BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerNaci Görür: En güvenli bölge İstanbul Anadolu yakası kuzeyi----

Naci Görür: En güvenli bölge İstanbul Anadolu yakası kuzeyi

Naci Görür: En güvenli bölge İstanbul Anadolu yakası kuzeyi
28 Ocak 2022 - 07:40 www.finansgundem.com

Ünlü yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul depremi için neler söylüyor? Kabus yılları başladı mı? Mega kentin zemini nasıl? Kentsel dönüşüme, alt yapıya eleştirisi ne? Tsunami olur mu? İşte Görür Hoca’dan önemli açıklamalar…

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Ege Denizi'nde 16 Ocak’ta meydana gelen 5,4'lük depremin ardından “Yunanistan'da olan depremde faydan açığa çıkan dalgalar Marmara'ya doğru gelip stres değişimine neden olur. Bu stres değişimi ise Marmara'da deprem olmasını kolaylaştırıyor. Bir anlamda bardağı taşıran son damla gibi…" sözleri kamuoyunda gündem yaratan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, “Kazandıran Sohbetler”de konuğumuz oldu. Bilim Akademisi kurucu üyesi, İTÜ öğretim üyesi ve ülkemizin deprem konusundaki en önemli bilim insanlarından biri olan Prof. Görür ile olası İstanbul depremini konuştuk…

“ZAMAN GEÇTİKÇE MARMARA BÖLGESİ'NDE BİRAZ DAHA RİSK ARTIYOR”

- Değerli hocam, son dönemlerdeki açıklamalarınızda 1999 depreminden yola çıkarak olası büyük deprem için “30 yıl artı/eksi 10 yılın içine girdik” ifadelerini kullanıyorsunuz… İstanbul için, Marmara için kabus yılları başladı mı?

- O çalışma bana ait değil. 1999 depreminden sonra ABD’li araştırmacı Parsons ve arkadaşları bir yayın yaptı. 2000 yılında da Nature'da yayınlanan bu çalışmada bütün jeolojik verileri, sismolojik verileri ve tarihi deprem verilerini kullandı. Sonucunda bir periyot hesapladı. O periyoda göre de Marmara Bölgesi'nde 1999’dan itibaren her an olmak kaydıyla 30 yıl içerisinde büyük deprem olma olasılığı yüzde 62 artı/eksi 15 yıl, yani on beş sene ileri gidebilir geri gelebilir deniyor. Dolayısıyla 30 sene içerisinde bu kadar tehlikeli bir durum var. Şu ana kadar 21 sene geçti. Bu demektir ki 30 sene periyodunun sonlarına doğru geliyoruz. Bu anlamda zaman geçtikçe Marmara Bölgesi'nde biraz daha risk artmış oluyor. Bu çok bilinen bir savdır. Bizim de Marmara'da yaptığımız bütün çalışmalarda elde ettiğimiz verilerde aşağı yukarı bu beklentiyi karşılar niteliktedir. Ben bazen bu nedenle uzatmaları oynuyoruz diyorum.

“EN TEHLİKELİ YERLER AVRUPA YAKASINDA ÇÜNKÜ BU BÖLGE ZEMİN OLARAK İYİ DEĞİL”

- Özetlemek gerekirse Marmara'daki fay yapısı, Adalar, Avrupa yakası sahil bölümü, sırayla en çok etkilenecek bölgeleri hangileri?

- En tehlikeli yerler Avrupa yakasında çünkü bu bölge zemin olarak iyi değil. Yaptığımız jeolojik incelemelerde bu bölgede genç kayaların mevcut olduğunu görüyoruz. Bunlar da iyi zemin niteliği göstermiyorlar. Yani kaya zemin değil. Daha çok yumuşak, gevşek kayalar şeklinde ve buradaki kayaların içerisine deprem dalgaları girdiği zaman bu tür zeminler depremin etkisini daha artırıyorlar. Halbuki sağlam kaya içerisine sismik dalgalar girdiğinde hemen kısa zamanda o kayaların içerisinden geçiyor, orada da sarsıntı yapıyor ama hızlı geçiyor. Ama Avrupa bölgesinde çoğu yerde olduğu gibi genç çökel kayalar, gerçek kaya niteliği göstermediği için sert olmadığı için orada sismik dalgalar fazla oyalanıyorlar. Hızları yavaşlıyor. O zaman sarsıntı daha fazla oluyor. Daha uzun süreli oluyor. Oradaki en büyük yer hızı ve en büyük yer ivmesi fazla oluyor, dolayısıyla da hasar fazla oluyor. Gözünüzün önüne bir harita getirin, boğazdan başlayıp Haliç'ten, Silivri'ye kadar kıyıdan on kilometrede içeriye doğru bir şerit alsak, deprem açısından görece çok daha riskli bölge.

