BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerSevim: Teknolojiye, insana ve güçlü kurumlara yatırım çok önemli----

Sevim: Teknolojiye, insana ve güçlü kurumlara yatırım çok önemli

Sevim: Teknolojiye, insana ve güçlü kurumlara yatırım çok önemli
20 Ocak 2022 - 07:15 www.finansgundem.com

TÜSİAD Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Serkan Sevim, “Teknoloji şirketleri de 'yeşil' düşünmek zorunda” diyor. Sevim, teknolojiye yatırımın kıymetini, bulut sistemini, Bitcoin'i, Metaverse’yi ve TÜSİAD’ın geleceğe yönelik adımlarını anlatıyor.

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

“Kazandıran Sohbetler” TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Başkanı Serkan Sevim’i konuk ediyor…  2015-2017 yılları arasında Genç Yönetici ve İş İnsanları Derneği (GYİAD) Başkanı da olan Sevim ile ekonomi dünyamızın dijitalleşmesindeki gelişmeleri konuştuk…

“TÜSİAD DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ 7-8 YILDIR YAKİNEN TAKİP EDİYOR, ÇALIŞMALAR YAPIYOR”

- Sayın Sevim, ABD’de öğrencilik, girişimcilik sonrası dönüşünüzde Türkiye’de iş dünyasına nasıl bir giriş oldu? 2022’ye gelene kadar nasıl bir büyüme gerçekleşti?

- Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Amerika'ya master yapmaya gittim ve girişimcilik refleksiyle Mezun.com isminde bir şirket kurdum. İnternetin ilk yıllarıydı. Hem öğrenme açısından hem de yarattığımız işin büyüklüğü açısından bize ciddi bir avantaj sağladı. Zaman içinde kurduğumuz şirket tüm Amerika'ya hizmet veren önemli bir şirkete dönüştü. Arkasından 2003 – 2004 gibi yeni işler kurmaya başladık. Bir tanesi 444cicek isminde online çiçek şirketiydi. O dönemde burada bir fırsat gördük. Mezun çatısı altındaki bir iş de 2004 yılında başladığımız ve İnternet üzerinden maçları sattığımız turkishsoccer.tv oldu. Birkaç ay içinde bütün dünyadaki Türklere bir hizmet sağlamaya başladık. O zamanlarda streaming, dijital yayın hakları gibi kelimeler hiç bilinmiyordu. Biz de açıkçası işi de bilmiyorduk.

2006’da Türkiye'ye dönüp Medianova isimli bugünkü şirketimi kurdum. Bir süre sonra ilk girişimim olan mezun.com'daki hisselerimi sattım. Bu esnada çiçek işi çok büyüdü önemli bir noktaya geldi. 2010 yılında 200 bine yakın müşterisi olmuştu ve bu da o yıllarda önemli rakamlar... Çiçek Sepeti'nin hızlı büyümesi ve yabancı yatırımcılarıyla beraber 444çiçek’i satın almak istemesi, bize iyi bir fırsat yarattı. Güzel bir çıkışla -ki belki Türkiye'nin ilk üçüncü, beşinci çıkışıdır “Exit” dediğimiz- 444cicek’i sattım.

TÜSİAD çok değerli ve Türkiye'nin en büyük iş dünyası kurumu. Bu anlamda dijital dönüşümü TÜSİAD 7-8 yıldır yakinen takip ediyor, çalışmalar yapıyor. Yaklaşık üç sene önce Başkan Simone Kaslowski yönetim kurulunda yer almamı istedi, seve seve kabul ettim. Şu anda da TÜSİAD Yönetim Kurulu üyesiyim ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası’nın başındayım.

