BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaRöportajlarLeyla Alaton: Türk kadını güçlendi----

Leyla Alaton: Türk kadını güçlendi

Leyla Alaton: Türk kadını güçlendi
29 Şubat 2016 - 10:49 www.finansgundem.com

Türk iş dünyasının güçlü isimlerinden, kadının ekonomik özgürlüğünün en büyük destekçilerinden Leyla Alaton tüm içtenliğiyle Finans Gündem’e konuştu

SERAP SÜRMELİ – FİNANSGUNDEM.COM / ÖZEL HABER

“Başkasının önünü aydınlatırken kendi yolumuza da ışık tutarız.”
**
Kendinden emin, sosyal hayata katkılarından zevk alıyor, kadının ekonomik özgürlüğü, çalışma yaşamındaki yeri için verdiği uğraştan geri adım atmıyor. İnançlı, inatçı.
Röportaj için uzun bir mail trafiğinin sonunda karşı karşıyayız.
Harikulade bir kadın!
Sesindeki gücü, mertliği içinize işliyor. Gerginlik ruhuna ters. Kahkaha atmaktan korkmuyor, neşeli. Kibar, candan bir ev sahibi…
Fikri hür, vicdanı hür, özgür…
Yaşamın rengi binbir ton
Biri de Leyla Alaton.
 
Tarihi bir bina
Boğaziçi Köprüsü’nden her geçişte iki gözüm hep takılırdı, ziyaret etmek bugünmüş, kısmet. Ortaköy’de, kentin efendisi gibi konuşlanmış Alarko Holding’e giriyorum. Her tedbir emniyettir, kontroller sıkı.  Dışarıda kış güneşi, içeride ‘tarih’ parlıyor. Binanın mazisi ilginç, Ürdün Kralı Abdullah’ın dedesi Kral Tallal’ın 19 yıl kaldığı eski şifa yurdu burası. Geçmiş muhafaza edilmiş. Ne bir ekleme var ne de genişleme. Koridorlar dar ve uzun. Masalar cevizden. Bekleme salonu ufak, sade ama çok sıcak.
Birden ortaya çıkıyor. Enerji dolu. Keyifli, içten bir ‘hoşgeldiniz’in ardından odasına yürüyoruz.
Alarko’yu bence Leyla Hanım ısıtıyor…
 
‘Küçük’ bir hayal kırıklığı!
Heybetli bir makam bekleyenlere sesleniyorum, nafile…
Patronun kızı, sermayedar, Yönetim Kulu üyesi, PR ve tanıtım işleri ustası, girişimci dostu, Türkiye’nin en güçlü iş kadınlarından Leyla Alaton’un sıfatları ne kadar kuvvetliyse çalışma mekânı o kadar mütevazı. Odadaki sadeliğin çekiciliği ise sanat…  Duvarları ünlü ressamlar, gizemli tablolar süslemiş. Duyguyla, sevdayla, aşkla aldığı eserler için, “Kimseye sormam, ileride bu kaç para edecek diye hiç hesap kitap yapmam?” diyor ama koleksiyonlarından seçilen değerli parçalar galerilerde kıskançlıkla seyrediliyor.
 
 

Ömre bedel balkon
Masada, yerde ilginç objeler var. Koltuğunun yanı başında babasının resmi. Sırtını ise sağlama almış,  Türk Bayrağı. Ancak öyle bir balkona sahip ki ömre bedel. Bir uçtan diğerine git, gel. Manzara nefis, elini uzatsan avuçlarında deniz…
Leyla Alaton, bugün bir başka güzel. Bizim için giyinmiş. İnci yüzük, inci küpe. Yakası güllü ceket, etek, siyahla beyazın nefis bir uyumu. Melis Alphan’ın sıfır verdiği şöhretli isimlerin kıskanacağı bir görüntü. Ya o gözlükleri, hani güneşten koruyan renkli, büyülü camlar var ya, onları takıp, Boğaz’a bakınca sanki Scarlett Johansson. Hava aynı. 
Tek fark makyaj. Bizim Scarlett hafif olanı tercih ediyor.
Çok da yakışıyor.
Lokum kutusunu hep birlikte açıyoruz, bize ikram için almış. Kahve kaçınılmaz oluyor.  İki orta bir sade, fırsattan istifade…
O da çifte kavrulmuşların tadına bakıyor. Gülüyor…
 
Gizli notlar kimden geliyor?
Ortam şık, sohbet derin. Her soruyu dikkatle dinliyor, cevap veriyor. Kapalı kutu değil. Tıpkı İshak Bey’in de büyük emeği olan o vakıf gibi, açık. Haliyle George Soros’u konuşuyoruz. Amerikalı ünlü dolar milyarderinin, babası için Türkiye’ye geldiğini,  bir ‘teşekkür’ daveti verdiğini anlatırken aldığı haz içimizi titretiyor.
Neredeyse bir asırlık tecrübenin, gün görmüş bir işadamının, o ‘dâhi’nin tavsiyeleri oluyor mu, Leyla Hanım dinliyor mu? Çok net, evet. Hâlâ yanlışlarını düzeltmesi için babasının gizli notlar gönderdiğini ifade ediyor. Kızının ‘dev’e duyduğu hayranlığa şahit oluyorum. 
 
