BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerTürk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar----

Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar

Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar
11 Haziran 2021 - 07:20 www.finansgundem.com

Euro 2020 başlarken dünya ve Türk futbol sektörünü masaya yatırdık? Neler oluyor, futbol nereye gidiyor? Genel Kurul heyecanı içindeki G.Saray ve F.Bahçe’de yeni yönetimleri neler bekliyor? Ünlü spor yazarı Bülent Timurlenk anlatıyor…

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Hemen hemen herkesin üzerinde söyleyecek bir lafı olduğu konudur futbol. Özellikle pandemi döneminde önemli bir darbe alan dünyanın sayılı sektörlerinden de biri. Bu kez “Kazandıran Sohbetler”de konumuz futbol ekonomisi olacak. Konuğumuz ise dünya futbolunu çok yakından tanıyan ve hem edebi hem de bilimsel bir bakış açısıyla konuya yaklaşabilen spor yazarı Bülent Timurlenk...

BİRÇOK SEKTÖRDE İŞLER DURMA NOKTASINA GELİRKEN FUTBOL DEVAM ETTİ AMA BÜYÜK GELİR KAYBI OLUŞTU

- Pandemi başta olmak üzere futbol dünyası birçok sorunu yaşadığı bir sezonu geride bıraktı. Euro 2020 başlıyor. Şu an itibariyle futbol ekonomisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

- Pandemi döneminde başta yiyecek/içecek ve turizm sektörü olmak üzere birçok sektörde işler durma noktasına gelirken, futbol öyle ya da böyle -iki aylık bir aradan sonra- yani geçen Haziran ayından bu yana, bir yıldır devam ediyor. Yoğun bir şekilde de devam etti. Hatta bu dönemde insanların eğlenmek için daha fazla sarıldığı bir oyun oldu. Ama işin ekonomik tarafında elbette ki şunu ayırmak lazım. Birincisi, sonuçta ülke bazında ya da Şampiyonlar Ligi'nde yayın ihaleleri daha önce yapılmıştı. Yani bir maç daha fazla izleniyor diye daha fazla para kazanma durumu olmadı. Ama bundan öte, birçok ülkede insanların yaşadıkları bireysel finansal sıkıntılar yüzünden dekoder satışı azaldı. Mesela buna Avrupa'nın beş liginde en büyük örnek Fransa. Buradaki yayıncı kuruluş Media Pro, 270 milyon Euro taksiti ödemeyip ülkeyi terk etti. Diğer tarafta tabii ki tribün ve kombine gelirleri var. Bunlar tamamıyla sıfırlandı ki, bunlar çok önemli rakamlar. Stat kapasitelerine göre, büyük kulüpler için. 60 – 70 bin kombine satan Real Madrid, Barcelona, Manchester United, İnter ya da bir alt bantta 60 bin altında satan Roma, Lazio, Galatasaray, Fenerbahçe, Atletico Madrid, Liverpool... Bu rakam sıfırlanınca önemli bir gelir kaybı daha oluştu. Buna direkt etki eden başka bir gelir kalemi ise, ürün satışları. Yani maç günleri en çok ürün satan, en büyük mağazalarını stadyumda bulunduran kulüplerde doğal olarak bu satış da azaldı. Hatta normal hayatta insanların pantolon mont almak yerine eşofman altı, sweatshirt satın aldığı bir yılı geride bıraktık. Burada forma satışlarının sadece bizde değil bütün Avrupa'da azalmış olması çok normal.

Avrupa Kulüpler Birliği'nin geçen sene itibariyle yaptığı ön bir tahmin, iki yıl içinde Avrupa'nın 20 büyük kulübünün toplam 6 milyar Euro gelir kaybına uğrayacağı yönündeydi. Bu öngörünün doğru çıktığını söyleyebiliriz. Real Madrid ve Barcelona'nın bir milyar Euro'ya yaklaşan 950 milyon bandında olan gelirleri 300 milyon Euro geriledi.

13 KULÜBÜN TOPLAM BORCU 6 MİLYAR EURO'YU AŞTI

- Peki, nasıl oluştu bu ortam?