Ardından streaming altyapılı (CDN) şirketim Medianova’ya yoğunlaşmaya başladım. Şimdi Medianova olarak geldiğimiz noktada, dünyada 22 ülkede 52 noktada altyapımız. Bu ciddi bir boyut ve tamamı bizim makine ve yazılım yatırımımız ile kuruldu. Türkiye'de bu kadar büyük bir bulut bilişim şirketi olmadığı için genelde şöyle algılanıyor. Kimin satıcısısınız, hangi altyapıyı kullanıyorsunuz veya kimi ‘resale’ ediyorsunuz diyorlar maalesef. Bizim böyle bir durumumuz yok. Herhangi bir global şirketin hizmetini ya da altyapısını al-sat yapmıyoruz. 15 yıldır teknoloji geliştiriyoruz. Şu anda isim veremeyeceğim ama dünyanın en büyük sosyal medya şirketlerine altyapı sağlayan gerek Orta Doğu'da, gerek Türkiye'de, gerek Avrupa'da, Amerika'da müşteri olan bir şirkete dönüştük.

TÜSİAD ile ilgili konuşmak gerekirse, TÜSİAD çok değerli ve Türkiye'nin en büyük iş dünyası kurumu. Bu anlamda dijital dönüşümü TÜSİAD 7-8 yıldır yakinen takip ediyor, çalışmalar yapıyor. Yaklaşık üç sene önce Başkan Simone Kaslowski yönetim kurulunda yer almamı istedi, seve seve kabul ettim. Şu anda da TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi'yim ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası’nın başındayım. Deneyimlerimizi tüm Türkiye'ye yaymak için, Avrupa'yla ilişkileri daha yakın tutmak için, Ankara'yla ilişkileri yakın tutmak için çalışıyoruz.


“MAKİNE ÖĞRENİMİ VE YAPAY ZEKA SAYESİNDE ORTAYA BİZİ BİZDEN DAHA İYİ TANIYAN BİLGİSAYARLAR ÇIKIYOR”

- TÜSİAD'tan devam edersek, ülkemiz iş dünyasının amiral gemisi diyebileceğimiz TÜSİAD’ın Dijital Türkiye Konferansı kısa bir süre önce gerçekleşti. Neler konuşuldu, neler tartışıldı bu konferansta özetle satır başlarını öğrenebilir miyiz?

-Bilindiği gibi TÜSİAD’ın değindiği konular ülkemizde kamuoyu tarafından ciddi bir şekilde ele alınıyor… Avrupa’nın 2030 hedeflerinde iki ana büyük konu yer alıyor. Bir tanesi dijitalleşme, diğeri de yeşil mutabakat dediğimiz çevre. Bu iki konuda da yeni kanunlar, yeni bakış açıları görüyorsunuz. Veri konusu çok önemli, GDPR dediğimiz Türkiye'de de KVKK olarak gündemde olan önemli gelişmeler bu konuların yansımaları... Yakında çevreyle ilgili de olanlar da gündeme gelecek.

Biz de bu sene TÜSİAD Dijital Türkiye Konferansı'nın ikincisini yaptık. TÜSİAD Dijital Türkiye Konferansı, marka tescili olan ve TÜSİAD'ın uzun yıllar arkasında duracağını öngördüğümüz güzel bir etkinlik… Her sene Ocak ayında yılın başında yapmayı planlıyoruz. Etkinlik çevirim içi olarak bir tam gün sürdü. Güler Sabancı'dan Ömer Koç'a, Insider’in kurucusu Hande Çilingir'den Getir’in kurucusu Nazım Salur'a, Murat Özyeğin'den değerli başkanımız Simone Kaslowski’ye çok değerli konuşmacılar, Türkiye'deki dijitalleşmeyi ele aldı. Avrupa'dan, Paris'ten, Londra'dan yabancı konuşmacılarımız da vardı. Onlar da oralarda ne oluyor ve Türkiye nasıl gözüküyor, bunu ele aldı. Üç ana konu çok öne çıktı…

Bunlardan birincisi veri ve veri güvenliği. İçinde bulunduğumuz dünyada her yaptığımız şey, iş, hayat hepsi bir veri üretir durumda. Artık insanın yönetebileceğinden çok daha büyük bir veri var ve daha da artacak. Makine öğrenimi ve yapay zeka sayesinde ortaya bizi bizden daha iyi tanıyan bilgisayarlar çıkıyor. Altını çizmek istiyorum. Bizi bizden daha iyi tanıyan bilgisayarlar. Bugün bunlar “Serkan bugün senin moralin bozuk…” diyebiliyor. Bunu hissedecek kadar ciddi bir veri işleme kabiliyeti var. Bunun bir de şirket boyutu var. Büyük fabrikalar, büyük işletmeler daha önce büyük veriden uzak duran, sadece üretim raporlarıyla takip edilen bazı işletmeler artık daha farklı şekilde veriden yararlanacak. Makinanın durup kalkmasının verime etkisi, ne kadar bakıma girdiği veya elektrik tüketimi ne durumda gibi farklı veriler…

