanya'nın ortak pazara erişiminin devam edeceği sınırlı bir çekilmeden ziyade AB ile kesin bir ayrılık anlamına geliyor. Sterlinin değeri "sert Brexit" ihtimalinin artıp-azalmasına göre anlık bir şekilde dalgalanırken Londra Borsası'nda hisse senetleri de sterlinin tam tersi yönde hareket ediyor ve yatırımcıların endişesini artırıyor.

Sterlinin dalgalanması Fransa Devlet Başkanı Francois Hollande'nin Britanya'nın ayrılığı konusunda "sert sözler" söylemesinden kaynaklandı. Hollande, "Britanya Brexit kararı verdi, bu sert bir ayrılık olacak. Britanya'nın AB'den ayrılma isteğinin tam gereklerini yerine getirmeliyiz. Bunu bu sağlam duruş içinde gerçekleştirmeliyiz. Aksi takdirde AB'nin temel prensiplerini tehlikeye atarız" diye konuştu.

Hollande, Brexit'in bu kesinlik içinde gerçekleşmemesi halinde diğer ülkelerin de yükümlülükleri yerine getirmeden AB üyeliğinin avantajlarından yararlanarak Birlik'ten ayrılmak isteyebileceğini de sözlerine ekledi. Hollande bu konuşmayı 6 Ekim Perşembe gecesi gerçekleştirdi, sterlindeki "anlık düşüş" ise hemen ertesi sabah Asya piyasalarında yaşandı.

Britanya Maliye Bakanı Philip Hammond ise piyasaları sakinleştirmeye çalışarak hükümetin "sert Brexit" stratejisi kararlaştırdığı yorumlarının doğru olmadığını söyledi. Hammond, gümrük birliği konusunda herhangi bir karar almadıklarını, Britanya Hükümeti'nin müzakere stratejisi geliştirme sürecinde olduğunu bildirdi.

Britanya için kritik soru şu: Ülke AB'den resmi olarak ayrılırken gümrük birliğinin bir parçası olarak kalabilecek mi? Eğer "sert Brexit" yani AB ile tam bir kopuş gerçekleşirse AB ile ticaret, Birlik düzenlemelerinin yerine Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kuralları çerçevesinde gerçekleşecek. Bu durum Britanya'nın dış ticaretini ve şirketlerini doğrudan etkileyecek.

Britanya iş dünyası, hükümetin "sert Brexit" yöneliminde olduğundan endişe ediyor. İş dünyasının üst düzey örgütü Britanya Sanayi Konfederasyonu (CBI), AB'den ayrılırken Ortak Pazar ile bağların sürdürülmesi gerektiğini açıkladı. CBI, tek pazara engelsiz erişimin imalat sanayi ve hizmet sektörleri başta olmak üzere Britanya ekonomisinin sağlığı için hayati önem taşıdığını bildirdi.

Brexit kararının ertesinde istifa eden David Cameron'un yerine başbakan olan eski İçişleri Bakanı Theresa May, ayrılığa pragmatist bakış açısıyla yaklaşıyor ve en kötü ihtimali de göz önünde bulunduruyor. İhracatçıların Avrupa pazarlarına erişiminin devam etmesini, diğer yandan da Londra'nın Avrupa'nın fiili bankacılık başkenti olarak kalmasını istiyor.

Başbakan May son haftalarda yaptığı açıklamalarla özellikle göçmenlerin kontrolü konusunda tutumunu bir miktar sertleştirdi. Ancak piyasalardan gelen tepki üzerine daha yapıcı açıklamalar yaptı. Başbakan olduktan sonra 21 Ekim'de katıldığı ilk Avrupa Konseyi'nde yaptığı açıklamada, Britanya'nın AB'den ayrılma müzakerelerinin zaman alacağını ve bazı "zor anlara" hazırlıklı olduğunu ancak tek pazarda kalmak için mücadele edeceğini söyledi. May, "İsteğimiz AB ile yeni bir ilişki geliştirmek. Malların ve hizmetlerin ticareti için mümkün olan en iyi anlaşmayı yapmak istiyoruz" diye konuştu.

Diğer yandan İngiltere Merkez Bankası Brexit'in neden olduğu belirsizler hakkında sürekli olarak uyarılarda bulunuyor. Değer yitiren sterlinin yarattığı enflasyonist baskıların yanında istihdam, üretim kayıpları konularında uyarılarda bulunuyor. Merkez Bankası Brexit'in etkilerini azaltmak için faiz oranlarını düşürdü ve yeni bir parasal genişleme programı başlattı.

Ancak İngiltere Merkez Bankası'nın aşırı parasal genişleme politikasını sürdürmesi, sterlinin sürekli olarak savunmada kalması hisse senetlerinin daha avantajlı kalmasına neden olacak. Ancak sterlinin değer kaybı politika değişikliğine neden olabilir.

Yaklaşık yedi trilyon doları kontrol eden portföy yöneticileri ve yatırım yetkililerinin genel görüşü de mart ayında başlayacak Brexit müzakereleri için havanın o tarihe kadar sisli olmaya devam edeceği yönünde. Reuters'ın anketine göre 13 fon yönetim firmasının çoğunluğu portföylerinden Britanya hisse senedi ve tahvillerini çıkarmayı düşünmüyor ya da azaltma planı yok ancak Brexit belirsizliğinin yarattığı sis önlerini görmesine engel oluyor.