- Birincisi evde oturmakla, ikincisi ise insanların finansal olarak gelirlerinin azalmasıyla alakalı. Birbirlerine zincirleme bağlı konular bunlar. Bir tarafta, yayın paketleri fazla satılmazsa bir sonraki ihaleye etki eder. Stadyum boş kalırsa ürün satışı azalır. Ürün satışı azalmasının ardından stadyum için görüntülenen reklamlar, sponsorluklar, forma göğüs reklamı etkilenir. Bu anlaşmaları uzun vadeli olan kulüpler daha az etkilendi. Ama, yeni anlaşma yapacak kulüpler ya da forma reklamlarını bir yıllık ya da yıldan yıla (Türkiye'deki gibi) satan kulüpler varsa doğal olarak bunlar da etkileniyor. Özel sektörün sponsorluk bakış açısı da değişiyor, rakamlar düşüyor. Bu işte bir konkur yapamıyorsun. Birkaç tane iyi teklifin geldiği ihale ortamı oluşmuyor. Bir ya da iki teklif geliyor. Kulüpler mecburen bu sponsorlukları kabul ediyorlar. Bu da çok düşük kalıyor. Bir rakamla özetlersek, Avrupa Kulüpler Birliği'nin geçen sene itibariyle yaptığı ön bir tahmin, iki yıl içinde Avrupa'nın 20 büyük kulübünün toplam 6 milyar Euro gelir kaybına uğrayacağı yönündeydi. Bu öngörünün doğru çıktığını söyleyebiliriz. Real Madrid ve Barcelona'nın bir milyar Euro'ya yaklaşan 950 milyon bandında olan gelirleri 300 milyon Euro geriledi. Bu türden gelir kalemleri içinde hiç bir şekilde futbolcu alış ve satışının olmadığını belirteyim. Gelir kalemleri kaba hatlarıyla yayın geliri, ürün satışı, kombine ve gişe geliri ile sponsorluklardır. Bu kalemlerde herkes geriledi. Hikayenin sonunda bilindiği gibi Avrupa Süper Ligi projesini de bir anda, yangından mal kaçırır gibi ortaya atmalarının nedeni de, adı geçen 13 kulübün toplam borcunun 6 milyar Euro'yu aşmış olması.

İSTANBUL'UN ÜÇ BÜYÜKLERİNİN BİR YILLIK GELİRİNİN 3, 4 HATTA 4.5 KATI BORCU VAR

- Peki, bunun Türkiye yansıması nasıl?

- Bizle bir karşılaştırma yaparsak eğer, İstanbul'un üç büyüklerinin 300, 350, 450 milyon Euro gibi borçları var. Bu üç güzide kulübümüzün her türlü şekilde yıllık gelirlerinin de 100 milyon Euro'yu aşamadığı da bir gerçek. Hele hele Şampiyonlar Ligi'ne katılmamışsa, 100 milyonu yakalayabilmesi bile çok zor. Yani çok basit bir anlatımla bir yıllık gelirinin en az üç katı, dört hatta 4,5 katı borcu var kulüplerin. Bir sonraki sezon harcama yapmasalar, dört sezon hiç bir şey harcamasalar, kapıya kilit vursalar bile -işin finansman maliyetini, faiz giderini, kur farklarını geçiyorum- operasyonel masraf sıfır olsa bile 4,5 yılda ödenebilecek bir meblağdan bahsediyoruz. Hayatta böyle bir şeyin mümkün olmayacağı gerçeğinden dolayı da bu kulüplerin borçları da sürekli olarak artıyor. Ama mesela Real Madrid'in borcu 1 milyar 100 milyon Euro ve pandemi öncesi gelir durumuna bakarsak, bu kulübün yaklaşık bir yıllık geliri kadar borcu var. Bizdeki borç oranı ise olabilecek en iyi gelir tutarının dört katı. Zaten kulüplerin sıkışmışlıkları, UEFA'dan aldıkları cezalar ve de FFP (Finansal Fair Play) yasaklarının temel sebebi de bu.

