Nıver Lazoğlu [email protected] Nıver Lazoğlu

Onu dünya tanıyor ama Türkiye’de tanıyan yok!

24 Temmuz 2017, 10:07 ---

Evrenin, evrendeki olguların ve oluşların bir bölümünü ele alıp, bir takım yöntem ve deney yolları kullanarak ve gerçeğe ve gerçekliğe dayanarak bir takım yasalara ulaşan bilgi yolu, düzenli ve tutarlı bilgi… Bilim demek.

Yaşamın temel olgusu olmasına rağmen nedense hep geri plana itiliyor. 

Rüzgarın sörfünde yazın sıcak savuranında durup dururken “bilmeden biliyorum” demeyeceğim. 

Peki ne diyorum?

Yuvamkent Sitesi’nin bir başka sakini diyecek bizim yerimize. 

Çünkü o biliyor, bilimi de kimyayı da hayatı da öğretiyi de.

Dile kolay bir ömür harcanmış bilim ve öğreti adına.

Türkiye’de bilime yön veren 100 isimden biri. 

TÜBİTAK Bilim Ödülü’nü almış. 

TÜBA’nın şeref üyesi.

Sayısız doktor, doçent, profesörler yetiştirmiş. 

Emekli olduktan sonra 80’den fazla makale yayınlamış.

Hem yurtiçinde hem yurtdışınca yüzlerce konferansta ışık tutmuş.

Prof.Dr. Özer Bekaroğlu.

Böylesi ünlü bir isim böylesi bir bilim adamı ile aynı site sakini olmanın sevinç ve gururunda kapısını çalıyorum. 

Ağaç gölgesinde sohbete başlıyoruz. 

Doğrusu heyecanlıyım,  birazda konuya olan acemiliğin utangaçlığındayım

Kimyanın karşılığı lügatta maddelerin ana yapılarını, bileşimlerini, dönüşümlerini ve bununla ilgili çözümleme üretim yöntemlerini konu alan bilim dalı.



“Kimya Prof. Dr. Özer Bekaroğlu için ne?” diye soruyorum.

“Kimya demek, hayat demek. Kimyasız hayat olmaz” diyor Prof. Dr. Özer Bekaroğlu.

Konu anlaşıldığı üzere çok derin ve çok bilimsel. 

Özer Hoca, diye hitap ediyorum çekine çekine. 

Hayat hikayesini öğrenmenin merakındayım. 

Özgeçmişinin yazılı olduğu kağıdı uzatıyor. Bir CV ki, ağırlığından kağıt utanmış misali. 

Ama ben hikayeden yanayım ya, yine de soruyorum. Bir ömür nasıl yol alınmış diye. 

Ciddiyetin gözlerindeki mavi ışığın deniz misali dinginliğinde, anlatıyor. 

“1933 yılında Trabzon’da dünyaya geldim. Babam 11 kardeşten biri. Almanya’da ekonomi okumuş, daha sonra Türkiye’ye geri dönmüş. Fındık ticaretiyle uğraşmış, fabrika kurmuş, ardından dokuma makineleri getirtmiş yurtdışından. Sonra işler iyi gitmeyince fabrikayı kapatmış ve Kars’a taşınmışız, orada da gravyer, kaşar, peynir yapmaya başlamış. Yani anlayacağınız Trabzon’dan çok küçük yaşta çıktım. Sonrası İstanbul ve Vefa Lisesi’ni bitirdim.” 

Kimyayı nasıl seçtiniz? 

“Aslına bakarsanız çocukluğumdan beri kimyaya meraklıydım. Çocukken nasıl ettim nasıl yaptım barut yaptım. Elbette yüzüme gözüme bulaşmadan” diyor ve gülümsüyor. 

Küçücük tebessümleri ben olabildiğince büyütüyorum. Gözleriyle gülümseyen bir duayenin karşısında rahat olmak hiç de kolay değil ha bilesiniz. 

Neyse konuyu dağıtmayayım. 

Ha bu arada Prof. Dr. Özer Bekaroğlu’nun eşi Afife Bekaroğlu, oğlu Dr.Burak Bekaroğlu, gelini Merih Bekaroğlu ve torunu İlayda Bekaroğlu da dinlemede.

Küçük torun İpek ise üst katta test çözüyor. 

