BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiTürkiye ekonomisini bekleyen risk ne?----

Türkiye ekonomisini bekleyen risk ne?

Türkiye ekonomisini bekleyen risk ne?
30 Ekim 2015 - 07:20 www.finansgundem.com

Milliyet ekonomi yazarı Selva Demiralp bugünkü köşesinde Fed toplantısının Türkiye'ye etkilerini kaleme aldı

Fed’in çarşamba günü  faiz kararını açıkladı. Aralık ayında ilk faiz artışının gelebileceğinin sinyalini verdi. Milliyet ekonomi yazarı Selva Demiralp bugünkü köşesinde Fed'in toplantısı sonrası verdiği mesajları ve Türkiye üzerindeki etkilerini değerlendirdi. İşte Demiralp'in o yazısı;

Fed’in çarşamba günü sonuçlanan toplantısı beklenenden daha şahin sinyaller verdi. Fed eylül toplantısında çizdiği yol haritasına sadık kalarak aralık ayında ilk Faiz artışının gelebileceğini vurguladı. Buradan alınması gereken önemli mesaj şu: Toplantı sonrası dönemde FOMC üyelerinin bildirdiği alternatif görüşlere çok itibar etmeyin ve resmi söylemi göz önünde bulundurun.

Seçim sonrası dönemde Türkiye’yi bekleyen risklerin başında Fed’in faiz artırım süreci geliyor. Fed’in bu süreci başlatması sermaye çıkışlarını hızlandırarak dolar bazlı kredi imkânlarını azaltacak. Bu durum bir taraftan büyüme üzerinde daraltıcı etki yaparken, öbür taraftan TL’deki değer kaybını hızlandırıp enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskıları artıracak. Bu önemli bir risk. Çünkü büyüme yavaşladığında Merkez Bankası üzerindeki baskılar da artıyor ve Merkez uygulaması gereken sıkı para politikasını rahat bir şekilde uygulayamıyor.

Enflasyon raporu

Çarşamba günü açıklanan enflasyon raporunda Merkez’in 2015 enflasyon tahminini yüzde 7.9’a çıkardığına şahit olduk. Başkan Başçı revizyonun sebebinin TL’deki değer kaybı olduğunu dile getirdi. Şimdi oturup düşünelim. Sene başında yüzde 5.5 olması tahmin edilen bir enflasyon rakamı sene içerisinde kurdaki yükselişe paralel bir şekilde kademeli olarak artıyor. Son çeyreğe girerken tahmin yüzde 8’e dayanıyor. Buna karşılık Merkez sene başında gelen iki faiz indiriminden sonra politika faizlerine dokunmuyor. Ortalama fonlama faizi mart başındaki 7.6 değerlerinden ekim sonunda 8.8 seviyesine yükseldi diyebilirsiniz. Ancak eğer bu sıkılaştırma yeterli olsaydı enflasyon hedefin üç puan üzerinde olmazdı. Sene sonuna doğru bu rakam muhtemelen daha da yükselecek. Bu durumda ya konulan enflasyon hedefi yanlış ya da politika faizi yanlış. Merkez faizleri daha fazla yükseltemiyor çünkü düşük büyüme rakamları Merkez üzerindeki politik baskıları artırıyor. 2015 yılının ilk üç ayında tam 22 kere hükümet üyeleri ve Cumhurbaşkanı tarafından faizlerin indirilmesi gerektiği dile getirilmiş. Ağustos ayında kurdaki artışla birlikte faiz artırım beklentileri artınca tekrar benzer siyasi demeçler gelmeye başlamış.

Bu noktada siyasetçilerimizin dikkatini bir kere daha faiz artırımının uzun vadeli faydalarına çekmek istiyorum. Faizler artırılmazsa kur kontrol edilemiyor ve bu da enflasyonu hedeften uzaklaştırıyor. Bir türlü düşürülemeyen enflasyon rakamı uzun vadeli faizleri daha da yukarı çekerek yatırımların önünü kesiyor. İlave olarak bir türlü tutturulamayan enflasyon hedefi Merkez Bankası bağımsızlığına olan inancın zedelenmesine sebep olarak yabancı yatırımları ürkütüyor ve kırılganlıklarımızı artırıyor. Bu ise sürdürülebilir büyümeyi riske sokuyor. 
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)