BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerKBB uzmanlarından kritik uyarı! İşte iş dünyasını tehdit eden hastalık----

KBB uzmanlarından kritik uyarı! İşte iş dünyasını tehdit eden hastalık

KBB uzmanlarından kritik uyarı! İşte iş dünyasını tehdit eden hastalık
04 Mart 2022 - 08:05 www.finansgundem.com

Uyku apnesi, yaşadığımız ama yarattığı tehlikenin boyutlarını bilmediğimiz bir rahatsızlık. Yol açtığı hastalıklarla hayatımız adına öyle büyük bir tehdit ki, inanılmaz. Gelin GİSBİR Hastanesi’nden Op. Dr. Ertekin’i, Op. Dr. Çabuk’u bir dinleyin.

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

İş dünyasını ve ekonomiyi olumsuz etkileyen çok önemli bir hastalık var: “Uyku apnesi.” Birkaç neşter darbesi ile bu dertten kurtulmak mümkün olduğu gibi bu hastalığın farklı tedavileri de var. “Kazandıran Sohbetler”de bu konuyu enine boyuna konuşmak için Tuzla GİSBİR Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı ve KBB Uzmanı Op. Dr. Cenap Candan Ertekin ile yine aynı hastanenin KBB Uzmanı Op. Dr. Burçin Çabuk’u konuk ettik.

Horlama aslında daha çok sosyal bir olay, yanında yatan kişi rahatsız olur, sadece horlamadan kimse ölmez ama apneden ölebilir. Özellikle de “Bir şeyi yoktu, gece yattı sabah ölüsünü bulduk” denen kişilerin çoğu aslında apneye bağlı ölümler yaşamıştır.

“ASIL PROBLEM, BU HASTALIĞIN GENELDE ADININ KONMAMIŞ BİR HASTALIK OLMASI”

- Cenap Hocam izin verirseniz önce sizinle uyku bozukluğu hastalığının kişiye ve onun günlük yaşamına olumsuz etkilerini konuşalım. Sonra tedavi yöntemleriyle devam edelim… Bir kaynağa göre ABD'de 25 milyon teşhis konmuş olduğu, Türkiye'de bu sorunu yaşayan hastaların çoğunun ne yazık ki hastanelere gitmediği ve teşhis konmuşların sayısının yaklaşık 500 bin olduğu bilgisi var. Ülkemizde bu konu henüz ciddiye alınmamış durumda… Ne tür sorunlar yaşar bu hastalar?

- Asıl problem, bu hastalığın genelde adının konmamış bir hastalık olması… Hastalar birçok şeyi bir arada yaşıyorlar. En başta, basit bir deyişle rahat bir uyku, dinlendiren bir uyku uyuyamıyorlar. Dolayısıyla ertesi gün yorgun bir vücutla kalktıkları zaman, gün içinde dikkatleri çok dağılıyor. Bunun yanında hastaların genellikle tansiyonları yükseliyor. Hasta iyi uyuyamadığı zaman her gece yakabileceği 300 kaloriyi yakamamış oluyor. Dolayısıyla daha fazla kilo alıyorlar. Kişinin ne iş yaptığı da önemli, dikkat isteyen işler yapanlar örneğin uzun yol şoförleri gibi, yolda uyuyakalabiliyorlar ve oksijen/karbondioksit oranlarının değiştiğinin farkına varmadıkları için de kaza ve ölümlere neden olabiliyorlar. Dikkat gerektiren makinelerde de kol kaptırmak gibi kazalar da yaşanabiliyor. Türkiye’deki tam sayısı bilinemiyor ama tahminlerin çok üzerinde olduğuna inanıyorum. Bunun dışında apneden ziyade horlamayı daha ciddiye alanlar çoğunlukta.

