BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerKöksal’dan sihirli formül: Bütçe, tasarruf, birikim, yatırım, sepet----

Köksal’dan sihirli formül: Bütçe, tasarruf, birikim, yatırım, sepet

Köksal’dan sihirli formül: Bütçe, tasarruf, birikim, yatırım, sepet
06 Eylül 2021 - 07:40 www.finansgundem.com

Türkler'in tasarruf duruşu nedir? Yatırım stratejisi var mı? Riskleri biliyor mu, önlem alıyor mu? Hisse, döviz, altın, kripto para, hangisi daha fazla kazandırıyor? FODER Başkanı Attila Köksal, 7’den 70’e finansal okuryazarlık çabalarını anlatıyor…

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Yönetim Kurulu Başkanı Attila Köksal, “Kazandıran Sohbetler”in bu haftaki konuğu… Köksal, her fırsatta vatandaşlarımızın tasarruf ve birikim yapma eğilimleri üzerinden finansal okuryazarlığın önemine vurgu yapıyor.

“MAALESEF SADECE TÜRKİYE’DE DEĞİL TÜM DÜNYADA FİNANSAL OKURYAZARLIK EKSİKLİĞİ VAR”

- Sayın Köksal, sitenizdeki mesajınızdan yola çıkarsak, Türk insanının parasının değerini koruma ve birikim yapma çabaları bu denli mi umut kırıcı? Önce sizin saptamalarınızı sıralayalım sonra cevabınızı alalım…

* Tasarruf etmeyi ve para biriktirmeyi bir zorunluluk olarak hissetmiyorlar;

* Küçük tasarruflarla anlamlı birikimlerin elde edilebileceğini düşünmüyorlar;

* Gelecekleri ve özellikle emeklilik dönemleri hakkında kendilerini güvencede hissetmemelerine rağmen birikim yapmayı sürekli erteliyorlar;

* Özellikle gençler (doğal olarak) emekliliği çok uzak bir tarih olarak görüyorlar, bu konudaki tavsiyelere genelde kulak vermek istemiyorlar.

Buyurun söz sizin…

- Biz FODER olarak 2012 yılından beri Türkiye’de finansal okur yazarların gelişmesi için çaba sarf ediyoruz ve bu konuda da devletle, özel sektör kuruluşlarıyla -ki aralarında bankalar, finansal şirketler, finans dışı şirketler var- iş birliği yapıyoruz. Bizim gibi sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içindeyiz. Özellikle Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği ile çok yakın çalışıyoruz. Buradaki amacımızda vatandaşlarımızın parasal konulardaki hem bilgilerini arttırmak, hem de onların karar alırken daha bilinçli hareket etmelerini yardımcı olmak, ama maalesef sadece Türkiye’de değil tüm dünyada hatta gelişmiş ülkelerde de finansal okuryazarlık eksikliği var. Genelde insanlar hep bugün nasıl daha rahat ediyorlarsa öyle yaşamayı tercih ediyorlar, bunun bazı davranışsal nedenleri, psikolojik nedenleri de var. Tasarruf etmek, para biriktirmek bugün bir fedakarlığı gerektiriyor, halbuki ihtiyaç ne zaman olacak, ileriki yaşlarda olacak. O zaman doğacak sıkıntıları insanlar bugünden pek fazla hissedemiyorlar. Bu nedenle de tasarruf alışkanlıklarını, birikime başlama zamanlarını hep erteliyorlar. Bu da özellikle ilerleyen yaşlarda sıkıntı yaratıyor. Bir de şu gerçek var, yaşam beklentisi gittikçe uzuyor.

Bizim dedelerimizin zamanlarında ortalama yaşam beklentisi maksimum 60’lı yaşlar civarındaydı. Dolayısıyla 55 - 60 yaşlarında emekli olan birisinin yaşam beklentisi birkaç sene ile sınırlıydı. Hatırlarsınız belki, eskiden hep şöyle konuşulurdu, “emekli oldu ama emekliliğin tadını çıkaramadan öldü” denirdi. Şimdi yaşam beklentisi 80’li yaşları buldu. Dolayısıyla 65 yaşında emekli olan kişi ortalama 15 belki de 20 sene daha yaşayacak ve bu dönemde mutlaka parasal ihtiyaçları olacak. Bunları da emeklilik sistemlerinden karşılaması eskisi kadar kolay olmayacak. Gittikçe emeklilik sistemlerimiz büyük sıkıntı içine giriyorlar ve emekli maaşları daha düşebiliyor. Bu döneme hazırlık yapmak için insanın kendisinin de birikim yapmayı öğrenmesi lazım. Bu yüzden biz biraz da Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) de yönlendirmeye çalışıyoruz.

