BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemMusul petrolünde hakkımız var mı?----

Musul petrolünde hakkımız var mı?

Musul petrolünde hakkımız var mı?
29 Ekim 2016 - 08:44 www.finansgundem.com

Tam bir muamma. Payımızı hala alabilir miyiz, yoksa o defter kapandı mı? İşte soruların yanıtı...

Musul petrolünde hakkımız var mı yok mu? Tam bir muamma. Bir yanda "Irak petrolünden payımızı hala alabiliriz" diyenler. Diğer yanda "geçmiş olsun, o safha kapandı" diye dizini dövenler. Bir de "Özal Musul'a petrol için girmek istiyordu" iddiasında bulunanlar. Peki nedir bu işin aslı astarı?”

Soruyu soran Hürriyet yazarı Verda Özer, yanıtını da veriyor. İşte o yazı...

TÜRKİYE ALACAKLI KALDI

Türkiye’nin Musul’daki petrol haklarıyla ilgili 2 belge mevcut. 1.si; Türkiye’nin İngiltere ve Irak’la imzaladığı 5 Haziran 1926 tarihli Ankara Anlaşması. Diğeri de 14 Mart 1925 tarihinde Türk Petrol Şirketi (Turkish Petroleum Company-TPC) ile Irak hükümeti arasında imzalanan İmtiyaz Anlaşması.

Ankara Anlaşması’nın 14. maddesine göre: Türkiye 25 yıl süreyle tüm Irak’ın petrol gelirinden yıllık % 10 oranında bir hak alacaktı. Yine İmtiyaz Anlaşması’nın 10. ve 33. maddeleri de bu hakka atıf yapıyordu. Ankara’ya yapılacak bu ödeme ise 1934’te başlayacaktı. Çünkü anlaşma, “Irak’ta ilk boru hattı yapıldıktan sonra gelir kaydedilecektir” diyordu. Irak petrolünü dünyaya taşıyan ilk boru hattı da 1934’te, Kerkük-Hadidi arasında inşa edilmişti.

Kısacası Ankara’ya bu ödeme 1934’ten 1960’a kadar sürecekti. Ne var ki kazın ayağı öyle olmadı.

*

Ecevit döneminin Başbakan Yardımcısı, 1981-84 arasında (Turgut Özal Başbakan iken) Hazine Genel Müdürü olan Hikmet Uluğbay, bu konunun en yakın şahitlerinden. “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Petropolitik” adlı bir de kitabı var.

Uluğbay’la konuştuğumda, Türkiye’ye sadece 18 yıl boyunca, yani 1954’e kadar ödeme yapıldığını anlatıyor. Dahası, bu ödemenin olması gereken miktarın çok altında olduğunu söylüyor. Uluğbay, ulaşabildiği o tarihe ait yayınlara ve o günün petrol fiyatına göre rakamı hesaplamış: Türkiye’nin toplamda alacağı en düşük miktar 29.5 milyon İngiliz Sterlini’ymiş. Ancak bunun sadece 3.5 milyon kadarı tahsis edilmiş. Yani 26 milyon İngiliz Sterlini ödenmemiş.

Bu rakamın çok daha yüsek olduğunu iddia edenler de var. Mesela enerji uzmanı Dr Ferruh Demirmen (2003’te Global Policy Forum’da yazdığı makalesinde) 1934-1958 yılları arasındaki toplam borcun 50 milyon Sterlin olduğu görüşünde. Bu durumda ödenmemiş borç miktarı tam 46,5 milyon Sterlin. Ki bu, bugünün 740 milyon Sterlinine eşdeğer.

TAZMİNAT ALDIK MI?

Bir iddiaya göre de; Irak’tan peşin bir miktar (500 bin Sterlin) aldığımız için bu hakkımızdan vazgeçtik. Zira Ankara Anlaşması’na göre; 500 bin Sterlin karşılığında Türkiye bu petrol hakkından vazgeçebilirdi. Ancak Uluğbay, tazminat ödendiği iddiasını kesin bir dille reddediyor. “Öyle olsaydı bunun devlette izi olurdu, ama öyle bir belge yok” diyor.

“Kaldı ki o zaman 1987’ye kadar her yıl devlet bütçesine bu madde konulmazdı” diye ekliyor. Çünkü 1987’ye kadar  her yıl bütçeye “Irak’tan alacaklıyız” ibaresi düşülmüş. 1987’de bu maddenin kalkmasının sebebi ise şu: 1986’da dönemin Başbakanı Turgut Özal, Irak Devlet Başkanı Saddam’ın ricası üzerine Musul kalemini bütçeden tamamen çıkarmış.

Uluğbay, o zaman Özal’in isteği üzerine Dışişleri Bakanlığı’nın ve Hazine’nin Maliye Bakanlığı’na bir yazı gönderdiğini anlatıyor. Bu konunun artık önemsiz olduğu, Musul meselesinin bütçeden çıkarılması söyleniyor. Ancak Uluğbay, bunun yine de uluslararası anlaşmalardaki haklarımızı ortadan kaldırmadığını vurguluyor. “Bu hakkın ortadan kalkması için, anlaşmanın tarafları olan Irak’a ve İngiltere’ye mektup gönderilmiş olması gerekiyordu” diyor.

ÖNÜMÜZE BAKALIM

Enerji uzmanı, Botaş eski Daire Başkanı Dr. Cenk Pala’ya göre Türkiye bu çiğnenmiş hakları için Irak Devleti’ne dava açabilirdi. Ancak bunun için artık çok geç. Dahası, reel politikaya uygun değil. Böylesi bir adım; Bağdat hükümeti, ona hükmeden İran ve de ABD ile gerilimi yükseltmekten başka bir işe yaramaz.

Pala; dikkatimizi artık geçmiş değil, geleceğe yöneltmemiz gerektiğini söylüyor. “Önümüzdeki dönemde ABD ve Irak ile masaya yatırılacak en önemli konu: Irak petrol ve gazının Türkiye’ye ve ülkemiz üzerinden boru hatları ile Avrupa ve dünya piyasalarına satılmasına yönelik girişimlerin yoğunlaştırılması” diyor.

Dikkat çektiği bir diğer nokta da şu: Türkiye’nin sadece Kerkük-Musul’la, yani Kürtlerle anlaşma yapması uzun vadeli bir çözüm değil. Hem Bağdat Hükümeti’ni, hem de Kürt tarafını kapsayarak, tüm Irak enerji kaynaklarını “merkezi” boru hatlarıyla Türkiye üzerinden dünya piyasalarına ulaştırmak önemli.

*

Bir Osmanlı diplomatı olan, Türk Petrol Şirketi’nin kurucusu Sarkis Gülbenkyan (1869-1955) şöyle demiş: “Petrol işleri yağlıdır. Ya elinize bulaşır, ya ayağınızı kaydırır”. Cenk Pala diyor ki: “Bu kez elimize bulaştıralım. Ancak ayağımızı kaydırtmayarak!”
VERDA ÖZER - HÜRRİYET

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)