Horlama aslında daha çok sosyal bir olay, yanında yatan kişi rahatsız olur ama sadece horlamadan kimse ölmez ama apneden ölebilir. Özellikle de “Bir şeyi yoktu, gece yattı sabah ölüsünü bulduk” denen kişilerin çoğu aslında apneye bağlı ölümler yaşamıştır.

 

“ERKEKLERDEKİ GÖRÜLME ORANI KADINLARA GÖRE DAHA FAZLA”

- Sayın Burçin Çabuk, bu hastalığın bir erkek hastalığı olduğu iddiası da var, hatta her 10 erkekten dördünün uyku apnesi olduğu öne sürülüyor. Rakamlar böyle olunca çalışma hayatı yani ekonomi de oldukça etkileniyor değil mi?

- Evet, kesinlikle öyle. Özellikle erkeklerde gündüz uykululuk hali, konsantrasyon güçlüğü, karar verme yeteneğinde azalma gibi şikayetlere sebep oluyor. Erkeklerde insidansı daha fazla görülüyor. Bunun da en büyük sebebi androjenik yağlanmadan kaynaklanıyor. Özellikle, kadınlarda kalça çevresinde yağlanma olurken, erkeklerde boyun bölgesinde yağlanma daha fazla görülüyor. Bu bölgede yağlanmadan dolayı yutak kısmının kenarlarında yağ dokusu daha fazla olduğu için, o yüzden o alan daralıyor ister istemez. Bu nedenle de erkeklerdeki görülme oranı kadınlara göre daha fazla. Tabi kişideki bulgular erkeklerde, kadınlarda ve çocuklarda farklı olarak kendini gösteriyor. Mesela kadınlarda gündüz uykululuktan ziyade depresyon, anksiyete ya da davranış bozukluklarına neden olabiliyor ya da çocuklarda okul başarısında düşme yapabiliyor.

Ama dediğim gibi erkeklerde görülme oranı daha fazla olduğu için iş hayatını ister istemez etkiliyor. Cenap Hoca’mın da dediği gibi bunu sadece uyku ya da konsantrasyon güçlüğü bazında değerlendirmemek lazım çünkü bazı metabolik hastalıklara da sebep oluyor. Özellikle dirençli hipertansiyon gibi. Kişi gece uykuda rahat nefes alamayınca ister istemez vücutta oksijen ihtiyacı doğuyor. Vücut öyle bir mekanizma ki kalbin ve beynin daha fazla kanlanması amaçlı, periferde damar kasılması daha fazla oluyor. Bu da dirençli hipertansiyona sebep oluyor. Bu bunlardan en basiti, dirençli diyabet hastalarında ya da inme durumlarında mutlaka araştırılması gerekiyor.

Örneğin bir kişi sadece horlama şikayetiyle gelmişti. Kişide akromegali rahatsızlığı çıkmıştı ya da bazı hipertroidi durumları da görülebiliyor. Akromegalide vücutta istemsiz bir şekilde aşırı büyüme hormonunun salgılanması söz konusu oluyor. Buna benzer konuların mutlaka araştırılması gerekiyor.

Kişi gece uykuda rahat nefes alamayınca ister istemez vücutta oksijen ihtiyacı doğuyor. Vücut öyle bir mekanizma ki kalbin ve beynin daha fazla kanlanması amaçlı, periferde damar kasılması daha fazla oluyor. Bu da dirençli hipertansiyona sebep oluyor. Bu bunlardan en basiti, dirençli diyabet hastalarında ya da inme durumlarında mutlaka araştırılması gerekiyor.

“BU RAHATSIZLIK, KİŞİDE DAVRANIŞSAL BOZUKLUKLAR, ANKSİYETE, DEPRESYON GİBİ DURUMLARA DA SEBEP OLABİLİYOR”

- Dolaylı hastalıkları birazdan tekrar konuşabiliriz. Biraz önce Cenap Hoca’mın da bahsettiği gibi otomobil, iş makinesi kullanmamaları önerilen hastalar var. Önemli kazaların, maddi zararların da büyük ölçüde nedeni olabiliyor bazı ihmaller. Ama beyaz yakalılar arasında da bu rahatsızlık ciddi hatalara veya başarısızlıklara neden olabilir, öyle değil mi?