Bu noktada insanların farkında olmadan bir ihmalkarlık içinde olduğunu söylemek zorundayım. Gelecekte kişileri nelerin beklediğinin de çok farkında değiller.

FODER olarak bu konularda vatandaşları uyarmaya çalışıyoruz. Biraz tedirgin etmeye çalışıyoruz. Uyarılar yapıyoruz. “Bunun çaresi de var. Bugün tasarruf etmeye başlarsan -tasarrufun küçüğü büyüğü olur mu diye düşünmeden 50, 100 lira gibi- riskleri de yayarak yatırımlar yaparsan uzun vadede rahat edersin” gibi tavsiyelerde bulunuyoruz. Çok basit, çok kolay anlaşılabilen…

“BİR HEDEFİMİZ DE FİNANSAL OKURYAZARLIK EĞİTİMLERİNİ, KAVRAMLARINI MÜFREDATA SOKMAK”

- Finansal okuryazarlık küçük yatırımcı dışında kimler için önemli, kimleri sayabiliriz?

- Bu konuda FODER olarak yaptığımız bazı programlardan söz edeyim, bu fikir verecektir. Toplumun her kesimine dokunmaya çalışıyoruz. İlkokul hatta anaokulu çocuklarından, üniversite öğrencilerine kadar…Bir hedefimiz de finansal okur yazarlık eğitimlerini, kavramlarını müfredata sokmak. Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı ile yakın temas halindeyiz. Bakanlık da bu konuya çok sıcak bakıyor ve yavaş yavaş derslerin belli bölümlerine bu kavram girmeye başladı. Örneğin matematik dersinde finansal okuryazarlıkla ilgili bir soru önünüze çıkabiliyor. Tabii asıl hedefimiz bunun bir ders olarak müfredatın içine yerleştirilmesi. Bu bağlamda öğrencilere dönük üniversite sonuna kadar değişik programlarımız var.

Kadınlara dönük de programlarımız var çünkü onların da finansal okuryazarlık kavramlarına ihtiyacı var herkes gibi. Burada “Bütçesini Bilen Kadınlar” diye bir programımız var. Üyemiz Mastercard ile birlikte yaptığımız “Evin Hesap Uzmanı Kadın” diye bir programımız var. İlk defa iş hayatına atılan kadınlara, para nedir, banka hesabı, bordro, vergi, BES nedir gibi çok temel kavramları anlatan bir eğitimdir bu.

Farklı kesimlerdeki vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına göre eğitimler düzenleyip, gönüllülerimiz veya proje ortaklarımızla birlikte hizmetlerine sunuyoruz.

Çiftçilere yönelik de programlarımız oldu. Tarım Kredi Kooperatifleri ile birlikte “Bütçesini Bilen Çiftçiler” adlı bir çalışma yaptık. Çiftçi kesimi çok büyük kesim olduğu için bir de “1000 çiftçi, 1000 bereket” diye bir çalışma yaptık. Bu sektörde aile bütçesi ile iş bütçesi iç içe geçiyor, orada bazı sıkıntılar yaşanabiliyor. Gelir yılın belli bir döneminde geliyor ama bütün yıl boyunca harcamalar sürüyor. Dolayısıyla finansal okuryazarlığa çok ihtiyacı olan bir toplum kesimi…

Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile birlikte askerlere yönelik bir proje yaptık. Önemli bir kesim onlar da, hem erlere hem subaylara ayrı ayrı -eğitim düzeyleri farklı olduğu için- programlar uyguladık.

Emeklilere yönelik programlarımız var. KOBİ yöneticilerinin büyük ihtiyaçları var. Ancak farklı kesimlerdeki vatandaşlarımızın ihtiyaçlarına göre eğitimler düzenleyip, gönüllülerimiz veya proje ortaklarımızla birlikte hizmetlerine sunuyoruz.

Bankaların müşterilerinin ihtiyaçlarına göre webinar/seminerler düzenliyoruz. Bazı bankaların elemanlarına yönelik -bazı portföy yönetim şirketleri ile birlikte- bazı programlarımız da var. Burada onların müşterilerle yatırımcılarla ilişkilerini daha da geliştirmek amaçlı çalışmalar yapıyoruz.