“Aslına bakarsanız, resme meraklıydım ki, amcamın oğlu ünlü ressam Orhan Peker’dir. Yani yetenek sülalede mevcut. Neyse, çizim iyi olunca mimar olmaya karar verdim. Ve sınavı kazandım. Ama asıl arzum pilot ve kaptan olmaktı. Ancak annem pilot olmamı istemiyordu. O nedenle kaptanlık okul sınavına girdim ve kazandım. Mimarlığı değil kaptanlığı tercih ettim. Okul yatılıydı bir dönem sonrası sıkıldım ve kaptanlık okulunu bıraktım. Finalde İstanbul Üniversitesi Kimya Yüksek Mühendisi olarak mezun oldum. Okuldan mezun olunca amacım bir fabrika kurmaktı. Ancak bunun çok zor olduğunun bilincindeydim ve Almanya’ya gittim. Ki Almanya kimya için önemli bir ülkedir. Almanya’da  bir kimya fabrikasının araştırma laboratuvarlarında bir yıl çalıştıktan sonra İsviçre Basel Üniversitesi’nde doktora yaptım ve ardından Türkiye’ye geri döndüm. Deniz Kuvvetleri’nde askerliğimi tamamladım. Ardından Kaliforniya Üniversitesi’nde 2 yıl doktora sonrası araştırmalar yaptım. !969 yılında Doçent, 1975 yılında Profesör oldum.” 

Hayat yolculuğunun kısa bir özeti. Hem de ne zor bir yolculuk. 

İş dünyası içerisinde olmak yerine akademisyen olmayı seçtiniz. İş dünyasında hiç yer almadınız mı? 

“Uzun bir süre iş aradım. Nihayetinde  başarılı bir mezun olunca  Eczacıbaşı’ nda Yatırım Müdürü olarak işe başladım. Domates  fabrikası kuracaklarını söylediler. Bana da Yatırım Müdürü olarak teklif getirdiler. İşe başladım. Yeni metotlar oluşturdum ve fabrikayı kurduk. Çalışmalarımdan memnun kalınca beni fabrikanın başına getirmek istediler ve üstelikte iyi bir rakam teklif ettiler. Ancak ben kabul etmedim. Sonuçta ‘Domates Müdürü’ olacaktım, istemedim. Bilim yolunda ilerlemeyi tercih ettim, her ne kadar parasal karşılığı hiç bir zaman yüksek olmasada… 

 

Sonrası neler mi yapmış Prof. Dr. Özer Bekaroğlu,  ki bunlar birebir CV’den;

Değişik zamanlarda Heidelberg Üniversitesi, Max Plank Enstitüsü, Berlin Teknik Üniversitesi ve Üniversitat Otonomo di Madrid’de davetli misafir Profesör olarak araştırmalar yapmış. Fransa, Almanya, Rusya, Türki Cumhuriyetleri, Hawai, İrlanda, İngiltere, Polonya, İsviçre, İsveç, Amerika, Tokyo ve Türkiye’de yüzün üzerinde konferans ve tebliğ vermiş.  İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Kimya Fakültesi, Kimya Metaroloji ve Fen Edebiyat Fakültelerinde 9 yıl Dekanlık. Gebze TÜBİTAK Kimya Bölümü ve Enstrümantel Analiz Laboratuvarlarını kurmuş ve 10 yıl başkanlığını sürdürmüş. İTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Anorganik Kimya Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde bulunmuş. Değişik üniversitelerde 40’ın üzerinde Doktora yöneterek tamamlayan ve uluslararası 200’ü aşkın yayım yapan Bekaroğlu’na 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Ödülü verilmiş. Türkiye Kimya Derneği ve American Chemical Society şeref üyesi. Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA’nın şeref üyesi. 2000 yılında İTÜ’den emekli olan Prof. Dr. Özer Bekaroğlu, o yıldan bu yana çalışmalarına devam ediyor. Türkiye’de 80’i aşkın üniversitede araştırıcılarla birlikte konferanslar vermeye ve bilimsel yayınlarına devam ediyor. 

Doğrusu kelimeler ne denli anlatabilir bilmiyorum ama müthiş bir başarının cümleye sığdırılmış hali. Böyle bir CV’nin sahibiyle sohbet tahmininiz üzerine pek de kolay değil. 

Kelimelerim ve sorularım saygıdan adeta gizlendi.

Türkiye’de bilime yön veren 100 isimden birisine ne sorulur ki değil mi? 

Biraz da kahvenin ikramından güç alarak, işinden emekli olmak nasıl bir duygu?

“Manevi değeri yüksek. Maalesef ülkemizde bilime ve bilim adamına gereken değer verilmiyor. Bu bir gönül işi. Oğlum da Diş Hekimi oldu ama  öğreten olmayı seçti, her ne kadar seçme desem de. Bakalım torunlarım İpek ve İlayda hangi yolu seçecekler? Türkiye’de kimya yok, bilimin değeri yok, ahde vefa yok. Sanırım bu bir kültür meselesi. Dünyada yükselen yıldız kimya, Türkiye’de sönen yıldız. Çin son yıllarda inanılmaz bu sahada yukarılara çıktı. Kimyanın ekonomiye katkısı inanılmaz rakamlara ulaşıyor. Düşünün ki havadan kauçuk üretiliyor ve milyar dolarla getiri elde ediyorlar. Hepsini özü kimya. Maalesef bizde böyle bir durum söz konusu olmadı. Kimya Mühendisleri iş bulamıyor. Birçok üniversite kimya ölümünü kapatıyor. Maalesef mezunlarımız, kokoreç satıyor.”