Başarılı bir kadın, iyi bir anne.
Alaton’un yüreği, ülkesi, işi, mücadelesi kadar çocukları için de atıyor. Onlara yaşanabilir bir gelecek hazırlamak için var gücüyle çalışıyor, çabalıyor.
Zekâsını kullanan, işini kuran, projesi olan, üreten kadınlara saygı duyuyor. Hep destekliyor. “Bakın artık kadın değişiyor” diyor, ekliyor:  “Artık Türkiye’de daha eşitlikçi, daha kendine güvenen, daha ayakları üstünde duran ve yaptıklarıyla çok şaşırtan kadınlar var.”
 
Twitterkolik!
Sosyal medyayı en aktif kullanan isimlerden biri de Leyla Hanım. Bu güce inanıyor. Instagram  matrak paylaşımlar yaptığı alan ama Twitter onun ikinci yuvası. Çok da cesur kullanıyor. Gece gündüz demeden, üşenmeden yazıyor, izliyor. Bir nevi twitterkolik. “Hiç kimsenin bu gücü küçümseme lüksü yok” sözleriyle de uyarıyor.
Türkiye’nin tek feminist kadın mizah dergisi ‘Bayan Yanı’nın tartışmasız en büyük reklamcısı. Her fırsatta övüyor. Çizgiden kaleme, içeriğini önemsiyor. Zaten hep bayan’ların yanı’nda durmuyor mu? 
 
 

Burada kadının adı var
Peki, böyle bir patroniçenin işyerinde çalışanlarda terazisi ne? Kimden yana ağır basıyor. Taahhüt işleri dışında holding bünyesinde görev alan kadın oranının yüzde 50’yi aştığını söylüyor Leyla Alaton. Eşitliğin verimi artırdığına inanıyor. Onun zaferi, ne arzu ettiğini bilmesi, aşama aşama ilerlemesi.  Sağa sola caka satmıyor. Büyük vizyonunun hamlesine kendi evinden başlıyor.
Ev demişken, tek serveti, oturduğu yer. Yazlığı bile yok. Gayrimenkul biriktirmiyor, varını, yoğunu holdingin yatırımlarına katıyor. Alarko markası, en büyük sermayesi, güvencesi…
 
Hareketin kralı!
Adıyla özdeşleşen 'Free and Happy' hareketi için arkadaşlarına tatlı bir sitem yolluyor. “Tamamen kendiliğinden, insanların beni havaya sokmasıyla oldu”. Anlamı özgür ve mutlu ama mesajı daha yüklü: Ekonomik bağımsızlık ve seçimini yapma gücü. Free and Happy, bir el  havada, bir el aşağıda, yıldızlara taş çıkartan bir pozla Alaton’da daha farklı bir mana kazanıyor. Bizi kırmıyor, fotoğraf karesine giriyor. Bir de Türkiye’de ‘çağdaş kadın müzesi’ istiyor. Dünyada bile bir örneği olmayan heyecan.
Evet, ezelden ebede kadın olma,  var olma mücadelesinde, muammalarla dolu, sürprizlere gebe bir yaşamın önemli aktörlerinden biri olarak tüm içtenliğiyle, sır duvarları örmeden, özelini anlatan Leyla Alaton, Türk ekonomisi için ne düşünüyor? Rusya krizi, İran pazarı şirketini nasıl etkiliyor? Borsada işler nasıl gidiyor? Yanıtlar birer birer geliyor.
 