- Kesinlikle öyle, az önce de söylediğim gibi bu rahatsızlık, kişide davranışsal bozukluklar, anksiyete, depresyon gibi durumlara da sebep olabiliyor. Kişinin sağlıklı bir şekilde yaşamına devam etmesi için beslenme ne kadar önemli ise uyku da o kadar hatta daha da fazla önemli. Sonuçta insan uykudayken belli bir süre derin uykuya geçmesi gerekiyor. Bu uyku periyotlarını da ‘rem’ diye ayırıyoruz ve bunun da 1, 2, 3 diye dönemleri var.  Özellikle üçüncü dönem derin uykuya geçildiği dönemdir ve her kişide belli bir süre olması gerekir. Kişiler bu süreyi iyi uykuyla geçirmelidir ki, gün içinde sağlıklı bir şekilde yaşamına devam edebilsin. İşte en büyük sıkıntı da zaten bu ve horlama anında kişi derin uykuya geçemiyor. Vücutta oksijen düzeyi azaldığı için arousal dediğimiz birdenbire oksijenin düşmesi ile yüzeysel uyku dönemine geçiyor ve rem 1 ve 2'ye dönüyor, o da çok sağlıklı değil.

“BU HASTALIĞA MÜDAHALEDEN KORKUP KAÇAN EBEVEYNLER YÜZÜNDEN GENELDE ÇOCUKLARIN BÜTÜN HAYATI ETKİLENİYOR”

- Cenap Hocam size dönmek isterim. Birçok Avrupa ülkesinde sigorta şirketlerinin uyku apnesi tedavisi konusunda seferberlik başlattıkları haberleri internette yer alıyor. Bunun nedeni olarak ise uyku apnesinin zamanında tedavi edilmemesinin daha önemli, kalıcı ve yüksek maliyetli hastalıklara yol açması olduğu belirtiliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz, siz aynı zamanda bir hastane yöneticisisiniz?

- Bizde aslında biraz bu iş ters işliyor. Özellikle özel sigortalarda OSAS (OBSTRÜKTİF UYKU APNE SENDROMU) nedeniyle bir hastayı ameliyat edebilmek oldukça zor. İstenen tetkikler vs. çok zorlayıcı oluyor. Belki henüz bizde bu işin ciddiyeti o kadar anlaşılmamış durumda.

Biraz da Amerika’dan bahsedelim. Bu ülkede obezite bize göre çok daha yüksek. Dolayısıyla obezitenin bu hastalıkla bağlantısı yoğun olduğu için oradaki şikayetler de daha fazla. Türkiye'de bu hasta oranının da daha fazla olması lazım ama maalesef bu saptanmamış durumda. Daha çok erkeklerde deniliyor ama aslında daha çok bu hastalık çocuklarda görülüyor. Çocuklarda tedavinin zamanında yapılamaması genelde ailelerden kaynaklanıyor. Bu hastalığa müdahaleden korkup kaçan ebeveynler yüzünden genelde çocukların bütün hayatı etkileniyor.

Kısaca anlatmak gerekirse, rahat nefes alamayan, geniz eti ve bademciği büyük olan bir çocuk genellikle ağızdan nefes alır. Çocukların ağızdan nefes almasının sonucunda önce damak yükselmeye başlar. Şimdi damak dediğimiz şey aslında burnun tabanıdır. Damak yükselirken burun tabanı da yükseliyor. Şöyle baktığımız zaman. Bu damağın yükselmesi demek, burnu daraltması demek. Aynı zamanda kemik içindeki kıkırdağın bu kemik çerçevesine sığamayıp buradan dışarı çıkması demektir. Bu da ileriki yaşlarda nefes almasını yine bozmaya başlar…

Konforlu bir uyku, kişinin çok şeyini değiştirir. Gece ölümünü bir tarafa bıraksak bile -ki insanlarda genellikle bir korku vardır- ama en azından konforlu bir uyku kişinin sağlık açısından olmazsa olmazıdır. Yaklaşık 20-25 yıldır bu rahatsızlığın tedavisinin ciddi olarak uygulaması yapılıyor.