Bir de bize çok destek veren üyelerimizden VISA ile birlikte her iki yılda bir, Türkiye’de finansal okuryazarlık seviyesini ölçen bir araştırma yapıyoruz. Bu yıl da bu araştırma başladı, Ekim ayı içinde sonuçları açıklanacak. Bu konuda ileriye gidip gitmediğimize bakıyoruz. Görüyoruz ki ileri doğru gidiyoruz ama arzu ettiğimiz hızda değil maalesef. Heyecanla sonuçları bekliyoruz, pandeminin ve kripto paraların etkisini de göreceğiz.

“YASTIK ALTINDA SAKLANAN DÖVİZ ENFLASYON KARŞISINDA ÇOK BÜYÜK ERİME KAYDEDEBİLİYOR, VATANDAŞ BUNUN FARKINDA DEĞİL”

- Yatırım araçlarından yola çıkarsak finansal okuryazarlık gelişmeleri nasıl tanımlanabilir? Şu benzetme uygun olur mu? Örneğin ilkokul banka faizi, ortaokul döviz ve faiz, lise bunlara ek olarak fonlar ve üniversite borsa mı?  Böyle yorumlayabilir miyiz?

- Aslında bu yaşam döngüsü içinde denebilir. En basit üründen yola çıkarak en komplike ürüne kadar, bunların hepsinin ayrı riskleri var, ayrı yatırım yöntemleri var. Denebilir aslında. Belki bütün bu yatırım araçlarını ve hatta türev ürünler, kripto paralar gibilerini de öğrenmiş olan kişi için de finansal okur yazarlık konusunda belki bir üniversiteden mezun olmuş gibi bir analoji kullanabiliriz. Yatırım araçlarını öğrenmek çok önemli. Bunların o kişinin toplam varlığı içindeki etkilerini, toplam portföyü içindeki katkılarını, risklerini öğrenmek çok önemli, ama biz aslında, bireysel yatırım araçlarında kişileri uzmanlaştırmak yerine onlara doğru varlık dağılımını nasıl yapabileceklerini öğretmeğe çalışıyoruz. İşin sonunda doğru yapılmış bir varlık dağılımı yatırımların uzun vadedeki getirisini belirliyor. Arada hangi hisseyi seçtiğinizin, hangi kripto parayı seçtiğinizin o kadar önemi yok. O da belli bir ölçüde önemli ama riskleri yayarak birden fazla yatırım aracına dağılım yaptıysanız ve bu yatırımları da profesyonellerin yönettiği yatırım fonları aracılığıyla yaptıysanız doğru iş oluyor. Zaten riskleri öyle bir yayıyorsunuz ki arada birkaç hissenin çok iyi çıkması ya da çok kötü çıkması sizin portföy getirinizi çok önemli derecede etkilemiyor. Ama örneğin sadece para piyasası ürünlerine yatırım yaparsanız, sadece yıllarca mevduatta kalırsanız, sizi çok üzen bir sonuç çıkabilir veya sadece yastık altında dolar saklayarak giderseniz paranızın enflasyona karşı eridiğini göreceksiniz. Ben bu konuda -ikisi arkadaşlarımla birlikte sonuncusu tek başıma- üç kitap yazdım. Hepsinde yatırım araçlarının uzun vadeli getirilerini analiz ettim. Burada özellikle yastık altında saklanan dövizin enflasyon karşısında çok büyük erime kaydettiğini görebiliyoruz. Vatandaş bunun farkında değil. Döviz tuttuğu, özellikle de bazı dönemlerde Türk lirasına karşı değer kazandığı için bunu “benim paramı koruyor” diye hissediyor. Halbuki bazı dönemlerde ciddi zararlar ettirebiliyor. Aynı şey altın için de geçerli, hatta mevduat için bile geçerli. Mevduat da uzun vadede sadece enflasyonun bir puan üzerinde reel kazanç sağlıyor.