Anadolu tarafına geçince bu bölgedeki kayalar, bizim paleozoik diye tabir ettiğimiz birinci zamana ait yaşlı kayalar ve birçok yerde sert, gerçek kaya özelliklerine sahipler. Böyle olunca da Anadolu yakasında zemin daha iyi diyebiliyoruz. Bu nedenle de olası bir depremde burası Avrupa Yakası'na göre biraz daha az etkilenip görece daha az zarar görüyor. Adalar biliyorsunuz Kuzey Marmara deprem hattına diyebileceğimiz Kuzey Anadolu Fay Zonu’na çok yakın. Bu nedenle hiç kuşkusuz zemini çok sağlam. Orada da paleozoik yaşlı gerçek kayalar, sert kayalar mevcut... Ama fay hattına bu yakınlıktan dolayı depremin şiddeti orada fazla olacaktır. Böyle olduğu için de oralar da hasar görebilir.

En tehlikeli yerler Avrupa yakasında çünkü bu bölge zemin olarak iyi değil. Yaptığımız jeolojik incelemelerde bu bölgede genç kayaların mevcut olduğunu görüyoruz. Anadolu tarafına geçince bu bölgedeki kayalar, bizim paleozoik diye tabir ettiğimiz birinci zamana ait yaşlı kayalar ve birçok yerde sert, gerçek kaya özelliklerine sahipler. Böyle olunca da Anadolu yakasında zemin daha iyi diyebiliyoruz. Bu nedenle de olası bir depremde burası Avrupa Yakası'na göre biraz daha az etkilenip görece daha az zarar görüyor.

“İSTANBUL'DA 7 ŞİDDETİNİN ÜZERİNDE BÜYÜK DEPREMLERDE ÇOĞUNLUKLA TSUNAMİ OLMUŞTUR”

- Peki Tsunami etkisi hocam?

- Adalar’da topoğrafyanın müsait olduğu sahil kesimlerinde, deniz düzeyine yakın olduğu yerlerde tsunami iç kısımlara kara içine girebilir. Ama deniz seviyesinden 15-20 metre yükseklikte yamaç, yar şeklinde olan kıyılarda tabii ki etkisi olmaz.

Tarihi dönemlerden biliyoruz, Tuzla açıklarında meydana gelen denizaltı heyelanı nedeniyle tsunaminin dalga yüksekliği İstanbul'da 10 metreyi bulmuş. 1509 depreminde de tsunaminin olduğu ve surları aştığı söylenir. Orada da aşağı yukarı yükseklik 8-10 metredir. Demek ki İstanbul'da 7 şiddetinin üzerinde büyük depremlerde çoğunlukla tsunami olmuştur. Tarihi kayıtlarda bunlar var. Buradaki neden de deniz altındaki heyelanlardır, kıta yamaçlarının kayması sonucudur. Ondan dolayı olmuştur. Mesela bizim yaptığımız bir çalışmada 10 bin sene önce Tuzla açıklarında bugünkü adaların toplam yüzölçümü kadar malzemenin Marmara'nın içine kaydığını gördük, çalıştık, ispat ettik. Demek ki tsunami olabilir, Adalar’ın deniz seviyesine yakın kıyı kesimleri zarara uğrar, etkisi altına girer.

“2. BOĞAZ KÖPRÜSÜ’NDEN DOĞU/BATI YÖNÜNDE BİR HAT ÇİZDİĞİMİZİ VARSAYARSAK O ÇİZGİNİN KUZEYİNDE KALAN ALANLAR GÖRECE GÜVENLİ”

- İstanbul tümüyle büyük bir yıkımın tehdidi altında mı yoksa daha güvenli bölgeleri var mı? Mesela İstanbul’da güvenli bir yerde oturmak istiyorum diyen kişi Anadolu Yakası'nda ve Karadeniz'e yakın mı ikamet etmeli?