Damak yükseldikçe dişler üst üste binmeye başlıyor. Diş yapısı bozuluyor ama bunlardan daha önemlisi asıl aynı problemi çocuklarda yaşıyoruz. Çocuk rahat nefes alamadığı zaman, zorlandığı zaman, nefes yüksekliği azalıyor, azalıyor, azalıyor ve bir yerde nefes duruyor işte apne dediğimiz nokta. Sonra birdenbire adrenalin salgılanıyor ve tüm vücut sarsılarak, garip sesler çıkararak çocuk yarı uyanıyor ve tekrar yutkunmaya başlıyor, nefese tekrar dönüyor.

Peki bu sırada neler oluyor? Biraz önce Burçin Hoca’nın çok güzel anlattığı gibi, öncelikle rem uykuya geçemeyen çocukta büyüme hormonu yeterince salgılamıyor. Çocuğun boy uzaması ve iştahı bozuluyor. İkincisi kalbin normalde, iki atım arasında çok kısa bir süre dinlenme şansı var. Dolayısıyla kalp atım hızı ne kadar artarsa o süre o kadar kısalıyor. Şimdi normalde -çocuk için söylüyorum- 60-70 nabızla uyuması gereken çocuğun gece birdenbire nabzı 180’e çıktığı zaman kalbin dinlenme şansı da azalıyor ve kalp (hipertrofi) büyümeye başlıyor. O büyük kalp ileride çok daha büyük problemlere sebep olabiliyor.

Bunun aslında çözümü çocukluk çağında başlıyor ama diyelim ki o çağı atladı -zaten bizlerin çocukluk çağında o tür ameliyatlar yoktu- işte o zaman sigorta şirketlerinin de, SGK’nın da, herkesin buna yardımcı olması lazım. Kişilerin bizzat kendilerinin yardımcı olması lazım.

Hiçbir şey olmasa konforlu bir uyku, kişinin çok şeyini değiştirir. Gece ölümünü bir tarafa bıraksak bile -ki insanlarda genellikle bir korku vardır- ama en azından konforlu bir uyku kişinin sağlık açısından olmazsa olmazıdır. Yaklaşık 20-25 yıldır bu rahatsızlığın tedavisinin ciddi olarak uygulaması yapılıyor.

 

“OSAS TEDAVİSİNDE İLACIN ÇOK FAZLA BİR YERİ YOK”

- Siz, ameliyatları başarıyla uygulayan bir KBB uzmanı ve operatörsünüz, Burçin Hoca da öyle… İsterseniz tedavi süreçlerini Burçin Hoca’dan dinleyelim.

- Tedavi sürecinden önce, tanı aşamasında Polisomnografi (Uyku Testi) denilen bir test var ki, zaten bunun da birkaç tanı kriteri bulunuyor. Polisomnografi’de Apne-Hipopne İndeksi dediğimiz, kişinin uyku süresi boyunca ne kadar tıkandığını belirten bir indeks var.  Burada hava yolundaki akımın ne kadar azaldığını belirleniyor. Şimdi bu indeks beşin altında ise biz buna basit horlama diyoruz. Bu değerlerde cerrahi müdahaleden önce farklı tedaviler de önerilebiliyor. Ama muayene bulgusu da çok önemli. Öncelikle burun tıkanıklığı var mı yok mu, ona bakmak gerekiyor. Eğer burun tıkanıklığı ile ilgili bir sıkıntı varsa, burun içinde kıkırdak eğriliği ya da çok büyük burun etleri varsa öncelikle kişinin sağlıklı bir şekilde burundan nefes almasının sağlanmasına çalışılıyor.