Örneğin cebinizde yüz milyon dolar var. Hadi ben bir dijital iş ve teknoloji şirketi kurayım deyince olmuyor. Bu sektöre sadece makine satın alarak girilmiyor. Sermayeniz ile doğru ekibi kurup doğru insanları yetiştirip onlarla bu yola girmek gerekiyor.

Bir makineden elektrik tüketimi artmaya başlıyorsa motorun bozulma ihtimali yükselir gibi belli veriler işletmelerin önüne gelmeye başladı. Bu da büyük bir inovasyon ve öngörüye yol açıyor. Dolayısıyla bu veri konusu çok önemli bir şekilde işlendi.

İkinci konu da insan, yetişmiş insan… Özellikle karar verilmiş olmasa da konferansta net olarak gündeme geldi. Sadece nefes alan değil, yetişmiş insanın, yetkin insanın son derece önemli olduğu günlere geldik, daha da geleceğiz. Çünkü dijitalleşmenin ana ham maddesi insandır.

Örneğin cebinizde yüz milyon dolar var. Hadi ben bir dijital iş ve teknoloji şirketi kurayım deyince olmuyor. Bu sektöre sadece makine satın alarak girilmiyor. Sermayeniz ile doğru ekibi kurup doğru insanları yetiştirip onlarla bu yola girmek gerekiyor. 

Getir’in kurucusu Nazım Salur’un çok güzel bir saptaması var, bunu konferansta paylaştı.  Getir Türkiye'den çıkmış, Türkiye'nin geliştirdiği bir kategoridir ve son dönemde değeri 12 milyar dolarlara geldi.  Böyle bir kategori dünyada yoktu, kimsenin kopyası değil. Sayın Salur, şirketinin belki yüzde yarımının fiziksel varlıklara dayalı olduğunu söylüyor, hepsi masa, sandalye bilgisayar… Bulunduğumuz yerler bile kira diye özellikle altını çiziyor. Ama insan ve bunların geliştirdikleri iyi bir fikrin etrafında toplanmış insanlar son derece önemli diye vurguluyor.

Üçüncü konu ise, bu sene TÜSİAD’ın ellinci yılı ve son iki yıldır üzerinde çalıştığımız bir proje var, bunun lansmanını yaptık: “Yeni bir anlayışla geleceği inşa projesi”, bir vizyon, bir rapor. Kısaca özetlemek istersek, kişi, kurum ya da devletleri “Maddi olan varlıklara yatırım yapanlar” ve “maddi olmayan varlıklara yatırım yapanlar” olarak ikiye ayırabiliriz.

Bir kesim bina, makine, yol, maddi olan, elle tutabildiklerine yatırım yapıyor.  Diğer kesim ise elle tutamadığınız bilim, teknoloji, insan, güçlü kurumlar gibi değerlere yatırım yapıyor. Ortaya çıkan sonuçta bu maddi olmayanlara yatırım yapan devletlerin, şirketlerin hatta insanların açık ara daha başarılı olduğu görülüyor. Çok değerli bir sonuç bu, 300 sayfalık bir rapor. Raporun kendisi TÜSİAD'ın web sitesinde var. Ama özetleriyle bütün kamuoyuna sunduk. Tartışmaya açtık. Türkiye'nin de bu maddi olmayan varlıklara artık yoğun şekilde yatırım yapması lazım… İnsan, teknoloji, bilim ve güçlü kurumlar, bunlar olmadan gelişim ve büyüme olmuyor.