 

TÜRKİYE'DE VERİLEN YILLIK ÜCRETLERİN, AVRUPA FUTBOLUNDA KARŞILIĞI YOK, FUTBOLCU MAAŞLARI DA ÇOK ŞİŞİK

- Bu noktada şöyle bir şey sormak istiyorum. Daha çok gelir kalemlerinden bahsettik. Peki, gider kalemlerinde neler yapılmalı?

- Bir kulübün ekonomisini yönetmekle, bir aile içi ekonomiyi yönetmek arasında pek bir fark yok. Pandemi dönemi veya başka bir zamanda hanenizin gelirinde büyük düşüşler olmuşsa, her sene düzenli alışveriş yaptığınız giyim markalarından uzak durursunuz. Tatile gitmeyebilirsiniz. Dışarıda yemek yemeyi kesebilirsiniz. Ama temel ihtiyaçlarınızı karşılamak zorundasınız. Yani faturalarınız, elektrik, telefon giderleriniz, varsa kiranız ödenmeli. Futbolda da bunun karşılığı şudur. Bir şekilde kulübün kapısına kilit vuramazsın. Ama lüksten kaçınabilirsin. Dışarıda yemek yemekle evde yemek yapmak arasındaki farkın karşılığı futbolda da, dışarıdan pahalı transfer yapmak yerine, alt yapıdan oyuncu yetiştirmektir. Bizim kulüplerimizin temel problemi her seferinde kazandıklarından daha fazla harcamaları. Ya da sezon sonunda Şampiyonlar Ligi'ne gidebilecekmiş gibi, 30 milyonu cebine koyacakmış gibi bütçe hazırlamaları. Bir ailede de bir kişi böyle savruk bir hayat yaşasa kredi kartı limitleri dolar, nitekim kulüplerin de kredi limitleri bitti. Bunun için yapılması gerekenlerden birincisi, futbolcu transferinde kulüp adına hareket eden menajerleri aradan çıkarmak lazım. Bu işleri kulüplerin profesyonelleri halletmeli. Vekalet verilen menajerlere ödenen paraların kulüp kasalarından çıkmaması lazım. Futbolcuların menajerleri olabilir. Ama buradaki komisyon oranlarını yüzde beşlere çekmek lazım. Yüzde 10 gibi önemli komisyonlar ödüyorlar. Bunlar daha futbolcu sahaya çıkmadan kasadan çıkan harcamalar. Taraftar transfer talep edebilir ama bir futbolcunun bonservis maliyeti kulübünüzün gelirleri ile dengeli olmalıdır. Real Madrid 80 milyona oyuncu alıyor ama 80 milyona da satıyor. Eğer siz 10 milyona oyuncu aldığınız zaman 10 milyona da satan bir kulüpseniz problem yok. Ülkemizde yok sayılan bir şey, oyuncunun bir bonservis maliyeti olduğu. Bir oyuncuyu alıp 4 yıllık bir kontrat imzalatıyorsanız, o oyuncunun size yıllık bonservis amortismanı 2.5 milyon Euro'dur. Oyuncuya da 2.5 milyon veriyorsanız o oyuncunun size maliyeti 5 milyon Euro'dur. Bunu 4 yıl vadede 20 milyon olarak ödeyeceksiniz. Hele hele oyuncuyu bir de satamazsanız, -azına ya da çoğuna- burada özsermaye kaybına uğrarsınız. Mesela Galatasaray'ın Belhanda'ya 10 milyon Euro ödeyip şu anda bu oyuncunun serbest kalması gibi.

Özellikle üç büyükler başta olmak üzere Türkiye'de verilen yıllık ücretlerin, Avrupa futbolunda karşılığı yok. Bunu yıllardır söylüyorum, İtalya'da, İspanya'da çok özel bir iki futbolcu haricinde normal rakamlar ödeniyor. İtalya'da futbolcu maaşları açıklanır, bunlara internetten ulaşılabilir. Ben her yıl İtalya'daki 20 takımın maaşlarını yayınlıyorum. Uçurum var. Bir iddia, bu paraları vermezseniz bu futbolcular gelmez şeklinde. Bu tarihin en büyük yalanlarından biri bence. Gelmeyen gelmez.