Ondan sonraki aşama boğaz muayenesi…  Yumuşak damak sarkıklığı denilen derece var, biz ona Mallampati diye bakıyoruz. Kişinin bademcikleri büyük mü yumuşak damağı sarkık mı değil mi? Onlara bakılması gerekiyor.  Onun dışında ilk ve en öncelikli konu hastanın eğer obezitesi varsa, en başta kilo verdirme yöntemi tedavideki en sık uygulanan ve en başarılı olan yöntemdir. Kişinin beden kitle indeksi arttıkça gece uykuda tıkanma düzeyinde de artış oluyor. İster istemez ilk aşamada kilo vermesi gerekiyor.

Onun dışındaki tedavi yöntemlerinden birisi ağız içi aparatlar oluyor. Bunda diş hekimleri ile koordineli çalışıyoruz. Genelde çene yapısı çok geride ya da çok küçük olan kişiler için geçerli bu tedavi. Doğru nefes alma işlemi için bu aparat gece uykuda kullanılıyor.

Hastanın eğer obezitesi varsa, en başta kilo verdirme yöntemi tedavideki en sık uygulanan ve en başarılı olan yöntemdir. Kişinin beden kitle indeksi arttıkça gece uykuda tıkanma düzeyinde de artış oluyor. İster istemez ilk aşamada kilo vermesi gerekiyor.

Bir diğer tedavi yöntemi de endeks 05-15 arasındaysa, 15’in üzerinde 15-30 arasında ise cerrahi işlem, 30’un üzerinde de hastalara genelde cerrahi işlemle birlikte C-BAP cihazı öneriyoruz. Bu alet gece uykuda kişiye pozitif basınçlı hava veriyor. Ama C-BAP cihazı kullanmadan önce yapılan cerrahi işlem bir de cihazdaki basıncın düşürülmesini sağlıyor. Böylelikle hastalar daha kolay cihazı kullanmaya istekli olabiliyorlar çünkü çoğu kişi cihaza adapte olmakta güçlük çekiyor. Her halükârda Apne-Hipopne indeksi sonucu ne olursa olsun, cerrahi müdahale mutlaka kişiye fayda sağlıyor. Yani C-BAP cihazı kullanacak bile olsa cihazdaki akım hızını azaltıp fayda görmesini, cihaza uyum sağlamasını gerçekleştiriyor.

Nedene yönelik bir tedavi sürdürülmeli ancak şunu da belirteyim, ilaç tedavisinin bunda çok yeri yoktur. Örneğin kişinin alerjik riniti vardır, burnu çok tıkalıdır. Tabii ki alerji tedavileri burada işe yarar, ama OSAS tedavisinde ilacın çok fazla bir yeri yok.

 

“HASTALARIN MAALESEF BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU HORLAMA ŞİKAYETİYLE GELİYOR, APNEYİ CİDDİYE ALMIYORLAR”

- Cenap Hocam ameliyat safhasına eklemek istediğiniz bir şey var mı?

- Pratikte bakıldığı zaman biraz önce de söylemiştim, hastaların maalesef büyük çoğunluğu aslında horlama şikayetiyle geliyor. Apneyi çok ciddiye almıyorlar. Horlama konusunda daha basit işlemler de yapılabilir, mesela burunda kemik eğriliği yoktur, sadece konka hipertrofiktir. Radyo frekansıyla, basit bir yöntemle çözülebilir. Hatta damakta da hafif bir damak düşüklüğü varsa, yine radyo frekans yöntemi ile damak sertleştirilebilir.  Ama cerrahide hastayı birebir görüp yapılacak işleme ona göre karar vermek lazım. Burada genel olarak herkesi şöyle uyarmak isterim. Damak cerrahisi genellikle biraz ağrılı bir cerrahidir. Dolayısıyla insanlar bundan önce kaçıyorlar ama bir hafta, 10 gün sonra yani düzelme başladıktan sonra bunun karşılığını fazlasıyla alıyorlar. Damak cerrahisinin aslında bir avantajı da şu. Bu hastaların büyük bir bölümünde obezite problemi var ve ameliyat sonrası iyi beslenemediği için, vücut yapısına göre bu dönemde 8-10 kilo verirler. Biz diyoruz ki bu kiloyu tekrar almayın.