“ÜLKELER EKSTRA VERGİ KOYARAK GLOBAL REKABETE KOLAY KOLAY MÜDAHALE EDEMİYOR”

- Dijitalleşme ve bu bakış açılarıyla iş hayatı ve süreçler ne yönde değişim gösterecek? Yapay zekâ hayatımızın nerelerinde daha fazla olacak?

- Bazı şeyleri de çok öngöremeyebiliriz ama kesin olan şu ki özellikle fiziksel üretim yapanlar her zaman var olacak. Ama bütün dünyada bunlar arasında bir rekabet var. Bu rekabetin artık global olduğunu unutmamak lazım. Mikro ihracatla veya sınırların daha şeffaflaşmasıyla rekabet bütün dünyada daha da yoğun olacak. Ülkeler ekstra vergi koyarak global rekabete kolay kolay müdahale edemiyor. Bunları da görüyoruz. En son Amerika ve Çin'in yaşadığı ticaret savaşlarından, Avrupa'nın parçası olduğu, Türkiye'nin parçası olduğu durumlardan görebiliyoruz. Birine vergi koyup kendi ekonominizi, üreticinizi korumaya çalıştığınız zaman, onlar da size vergi koyuyor, bu sefer kapanmalar başlıyor. Bu noktada ben diyorum ki rekabetin ana unsuru dijitalleşme…  Uzaktan bakınca dijital tek görünüyor ama daha yakın planda incelendiği zaman farklı boyutları var. Yapay zeka kullanımı bunlardan bir tanesi. Tabii ki yapay zekayı herkesin geliştirmesi söz konusu olmayabilir. Bu ayrı bir yetenek, ayrı bir bilim dalı. Ama yapay zeka tabanlı, makina öğrenimi tabanlı ürünler çıkmaya başlıyor. Bu ürünleri kullanmak sanayiye, iş dünyasına son derece büyük avantajlar getirecek. Bu değişimin farkında olmak lazım.

Diğer konu, dijitalleşme tabii ki dünyaya iki şekilde büyük etki ediyor. İlki biraz önce bahsettiğim gerçek sektörlerin verimli ve daha etkin hale gelmesi, diğeri de daha önce olmayan sektörlerin ortaya çıkması. Bu çok daha önemli bir konu. Bizim de şirket olarak üzerine çalıştığımız bulut bilişim, yapay zeka, blok zinciri tabanlı teknolojiler… Bunlar daha önce olmayan yazılım ve dijitalleşmeyle ortaya çıkmış sektörler. Bizim iş dünyası olarak bu iki tarafı da yakinen takip etmeniz gerekiyor. Biri konvansiyonel şirketi dijitalleşme nasıl etkileyecek, neyi daha fazla veri odaklı yapmalıyım, veriyi nasıl merkeze koyabilirim konuları… Yani kararı verirken yöneticinin patronun söylediği değil, hangi verinin nasıl kullanılabileceği açısından işe bakılması…

Diğeri de yeni açılan dünyada, yeni açılan sektörlerde ben nasıl yer alabilirim? Hangi işe dokunabilirim? Hangi işe yatırım yapabilirim? Büyük bir holdingseniz nasıl bir sermaye ayırabilirim? İkinci, üçüncü jenerasyonunuz varsa onlara da güvenerek onların da önünü açarak gençlere daha yakın durarak biz nasıl bu dijital dünyaya daha fazla dokunabiliriz diye bakmak gerekiyor…

Tabii ki yapay zekayı herkesin geliştirmesi söz konusu olmayabilir. Bu ayrı bir yetenek, ayrı bir bilim dalı. Ama yapay zeka tabanlı, makina öğrenimi tabanlı ürünler çıkmaya başlıyor. Bu ürünleri kullanmak sanayiye, iş dünyasına son derece büyük avantajlar getirecek. Bu değişimin farkında olmak lazım.


“GELİŞMESİ VEYA YOK OLMASI BİR KANUNA BAKAR, AMERİKA'DA VEYA BİR ÜLKEDE “BİTCOİN ARTIK YASAKTIR” DİYEN BİR KANUNLA ÇOK CİDDİ HASAR ALABİLİR”

- Blockchain konusuna da gelmişken, sanal varlıklar ve paraların durumu nereye gidiyor?