FODER olarak bizim verdiğimiz mesaj çok basit, bütçe yapın diyoruz. Bütçe yapmak çok basit bir iş. Dört işlem biliyorsanız, hatta dört işleme bile fazla ihtiyacınız yok, üç işlem biliyorsanız çok rahatlıkla bütçe yapabilirsiniz. Gelirlerin nedir, giderlerin nedir? Bunları ben nasıl kontrol altına alabilirim? Özellikle giderleri çünkü birçok insanın gelir tarafında yapabileceği fazla bir şey yok. Benim gelirimi arttırayım, maaşımı iki misli yapayım deyince olmuyor. Gider tarafında çok kişide sızıntılar olabiliyor. Farkında olmadan gereksiz harcamalar yapabiliyoruz. Kredi kartıyla harcama yaparken coşkuya kapılabiliyoruz. Dolayısıyla bütçe yapmanın en büyük faydası bu sızıntıları görmek. Bunlar engellendiği zaman da israfı önlemiş ve böylece de tasarruf yapmış oluyoruz. Tasarrufları da birikime yönlendirin diyoruz. Bunları sisteme koyun, örneğin bankacılık sistemine -faize karşı hassasiyetiniz varsa- katılım bankacılığı sistemine, sermaye piyasasına koyun. Sistemde olsun yastık altında durmasın onun çok büyük riskleri var. Derneğimizin adındaki erişim kısmı, finans sisteminin içine girilmesini sağlamak için. Birikimlerle yatırım yapmaya özendiriyoruz. Ama yatırım yaparken de risklerin yayılmasını salık veriyoruz. Tek bir araca yatırım yapma, sadece gidip tek bir hisse senedi alma. Bütün paranla kripto para alma. Bireysel emeklilik sistemine gir onun büyük avantajları var ama orada da riskleri yay diyoruz. Ondan sonra da sabırlı ol ve düzenli olarak birikim yap diyoruz. Sonuç olarak, disiplinli olmak ve sabırlı olmak gibi iki özelliği vatandaşlarımıza aşılayabilirsek, bunun yanında da bu yatırım araçlarıyla ilgili onları biraz bilgilendirebilirsek, herkesi böyle kendi geleceğine yönelik birtakım önlemler alma şansına kavuştururuz diye düşünüyoruz.

“HİSSE SENEDİ PİYASASINDAN DAHA FAZLA KİŞİNİN KRİPTO PARALARDA İŞLEM YAPTIĞINI BİLİYORUZ”

- Bir ölçüde şimdi soracağım soruya da cevap verdiniz ama yine de sormak istiyorum. Kripto para konusu finansal okuryazarlık için akademik bir seviye anlamı mı taşır?

- Yani şöyle diyebiliriz. Ya ilkokul seviyesidir ya akademiktir. Yani ikisi de çünkü kripto paralara yatırım yapan birçok kişi aslında ne aldığını bilmeden böyle bodoslama bu piyasaya girdi. Bu konuda hesap açmak da çok kolay biliyorsunuz, öyle bankalardaki kadar zor da değil. Hesabı açıp hemen işlem yapmaya başlıyorsunuz. Tabii teknolojinin burada çok büyük avantajı var. Hemen cep telefonunuzdan istediğiniz kripto parayı istediğiniz an, yirmi dört saat yedi gün alıp satabiliyorsunuz. Şimdi bunu cahilce yapabilirsiniz yani hiçbir şeyi bilmeden de yapabilirsiniz. Öbür uçta da bunların işte ilk halka arzlarında çıkarttıkları o beyaz kağıt denen (White Paper) dokümanları var çok detaylı. Yani bir şirketin halka arz izahnamesi gibi… Bütün özelliklerini anlatıyor, bunun hangi ortamda çalıştığını, neye yaradığını risklerin hepsini orada görmeniz mümkün. En uçta da, bunları okuyarak bunları değerlendirerek yatırım yapabilirsiniz. Hisse senedi piyasasından daha fazla kişinin kripto paralarda işlem yaptığını biliyoruz. Bunların bence yüzde doksanı ne alıp sattığını bilmeden tamamen, kulaktan dolma bilgilerle işlem yapan kişiler diye düşünüyorum.

Hisse senedi piyasasında çok bilinçli çok bilgili kişiler var ama onlar da mesela kısa vadeli işlem yapmayı tercih ediyorlar. Yani onlara biz ‘finansal cahil’ diyemeyiz. Bu bir tercih, gereğinden fazla risk alıyorlar. Orada kişilerin risk tercihleri de tabii devreye giriyor ama şunu da biliyoruz ki insanlar çok fazla alım satım yaparlarsa genelde zarar ediyorlar. Yani özellikle hisse senedi piyasalarında sürekli alım satım yapanlar genelde para kaybediyorlar. Bu da akademik çalışmalarla da ispatlanmış bir konu.