Son bir şey daha eklemek isterim, çok basit bir tedaviden bahsedeceğim. Eğer hasta ameliyat istemiyorsa ya da sağlık nedeniyle cerrahi müdahale yapılamıyorsa, en azından hastaya diyoruz ki, bir tenis topu alın uyurken giydiğiniz kıyafetin sırtının ortasına diktirin, böylece sırt üstü yatamayın. Çünkü bu apne en maksimum şekilde sırt üstü yatarken olur. En azından ölüm ihtimalini neredeyse sıfırlamış olursunuz. Ama çok uzun vadeli bir çözüm müdür bu? Değil ama kısa vadede ameliyata engel bir durum var ise en azından hasta bu süreyi atlatmış olur diye düşünüyorum.

Tabi farklı ileri cerrahiler de var. Mesela dil kökü dedi Burçin Hoca, dil kökünün arkaya düşmesini engellemek için çeneye dikmek var.

Çünkü burada apneyi etkileyen en önemli organlardan biri dildir. Gece uykusunda dil şişer ve arkaya doğru düşer. Arkaya doğru düşünce damakla yapışır. Aslında tıkanmayı yapan odur. Bazı hastalarda dili öne dikerek arkaya gitmesini engelliyoruz. Onun dışında çene sadece aparatlarla değil bazen ameliyatla öne alınabiliyor. Oldukça ciddi ameliyatlardır…

Ama şunu mutlaka vurgulamalıyım, temelde bu rahatsızlık obezite ile beraber olduğu için hastayı aynı zamanda birkaç uzmanın görmesi gerekir. Hastayı mutlaka dahiliyecinin, mutlaka göğüs hastalıkları uzmanının, diş hekiminin ve de KBB (Kulak, Burun, Boğaz) uzmanının görmesi gerekir. Ekstra başka ihtimaller için endokrinolog gibi farklı branşlar da görebilir ama temelde ilk saydıklarımın görmesi gerekiyor ve mutlaka kardiyoloğun da görmesi gerekiyor. Bu hastaların büyük bir kısmında beraberinde mutlaka bir kalp problemi de vardır. Cerrahi işlemlerin bazı detaylarını da kişiye özel anlatmak gerekir.

Eğer hasta ameliyat istemiyorsa ya da sağlık nedeniyle cerrahi müdahale yapılamıyorsa, en azından hastaya diyoruz ki, bir tenis topu alın uyurken giydiğiniz kıyafetin sırtının ortasına diktirin, böylece sırt üstü yatamayın. Çünkü bu apne en maksimum şekilde sırt üstü yatarken olur. En azından ölüm ihtimalini neredeyse sıfırlamış olursunuz.

“ESKİDEN ÖNCE KİLO VER SONRA BİR MÜDAHALE YAPALIM DERDİK AMA GÖRDÜK Kİ KİMSE VEREMİYOR”

- Sayın Ertekin, bu obezite ile uyku apnesi bir arada olduğunda bir kısır döngü de oluşuyor değil mi?  Şişman insanda uyku apnesi oluşuyor, apne devam ettikçe kilo verilemiyor ve kilo alınıyor, bunun sonucunda da apne daha ağırlaşıyor? Ne dersiniz?