Bir sonraki kalem de yıllık ücretler... Özellikle üç büyükler başta olmak üzere Türkiye'de verilen yıllık ücretlerin, Avrupa futbolunda karşılığı yok. Bunu yıllardır söylüyorum, İtalya'da, İspanya'da çok özel bir iki futbolcu haricinde normal rakamlar ödeniyor. İtalya'da futbolcu maaşları açıklanır, bunlara internetten ulaşılabilir. Ben her yıl İtalya'daki 20 takımın maaşlarını yayınlıyorum. Uçurum var. Bir iddia, bu paraları vermezseniz bu futbolcular gelmez şeklinde. Bu tarihin en büyük yalanlarından biri bence. Gelmeyen gelmez. İnsanlar da her yaz yedi yıldızlı otelde tatil yapmıyor. Ayağını yorganına göre uzatmak diye bir şey var. Futbolcu maaşları çok şişik bu kadar para kazanmamaları gerekiyor. Hele hele Euro'nun 10 TL olduğu bir ülkede, ilk 11'de oynayacağı bile belli olmayan bir futbolcunun 2 milyon Euro kazanması söz konusu olmamalı. Bunu İtalya ve İspanya ile karşılaştırırsak, o ülkelerdeki orta sıra takımlarının yayın ve sponsorluk gelirleri sizin şampiyonluğa oynayan takımlarınız ile eşitse, siz de ancak onlar kadar maaş ödeyeceksiniz. Orada 500 – 600 bin Euro bilemediniz 1 milyon Euro'ya oynayan birçok iyi futbolcu var. Türkiye'de neredeyse üçüncü kaleciler 1 milyon Euro alıyor. Harcamalar da bu yüzden yükseliyor. Tasarruf, tasarruf ve evde yemek pişirmek gibi alt yapıdan yetiştirdiğin futbolcu ile yola devam etmek. Bu yetiştirdiğin futbolcunun ne kadar bonservis maliyeti olabilir. 12 yaşında gelse, 18 yaşına kadar 6 yıl boyunca yemesi içmesi, antrenörlerin masrafları, tesis kullanımı ne tutar ki? Bu düzeni kurmadığın sürece iş zor. PSG için Neymar ve Mbappe'ye 400 milyon Euro ödemiş kulüp denir ama 35 tane sahası var ve futbolcu fabrikası gibi. Türkiye'de batıya açılan pencere Galatasaray'ın Florya'da saha sayısı dört ya da beş...

ARTIK TÜRK FUTBOLUNDA, 35 MİLYON EURO'NUN ÜZERİNDE KADRO MALİYETİYLE TAKIM KURULAMAZ

- Borsada yer alan şirketleri olan iki önemli kulübümüz, Galatasaray ve Fenerbahçe yeni yönetimlerini seçmeye hazırlanıyor, neler bekliyor yeni yönetimleri?

- Bence Fenerbahçe'de, tarihinde hiç olmadığı kadar, Ali Koç Bey'in gerek sponsorluklar, gerek nakit olarak kulübe çok önemli nefes aldıracak, sanki oksijen çadırına konulmuş gibi bir para girişi oldu. Sonuçta bu kulüpler genel kurullar tarafından yönetiliyor. İtalya ya da İspanya'da olduğu gibi bir patron kulübü değil. Özellikle üç büyüklerde yönetim kurulları 15 kişiden oluşsa bile, sonuçta başkanın lafının esas olduğu, onun öne çıktığı bir yönetim modeli var. Ama, önünde sonunda mali ve idari kongrelerde -Galatasaray örneğinde olduğu gibi- bu iş yönetimin istifa etmesi sonucunu doğurabilecek kararlar alınabiliyor. İbrasızlıkla sonuçlanabiliyor. Fenerbahçe geçen yıl 20 transfer yaptı, bunların kontratlarının bir bağlayıcı tarafları var. Bir taraftan, camianın tarihi ve kendi dinamikleri ile beraber, ikinciliğin başarısızlık olarak kabul edildiği bir noktada Fenerbahçe. O yüzden, bu yaz da transfer yapacak, yeni bir teknik adam getirecek. Dünya Sağlık Örgütü 1 Eylül'de -hayırlısı diyelim- kaldırdım dediğinde bu pandeminin etkileri bitmeyecek ki. Gerçekten insanlar o kobineleri alabilecek ekonomik durumda olabilecekler mi?