- Çok önemli bir genelleme yaparsak mesela İkinci Boğaz Köprüsü’nden doğu/batı yönünde bir hat çizdiğimizi varsayarsak, o hattın kuzeyinde kalan alanlarda deprem şiddeti görece olarak azalacaktır. Yani altılar mertebesine bazen beş mertebesine falan düşer. Biraz da ev iyi durumdaysa fazla büyük hasar görmez. Demek ki o çizginin kuzeyinde kalan alanlar görece güvenli ama güneyinde olan alanlar 99 depremini nasıl hissettilerse ondan çok daha fazla hissedecekler demektir.

“İSTANBUL'U YA DA BİR KENTİ EĞER DEPREM ODAKLI KENTSEL DÖNÜŞÜME SOKACAKSAK, O KENTİN BÜTÜN BİLEŞENLERİNİ DEPREM DİRENÇLİ HALE GETİRMELİYİZ”

- Kentsel dönüşümün amacına ulaşamadığını sık sık vurguluyorsunuz… Ne olmalıydı ne yapılmadı, neler yanlış yapıldı?

- Başlangıçta kentsel dönüşüm anlayışı yanlış. Bu ülkede ister istemez amaca uygun yapılıyor. Bugün çevrenizde kime sorarsanız sorun, hatta yetkililere bile sorun, kentsel dönüşüm denildiği zaman yapı stokunun iyileştirilmesi diye düşünülüyor. Çürük binaları yıkacağız, sağlam yapacağız veya güçlendireceğiz. Halbuki deprem odaklı kentsel dönüşüm bu değildir. Onların söylediği bir müteahhitlik projesi. Ekonomi canlansın diye yapılan bir uygulama. Müteahhit de öyle algılıyor, yönetim de öyle algılıyor, işin kötüsü halk da öyle algılıyor. Benim evim kentsel dönüşüme girecek deyince, “Oh, bundan para kazanabilirim” diye düşünüyor. Müteahhitle pazarlık yapıyor. Daha lüks olsun istiyor. Hatta binaları daraltıyorlar daha yüksek yapıyorlar. Halbuki bu doğru değil.

Deprem odaklı kentsel dönüşüm rant değil, insan canını, hayatını kurtarmaya yöneliktir. Bu da binaları lüks, site veya rezidans şeklinde değil de ekonomik, hızlı deprem dirençli yapmakla mümkündür. Şimdi dolayısıyla İstanbul'u ya da bir kenti eğer deprem odaklı kentsel dönüşüme sokacaksak, o kentin bütün bileşenlerini deprem dirençli hale getireceğiz. Kentin bileşeni sadece yapı stoku değildir. O bir tanesidir. Dolayısıyla önce halkı, ondan sonra altyapıyı, barajları, yolları, viyadükleri, kanalizasyonu, doğal gazı vs. Demek ki halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomi; bütün bu beş bileşeni, depremde en az hasar alacak şekle getirecek yatırımlar yapmak lazım.

En fazla kentsel dönüşüm Bağdat Caddesi'nde oldu. Halbuki Bağdat Caddesi depremde en büyük darbeyi yiyecek yer değil. Zeytinburnu’ndan itibaren Bakırköy, Güngören, Avcılar en fazla tehlike yaşayacak yerler ama müteahhitler oradan kaçtı. Hepsi Bağdat Caddesi'ne gitti. Niye? Sen de müteahhit olsan orada yapıp satsan para kazanırsın.

Mesela şimdi İstanbul'da dünya kadar sanayi tesisi var. Bunların içinde parlayıcı, patlayıcı, toksik, anormal kimyevi maddeler var... Bunlar acaba önlem almışlar mı? Olası bir depremde bunların atıkları veya çevre zararları ne olacak?

Başka bir açıdan iş kaybı, zaman, ekip, ekipman kaybı olup da İstanbul'da sanayinin, ekonominin çarkları dönmezse ne olur? Bunun hesabı yapılmış mıdır? Hangi iş adamı kendi yerini deprem güvenli hale getirecek şekilde çalışmalar yapmış. Biz görmedik. Bu ne kadar gündeme geliyor onu da bilmiyorum. Neyi yanlış yapıyorlar sorusunun cevabı bu…

Kentin tüm bileşenlerini deprem dirençli hale getirecek şekilde yapılmıyor. Yapışmışlar bir tek yapı stokuna, müteahhitlik işi o da, ülkemizde en iyi bilinen iş… Onu yapıp gidiyorlar. Bu da o zaman bu kentsel dönüşüm olmuyor. Bakanlardan bile itiraf eden oldu. Bu rantsal dönüşüme dönüştü…

En fazla kentsel dönüşüm Bağdat Caddesi'nde oldu. Halbuki Bağdat Caddesi depremde en büyük darbeyi yiyecek yer değil. Zeytinburnu’ndan itibaren Bakırköy, Güngören, Avcılar en fazla tehlike yaşayacak yerler ama müteahhitler oradan kaçtı. Hepsi Bağdat Caddesi'ne gitti. Niye? Sen de müteahhit olsan orada yapıp satsan para kazanırsın.