- Biz hastaya önce kilo vermesini söylüyoruz ama bize gelen hastaların büyük bir kısmı zaten buna çaba gösterip tam tersine kilo alan insanlar oluyor. Eskiden önce kilo ver sonra bir müdahale yapalım derdik. Ama gördük ki kimse veremiyor. Halbuki biraz önce söylediğim gibi bu ameliyat yapıldığı zaman hastanın yaklaşık 8-10 kilo zaten kaybediyor. Diyoruz ki bunu geri alma.

Zaten bu miktar kilo kaybının bile hasta için önemli faydası var. Tekrar etmek isterim, iyi uyuyan insan gecede 300 kalori kötü uyuyana göre daha fazla kaybediyor. Uyuyamayan zaten 300 kalori kadar her gün biriktiriyor. Az bir miktar değil…

“UYKU APNESİ OLANLARIN KOVİD’İ DAHA ZORLANARAK GEÇİRDİKLERİ BİR GERÇEK”

- Değerli hocam son bir soru Burçin Hanım’a… Kovid mikrobunun uyku apnesi olan kişilere daha büyük zarar verme ihtimalinden söz ediliyor. Sağlıklı uyku uyuyamayan kişilerin bağışıklık sistemlerinin bozulduğu biliniyor. Uyku apnesi olan kişilerin Kovid’i ağır geçirme ihtimalleri konusunda ne düşünüyorsunuz?

- Her türlü viral enfeksiyon üst solunum yolunda mukozada bir hassasiyet ve ödeme oluşacağı için her halükârda apneyi artırabiliyor.  Hocam da söyledi ya bu bir bütün aslında… Genelde zaten obezitesi olan hastalar -biz onlara Restriktif akciğer hastalığı deriz- zaten rahat nefes alamaz. O göbek çevresindeki yağlanmadan dolayı zaten nefes almakta zorlanır. O yüzden bunun üzerine Kovid ya da başka herhangi viral enfeksiyon geldiğinde, bu akciğer sıkıntısı ister istemez daha da büyüyecektir.

Bir de zaten enfeksiyonlar sonrası genelde mukozada astım benzeri rahatsızlıklar olur ya da çoğu kişi burun tıkanıklığım var, bir türlü çözülemedi, burun etlerim çok büyüdü şeklinde şikayetlerle gelir. Kovid sonrası bunlar daha da sık görülüyor. Uyku apnesi olanların bu hastalığı daha zorlanarak geçirdikleri bir gerçek…

“BİRÇOK İNSAN BELKİ ZAMANINDA TEDAVİ YAPTIRSA, BİR TAKIM BY PASS AMELİYATLARINDAN, STENTLERDEN BİLE KURTULABİLECEK”

- Sayın Ertekin sizin ilave edeceğiniz bir gözleminiz var mı bu konuda?

-Temel bir mantık olarak bakarsak, Kovid’ten hasta neden ölür? Solunum problemi ve kalp problemi, büyük kısmı bundan ölür. Peki apnede ne oluyor? Yine solunum problemi oluyor. Zaten solunum problemi olan bir kişiye üstüne Kovid de geldiği zaman risk katlanıyor. Dolayısıyla apne, Kovid’in ölüm riskini de ağır geçirme riskini de çok artırıyor. Zaten çeşitli mutasyonlarda şu fark edildi, Alfa’da daha çok yaşlılar tehlike yaşadı, ama ikinci dalga Delta’da genç ama obez hastalarda çok fazla ölüm görüldü. Bu da aslında apnenin ne kadar önemli olduğunu gösteren bir örnek. Başa gelinceye kadar kimse bunu anlamıyor. Ama birçok insan belki zamanında tedavi yaptırsa, bir takım by pass ameliyatlarından stentlerden bile kurtulabilecek. Doğru tedavi ile hipertansiyon ilaçlarını bırakan birçok hasta var. Apneyi zamanında görüp zamanında tedavi etmekte yarar var. Ama tekrar vurgulamak isterim, çocuklar da çok önemli. Bir fidanı nasıl ekersen öyle büyür. Küçük yaşlarda bu sorun çözülmezse ileride zaten problem yaşayacak, bu nedenle bunun teşhisinden korkulmasın. Çocuklar da bunlar hiç yaşamadan çözmekte yarar var.