“DÜNYADA KENDİNİ İSPATLAMIŞ, SÜREKLİ ALIM SATIMDAN KAZANAN KİŞİ SAYISI O KADAR AZ Kİ YÜZ BİNDE BİRLERLE İFADE EDİLEN ORANLAR”

- Peki, bu yüzde doksan için finansal okuryazarlıkları yok ya da zayıf mı diyebiliriz?

- Mutlaka öyledir diyemeyiz. Bazı kişiler finansal okuryazarlık konusunda bilgili olmalarına rağmen, burayı da yeni bir yatırım ortamı, riskli ama getirisi de o riske göre zaman zaman çok enteresan olabiliyor diye düşünüyor olabilirler. Bunun için çok büyük çalışma yapmadan da buralara girebilirler. Dolayısıyla “buraya gelen herkes okuryazarlıktan uzaktır” demek mümkün değil. Aynı şey bizim hisse senedi piyasası için de geçerli. Bu piyasada da çok bilinçli çok bilgili kişiler var ama onlar da mesela kısa vadeli işlem yapmayı tercih ediyorlar. Yani onlara biz ‘finansal cahil’ diyemeyiz. Bu bir tercih, gereğinden fazla risk alıyorlar. Orada kişilerin risk tercihleri de tabii devreye giriyor ama şunu da biliyoruz ki insanlar çok fazla alım satım yaparlarsa genelde zarar ediyorlar. Yani özellikle hisse senedi piyasalarında sürekli alım satım yapanlar genelde para kaybediyorlar. Bu da akademik çalışmalarla da ispatlanmış bir konu. Burada da işte bir takım davranışsal faktörler devreye giriyor. Yani bizim bazı duygusal zaaflarımız veya bilişsel zaaflarımız ki bunu işte davranışsal Finans dalı inceliyor. Bazı kişilerde kendine aşırı güven oluyor “ben genelde diğerlerinden daha iyiyim” diye düşünüyor ama yine şunu biliyoruz ki özellikle böyle kısa vadeli alım satımlarda kimse kimseden daha iyi değil. Dünyada böyle kendini ispatlamış, sürekli alım satımdan kazanan kişi sayısı o kadar az ki yüz binde birlerle ifade edilen oranlar. Dolayısıyla bir kişinin kendisinin o gruba girdiğini düşünmesi, aşırı güven yanılgısı olarak addediliyor. Yine kısa zamanda olma yanılgısı diye bir yanılgı var veya yakın zamanda olma yanılgısı diye. Şöyle ki yakın geçmişte olan bazı olaylar bizi etkiliyor. Mesela kripto paralarda çok hızlı bir hareket olduğu zaman sanki bu hep devam edecekmiş gibi veya hisse senetlerinde böyle bir hareket olduğu zaman hani bu hep devam edecekmiş gibi, o havaya kapılıp risklerimizi arttırabiliyoruz. Bu da özellikle çok böyle riskli ve sert hareket eden piyasalarda genelde hüsranla sonuçlanıyor. Dolayısıyla orada insanların zaafları, risk tercihleri gibi birçok faktör de devreye giriyor.

“BÜTÇE YAPIN, TASARRUF YAPIN, BİRİKİM YAPIN, BİR KENARA DA KARA GÜN İÇİN BİR REZERV PARA AYIRMAYA ÇALIŞIN”

- Şimdi biraz farklı bir güncel konuya dönersek, pandemiden doğan ekonomik gelişmelerin yatırımcı davranışlarına dolaylı yansımaları oldu mu?

- Bu konuda bazı gelişmeler görüyoruz hem Türkiye'de hem de dünyada tasarruf yapmak, birikim yapmak konusundaki bilincin biraz arttığını gözlemliyoruz. Bunun nedeni, pandemi öyle bir sürpriz şekilde ortaya çıktı ki herkes hazırlıksız yakalandı. Bu dönemde bazılarımız işlerimizi kaybettik, çoğu kişinin gelirleri düştü, bazı iş yerleri kapandı ve anladık ki tasarruf, birikim önemli. Aslında bizim hep anlatmaya çalıştığımız konu, bütçe yapın, tasarruf yapın, birikim yapın, bir kenara da kara gün için bir rezerv para ayırmaya çalışın… Uzun vadeli bir yatırımın olsun ama bir de ne olur ne olmaz, kısa vadeli beklenmedik haller için de bir birikimin olsun. Tabii bunu söylemek kolay. Maalesef Türkiye'de insanların gelir düzeyi çok düşük ve birçok kişi zar zor ailesini geçindiriyor. Durum böyleyken çıkıp da ya işte daha da fazla biriktir bir de işte kara gün için para ayır filan demek bazen bize de çok zor geliyor ama yine de özellikle birikim yapabilecek fırsatı olabilen kişilerin mutlaka iyi zamanlarda rahata düşmeyip birikim yapmalarında ve hep kötü gün için hazırlık yapmalarında fayda var. Bu salgın dönemi biraz da bunu hatırlattı.