Sofistike olmayın, Alaton olun!
Zik zak gitmeyen bir çizgi ve sarsılmaz bir idealle kadınlara bayrak olan Leyla Alaton’u yakından tanıyınca eminim siz de anlayacaksınız.
Zenginlik cüzdanda değil, gönülde, samimiyette.
Toplumun sofistike hatunlarına selam olsun,
Leyla Alaton’dan öğrenilecek daha çok şey var…
 
 

Finansgundem.com: Türkiye’de iş kadını ve girişimci kadın hakkında ne düşünüyorsunuz?
Leyla Alaton: Türkiye’de kadın girişimciler yeterince mi ama çok destekleniyor. Hatta KAGİDER olarak Garanti Bankası’yla işbirliği içindeyiz, kredi verdiriyoruz. Daha başka kadın girişimci toplulukları var. Bir kere bir araya gelince bir liderle daha iyi iş çıkarıyorlar. Onun da örneklerini daha çok sivil toplum örgütlerinde görüyoruz. Ben çok destek veriyorum bu kadın kooperatiflerine. Özelikle doğuda el emeklerinden başka alternatifleri olmayan kadınlar, şimdi yurtdışına iş yapıyorlar. Benim burada kendime biçtiğim en büyük görev, insanları bir araya getirmek. Yani ben kapıyı açıyorum. Kapıdan içeri girmek onlara kalmış.
Bakın artık kadın değişiyor. Hep tek başına yapmak zorunda zannediyordu girişimleri ama şimdi beraber yapma bilinci yerleşti. Bütün sanayi, iş dünyası, bütün bu ekosistem kadının desteklenmesi gerektiğine artık uyandı. Bu topal giden sistemi herkes anladı ve düzelmeye çok yakın. Artık Türkiye’de daha eşitlikçi, daha kendine güvenen, daha ayakları üstünde duran ve yaptıklarıyla çok şaşırtan kadınlar var. Hepsiyle gurur duyuyorum.
Bakın 30 sene evvel sağdan say Güler Sabancı, soldan say Leyla Alaton vardı. Başka da kimse yoktu. Sanki bizden başka kadın yokmuş gibi Güler Sabancı ve benden başkasıyla röportaj yapılmazdı. Bugün hiç öyle değil. İyi ki de öyle değil. Zaten olmasın diye yıllarca çalıştık. Ben benden sıkıldım çünkü başka kadınların söyleyecek o kadar çok şeyi var ki. İş hayatında artık çok kadın ve yönetici kadın var.
Tamam iş dünyasına biz aileden gelmişiz ama inanın hiç kolay değil. Hatta geçenlerde “Yönetim kurullarında daha çok kadın olsun” diye Paris’te bir konuşmam vardı. Konuşmamda sizler profesyonelsiniz, inanın sizden daha çok para harcamıyorum dedim. Çok iyi bir profesyonel ol, iyi para kazan. Daha güzeli var mı? İşini iyi yap, global bir şirkette ol. Daha ne olsun. Aynen bunu söyledim.
 
-Çalışma hayatına ne zaman, nasıl başladınız?
Leyla Alaton: Ben 26 yaşında amcamdan da yakın olan Üzeyir Garih’in yanında işe başladım. İzzet Garih de babamın yanında işe başladı. Babayla veya anneyle çalışmak çok zordur. Dolayısıyla da ben Üzeyir Garih’in yanında başladım ve çok da doğru bir karardı. Bakın Üzeyir Bey inanılmaz bir mentor ve öğretmendi. Bazı insanlar öğretmeyi  ve paylaşmayı sever. Üzeyir Bey aynen böyleydi ve ben de öyleyimdir. Onun bu sevdasından dolayı müthiş bir eğitim gördüm ve 2 seneye yakın beraber çalıştık. Şimdi 'teknolojisiz bir şey yapamıyoruz'u konuşuyoruz ama ben Üzeyir Bey'den 'teknoloji olmadan neler yapılır'ı öğrendim. Takipçi olmayı, ertelememeyi ve not almayı…  Üzeyir Bey seyahatten dönerdi ve raporu masamızın üstünde bulurduk. Çünkü dönerken uçakta yazardı raporunu. İşte böyle bir verimlik, böyle bir çıta gördüğünüz zaman altına razı olamıyorsunuz. Açıkçası bonfile yemeye alışırsanız köfte yemeye razı olmuyorsunuz. Üzeyir beyin çıtası da standartı da bonfile.
 

 
-Babanız da Üzeyir Bey gibi miydi?
Leyla Alaton: Babam da ayrı bir dehâ ama o daha yalnız başına. Üzeyir Bey daha ekipçi, daha öğretmeyi seven, daha paylaşımcı. Babam bir dâhi ama herkesi kendisi gibi zanneden bir insan. Ama çok detaycıdır. Mesela bugün bile yanlışlarımı bulur ve düzeltmem için gizli notlar yollar. Bakın babam 89 yaşında, çok savaşçıdır ve ben de onun genlerini taşıyorum.
 