Türkiye'de naklen yayınların yüzde 60 yasadışı izlenme oranı var. Önce bunun çözülmesi lazım. İllegal yayın, illegal ürün satışı... Sana sponsor olan bir spor malzeme markasının, -Nike, Adidas ya da Puma olabilir- kentlerin sokaklarında açılmış mağazalarda -kaldırımda da değil- sahte ürünleri satılıyorsa, global markalardan fazla büyük sponsorluklar beklememek lazım. Bir ülkede her 10 kişiden altısı illegal naklen yayın izliyorsa, sahte ürün kullanıyorsa bu bir suç. İnsan emeğine, futbolcunun alın terine, bu sektörün her paydaşının emeğine karşı işlenen bir suç. Bunu yapanlar dahil, hiç kimse ürettiği ürünün ya da emeğinin çalınmasını istemez. Bu halledilmeden olmaz.

Bankalar Birliği ile Trabzon da dahil dört kulüp anlaşma yaptı. Belki henüz anapara ödemesi olmadan borçlar yapılandırıldı ama sonuçta bu paralar ödenecek. Küçülme olmak mecburiyetinde. Artık Türk futbolunda, 35 milyon Euro'nun üzerinde kadro maliyetiyle takım kurulamaz. Net rakamdan söz ediyorum, bir de bunun üzerinde vergi yükü var. Artık 50 milyon, 60 milyon Euro'luk takımlar kuramazsınız. Mümkün değil. Battık daha ne kadar batabiliriz denilemez. Deniz en az beş altı yıl önce bitti.

Sana sponsor olan bir spor malzeme markasının, -Nike, Adidas ya da Puma olabilir- kentlerin sokaklarında açılmış mağazalarda -kaldırımda da değil- sahte ürünleri satılıyorsa, global markalardan fazla büyük sponsorluklar beklememek lazım. Bir ülkede her 10 kişiden altısı illegal naklen yayın izliyorsa, sahte ürün kullanıyorsa bu bir suç.

GALATASARAY, FENERBAHÇE, BEŞİKTAŞ, TRABZONSPOR HİÇ BİR ZAMAN BİR YABANCI SERMAYENİN KONTROLÜNE GİRMEZ

- Türk futbol sektörü Arap veya Rus sermayesi için bir gün cazip hale gelecek mi?

- Gerek ligimiz, gerek ülkenin genç nüfusu, futbol sevgisi, taraftarlık eğilimleri nedeniyle hali hazırda bir cazibe oluşmuş vaziyette. Yani Amerikalılar, orta ölçekli İtalyan takımlarını bile satın alıyorlar ama Türkiye'de Başakşehir, Göztepe, Karagümrük gibi kulüpler dışında fazla bir patron kulübü yok. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor futbolda anonim şirket ancak birileri piyasadaki hisseleri toparlayabilir ancak, çoğunluk hepsinde genel kurulun elinde. Bunlar hiç bir zaman bir yabancı sermayenin kontrolüne girmez. Türkiye'de böyle bir yapı var, bu yapı Real Madrid ve Barcelona'da da var. Bunlarda da bir yabancı sermayeye satış söz konusu değil.

- Futbol ekonomisini ayağa kaldıracak hangi dokunuşlar olabilir, bir sihirli değnek gibi?