Yine bu dönemde sermaye piyasalarına ve kripto paralara olan ilginin çok arttığını gördük. Bunun da iki nedeni var. Birincisi teknolojideki gelişmeler yani Fintech alanındaki gelişme. Artık çok rahat cep telefonumuzdan hisse senedi de alabiliyoruz, satabiliyoruz. Kripto para alabiliyoruz, satabiliyoruz. Yani çok rahat işlem yapabilir hale geldik. Bir de tabii evde oturmak… Boş zamanları artan kişiler, paramızı yönetmekle ilgilenelim dediler. Bir de tabii genç nüfusun da bu konuya olan ilgisinin artması bu hareketliliğe katkıda bulundu.

Aslında bizim hep anlatmaya çalıştığımız konu, bütçe yapın, tasarruf yapın, birikim yapın, bir kenara da kara gün için bir rezerv para ayırmaya çalışın… Uzun vadeli bir yatırımın olsun ama bir de ne olur ne olmaz, kısa vadeli beklenmedik haller için de bir birikimin olsun.

“GENÇ NÜFUSUN DA DAHA HASSAS VE DAHA BİLİNÇLİ OLDUKLARINI GÖZLEMLİYORUM”

- Farklı bir konuya dönersek, iklim krizi, enerji maliyetlerinin artması gibi etkenler de hayatımıza girdi. Bunlar da yatırım piyasalarında bir değişime neden olabilir mi?

- Öncelikle bu konulara hassas bazı fonlar ortaya çıktı. Çevre konularına hassas olan şirketlere yatırım yapıyorlar ve diğerlerine de yapmıyorlar. Bu konuda endeksler oluşmaya başladı. Bizim Borsa İstanbul'da da böyle bir endeksimiz var (sürdürebilirlik endeksi) biliyorsunuz. Dolayısıyla bu konular çok önemli ve hassasiyet günden güne artıyor. Bu da tabii şirketleri de bu konularda daha özenli olmaya ve karbon ayak izi vesaire gibi konularda daha dikkatli davranmaya sevk ediyor. Bunlar tabii olumlu gelişmeler. Genç nüfusun da daha hassas ve daha bilinçli olduklarını gözlemliyorum.

“ANLAMADIĞINIZ, ÖZELLİKLERİNİ BİLMEDİĞİNİZ YATIRIM ARAÇLARINA YATIRIM YAPMAYIN, RİSKLERİNİ BİLMİYORSANIZ ASLA YAPMAYIN”

- Yönetim Kurulu üyeniz Murat Sağman'la yaptığım röportajda bir şey çok dikkatimi çekmişti finansal açıdan 360 derece bakmak ve sepet konusu… Sizin de bu bağlamda özel olarak vurgu yapmak istediğiniz konular neler?