Apnesi olan çocuklar genellikle huysuz, saldırgan denilen çocuklardır. İyi uyuyamayan, uykusunu alamamış çocuk, zaten dersine de konsantre değildir.

Ameliyat sonrası görüştüğümüz aileler, -biraz esprili olacak ama- “Hocam siz ne yaptınız, çocuğun gece sesini duymuyoruz, öldü mü diye kontrol ediyoruz. O kadar horlardı ki uyuyamazdık” diyorlar.  Bu kadar sıkıntılı bir çocuk ertesi sabah nasıl düzgün bir okul hayatı yaşasın, nasıl söz dinleyen bir çocuk olsun. Çocukları hep ihmal ediyoruz ama asıl çocuklardan başlamak lazım.

Birçok insan belki zamanda tedavi yaptırsa, bir takım by pass ameliyatlarından stentlerden bile kurtulabilecek. Doğru tedavi ile hipertansiyon ilaçlarını bırakan birçok hasta var. Apneyi zamanında görüp zamanında tedavi etmekte yarar var. Ama tekrar vurgulamak isterim, çocuklar da çok önemli. Bir fidanı nasıl ekersen öyle büyür. Küçük yaşlarda bu sorun çözülmezse ileride zaten problem yaşayacak, bu nedenle bunun teşhisinden korkulmasın.

Röportajcının notu:

Değerli okurlar, bu hastalığın bizzat birçok evresini yaşamış, konunun tecrübelisi olarak, zamanında tedavi olmadığım için aktif yöneticilik hayatına erken veda etmek zorunda kaldım. Ameliyat sonrası horlamadan her sabah dinlenmiş kalkan bir insan oldum. Özetlemek gerekirse, küçük hatta genç yaşta doğru teşhisle farklı bir hayat yaşayabilir, çocuklarınızın daha sağlıklı ve başarılı yaşamasını sağlayabilirsiniz. Tekrar toparlamak gerekirse size tehlikenin büyüklüğünü gösteren bir liste… Uyku apnesi saptanmayan veya tedavi edilmeyenlerin başına gelebilecek olası rahatsızlıklar şunlar:

1. Yüksek tansiyon

2. Beyin kanaması

3. Ritim bozukluğu

4. Geceleri solunum durması

5. Kalp krizi

6. Obezite

7. Diyabet

8. Ani Ölüm

9. Uyuşukluktan kaynaklanan kazalar

10. Uyuşturucu bağımlılığı

Bir de fotoğraf: Boğazınıza baktığınızda dördüncü karedeki gibi görünüyorsa hemen bir KBB uzmanına görünün…

Bu savaş nasıl biter? Ahmet Yavuz Paşa’dan 3 kritik Rusya senaryosu

Cevheri: Günden güne tarımda daha fazla ithalatçı ülke oluyoruz

Cemal Güzelci: Temiz enerjide alacağımız çok yol var

Emre Alkin: FED faiz artırımı ABD için iyi bizim için kötü haber

Ev sahiplerine banka garantili kira hesabı

Naci Görür: En güvenli bölge İstanbul Anadolu yakası kuzeyi

Sevim: Teknolojiye, insana ve güçlü kurumlara yatırım çok önemli

Yurdakul: 2022 otomotiv sektörü açısından çözüm yılı olabilir

Fatih Birol: Doğru yatırımla ülkemiz güneşini ihraç edebilir

Yaşayan tarih Can Kıraç’tan iş dünyasının sırları

Işıtan Gün: Dijitalleşme futbol için hem fırsat hem tehlike

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)