Bir bankacının isyanı

"Mutsuz bankacılar ordusu" başlıklı yazı dizisine gelen bir yorum aslında banka çalışanlarının ahval-i pür melalini açık seçik olarak ortaya koyuyor

"BİR BANKACININ GÖZÜYLE…" başlığıyla yorum yazan okuyucumuzun yorumunu noktasına bile dokunmadan yayınlıyoruz:
Her mesleğin zor ama güzel tarafları var. Olacak da elbet. Bankada çalışıp, görev poziyonun unvanın ne olursa olsun… evini temiz tutmak, çocuğunla ilgilenmek, eşine, kardeşine vakit ayırmak, yemeğini yapmak, eve gidince sofrayı kurmak, vs..vs.. bunların hepsini yapabilmek için kanatların olması ve onlara da motor takılı olması gerekiyor. Hadi bunları yapıyosun. Türkiye’de çalışan 1 kaç milyon memurdan birisin ve müşteri tarafından Cumartesi Pazar yatıyosun lafını duyuyosun. Diğer memurlar yatmıyomu? Cuma akşamı en geç saat 5 te, bırakıp işini alışverişinin ya da evinin yolunu tutarken ben hala buradayım. Sistem yenilenir ben buradayım. Bayramda, hafta sonu, gece 12 de ATM arızalanır ben buradayım. Ailemle hiçbir plan yapamam. Şehir dışına bir kaçamak yapamam. Bırakın kaçamağı yıllık iznimden 7 gün eğile büküle isterim. Vermeyecekleri konusunda tereddütüm sonsuzdur. Tatile gitmek için, çocuğumun doktor kontrolu için ya da kendi rahatsızlığım için hakkım olan yıllık iznimi kullanmak istemem lükstür. Yerime kim bakacaktır? maliyet olur bankaya. Yıllarca izin kullanmadan dinlemeden çalışırsın kimse sesini çıkarmaz. Sen de ne haldesin demez? Ama bir işin olur yarım saat dışarı çıkarsın kırk soru sorulur.. en basiti diş doktoruna gitmek istersin. İşini ayarla öyle çık denilir. Zaten 11 yıl olmuş bu kurumda çalışmaya başlayalı. İşim var diye yarım kalmasın diye işim, dişi kaybetme noktasına geldik ve kaybederek çektirdik. İşimi önemsemeseydim zamanında giderdim bu dişçiye ve dişimi kurtarırdım. Gecelerce çektiğim diş ağrısından da kurtulurdum. Bankaya giriş saati sabah 8,30 dur. Ama akşam ucu açık. Kimin işi var onu beklersin. Bekleyeceğin birisi yoksa işi olan, kesin senin işin vardır. Onu yapmadan çıkmasın. Gelen maillere cevap vermek için çabalar durursun. Müşteri memnuniyeti her kurumda önemli olduğu için her şey onlar için olduğundan müşteri memnuniyetine de çok çok önem vermek zorundasın. Elbette müşterimiz velinimetimiz. Ama müşterinin karşısında ezdiğiniz, aşağıladığınız da sizin personeliniz. Bugün ay sonu ve Pazartesi. Haftanın ilk günü bankalar zaten kıyamet gibi olur. Ay sonu olunca müşterinin çeki seneti Bağkur ödemesi elektrik faturası derken, içerisi dolar. Dolsun elbet. Müşterimiz ile varız biz deriz. Ama şu saatte diğer çalışanlar evlerine gitti bile. Biz ay sonu çalışmalarına henüz başlayacağız en az 2 saat sürecek. Öğretmen fazla girdiği derslerden ek ders ücreti alır. Doktor, hemşire tuttuğu nöbetten, nöbet ücreti alır. Bizde fazla mesai hakkı yoktur. Sözleşmemizde bile yazar. Fazla çalışmalar için ücret ödenmeyecektir diye. Aynı devletin çalışanı değil miyiz. Biz de insanlara hizmet vermiyor muyuz? Verdiğimiz hizmet için aldığımız ücretin yetersizliğini geçtik zaten de, amirlerimiz tarafından destek görüp, takdir edilsek diye umut ediyoruz. Yeni bankacılık şekli, her personelden 1 tane olacak, gişe 1 kişi, arka ofis asistanı 1 kişi. Yetkili 1 kişi, kredi personeli 1 kişi. Herkesten 1 kişi olunca yerine bakacak kimse olmuyor ve hep bloke oluyorsun. Hastalandığımızda bile doktora zor zahmet gideriz, yıllık iznimizi utana sıkıla isteriz. Asla plan yapamayız. Ama son yıllarda iyice çıkmaza giren bankacılık sektöründe çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü çocuklarımız var.Onların geleceğini bir şekilde garantilemek zorundayız. Çünkü anneyiz.