- Tüm dünyada futbol ekonomisi bugünkü rakamlarını 10 yıl daha koruyabilirse başarılı kabul etmemiz lazım. Buradan daha yukarı olumlu bir çıkış olacağını sanmıyorum. Sadece Türkiye'de değil İtalya'da İngiltere'de de özel kanalların daha sonra da dijital platformaların devreye girmesi 1990'larda başlıyor. 30 yılı geride bıraktık. Yavaş yavaş dijital platformlar, örneğin İtalya'da yayını IP temelli yapıyorlar. Ama artık futbol, popülaritesi açısından her yerde 100 bin kişilik stadyum yapalım denilen bir oyun değil. Artık çok fazla rakibi var futbolun. Başka coğrafyalarda, örneğin Amerika'da basketbol daha popüler olabiliyor, ya da kriket, ya da ragbi... Mesela ben Fransa'da ragbinin futboldan daha fazla sevildiği görüşüne sahibim. Ama futbol açısından baktığımız zaman gerçek rakip olarak kastım şu. Dünyanın her yerinde futbolu seven babalar ve çocukları, kendileri de oynarlar, bir takım taraftarı olurlar, maç seyrederler, tribüne giderler. Ama Z kuşağında bu gerçek değişiyor. Artık elektronik spor diye bir gerçek var. Başka bir kişinin verdiği taktik veya başka birinin döktüğü ter sonunda kazanılmış veya kaybedilmiş bir maç Z kuşağı gençlerini tatmin etmiyor. Onlar kontrolün kendisinde olmasını istiyor. Menajer o olacak, takımı o seçecek. Sonra el motor kabiliyeti – joy-stick (kumanda kolu) kullanımı- başka oyunlarda devreye girecek. Kazanan da kaybeden de kendisi olacak. Tabii bu işin oyun tarafı. Ama zaman yönetimi olarak bakarsak, nasıl kitap okuma saat oranı düşmüşse maç izleme oranı da düşüyor çünkü çok alternatif var. Elektronik sporlar var, dijital platformlar var. İnsanların önünde istedikleri zaman istediklerini seyredebilme hakkı var. Futbol hala randevulu bir oyun. Kimse banttan maç izlemez. Kimse sonucunu bildiği maçı seyretmek istemez. Futbol naklen izlenir ve saati bellidir. O anda varsan varsın. Bir de genç nesilde 90 dakika bir izlenceye konsantre olamamak gibi bir durum var. Mesela bu gençler bir filmi izlemeden önce IMDB'de onun notuna bakarlar. Arkadaşlarından bu dizi, bu film iyi mi kötü mü sorarlar. Zamanını boşa harcamamak konusu var. Bir futbol maçı böyle değil. 90 dakika boyunca bir maçta çok kötü futbol da olabilir. Bunun içinde çok güzel bir hareket de olabilir ama buna ayırabilecek zamanları yok. Biraz fazla garantili düşünüyorlar. Çok fazla seçenekleri var. Futbol bu yüzden son beş yıldaki değerlerini önümüzdeki 10 yıl koruyabilirse, yaralı ama hayatta kalır. Bitmez futbol ama altın çağlarını geride bıraktı. Bu altın çağ, 1995 ile 2010 arasındaydı diye düşünüyorum. Bir tarafta özel kanallar, dijital kanallar, yüksek çözünürlüklü naklen yayın, çok sayıda kulübün forma dışında da ürün çeşitliliği, sponsor ilgisi bütün bunlarla futbolun zirve noktası o dönemdir.

FUTBOLCUNUN YERLİSİ YABANCISI OLMAZ, İYİSİ KÖTÜSÜ OLUR

- Peki, özellikle Türk futbolu açısından yabancı futbolcu sınırı ya da sayısı ekonominin gidişi açısından etkileyici mi?