- Merakımdan paranın tarihini çok inceledim. Para bulunduktan sonra neler olmuş, Romalılar bunu nasıl yönetmiş…  Değerli metallerin para olarak algılanması ve bunların değişimiyle ticaretin gerçekleşmesi... Önceleri kervanlar malı, parayı alıp yola çıkıyormuş, ama soyuluyorlarmış… Mal da para da gidiyormuş. Buna önlem olarak Roma’da güvenilir bir kişiye on lira veya on altın teslim ediyorlar ve karşılığında bir evrak alıyorlar. İstanbul'a gidildiğinde bu evrakı vererek tekrar on altını geri alıyorsunuz. Bir nevi günümüzün çeki. Bankacılık yapısının da böyle başladığı bank/not denilen kağıt paranın böyle çıktığı gerçek. Bankanın bir senedi gibi alınan kağıtlarla başlıyor. Ticaret böyle ilerliyor. Daha sonra banka, faiz, merkez bankaları, bunların regülasyonu oluşuyor.

Cryptocurrency denildiği zaman yeni jenerasyonu, yeni bir gelişi gibi gözüküyor, ama öte yandan da bütün dünyanın kabullendiği bir dengeyi de bozuyor.

Amerika'da veya bir ülkede “Bitcoin artık yasaktır” diyen bir kanunla çok ciddi hasar alabilir. Maalesef, bu nedenle riskli. İkinci bir konu ise sonuçta bu bir yazılım, regülasyonları da çok zayıf, hacklenmeler olabiliyor. Paralar kaybedilebiliyor. Zor bir yer. Ama bir yandan da yakinen takip edilmeli. Sırf hobi amaçlı bile olsa az bir miktar alıp tutup bu dünyayı görmek, dijital cüzdanları anlamak, NFT'yi anlamak önemli...

Bir örnek vermek gerekirse, bugün ben Serkan olarak bir banknot yazsam işte bu on lira değerindedir desem. Size versem. Siz de bunu gidip bir kahve dükkanına verseniz ve kahve satan firma “Bu Serkan'ın banknotu, bunun arkası sağlam. Ben gider paramı Serkan'dan alırım” diyorsa size kahveyi verir. Bu kağıdı herkes ve tüm piyasa güvenle kullanırsa ben teknik olarak kendi paramı basmış olurum. Bu bağlamda para demek güven demektir. Günümüzde Dolar veya Euro gibi çok güvenilir paralar var. Bu paraları kullananlar Dolar ve Euro’nun arkasındaki devletlere ve merkez bankalarına güveniyor. Blok zinciriyle deniyor ki, “Ben bildiğimiz para birimlerine güvenmiyorum.” Bunda da bir haklılık payı olabilir, çünkü siz ticareti yaparken veya parayı değer olarak saklarken birileri arkadan karşılıksız para basıyor. Bu da çaktırmadan biriktirdiğiniz paranın değerinin düşmesine, yani enflasyona yol açıyor. Blok zincire dayalı Bitcoin 2008’de bu para basılmasına karşı olarak ortaya çıkıyor. Şu sıralarda maalesef ülkemizde Bitcoin spekülatif bir kazanç aracı olarak görülüyor. Yani yatırım bile değil, al/sat ile para kazanma aracı.

Ne olacağını hakikaten bilmiyorum. Gelişmesi veya yok olması bir kanuna bakar. Amerika'da veya bir ülkede “Bitcoin artık yasaktır” diyen bir kanunla çok ciddi hasar alabilir. Maalesef, bu nedenle riskli. İkinci bir konu ise sonuçta bu bir yazılım, regülasyonları da çok zayıf, hacklenmeler olabiliyor. Paralar kaybedilebiliyor. Zor bir yer. Ama bir yandan da yakinen takip edilmeli. Sırf hobi amaçlı bile olsa az bir miktar alıp tutup bu dünyayı görmek, dijital cüzdanları anlamak, NFT'yi anlamak önemli... Bu nedenle yakın durmak da lazım…

“METAVERSE’İN VERDİĞİ UMUT VEYA SÖYLEMİ BUNUN BÜTÜN DÜNYAYA, HEPİMİZE YOĞUN BİÇİMDE ENTEGRE OLACAĞI ŞEKİLDE”

- Ve son günlerde çok konuşulan bir konu Metaverse…  Hayatımızı nasıl etkileyecek, gençleri nasıl bir hayat bekliyor?