- En baştan alıyorum. Öncelikle tasarruf yapmaları ve israfı önlemeleri lazım. Gereksiz harcamaları önlediğimizde birikim yapmaya başlıyoruz. Ondan sonrası artık tamamen bir strateji dahilinde yatırım yapmak. Bu da varlık dağılımı dediğimiz yani yumurtaları aynı sepete koymamak mantalitesiyle yapacağınız bir şey. Birikim yaptıktan sonra bunları doğru yerlere yönlendirmeniz lazım. Yani riskleri yaymamız lazım. Mutlaka ve mutlaka sermaye piyasası araçlarına yatırım yapmanız lazım ve sadece Türkiye'de de değil yani bunu yurt dışındaki yatırım araçlarına da yatırmamız lazım. Çünkü sadece Türkiye riski alarak yatırım yapmak da oldukça dar bir bakış açısı. Emtialara yatırım yapmamız, sabit getirili menkul kıymetlere yatırım yapmamız lazım. Tabii ki mevduat vesaire bir kısım likit enstrümanlarda da olması gerekiyor. Kripto paralar, yeni bir alan eğer kendimize güveniyorsak biraz bu konuda bilinçliysek belki yüzde beş on oraya bir şey ayırabiliriz. Ama bir numaralı kural yumurtaları aynı sepete koymamak. Yani tek bir yere yatırım yaparsanız hüsranla karşılaşabilirsiniz. Eğer riski yayarsanız bu getirinizi makul bir yerde sınırlayan bir durum. Mesela sadece Bitcoin alırsanız müthiş bir getiri elde edebilirsiniz ama hiç ummadık bir şeyle de karşılaşabilirsiniz. Bir diğeri anlamadığınız, özelliklerini bilmediğiniz yatırım araçlarına yatırım yapmayın. Risklerini bilmiyorsanız asla yapmayın. Bırakın profesyoneller yönetsin paranızı. Portföy yönetimi şirketlerine bir güvensizlik, bir ön yargı var, hem de bireysel emeklilik şirketlerine de aynı şekilde. Tamamen tarafsız bir gözle söylüyorum, portföy yönetimi şirketlerimiz de bireysel emeklilik fonlarımız gerçekten iyi yönetiliyor. Vatandaşlar bu fonlara rahatlıkla güvenerek paralarını yatırabilirler. Ben ki bunca yıldır bu işin içindeyim, mesela hisse senedine ayırdığım miktarın dörtte üçü yatırım fonlarında ve takip ediyorum benden de iyi yönetiyorlar. Profesyonelleri kullanmak ve bir de sisteme güvenmek lazım. Bireysel emeklilik sistemi çok düzgün sistemdir, hiçbir söylentiye kulak asmamak lazım. Üstelik otomatik olarak her ay hesabınızdan siz farkına bile varmadan birikiminizi alıp fonlara dağıtabilirler. Artık teknoloji de çok yardımcı oluyor. Robo danışmanlar gibi birçok hizmet de alabiliyorsunuz. Bize düşen görev de yatırımcıları bu konularda bilinçlendirmek, eğitmek.

“DOLANDIRICILARA KANMAMAK ÇOK ÖNEMLİ, SOSYAL MEDYADA YAPILAN BAZI SPEKÜLASYONLARA KARŞI DA DİKKATLİ OLMAK GEREKİYOR”

- Ama önermediğiniz ya da daha az önerdiğiniz şeylerden biri sanıyorum yastık altında, altın, döviz saklamak değil mi?

- Şunu söylemiyorum, altın almayın demiyorum. Yani emtiaya da yatırım yapmaları gerekiyor. Bir miktar altın olabilir, gümüş olabilir ama yastık altında saklamaya hayır diyorum çünkü onun çok riskleri var. Çalınma riski var, yangın riski var, unutulma riski var, kaybolma riski var Allah korusun… Sigorta yaptırmak yine çok ihmal ettiğimiz bir konu. Benim son kitabım “Parasal Konularda Yaptığımız Hatalar” diye… İşte birinci hata varlığın değerini bilmemek, ikinci hata bütçe yapmamak diye başlıyor, devam ediyor… En sonunda sigorta yaptırmamak da var. Bu da büyük bir hata. Çünkü birtakım varlıklarımız var, bizim için değerli olan önemli olan. Bunları küçük bir prim ödeyerek sigortalatabiliyoruz ve yangın, çalınma gibi durumlarda varlığımızı geri kazanıyoruz. O küçük primi ödememek, o sigortayı yaptırmamak birçok insanı böyle felaketle karşı karşıya bırakıyor. Bu da unutmamamız gereken bir konu. Bir de tabii dolandırıcılara kanmamak da çok önemli… Sosyal medyada yapılan bazı spekülasyonlara karşı da dikkatli olmak gerekiyor.