BNP Paribas Londra'dan stratejist Sam Lynton-Brovvn, sterlinin düştüğü hızda yükseldiğini ve yükselişteki hacimli alımların destek olduğunu belirterek "Orta vade için güçlü bir sterlin konusunda pozisyon almak mantıklı bir davranış" diyor.

FXTM firmasının uzmanı Jameel Ahmad ise "Daha fazla düşüş için beklentiler hala güçlü. Yatırımcılar tarafından son yükseliş de satış pozisyonlarını yeniden açmak için fırsat olarak görülüyor" diye konuşuyor.

Cari açığını dengelemek için yabancı yatırımcılara bağlı olan bir ülke ekonomisi için sermaye akışının sürekliliği çok önemli. Milli gelirine oranla yüzde 6 ile gelişen dünyada en büyük ödemeler dengesi açığını veren ülkelerden biri olarak sterlinin değerini korumak için yatırımcıların önünü görebileceği bir ortam sağlaması gerekiyor.

IMF Britanya'nın cari işlemler açığının 2016'da GSYİH'nin yüzde 5,9'una denk geleceğini ancak 2021'de yüzde 3,8'e düşse de gelişmiş ekonomiler arasında en yükseği olmayı sürdüreceğini öngörüyor.

Goldman Sachs ekonomistleri cari dengenin yönetilebilir seviyeye gerilemesi halinde, sterlinin yüzde 10 daha değerli olacağını tahmin ediyor.

Küresel aktif yönetim şirketi Amundi'nin başkanı Eric Brard ise "Şu anda durum çok akışkan, Britanya'ya ilişkin görünürlüğü kaybediyoruz. Piyasalar gelişmeler nedeniyle çok sinirli ve her türlü gelişmeyi yakından izliyor" diyor.

195 milyar dolarlık portföyü yöneten ABD'li Janus Capital'in portföy yöneticisi Ryan Myerberg, "Britanya bir dönem sermaye için çekici bir yerdi ancak konuştuğum çoğu insana göre bu özelliğini kaybetmek üzere" uyarısında bulunurken 520 milyar dolarlık aktifi yöneten Allianz Global Investors'tan Brian Tomlinson ise "Sterlin kaçınılmaz olarak daha da düşebilir ancak nereye kadar?" diye soruyor.

BlueBay Asset Management'tan Mark Dowding, sterlinin rezerv para birimi konumunun savunmasız kaldığını ve yeni portföy yatırımı girişi beklemediğini söylerken 1,6 trilyon doları yöneten JP Morgan Asset Management'tan Thushka Maharaj farklı düşünüyor ve petrol fiyatlarındaki geri dönüş ile çokuluslu sterlin pozisyonları nedeniyle daha iyimser olduklarını vurguluyor.

KESİN AYRILIK FİNANS SEKTÖRÜNE PAHALIYA MAL OLACAK

"Sert Brexit" Britanya finans sektörüne 38 milyar sterline (46,5 milyar dolar) mal olacak. Danışmanlık firması Oliver Wyman'in raporuna göre finans firmalarının hizmetlerini serbestçe Avrupa'da satma

olanağı kısıtlandığı takdirde sadece parasal kayıp değil yaklaşık 10 bin kişinin de işinden olma ihtimali söz konusu olacak. Ayrıca Britanya Hükümeti 10 milyar sterlin vergi kaybına da uğrayacak.

Londra'nın Avrupa'nın finans merkezi olarak geleceği de Brexit müzakerelerinin en önemli konularından biri ve "sert Brexit" New York, Paris gibi merkezlerin önünü açacak.

Britanya'da finans sektörü yılda 190-205 milyar sterlin ciro yaratıyor ve yaklaşık 1,1 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Sektör ayrıca hükümete 60-67 milyar sterlin vergi ödüyor.

"STERLİN 2017DE GERİ DÖNÜŞ YAPABİLİR"

Sterlin bu yılın en kötü performans gösteren para birimi oldu. Daha da kötüsünü bekleyenler var. HSBC, 2017'de euro İle eşitleneceğini, Deutsche Bank 1,15 dolara gerileyeceğini tahmin ediyor. Ancak UBS 2017'nin sterlinin yılı olacağını ve müthiş bir geri dönüş yaşayacağını öngörüyor. UBS Başekonomisti Dean Turner gelecek 6-12 ay İçinde para biriminin İstikrara kavuşacağını bir yıl İçinde 1,36 dolar seviyesine çıkacağını tahmin ediyor. UBS dört neden sıralıyor; 1- Piyasalar Brexit'ten bu yana aşırı tepki gösterdi ve sterlin fazlasıyla değer kaybetti. 2- Sterlinin değer kaybı, döviz İşlemcilerinin satıcı olarak açık pozisyonda kalamayacağı bir noktaya geldi. 3-Britanya menkul değerleri ve tahvilleri uluslararası piyasalarda hala çekiciliğini koruyor. 4- Zayıf para birimi cari işlemler açığının azalmasına neden olacak. (LEVENT GÜRSES/FORBES DERGİSİ)