- Gelen bir dalga var bunu kabul etmek lazım. Eğer Facebook ismini Meta yapmasaydı belki bu kadar da aşırı ilgi olmazdı. Tabii ki koskoca Facebook “marka ismimi meta yaptım” deyince herkes bir şeyler oluyor dedi. Bu dalgayı biz ileri yaştakiler daha göremiyoruz. Hem de hiç göremiyoruz.

Nedeni şu, çocuklarımız 11-12 yaşındaki çocuklar çılgın gibi oyun oynuyor ve bazı oyunlar var ki, -Roblox gibi, Minecraft gibi- bir dünyaya giriyorlar o dünyada koşan tiplerle hep beraber koşuyorlar. Bir bina yapıyorlar, üç kişi yapıyorlar… Farklı bir dünyada zaten bir şeyler yapıyorlar. Bizim zamanımızda da oyunlar vardı ama biz tek başımıza, bilgisayara karşı veya belki bir kişiye karşı oynardık. Yeni ortamda yüzlerce, binlerce kişi beraber oyun oynuyor. Bir saklambaç oyununu yüz kişi oynuyorlar. Farklı bir dünyanın içinde oynuyorlar… Geçen gün oğlum derse katılırken gördüm. Yanda da bir ses kanalı açmış. Oradan arkadaşıyla sohbet ediyor. Bir yandan da teoride derste. Şimdi bu çocuklar böyle bir dünyayla geliyorlar. Bunun bir yansıması olacak. Onları biraz gözlemleyip ne geldiğini görebiliyoruz. Bu gençlerin, çocukların televizyon seyretmediğini görüyoruz. Kumandadan kanal seçme kalmadı artık tıkla izle ile seyrediliyor. Dolayısıyla bir şeyler değişiyor.

Metaverse’in verdiği umut veya söylemi bunun bütün dünyaya, hepimize yoğun biçimde entegre olacağı şekilde. Nasıl olacağını açıkçası kestiremiyorum. Yani ben temiz havaya çıkıp bir arkadaşımla buluşmak veya bir sohbet etmek varken bu yolla bazı şeyler daha kolay olabilir. Mesela şu anda bilgisayar üzerinden görüntülü röportaj yapmamız gibi. Ama içine nasıl gireriz, ne zaman gireriz, biz mi gireriz yoksa bu alttan gelen jenerasyon mu girer onları yakın takip etmek lazım.

Benim şahsen bu konuda vizyonum oluşmuş değil. Yeni videolar seyrediyorum, anlamaya çalışıyorum. Benim hayatımda gördüğüm örnekleri çok az. Diyorlar ki arsa kapatıyor herkes. Bu noktada ben satan kişiye bakmayı tercih ederim. Okurlarımız buna dikkat etsinler. Örneğin ben şimdi bir tane tasarım yapacağım, bir İstanbul haritası yaptıracağım, sonra Ortaköy'ü satacağım. On bin dolara sattım, parayı da ben aldım. Şimdi birileri ilk satışı yapıyor ya, orası kritik. Burası gerçek hayatta ne olacak, buralar soru işareti. Bir de bunun gerçek değeri önemli. Biz platform işinde ‘network effect’ deriz. Gerçek değeri alıcı ve satıcı veya iki tarafın beraber olduğu yerde ortaya çıkar. Biraz önceki örnekteki gibi tek kişinin yaptığının hiçbir değeri yok. Yapılan platformda milyonlar geziyorsa, markalar varsa o zaman hakikaten o daha değerli. Bunları yakın durup takip etmekte fayda var. Bizi okuyanlara bol bol video seyretmelerini tavsiye ediyorum. Konuyla ilgili çok video izlesinler, bu şekilde kendi vizyonlarını oluşacaklarını düşünüyorum.

“TEKNOLOJİ ŞİRKETLERİ DE YEŞİL DÜŞÜNMEK ZORUNDA, ONLAR DA ÇEVRECİ DÜŞÜNMEK ZORUNDA”

- Teknolojik gelişmeler, hırpalanan doğanın yararına da olumlu değişikliklere neden olabilir mi? Daha fazla enerji, daha çok elektrik tüketimi doğanın daha çok zarar görmesine mi neden olacak?

-Dijital Türkiye Konferansı'nın açılış konuşmasından TÜSİAD'ın değerli başkanı Simone Kazlowski, bu konuyu özellikle değindi. Bir yandan bulut bilişimi dediğimiz teknolojiler büyük bir verimlilik getiriyor. Eskiden bundan on sene önce kendi makinesi, kendi sunucusu, kendi veri merkezi olan firmalar önce ortak bir merkezlere taşındı. Yine kendi sunucusu vardı. Ardından koşa koşa bulut bilişime geçildi. Nedeni şu, eskiden bir gün lazım olur diye -haklı olarak- on birim yatırım yapıp ortalama bir birim kullanıyorlardı. Halbuki bir bulut bilişim şirketi, mesela bizim özelimizde bir Medianova, anlık olarak “Black Friday” döneminde bütün eticaret şirketlerine hizmet veriyor. Ama sonra dönüyor aynı kapasite ile başka bir video portaline hizmet veriyor, daha sonra başka bir yere daha hizmet verdiği için korkunç bir verimlilik sağlıyor. Aslında biz mesela bir birim kullanmıyoruz, yaptığımız yatırımı paylaşım ekonomisiyle bulut bilişim kanalıyla herkese açıyoruz. Öyle bakarsanız bu bulut bilişimine geçiş ciddi bir elektrik tasarrufu sağlıyor, verimlilik sağlıyor.

Bunun haricinde yeni çıkan işler var. Mesela yapay zeka için veri işlemi yapacaksınız. Bunun için yepyeni sunucular, yepyeni CPU'lar, işlem gücü eklendi, GPU’lar eklendi. Bu da esas korkulan, bunun nereye gideceği veya blok zincirinde işte bu kripto varlıkların üretilmesi için harcanan işlemci enerjisi de önemli bir konu. Bunun da yakın takip edilmesi gerekiyor.

Sadece güneş panelleri de değil, müthiş başarılı otomasyon sistemleri var. Akşam 20:00’den sonra bütün elektriği kapatabilirsiniz. Sadece güvenlik kalabilir. Bu şekilde açık unutulan aletlerde büyük tasarruf sağlanır. Bunlar çok ucuz uygulamalar, akıllı ofis diyoruz mesela ama akıl bu kadar ucuz değil normalde.

Değerli TÜSİAD başkanımızın belirttiği gibi teknoloji şirketleri de yeşil düşünmek zorunda. Onlar da çevreci düşünmek zorunda. Nasıl daha verimli çalıştırabiliriz? Teknolojimizi nasıl daha sıkıştırabiliriz? Yenilebilir enerjiden nasıl yararlanabiliriz? Bu konular önemli ve daha da önemli olacak. Dolayısıyla bu dünyamızın bu şekilde kalması için daha iyiye gitmesi için ciddi anlamda çevre odaklı olmak zorundayız. Yaptığımız iş ne olursa olsun gerçekten yaşanacak dünya kalmadığı zaman yapacak hiçbir şey kalmıyor.

Onun için TÜSİAD'ın bu konuda önemli girişimleri var. Biz de şirketler olarak büyük destek vermeye çalışıyoruz. Plastik tüketiminden tutun da daha az elektrik tüketimi gibi…

Mesela benim evimin çatısında 6-7 yıldır güneş panelleri var. Ben elektriğimi oradan üretiyorum. Mecbur değilim ama bunu kendime olan saygı ve dünyaya olan bir geri verme açısından böyle bir yatırımı yapmıştım.

Örneğin, TÜSİAD'ın Ankara'da yeni binasının inşaatını yapıyoruz. Orada yine çatıda büyük bir elektrik sistemi olacak. Bina kendi elektriğini üretecek. Fabrikalar geçişe başladı. Bizi okuyanlara ricam son anda gerçekleştirdiğimiz mucizevi başarılar yerine daha erken girişimde bulunsak bazı şeyleri çok önceden başaracağız.

Sadece güneş panelleri de değil, müthiş başarılı otomasyon sistemleri var. Akşam 20:00’den sonra bütün elektriği kapatabilirsiniz. Sadece güvenlik kalabilir. Bu şekilde açık unutulan aletlerde büyük tasarruf sağlanır. Bunlar çok ucuz uygulamalar, akıllı ofis diyoruz mesela ama akıl bu kadar ucuz değil normalde.

“İŞ İNSANLARI YURT DIŞINA SATMA KONUSUNA YATIRIM YAPSINLAR, ÖZELLİKLE TEKNOLOJİ İHRACATI KATMA DEĞERİ AÇISINDAN ÇOK ÖNEMLİ”

- Bir de teknoloji ihracatı konusu var, bu konuda düşünceleriniz neler?

- Teknoloji ihracatı da ülkemizin önündeki en önemli fırsatlardan biri… Başarıyla yapmak için gene yetkin insana ihtiyacımız var. Ama bir yandan da vizyoner ve cesur iş dünyasına, girişimcilere, şirket sahiplerine, yöneticilere ihtiyaç var. Neden? Çünkü ülke içine mal satmak, hizmet satmak tabii ki konfor alanımızda ve birçok şirkette daha rahat yürüyen işler. Ama bu hizmeti, bu malı yurt dışına satmak için bilmediğiniz bir dünyaya giriyorsunuz.

Ben özellikle iş dünyasından bizi okuyanlar için söylemek istiyorum. Yurt dışına satma konusuna yatırım yapsınlar. Gerekirse biraz para kaybetsinler ama bu işe odaklansınlar. Özellikle Teknoloji ihracatı katma değeri açısından çok önemli… Bizim yine TÜSİAD'ta yerli ve global dediğimiz bir konsept var. Hem yerli hem de global olması düşünülen…

Dolayısıyla bu Getir örneğinde olduğu gibi aslında çok örnek firma var. Bir örnek de bizim şirketimiz Medianova... Bunların sayısı arttıkça emin olun ülkede refah artacak, milletçe daha rahat olacağız. Hepimiz daha varlıklı olacağız, daha rahat yaşayacağız, dolar kaç lira oldu diye sormayacağız. Ülkemize yurt dışından daha fazla para girişi sağlamamız lazım, bunu da ben özellikle tavsiye etmek istiyorum.

Yurdakul: 2022 otomotiv sektörü açısından çözüm yılı olabilir

Fatih Birol: Doğru yatırımla ülkemiz güneşini ihraç edebilir

Yaşayan tarih Can Kıraç’tan iş dünyasının sırları

Işıtan Gün: Dijitalleşme futbol için hem fırsat hem tehlike

Arda Ödemiş: Bilişim sektörü 2022’de en az yüzde 25 büyüyecek

2022'nin iş, finans, yatırım dünyası için yıldızlar ne diyor? Binnur Zaimler anlatıyor

Usta isim Şeniz Yarcan’dan yerel ve küresel ‘bomba’ piyasa yorumları

Hilal: Nakit ödemenin tahtı sallanıyor

Yüzbinlerce iğneyi batırıp tablo yapan sanatçı

Kitle fonlama girişimci, yatırımcı ve ekonomi için önemli fırsat

Manukyan: Merkeziyetsiz finans artık daha öne çıktı, çok ciddi getiriler var

Paşa: Türkiye’nin tanıtımında turist rehberleri de rol almalı

Enerji sektörünün önemli ismi Sedat Akdağ’dan kritik uyarı: İflaslar olabilir

Prof. Dr. Karakulak: Balıkçılık filosu kapalı havzayı bırakıp okyanusu hedeflemeli

Prof. Dr. Akat: Enflasyon Türkiye’nin önünde büyük bir hendek, önemli bir makro dengesizlik

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)