“DEPREMDE EN BÜYÜK ZARARI ALTYAPI GÖRÜR, ÖZELLİKLE DE İÇME SUYU VE KANALİZASYON”

- İSKİ'yle bu söylediğiniz bağlamda bazı çalışmalarınız oluyor kamuoyuna yansıyan… Bu altyapıyla ilgili olan nasıl bir çalışma?

- Biz İSKİ'nin Anadolu ve Avrupa yakasında tüm atık su hatlarını, ana arterlerini bir de içme suyu isale hatlarını bütün özelliklerini, geçtikleri yerleri ve depremsel olarak nasıl etkileneceklerini inceliyoruz. Olası bir depremde nasıl etkilenebilirler? Şimdiden İstanbul'un neresinde, hangi içme suyu hattı veya atık su hattı kırılır, bunu tespit edip, hesaplayıp bunun için de önlem almaya çalışıyoruz çünkü depremde en büyük zararı altyapı görür. Özellikle de içme suyu ve kanalizasyon. Türkiye'de de kanalizasyon ve içme suyu yan yana akar. Bunlar birbirine karıştığı zaman deprem diyelim 10 bin kişi öldürürse, 20 bin kişiyi de uzun dönemde bu pislik ve hastalıklar öldürür.

Bunlar çok fazla düşünülen önemsenen konular değil çünkü bir bilim adamı bir şey söylediği zaman kendilerine karşıymış gibi algılayıp hemen taarruza geçiyorlar, onu susturmaya çalışıyorlar. “Bu ne diyor?” diye dinleyelim, bir önlem alalım, öyle bir kültürümüz maalesef yok.

“BİR KENTTE ÖNCE MİKRO BÖLGELEME ÇALIŞMASI YAPIYOR, TEHLİKELER RAPORLANIR, SONRA TEDBİR ALINIR”

- Son bir soru, bugünü milat kabul etsek, acil olarak, bir saniye bile kaybetmeden yapılması gerekenleri nasıl sıralayabiliriz?

- Bunu yine kentsel dönüşüm başlığı altında yapmak lazım. Onun için de önce bütün kentin -sadece İstanbul'u konuşmuyorum- doğal yapısını incelemek kentin doğasını anlamak gerekir. Önlemler de o doğaya uygun alınmalıdır. Aksi halde doğayla çatışılırsa, doğa gelir tahrip eder, hiç affetmez. Bunu anlamak için de o kentte önce bir mikro bölgeleme çalışması yapmak lazım. Mikro bölgeleme çalışması demek o kentin jeolojisini, sismolojisini, jeotekniğini, heyelanlarının nerede olduğunu, sıvılaşmanın nerede olacağını bütün bunları ayrıntılı bir şekilde incelemek demektir.

Özellikle sismoloji çalışması yaparken deprem dalgaları bir kente girdiği zaman nerede hızlanır, nerede yavaşlar, neresi daha fazla sarsılır, neresi az sarsılır diye bütün bunların hesapları yapılmalıdır. Biz bu çalışmanın tümüne mikro bölgeleme diyoruz.

Haritalandırılan mikro bölgeleme çalışması önüne gelen belediye başkanı ya da vali, “Kentimizde deprem olduğunda en fazla sarsılacak yerler buralar, deprem şiddetinin en fazla olduğu yerler buralar, o zaman buradaki binalar tehlikeli” der ve bundan sonra oralara hiç bina yaptırmama kararı verir. Yerleşim alanından çıkarır, mekânsal planlama yaparak daha önceki yapıları ilk hedef olarak elden geçirir.

Ondan sonra bu mikro bölgeleme çalışması doğrultusunda tehlike analizi yapılması gerekir.  Tehlike analizi nedir? Depremden bahsettiğimize göre demek ki faylar var. Tehlike faydan geliyor. Benim kentimi etkileyen fayların özelliği ne? Boyu ne posu ne kolları ne? Ne kadar deprem üretir? Üretirse hangi büyüklükte üretir? O deprem olursa benim kentimde şiddeti nasıl olur? Şiddet farklı bir şey. Nasıl yayılır? Bütün bunların analiz edilmesi gerekir. Bu analiz de haritanın yanına konur. Böylelikle tehlikenin büyüklüğü ve yeri de belirlenmiş olur.