-Teknolojiyle aranız nasıl?
Leyla Alaton: Bir kere bardağı nasıl gördüğünüze bağlı.  Teknolojiyle hayatın kolaylaşıyor, çabuklaşıyor ve daha verimli olunuyor. Ama öbür taraftan hiç mi özel hayatım kalmayacak da diyebilirsiniz. Bakın çok güzel bir yemeği gerektiği kadar yerseniz bence sorun olmaz.
 
-Sosyal medyanın gücünü nasıl buluyorsunuz? Size ulaşmak isteyenlere nasıl dönüş yapıyorsunuz? 
Leyla Alaton: Sosyal medyanın gücüne inanıyorum ve hiç kimsenin bu gücü küçümseme lüksü yok.  Bir kere sosyal medya insanları eşitliyor. Bambaşka dinamikler var orada. Ve geleceğin sosyal medyada olacağına inanıyorum. Burada önemli olan bu araçla neler yapabileceğini bilmek.
Ben artık gazete okumuyorum. Haber almak için twitteri kullanıyorum. Tabii ki faydalı olduğunu düşündüğüm araştırmaları da paylaşıyorum. Benim takipçilerimle en çok paylaştığım kadınlarla ilgili araştırmalar, kadınları güçlendirici veriler, imkânlar, haberler konferanslar vs...
Instagram da ise tamimiyle matrak paylaşımlar yapıyorum. Mesela yanında durduğum “Bayan yanı” diye bir dergi var. Türkiye’nin tek feminist kadın mizah dergisi. Dergideki her bir karikatür benim için çok değerlidir ve bir mesajdır. Karikatür, benim çok saygı duyduğum, sevdiğim ve zeki bulduğum bir sanattır.
Hesaplarımı tamamiyle ben kontrol ediyorum. Hiçbir şekilde başkasına vermem.  Bakın ben sosyal medyayı daha çok vermek üzerine kullanıyorum, almak üzerine değil.
Ben son derece verimli çalışırım. Hatta gece gündüz yazabilirim. Mutlaka cevap veririm. Herkes benden 20 dakika içinde cevap alır. Almayınca da merak eder ne oldu buna diye? Hiçbir zaman insan ayırmam. Hiçbir şekilde negatif veya pozitif kimseyi beklentide bırakmayacaksın. Evet de bir karardır. Hayır da bir seçimdir. Ama beklentide bırakmak kadar eziyet edici bir şey olamaz yani. Bu çok yanlış…
 
 

-Alarko’da çalışan kadın sayısı ne kadar?
Leyla Alaton: Alarko kadın çalışan sayısında hiç de fena değil.  Aslında bu yaptığımız iş kollarından kaynaklanıyor. Mesela Hillside’da çalışan kadın sayısı yüzde 50’lerin üstünde. Çünkü kadının yer aldığı hizmet sektöründe kadın kuvvetli ve kendisini iyi hissediyor. Ofis tarafında da kadın çoğunluğu var. Bu sayı giderek de artıyor. Ama taahhüt işinde erkek çalışanımız daha fazla.  Bakın iş hayatında kadın ve erkeğin eşit olması inanın daha verimli işlerin çıkmasını sağlıyor.
 
-Paranızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Leyla Alaton: Orada sizi büyük hayal kırıklığına uğratabilirim. Çünkü ben para yönetmeyi veya parayla para kazanmayı beceren biri değilim. Limitlerimi biliyorum ve başka şeylerle ilgilenmeyi seviyorum. İnanamazsınız ama bir tek evim var ve o da oturduğum ev. Yazlığım falan da yok. Tabii ki gayrimenkul çok iyi bir yatırım ama biraz da aileden gelen bir gen. Mesela babamın da bir tek oturduğu evi vardır. Biz her şeyimizi şirketlere yatırıyoruz.
Bu arada Alarko dışında bir aile girişimimiz var, Alvimedica. Biliyorsunuz sağlıkta özelikle ilaç ve medikal de çok dışa bağımlıyız ve neredeyse her şey ithal.  Biz de Türkiye’de bu teknolojiyi geliştirip stent , balon kateter yapmak üzere serbest bölgede bir fabrika kurduk.  Sonra İtalya’da bir fabrika aldık ki oradan teknoloji  transferi yapabilelim ve geliştirelim diye.
Biz Alvimedica’da değerlendiriyoruz yatırımlarımızın bir kısmını. Yeni bir şeyler yapmak her zaman için parayı değerlendirme hedefi oldu. Şu anda bunu geliştirmek ve bölgede çok daha etkin olmak için çalışmalarımız devam ediyor.
 
