BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiKapsayıcı politikalara dönülecek mi?----

Kapsayıcı politikalara dönülecek mi?

Kapsayıcı politikalara dönülecek mi?
02 Temmuz 2018 - 14:43 www.finansgundem.com

Yepyeni bir Cumhurbaşkanlığı Hükümeti ile yönetileceğimiz bir döneme girdik. Uyum yasaları dahi yeni Meclis’e kalsa da bu dönem geçmişten hayli farklı bir yönetim tarzı olmaya aday.

Finansal Piyasalar Danışmanı Ali Ağaoğlu, “Seçimi geride bıraktık” dedi, yeni dönemin önemli beklentilerini bir bir sıraladı. İşte ekonomi medyasının ünlü ismi Ali Ağaoğlu’nun Fortune Türkiye’deki yazısı…

KAPSAYICI POLİTİKALARA DÖNÜLECEK Mİ?

Yeni dönemin neler getireceği henüz bilinmiyor. Yine de Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığındaki kabinenin kimlerden oluşacağı, bu yazı yazıldığı sırada netleşmemişti.

Diğer yandan Ak Parti her ne kadar en çok milletvekilini çıkaran parti olsa da 301’i geçmeyi başaramadığından Meclis’te koalisyon ile bazı kararları geçirebilecektir. Ak Parti’nin seçimlerdeki ‘ittifak ortağı’ MHP, kilit partilerin başında yer alıyor. Hükümet Meclis dışında kurulacağından; Meclis’te resmi “koalisyon” kurulmasına gerek kalmayacak. Daha doğrusu; farklı kanunlarla ya da Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin kanunlaşmasıyla ilgili olarak, farklı farklı “koalisyonlar” kurulabilecek.               

Bir sonraki Başkanlık ve Meclis seçimlerine kadar önümüzde 5 yıl olacak. Yapısal reformlar için oldukça uzun bir süre. Hele ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Partisi Meclise bu denli güçlü girmişken yapısal reformlar için yeterli olmasa da “gerekli” çoğunluk oluşmuş durumda. Bundan sonra atılacak adımlar ekonomiyi ve toplumu belli istikametlere götürecek. Bu istikametin toplumu ve ekonomik unsurları “ayrıştırıcı”; yani belli kesimleri kayırıcı olmaktan çok, “kapsayıcı” yani tüm kesimleri ortak paydada buluşturucu olması çok önemli olacak.

OHAL’in kalkması, hukukun üstünlüğünün sağlamlaştırılması, adil bir vergi düzeni ve yepyeni bir eğitim reformu ile ancak hızla değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurabiliriz. Yine kendi içimize döner; kıt kaynaklarımızı hızlı büyüme adına sarf edecek olur isek; korkarım ya gelecek nesillerin refahını “çalacağız” ya da onlara bir anlamda “kriz ihraç edeceğiz”. Gönüllerden geçen “kapsayıcı” yaklaşımın gerek yönetim biçimine, gerekse de Meclis’e hakim olması.

Ayrıştırıcı bir anlayış toplumdaki ortak sözleşmeyi daha da hasara uğratabilecek; birlikte yaşama iradesini zayıflatacaktır. Bunun gelecek nesillere zayıf bir toplumsal miras bırakacağı aşikardır.

Bu anlayışın ekonomik yapıya da yansıması önemli olacak. Kamunun ekonomideki aktörlere adil davranması, eşit uzaklıkta durması hem rekabeti artıracak, hem de kamunun maliyetini ucuzlatacak, özel sektörün daha sağlıklı gelişmesinin önünü açacaktır. Geçmişte uygulanan ekonomik politikaların bazı maliyetleri oldu. Bunların yansımalarını önümüzdeki aylarda daha fazla hissedeceğiz. Özellikle büyük yatırım projelerinin fonlanması, KDF’nin “hoyrat” kullanılması özellikle bankacılık sektörünü hayli yormuş durumda. Yeni dönemde; geçtiğimiz 4-5 yıldakine oranla vites küçülterek yola devam etmemizde büyük fayda var. Aksi takdirde arzulanan ancak gerçekleştirilmesi faydadan çok zarar getirebilecek “hormonlu büyümelerin” yaratacağı tahribat daha fazla olacaktır. Fed’in faiz artışlarına devam edecek olması ve son olarak da ECB’nin parasal genişlemenin sonuna gelindiğini açıklaması, yurt dışı finansman imkanlarını pahalı hale getirmeye başladı. Türkiye’nin yatırım yapılabilir seviyenin hayli altına düşen kredi notu da fonlama maliyetlerimizi daha da artmasına neden oluyor.

Bundan sonraki dönemde bunları Çok daha fazla göz önüne alarak devlet ve özel sektör olarak yatırım tercihlerimizi saptamamız; karlı (feasible) olmayan projelerde ısrarcı olmamız gerekecek. Kamuya dayalı büyüme modelinde ısrarın, kamu mâliyesine her geçen gün daha da artan bir yük getireceği hepimizin malumu. 2002-2007 yıllarındaki modelden yavaş yavaş bizi 2001’deki krize getiren modele doğru bir dönüş izlenimi yaratan bu yapıdan umarım yeni dönemde vaz geçilecektir. Aksi takdirde yine kamu bankalarının görev zararları dönemi hatırlara gelecektir.

Ülke olarak bu dersi bir kere almıştık, bir kez daha almaya ihtiyacımız var mı?

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)