Prof. Dr. Gökçen Orhan: Kovid aslında bir pıhtı hastalığı

Erdem: Kripto para madenciliği bir tür bankacılık

Prof. Dr. Helvacı: Kripto varlık düzenlemesi sınırlı, kapsamlı değil

Ahmet Aras: Bodrum'un imara değil koruma planlarına ihtiyacı var

Ünlü bankacı Halisdemir, modern köy kuruyor: Nefes Assos

Binnur Zaimler: 2022 bolluk ve bereket yılı

Fatih Savaş: Kurbanı ehil olanlar kesmeli

Cisco Genel Müdürü Duru: Türkiye, dijital dünyada çok ileride

Gürhan Çam: Dijital bankacılıkta dünya birincisiyiz

Ali Yüce: Çip krizi 100 milyar dolara mal olabilir

Haluk Levent: Pandemi mağduru sanatçılar için seferber olduk

Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar

Dr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması

30 yıllık 'Escort Teknoloji' tecrübesi yeni bir dünya için gençlere rehber oluyor

'Altın kahini' Sağman'dan portföy uyarısı: Varlık dağılımı önemli!

Dünya boya devi Jotun'da zirveyi Türkler yönetiyor

YORUMLAR (7)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • KERİM04 Ekim 2021 14:48

    ADAMIN MAAŞININ %20 SİNE SGK EL KOYUYOR 25-35 SENE PARA BİRİKTİRİYOR NASIL DEĞERLENDİRİLİYORSA ADAM GİBİ EMEKLİLİK YAŞAYAMIYORSUN BU NASIL İŞ .VERDİĞİN PARA YETMİYOR  EK SİGORTA PARASI İSTENİYOR BİR ADAM 30 YIL SİGORTAYA PARA VERSE YAKLAŞIK 72 MAAŞPARA YATIRMIŞ OLUR %1 VERELER AYDA 1 MAAŞ VERİLMESİ LAZIM AMMA VELAKİNNHEP AŞAĞI GİDER BU PARALAR NEREYE GİDER KARADELİĞE Mİ GİDİYOR

  • ALİ HAYDAR TANRIKULU06 Eylül 2021 18:26

    Sayın hocam ben de senin dediğin gibi araştırdım ve aracı kurumların hedeflerine baktım.bilanço ve karlılık durumlarına baktım.şirketlerin kimin olduklarına ve ülkemizin en güçlü firmalarının olduğuna kanaat getirdim karlarına baktım % 168-21 000 olan işfin, ülker gıda ve oyak çimento aldım 45 gün önce ben aldıkca elimez verdiler ben aldıkca elime verdiler bayağı bir zarardayım.ben bunlara inanmıyorum.eğer hisse senedine para girmez ise nerenizi yırtarsanız yırtın melet asla yükselmiyor.

  • yolun sonu kötü bir yere çıkacak06 Eylül 2021 16:02

    bugün Türkiye'de çalışan nüfusun yarısı asgari ücret alıyor bu insanlar emekli olduğu zaman emekli maaşları asgari ücretin yarısı kadar olacak işte o gün gelince yandım Allah diyecekler ama iş işten çoktan geçmiş olacak

  • amanin amanin06 Eylül 2021 14:34

    bunlar hep tuzu kuru olanların dediği laflar. ellerinin altında milyon liralar vardır portföyü dağıtın, yumurtaları tek sepete koymayın derler. yaww, küçük yatırımcı 5bin, 10bin, 50bin lirasını 3-5 kağıda bölse noolcak. bırakın da heyecan ve risk bize kalsın...  

  • new06 Eylül 2021 09:14

    edebiyat

  • BENCE06 Eylül 2021 08:55

    Demek ki yeterince çaba harcamıyorsunuz Sayın FODER başkanı..Örneğin yarının sanayicisi tüccsrı Esnaf ve Ssnatkarın kurduğu Esnaf Kefalet Kooperatifleri için TESKOMBta çalışma geliştirmeyi deneyin.Ya da Tarım kredi Kooperatifi kurıcusu çiftçileri... Örneğin Kooperatif Derecelendirme modeli kurun ve geliştirin ... yapın....Büyük yatırımcılar manilatif kazancı öncelikleme eğilimini tercih ediyor. Bahsettiğim kesimdeki bir birim eğitimin marjinal faydası çok yüksek olur.

  • Bika06 Eylül 2021 08:40

    Küçük tasarruflar aynı zamanda gayrimenkul rantıyla birlikte anlamlı birikimler yapıyor. Gençliğinden itibaren tasarruf yapanlar 80 yaşına gelse bile parasını hesaplı harcıyor. Gençliğinde bulduğu parayı ve aldığı krediyi harcayan tasarruf yapmayanlara, orta yaşlarına gelince kalan mirası da harcamaya başlıyor. Sonuç olarak atasözü gerçek oluyor, "Yemeyenin malını yerler."