- 20 takımlı bir ligde, 500 futbolcuya ihtiyacınız var. Oyuncuların pasaportlarını bir kenara bırakalım. Burası büyük sahne, herkes Açık Hava Tiyatrosu'nda konser veremez. Hepimizin güzel sesli arkadaşları var, hepimizin mahallede top oynadığı arkadaşları var. Ama ne onlar Açık Hava Tiyatrosu'nda konser veriyorlar, ne de Süper Lig'de forma giyiyorlar. O yüzden 500 tane gerçekten kalifiye, tabii ki aynı seviyede değil ama oyuncuya ihtiyaç var. Önce şunu sormak lazım. Bu yayın gelirleriyle, bu kombine fiyatlarıyla, bu sponsorluk gelirleriyle, yabancıya kapıyı kapatsak o stadyumları doldurabilecek 500 futbolculuk kaynağımız var mı? Bugün yok. Gelecekte olabilir mi? Bilemiyorum ama, en azından bildiğim bir şey var.  Bunu İngiliz'in, İtalyan'ın, Alman'ın denemediğini biliyorum. Birçok ülkede bazı kurallar var. Bu kadar çok Güney Amerikalı'nın geldiği İspanya'da Avrupa Birliği dışından üç futbolcu oynatabiliyorsunuz. İngiltere bir kalite şartı, bir milli takım kriteri getiriyorlar. Türkiye'de de yabancı oyuncunu profilini belirleyerek bir kısıtlama getirebilirsiniz. Şu yaştan büyükse şu kadar kez milli forma giymiş olması gerekir gibi kriterler koyabilirsiniz. Ama eğer sahada şu kadar Türk futbolcu bulunacak gibi bir mecburi rakam koyarsanız, o futbolcuların piyasada fiyatı artar. O şartlarda almaya mecbur kalınır. Bu şuna benzer, ekmeğin fırında satıldığı fiyat bellidir. Ama beş altı tane hane olan ücra bir yerde çok farklı fiyattan aynı ekmek satılabilir. Futbolcunun yerlisi yabancısı olmaz, iyisi kötüsü olur. İyi olanın gidip nerede nasıl oynadığını gördük. 26 kişilik milli takım kadrosunun 16'sı yurt dışında oynuyor. Bunlardan sadece Avrupa'da doğan sayısı altı. 10 tanesi bu topraklardan yetişti. Bugün 35 yaşındaki Burak Yılmaz da dahil 20'li yaşlardaki Türk gençlerinin kafa yapısı bambaşka. Artık gittikleri ülkelerde Türk yemeklerini bulamadım derdinde değiller. Ailelerini özlemek gibi bir problemleri yok. Görüntülü konuşma yapabilirler, uçak alternatifleri çok fazla giderler gelirler. Aştılar bunları...

TURNUVADAKİ FAVORİLERİM FRANSA, ALMANYA, UMARIM BİZ DE İYİ İŞLER YAPARIZ

- Euro 2020 nasıl bir organizasyon, favori kim?

- Başta farklı ülkelerde ve 12 kentte oynanma fikri çok sıcak gelmedi. Sonra 60'ıncı yılda farklı ülkeler, farklı kültürler olması ilginç oldu. Bir taraftan da tribünlerin yerine göre yüzde 50, yüzde 25 büyük ölçüde boş olacağı düşünülürse ve seyahat engellerinin olduğu göz önüne alınırsa, olanla yetineceğiz. Turnuvadaki favorilerim Fransa, Almanya. İngilizler de iddialı ama bir şey yapabileceklerini sanmıyorum. İtalya da iyi bir takım. Umarım biz de iyi işler yaparız. Aslında bu kadar az turnuvaya katılıp iyi sonuçlar aldık. Dört Avrupa şampiyonası, birinden gruptan çıkmışız, diğerinde yarı final oynamışız. Dünya Kupası'nda yarı final oynamışız. Topu topu beş turnuva görmüşüz. Asıl turnuva son 16'da başlayacak.

Dr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması

30 yıllık 'Escort Teknoloji' tecrübesi yeni bir dünya için gençlere rehber oluyor

'Altın kahini' Sağman'dan portföy uyarısı: Varlık dağılımı önemli!

Dünya boya devi Jotun'da zirveyi Türkler yönetiyor

YORUMLAR (3)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • Serdar ARIKDAL 11 Haziran 2021 10:48

    Güzel ve doyurucu bir röportaj 👍

  • bu dünyadan biri11 Haziran 2021 10:18

    Asıl sorunu konuşmamış. Ben söylüyorum; asıl sorun yolsuzluk ve hırsızlık. asıl sorun hırsızlıklara göz yumulması. Futbola bir kuruş vermem. Nedeni hırsızlıklara destek olmamaktır. Nasıl olsa çalıyorlar. Kulüplerin özelleştirilmesi gerekiyor. Veya futbolda tamamen amatöre dönülmeli. Paranın bozmadığı hiç bir şey yok.

  • ALİ HAYDAR TANRIKULU11 Haziran 2021 10:10

    kim yanlışlıklar yaptı ise ceplerinden ödesinler bu kadar basit.