Volkan Karsan [email protected]

Başakşehir tehlikesi

Bu köşede gerçekten de her telden yazmama hoşgörü ile bakılmasına rağmen (tam bir ekonomi portalı olduğu için) genel olarak futbol yazmaktan kaçınıyordum.

Halbuki kırk küsür yıl önce bu mesleğe spor muhabiri olarak başlamama ve tevazuyu lüzumsuz göreceğim derecede aşina olduğum bir mevzu olmasına rağmen tarafsızlığımı koruyamadığım belki de tek konu bu…

Evet bu konuda taraflıyım, üstelik bazılarının fanatik diyeceği kadar taraflı… Galatasaray Spor Kulübü Divan Kurulu üyesi ve Galatasaraylılar Derneği eski başkanıyım… Kim inanır ki benim tarafsız futbol yorumlayacağıma?.. 

Gel gör ki bugün ele alacağımız konu bir ülke sorunu, ülke futbolunun geleceğini ilgilendiriyor… Hatta borsada işlem gören dört büyük kulübün futbol şirketleri nedeniyle de bir ekonomi sorunu ya da konusu…

Kısa yoldan söyleyelim… Süper Ligin lideri M.Başakşehir şampiyonluğa bu kadar yakınken hem de… Bu takım ipi göğüslerse Türk sporunda bir ilk olacak ama bu ilkten hayır değil şer çıkacak gibi… Üstelik Telekom, Tekel özelleştirilmeleri gibi sadece hazinenin zarar görmesi gibi değil, sosyal bir yara açılacak belki de…

Kötümserliğimin sebebi anlatmaya gayret edeceğim, üstelik M.Başakşehir’e yapılan siyasi yakıştırmalara da hiç girmeden…

Futbol naklen yayın ihalesine çok yüklü bir bedel ödemiş Katarlı yayıncı kuruluş Türkiye futbol piyasasının ulaştığı ekonomik değerden ve ligin kalitesinden memnun değil… Sahip olduğu birçok ligin maçlarını onlarca ülkede pazarlayabiliyor, ama Türkiye bunların arasında şans bulamıyor… Bu nedenle kendine has bazı yöntem ve ilişkilerle futbol piyasasını dizayn etmeye, kulüplere ayar vermeye zorunlu hissediyor kendini… Bu bazen telkin, bazen tavsiye olabildiği gibi "veren el" olmanın getirdiği üstünlüğün sonucu da olabilmekte. Bugünlerde en büyük muhalifi de Trabzonspor’un şampiyonluğuna odaklanan Aspor…

Peki Başakşehir’in şampiyonluğu ile yayıncı kuruluşun ne gibi bir bağı var?.. UEFA Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılmayı hak kazanacak borçsuz, harçsız Başakşehir tam kılçıksız lop et… Gelsin Katarlı bir yatırımcı, sorgu sualsiz tek imza ile alsın kulübün tapusunu… Ne oluyor, diyecek taraftarı da yok… Artık tribünlere zorunlu giden belediye işçisi taraftarı bile yok…

Sonrası malum dört beş spektaküler transferle parlatılan, Avrupa’da yüksekleri hedefleyen bir “Katar” temsilcisi… Bugün milli marş okumayı bilmeyen 11’lerden bahsedenler o zaman ne diyecekler acaba…?

Diyebilirsiniz ki, göğsünde Ay-Yıldız olduğu sürece ne fark eder?.. Çok şey…

Finansal Fairplay, Avrupa kupalarından men gibi demoklesin kılıcı her daim tepesinde sallanan dört büyükler "hormonlu yeni model" örnek gösterilmeye başladığı andan itibaren yavaş yavaş zayıflayarak Vefa, Feriköy, Beykoz olma tehlikesiyle karşı karşıya kalabilirler… Daha fenası "iyi günde kötü günde" tezahüratında samimi olmayıp yalnız başarıya odaklı seyirci (ya da futbol müşterisi) "bizi de gelsin bir Rus oligark satın alsın" diyebilir. Bu temenniyi güçlü bir talebe dahi dönüştürebilir… Bu da bir sosyal değişim demektir. Bahsettiğimiz kulüpler sadece bir futbol takımından ibaret değil büyük camialardır. Spor ve ülke için meşin yuvarlak başarısından fazlasını ifade ederler…

Bu ülkeye ilham verebilecek başarıların mümessili olmasını beklediğimiz dört büyüklerin, Türkiye'nin sosyal dokusunda kapladığı yerin yalnızca "hafta sonu maç skorları" olduğunu zannedenlere yeniden düşünmelerini öneririm.