-Babanız İshak Alaton’la, finans dünyasının ünlü ismi ABD’li milyarder işadamı George Soros arasında nasıl bir tanışıklık, dostluk var?
Leyla Alaton: George Soros’la babamın çok büyük bir yakınlığı var. Babam da Açık Toplum Vakfı’nın kurucularından. Geçtiğimiz Kasım ayında George Soros, İshak Bey için bir davet verdik. Onun artık yönetim kurulu başkanlığından çekilip onursal başkan olması ve bütün yaptıkları şerefine bir davetti. Hatta kendi özel uçağıyla kalktı geldi. Benim babam Türkiye’yi çok seven ve Türkiye’nin iyiliği için her şeyi yapmayı kendine görev addetmiş biri. Açık toplumlar, demokrasinin olduğu toplumlardır. Açık Toplum Vakfı’nın da Türkiye’ye çok çok büyük yararları var.
 
 

Sizinle özdeşen 'Free and Happy' hareketi nasıl doğdu?
Leyla Alaton: Tamamen kendiliğinden insanların beni havaya sokmasıyla oldu. Aslında insanı çok güçlü hissettiren bir hareket. O hareketi yaptığında vücudun yay gibi geriliyor ve yukarı ümitli bakıyorsun. Demek ki hareketin bir gücü varmış. Biliyorsunuz Free and Happy'nin anlamı özgür ve mutlu olmak. Özgür ve mutlu olmak, ekonomik bağımsızlığının olması ve seçimlerini kendin yapabilmen. Bu çok çok önemli.  Bu da bunları destekleyen bir hareket.


 
-Bir sanat koleksiyoneri olarak hangi taraftasınız?
Leyla Alaton: Çok iddialı bir koleksiyoner değilim. Kendi çapında tamamen duygusal, fevri, sevdayla, aşkla, kimseye sormadan, ilerde bu kaç para edecek diye hiç hesap kitap yapmam. Tamam boğa burcuyum ve sahip olmayı çok severim ama artık bitirdim o sahip olma işini. Ben artık Türkiye’de çağdaş kadın müzesi istiyorum. Bildiğim kadarıyla dünyada da bir örneği yok.
 
 

-Biraz ekonomi konuşalım. Alarko Holding’de işler nasıl gidiyor? Türkiye, Rusya, İran… Neler söyleyeceksiniz?
Leyla Alaton: Alarko’da işler planlandığı şekilde devam ediyor. Özellikle enerji ve turizm sektörlerinde yatırımlarımız programlandığı çerçevede yürüyor. 2016 dünyadaki, daha da belirgin biçimde bulunduğumuz coğrafyanın koşullarında şekillenecektir.
Bizce Türk ekonomisi 2016 yılında da %3 oranında büyümeye devam edecektir.
 Rusya krizi ve İran ekonomimizi de şirketimizi de mutlaka etkileyecektir. Alternatif pazarlara açılarak bu etkileri bertaraf etmeye çalışıyoruz. Bunu da başarmak zorundayız.

-Hisse performansınız için düşünceniz nedir?

-Bizim hisselerimiz önümüzdeki yıl ve yıllarda olması gereken değere gelecektir.
 
 

ALATON: ÜÇÜNCÜ JENERASYONU TANIYIN İSTEDİM

Kapı çalınıyor. Genç ve şık bir beyefendi içeri giriyor. Niv Garih, Alaton’un “Onun yanında yetiştim, ondan çok şey öğrendim” dediği Üzeyir Garih’in torunu. Yönetim Kurulu Üyesi. Yani üçüncü kuşak yönetici. Leyla Hanım sevgiyle sarıldığı Niv’i tanıtırken,  “Niv benim oğlum sayılır. Ben gençlerle olmayı çok seviyorum” diyor.
İyi bir eğitim, iş dünyasına başarılı bir başlangıç ve adım adım zirveye tırmanış. Alarko’da yatırımların nabzını tutan Niv Garih kendini anlatıyor:
“New York Üniversitesi, Stern İşletme Okulu’nun Finans ve Uluslararası İşletme Bölümü’nden  mezunum. 2006 - 2008 yılları arasında New York Eyaleti’nde JP Morgan’da yatırım bankacılığı yaptım. 2009 yılında da Türkiye’ye geri dönüp burada işe başladım. 2013 yılından bu yana da yatırımcı ilişkilerinin başındayım. İşte yeni yatırımların fizibiliteleri, ihale hazırlıkları vs onları yapıyorum. Şu anda Alarko’nun en iyi dönemi diyebilirim. Birinci, ikinci ve üçüncü jenerasyon hep bir aradayız. Dünyada da kolay görülmeyen bir şey üç kuşağın aynı yönetim kurulunda olması. Düşünün üç kuşak aynı yerde beraber çalışıyor.”
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)