BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiFaiz üzerine küçük bir not ----

Faiz üzerine küçük bir not

Faiz üzerine küçük bir not
15 Şubat 2015 - 17:30 www.finansgundem.com

Başbakan Davutoğlu'nun Başdanışmanı ve Akşam Gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan ‘epeyce karmaşık bir konuyu’ köşesine taşıdı…

Ekonomi alanı basit ve yüzeysel kuramsallaştırmaya epeyce uygun olmakla birlikte, gerçek hayatta ‘sabunvari’ nitelikler sergiler. Tam hâkim olduğunuzu sandığınızda elinizden kaçabilir. Çünkü iktisadi davranışların ardında aşırı karmaşık bir sosyal, kültürel ve psikolojik eğilimler yumağı bulunur ve bunlar sürekli birbirinden etkilenerek değişirler. Dolayısıyla eğer bir siyasa (policy) yapıcısıysanız ekonomiyi basite indirgeme yanlışına düşmemenizde yarar vardır. Ekonomi birbiriyle ilişkili çoklu denklemler üzerine oturur ve genellikle hemen hiçbirinde kalıcı bir denge hasıl olmaz. Bir değişken yerinden oynadığında, çok yönlü ve ters de tepebilen etkilenmelerle tüm diğer değişkenleri az veya çok yerinden oynatır. 

Bu nedenle teorik ekonomi önermesi yapmak derinlik gerektirmez ama ekonomik siyasa geliştirilmesi ve uygulanması bir sanatçı sezgisi gerektirir. Faiz konusu özellikle ikircikli bir alandır, çünkü hangi faizden bahsettiğinize göre işin rengi değişebilir. Bugün Merkez Bankası’nın ilan ettiği ‘politika faizi’ yanında bir de tüketici faizi, kredi faizi, bono faizi gibi değerler var. Daha kritik olarak, faiz hem ekonomi yönetiminin elinde bir siyasa aleti, hem de piyasa sisteminin ürettiği bir sonuçtur. Bunlardan birincisi örneğin enflasyonu etkiler ama ikincisi de enflasyonun doğal sonucu olarak şekillenir. Dahası bu iki faiz dinamiği arasında da bir ilişki bulunur ve bu ilişkinin ihlali ters tepkimelere neden olabilir. İyi bir ekonomi yönetimi söz konusu iki faizi de göz önünde bulundurmak zorundadır. Eğer bir siyasa olarak Faiz haddini kullanmaktan kaçınırsanız piyasa karşısında edilgen kalırsınız. Buna karşılık piyasanın ürettiği ‘doğal’ faizi göz ardı ederseniz sistemi bütünüyle bozabilirsiniz. Üstelik bu değişken vadeye göre de farklı görünümler alabilir. Yani kısa ve uzun vade faizleri ayrı olmakla kalmaz, birbirinden kopuk da olabilir. 

Bu karmaşık yapının farkında olmak bile aslında hala yüzeyde gezindiğimiz gerçeğini ortadan kaldırmaz. Çünkü ekonomi insanların kararları ile yürür ve bu kararlar da epeyce karmaşık bir arka plana sahiptir. Örneğin faizi değiştirdiğinizde kişi davranışlarındaki bu koca arka plana sadece basit bir bilgi eklemesi yapmış olursunuz ve bu heyuladan nasıl bir somut karar çıkacağından tam olarak emin olamazsınız. Söz konusu arka planın en azından üç ayağı olduğu söylenebilir. Birincisi içinde yaşadığımız genel konjonktürdür. Yani dünya ekonomik sisteminin durumu, bunun bölgemizi ve ülkemizi etkileme biçimi; ülkedeki siyasi istikrar, yönetim kurumlarının yapısı ve güvenilirliği, temel ham maddelerin fiyatı ve fiyat istikrarı gibi… İkincisi o ülkedeki toplumsal alışkanlıklar ve davranış kalıplarıdır. Yani geçmiş deneyimlerin öğretisi, taşınan derin kaygılar, zenginleşme arzusunun boyutu, risk alma eğilimi gibi… Üçüncüsü ise beklentilerdir. Yani siyasetin yönü, hükümetin tutumu, ekonomik kararların sağlıklılığı, piyasanın olası tepkileri, genel iyimserlik veya kötümserlik gibi… 

Şimdi herhangi bir ekonomik siyasa adımı atıldığında nasıl bir tablo ve sorumluluk ile karşı karşıya olunduğu daha iyi anlaşılabilir. Ekonomiyi basit bir neden sonuç çizgisi üzerine yerleştiren her yaklaşım kaçınılmaz olarak sıkıntılı sonuçlar verecektir. Çünkü bu alanda hiçbir şey basit ve doğrusal bir biçimde işlemez. 

Örneğin faizin düşürülmesi enflasyon üzerinde iki tür etki yaratır. Bir yandan yatırım girişimini veya stok üretimini teşvik ederek arzı artırdığı ölçüde enflasyonu düşürür. Diğer yandan da tüketici kredi maliyetini düşürüp harcamayı artırdığı ölçüde enflasyonu yukarı iter. Bu iki etkinin göreceli sonucu ise yukarda çizilen tabloya bağlıdır ve üstelik kısa vadedeki etki ile uzun vadedeki etki de birbirinden farklı olacak ama her uzun vadenin birtakım kısa vadelerden oluştuğu gerçeğinden kopulamayacaktır. 

Faiz ve tasarrufun doğru orantılı olduğu da genelde doğrudur ama bu ilişki bire bir işlemez. Toplumsal duruma göre eşikler halinde ele alınmayı gerektirebilir ve belirli bir eşiğin içinde kalındığında belki de tasarruf hiç etkilenmeyebilir. 

Faiz ile yatırım ilişkisi ise daha karmaşıktır. Bu ters orantılı ama simetrik olmayan bir ilişkidir. Diğer bir deyişle faiz yükselirse yatırım kararları zorlaşır ama sırf faiz düştü diye de yatırım olmaz. Faiz zaten yatırım düşünen girişimciyi etkiler ama yatırım ortamı olmadığını düşünen girişimciyi de yatırımcı hale getiremez. Üstelik yatırım açısından örneğin dövizin genelde faizden daha kritik olduğunu da akılda tutmak gerekebilir. 
Velhasıl bu faiz meselesi epeyce karmaşık bir konu… (ETYEN MAHÇUPYAN – AKŞAM)
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)