Bu cümleyi duyunca ünlemler büyütüyorum. 

Prof. Dr. Özer Bekaroğlu, "Şaka değil gerçek’. 

“İstanbul”da yolda yürüyordum. Bir ses duyuyorum “hocam, hocam, hocam”. Döndük bir baktım kokoreççi bana sesleniyor. O kadar çok öğrencim oldu ki doğrusu ilk görüşte hatırlayamadım. Ardından yanına gidince  öğrencim anlattı benden ders aldığını ve kimya mühendisi olduğunu ancak iş bulamayınca kokoreç sattığını. Maalesef işin aslı bu. Kendimden yola çıkarak da bunu söyleyebilirim. Beni dünya tanıyor ama Türkiye’de tanıyan yok.”

Bu cümleden sonra ne denilir ki. 

Bilemedim, bilemeyeceğim elbette. Küçücük beynim büyük ünlemler türete dursun. İçeride bizi sessizce dinleyen Afife Bekaroğlu, sesleniyor. 

Özer Bey, “Hayat kimya dedin ya. Aşkın da kimyası var.”

İşte o an büyük başarılara imzalar atan ismin arkasındaki ismin de ne denli önemli olduğunun bir kez daha altı çiziliyor. 

Balkondaki süresi kısa ama içeriği çok uzun sohbeti torunlarla çekilen fotoğraflar noktalıyor. 

Gurur büyük, onur ve şeref ve ödüllerle taçlandırılmış bir başarı öyküsünün yaratıcısı şimdi torunlarla büyük bir mutluluğun tablosunu imzalıyor. 

Konuşma boyunca ara ara gözüken gülümseme şimdi yerine koca koca gülümsemelere bırakıyor. 

Bazen kelimeler susar ve sadece resim konuşur. 

Yazlık sitenin deniz ardı masalarında balkon sohbetlerinde ne mücevherler ne pırlantalar saklıymış. 

Her gün kuru bir selam sonrası yol alışlarında bazen durmak, bazen dinlemek, bazen bakmak bazen de bilmek gerekiyor. 

Gün akşama varmadan, bilimin ışığı aydınlattı yüreğimi. 

Umarım sizlerde aynı ışığı alabilmişsinizdir, Çeşme’nin balkon sohbetlerinin sonuncusundan. 

Kalem tutanın acemiliğinde bilimin derinliğinde, ne denli anlatmaya çalışsam da yetersiz kalmanın utangaçlığında. 

Bilim bilenin…

Bilmeyen ben...

Yolunuz hep aydınlık olsun. 

Herkese iyi yazlar…

Sevgiyle kalın ...

ETİKETLER :
YORUMLAR (7)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Metin nart- 79 Kimya öğrencisi. 15 Kasım 2020 07:23

    Hocamla çok mesaimiz oldu. 1983 senesinde teknik gezi ve sınıf yemeği için desteğini almak için kapısında çok sabahladım. Çünkü dekanımız hocamdı. İkna ettim ama anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Hocam, eğer çok haklı bir nedeniniz yoksa, kamu parasından zırnık koklatmazdı. Haklı olsanız da çok uğraştırırdı. Babasının parasını bu kadar sıkı korur muydu, hep düşünmüşümdür. İnanılmaz hoş görülüydü. İnanılmaz kibar. Çok şık bir beyefendiydi. Jilet gibi giyinirdi. Zaten çok yakışıklıydı. Zımba gibi. Hocam! Kalbimizdesin her daim. Canım hocam, hasretle ellerinden öperim.

  • Tamer Türker23 Kasım 2019 22:06

    8o lı yılların başında bu müthiş hocayla araştırma çalışmaları için geldiği Heidelberg-almanya-da tanışmıştık arkadaşlarım dr Nihat Genç ve dr Ömer Göknur vasıtasıyla.Çok babacan ve çok değerli bir bilim insanı.uzun ve sağlıklı mutlu bir ömür diliyorum.

  • Yakup Oner08 Kasım 2017 21:25

    Colorado'dan saygilarla hocamin ellerinden operim.

  • Tülay Hergünlü 24 Temmuz 2017 20:36

    70'li yıllarda tanıma şansına erişmiştim. Ağabeyi Fahri Bekâroğlu beni muhasebe mesleğinde yetiştiren kişidir. Bir ömre bu kadar başarı sığdırmak herkese nasip olmaz. Esenlikler diliyorum.

  • Kinar papazian24 Temmuz 2017 16:33

    Super bir insanla yapilan super bir yazi!!! Buyuk bir hayranlikla okudum

  • Ayhan akkaya24 Temmuz 2017 16:03

    Hocam sizin gibi bir bilim insanlarının değerini bu ülke anlasaydı şimdi dünyanın sayılı ekonomik gücü olurduk

  • Emine nalbantoglu24 Temmuz 2017 14:00

    Ben onu Ataturk'e benzetiyorum fiziki olarak. Kariyerde muthis.

BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster