BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiRusya Çin yakınlaşması Batı’yı neden rahatsız ediyor?----

Rusya Çin yakınlaşması Batı’yı neden rahatsız ediyor?

Rusya Çin yakınlaşması Batı’yı neden rahatsız ediyor?
14 Haziran 2022 - 17:39 www.finansgundem.com

Rusya ve Çin’in son yıllarda artan yakınlaşması Batı ülkelerini neden bu kadar rahatsız ediyor?

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Rusya ve Çin’in son yıllarda artan yakınlaşması, Batı demokrasilerini endişelendiriyor. Bu endişenin arkasında, uluslararası siyasi ve ekonomik sistemin tehlike altında olmasının yanında, olası bir savaşın yaratacağı tahribat da yer alıyor.

Bloomberg’den Marc Champion’ın haberine göre, Rusya ve Çin devlet başkanları Xi Jinping ve Vladimir Putin, 2022 yılı Şubat ayı başlarında yaptıkları açıklamada, yüzyıllardır rakip olan iki ülkenin artık “sınırları olmayan” bir ortaklık kurduğunu ilan etti. Dünyanın en güçlü iki otoriter devletinin son on yılda kuvvetlendirdiği siyasi, askeri ve enerji merkezli bağlar, her iki devlet için de Soğuk Savaş sonrası ABD’nin hakimiyetinde geçen düzeni tersine çevirmeyi amaçlıyor.

İki ülke arasında kurulan bu yakın ilişki, Washington’dan Tokyo’ya kadar dünya demokrasileri tarafından endişeyle karşılanıyor. İki ülkenin yaptığı ortak açıklamadan sadece birkaç hafta sonra Rusya Ukrayna’yı işgal ettiğinde Çin, Rusya’nın bu hamlesini kınamayı reddetti. Çin’in o zamandan beri müttefikine gösterdiği destek ise ortak açıklamada olduğu gibi ‘limitsiz’ oldu.

Çin ve Rusya’yı yakınlaşmaya iten neydi?

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, bu yakınlaşmanın ardında ABD’nin yalnızlaştırma politikası olduğunu söylemek mümkün. 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali sonrası derinleşen bu yabancılaşma, 2008 yılında ABD kaynaklı ortaya çıkan finans kriziyle daha da belirginleşti. Bu gelişmeler sonrasında Çin ve Rusya, özellikle ekonomik bir erimenin küresel düzlemde, ABD’nin kurduğu ve yönettiği ekonomik ve siyasi modele olan inancı azaltacağı sonucuna vardı.

Çin, Rus mallarının ve silahlarının devasa alıcısı olarak, Rusya’nın ortak arayışına tam anlamıyla uyan bir partner oldu.

İki devlet arasındaki ilişkiler, Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi sonrasında gelen yaptırımlar ve Batı’yla arasının iyice açılmasına kadar temkinli şekilde arttı. Yaptırımlar ve Batı ile soğuyan ilişkiler Rusya’yı yeni ortaklar ve özellikle enerji ihracatı için yeni pazarlar aramaya yöneltti. Çin, Rus mallarının ve silahlarının devasa alıcısı olarak, Rusya’nın ortak arayışına tam anlamıyla uyan bir partner oldu. Her iki ülkenin de kendi etki alanları olarak gördükleri bölgelerde etkisini sürdüren ABD ve ittifaklarına karşı derin bir düşmanlık hissetmeleri de iki ülkeyi yakınlaştıran unsurlar arasında yer aldı. Rusya için bu ittifak Avrupa’da etkisini gösteren NATO iken, Çin için ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki ülkelerle yaptığı ikili savunma anlaşmaları oldu. Resmi ve bir anlaşmaya dayalı olmaktan uzak olan bu yakınlık ve ortaklık, Çin ve Rusya liderleri Xi ve Putin’in kurdukları güçlü kişisel bağ ile geliştirildi.

İki lider arasındaki dostluk

Her iki liderin de zorlu çocukluk dönemleri geçirdikleri biliniyor. İç muhalefeti susturarak ülkelerini eski büyüklüğüne kavuşturma kararlılığı sergileyen iki lider de, ABD ve AB tarafından aşağılanmalarına bir son vermeyi başarmakla övünüyor. Bugüne kadar otuzun üzerinde bir araya gelen iki lider, Tianjin’de ve Vladivostok’ta birlikte yemek yeren kameralara görüntü verdiler.

Çin ve Rusya halkın siyasi katılımına ilişkin tüm modellerin eşit derecede geçerli olduğunu tüm dünyaya duyurdu.

2019 yılında Xi, Putin’i en iyi arkadaşı olarak nitelendirdi. Şubat ayında birlikte yaptıkları açıklamada, Batı dünyasının demokrasi merkezli fikirlerini küçümsediklerini dile getirdiler. Demokrasiyi seçimlere, bağımsız mahkemelere ya da özgür medyaya atıfta bulunmadan tanımladılar. Bu yeni tanıma göre demokrasi, ekonomik kalkınma ile ilgili bir kavramdı. Halkın siyasi katılımına ilişkin tüm modellerin ise eşit derecede geçerli olduğunu tüm dünyaya duyurdular.

Tarihsel bağlar

Tarihe bakıldığında, 1800’lü yıllardan 1949 yılına kadar Rusya’nın Çin’e karşı adil olmayan anlaşma şartları uygulayan Avrupalı ülkelerden bir farkı olmadığı görülüyor. Ancak 1949 yılında Mao Zedong’un Çin Komünist Partisi’yle iktidara gelmesi ve Josef Stalin’i doğal bir müttefik olarak kabul etmesi sonrasında, iki ülke arasındaki ilişkiler kısa sürede ve çarpıcı şekilde değişti. Ancak Mao’nun, Stalin’in 1953 yılında ölmesinin ardından Rusya’da başlayan ve ‘deStalinizasyon’ olarak bilinen reformlara karşı çıkmasıyla iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden seyir değiştirdi. 1969 yılında, iki ülke arasında kısa süreli bir sınır savaşı yaşandı ve 1972 yılında Çin, ABD’ye yönelmeye karar verdi. İlişkiler, 1980’lerin ortalarına, Mihail Gorbaçov Kremlin’e çıkana kadar soğuk şekilde devam etti.

Çin ve Rusya'nın tanımına göre demokrasi, ekonomik kalkınma ile ilgili bir kavramdır.

Birbirlerine ne sunuyorlar?

2014 yılından bu yana Rusya Çin’e S-400 hava savunma füze sistemi ve SU-35 saldırı jetleri de dahil olmak üzere en gelişmiş silah sistemlerinden bazılarını sattı. Bu silahların toplam değeri 5 milyar doları buluyor. Kırım’ın ilhakından iki ay sonra, Rus Gazprom şirketi, ‘Sibirya’nın Gücü’ ismini verdiği bir boru hattı aracılığıyla Çin’e doğal gaz ihraç etmek için yaklaşık 400 milyar dolar değerinde bir anlaşma imzaladı. O zamandan bu yana boru hattı anlaşması sayısı ikiye çıktı. Bunlara ek olarak, veto hakkı olan her iki devlet de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde eskisinden çok daha koordineli hareket etmeye başladı.

Çin ve Rusya'nın yakınlaşması, ABD'yi iki cephede savaşmak zorunda bırakabilir.

Batı dünyasının endişesi

Çin ve Rusya arasında artan iş birliği, özellikle ABD’de bazı politika yapıcıları endişelendiriyor. Bunun nedeni ise olası bir kötü senaryoda ABD’nin iki cephede savaşmak zorunda kalma ihtimali. Bu noktada Tayvan anlaşmazlığı nedeniyle Çin ile çatışma yaşama ihtimali olan ABD, Rusya’nın AB’de yer alan bir NATO ülkesine müdahalesiyle kendisini zor duruma düşürebileceğinden korkuyor.

İki cephede çatışma ihtimaline karşı ABD’nin endişelerini ise ABD Senatörü Jim Inhofe’un tespiti özetliyor: Satın alma gücü paritesine göre kıyaslandığında, Çin ve Rusya’nın toplam olarak savunma sanayiine yaptığı harcama, ABD’den daha yüksek. ABD’de, iki ülkenin bir araya gelerek oluşturabileceği ekonomik, askeri ve siyasi bir güç birlikteliğinin otokratik eğilimlere sahip diğer dünya ülkelerini cesaretlendireceğinden de korkuluyor. Bunun siyasi bir sistem olarak demokrasiye olan güveni baltaladığı ve Soğuk Savaş sonrası ABD ve müttefikleri tarafından desteklenen mevcut uluslararası sistemi tehdit ettiği görüşü de oldukça yaygın olarak kabul ediliyor.

Ukrayna Savaşı’nın ilişkilerdeki rolü

Çin, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini kınamaktan kaçındı. Bu çatışmanın sorumlusu olarak ise ABD ve NATO’yu suçlamayı tercih etti. Batılı ülkeler tarafından satın almama kararı alınan Rus petrolünü satın alarak dolaylı şekilde Rusya’yı finanse etmiş oldu. Ancak Xi, savaşı açıkça desteklemekten de kaçındı. Ayrıca, ABD ve AB ülkeleri tarafından Rusya’ya uygulanan yaptırımların mali etkisini yumuşatma noktasında isteksiz olduğunu kanıtladı. Rusya’nın gayri safi yurtiçi hasılasının neredeyse sekiz katı büyüklüğe sahip olan Çin, ABD ve diğer Batı ülkelerinin hakimiyetinde olan uluslararası ekonomik sistemde Rusya’ya nazaran daha fazla risk altında.

Putin çıkış arıyor Çin Rusya'yı kurtarır mı

 

Rusya'nın enerji geliri savaş giderini aştı!

 

Çin: ABD bize dair stratejik algılamasını düzeltmelidir

 

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)