Önce bütün kentin -sadece İstanbul'u konuşmuyorum- doğal yapısını incelemek kentin doğasını anlamak gerekir. Önlemler de o doğaya uygun alınmalıdır. Aksi halde doğayla çatışılırsa, doğa gelir tahrip eder, hiç affetmez. Bunu anlamak için de o kentte önce bir mikro bölgeleme çalışması yapmak lazım.

Bir benzetme yaparsak: Bir düşman şehre saldıracak, nereden geleceğini bilmeden hazırlık yapmak, aptallıktır. Ama bütün çalışmalar yapılıp düşmanın nerede gizlendiği, silahının nerede topunun nerede, tankının nerede olduğunu bilmek ve anlamak gereklidir. İşte tehlike analizi de böyle bir şey.

Bunlardan sonra, “Peki bu tehlike oluştuğu zaman nasıl bir zarar ortaya çıkar, halk ne kadar zarar görür, ne kadar insan ölür, yaralanır? Altyapı ne kadar yıkılır, parçalanır, barajlar vesaire tüneller yıkılır mı yıkılmaz mı? Yapı stoku ne olur? Nasıl bir zarar görür? Çevre nasıl zarar görür? Ekonomi nasıl zarar görür?” hepsinin hesapları yapılmalıdır. Tüm bu raporların her biri rakamsal ve çok net olmalıdır.

O da diğer raporların yanına konur. Ondan sonra da “Mademki tehlike bu, tehlike olursa alacağım zarar bu, bunun için ne yapılmalı?” sorusunun cevapları bulunup bu tedbirler uygulamaya alınır.

Bizde tehlike analizini bırak, İstanbul'u tehdit eden fayları Marmara'da üç-beş kişi biz şahsen inceledik, hükümetlerin bize tek kuruş yardımı olmadı. Bunu biz yurt dışından Avrupa Birliği fonlarıyla İTÜ’de yaptık.

Sevim: Teknolojiye, insana ve güçlü kurumlara yatırım çok önemli

Yurdakul: 2022 otomotiv sektörü açısından çözüm yılı olabilir

Fatih Birol: Doğru yatırımla ülkemiz güneşini ihraç edebilir

Yaşayan tarih Can Kıraç’tan iş dünyasının sırları

Işıtan Gün: Dijitalleşme futbol için hem fırsat hem tehlike

Arda Ödemiş: Bilişim sektörü 2022’de en az yüzde 25 büyüyecek

2022'nin iş, finans, yatırım dünyası için yıldızlar ne diyor? Binnur Zaimler anlatıyor

Usta isim Şeniz Yarcan’dan yerel ve küresel ‘bomba’ piyasa yorumları

Hilal: Nakit ödemenin tahtı sallanıyor

Yüzbinlerce iğneyi batırıp tablo yapan sanatçı

Kitle fonlama girişimci, yatırımcı ve ekonomi için önemli fırsat

Manukyan: Merkeziyetsiz finans artık daha öne çıktı, çok ciddi getiriler var

YORUMLAR (2)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • açıkça isimli şahsa28 Ocak 2022 15:51

    "açıkça" ismiyle yorum yazan birader sen mal mısın? ne alakası var istanbul'da ikamet etmekle? bıktık artık sizin gibi boş beleş insanların hiçbir işe yaramadığı hâlde kendini bu memleketin sahibiymiş gibi görüp memleketin hayrına bir şeyler yapan insanlara oturduğu yerden atıp tutmasından. kimsiniz olm siz? haberi okudun mu? adam ne diyor, bize maddi destek verilmedi ama oturduk kendimiz çalıştık fayları diyor. bu adam sana elde ettiği veriler sonucu aşağı yukarı olabilecek senaryoları anlatıyor, fantezi olsun diye gidip fay incelemiyor. oksijen israfı seni. sana şu an. yaşadığı dünyanın gerçeklerinin farkında olmayan soytarı seni. 

  • Açıkça28 Ocak 2022 08:13

    Bay Prof; O halde İstanbul da ne diye ikamet ediyorsun?  Bak Bld başı hiç durmuyor fırsatını bulur bulmaz ya İsviçre ye kayağa ya da Avrupa ya iş gezisine yersen!  Yani nereden baksan her an yisif yisif.