BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemKalın: Kovid-19 sınavını en iyi veren ülkelerden birisi olduk----

Kalın: Kovid-19 sınavını en iyi veren ülkelerden birisi olduk

Kalın: Kovid-19 sınavını en iyi veren ülkelerden birisi olduk
25 Haziran 2020 - 06:08 www.finansgundem.com

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Kovid-19 salgını sürecine ilişkin " Bu süreçte Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dünyada bu sınavı en iyi veren ülkelerden birisi olduk" dedi


Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, koronavirüs salgını sürecinde, Türkiye'nin, dünyada bu sınavı en iyi veren ülkelerden biri olduğunu belirterek, "Milletimiz, halkımız da bu tedbirleri benimsedi, sahiplendi ve ciddiyetle uyguladı ve bütün bunlar ortaya güzel bir kolektif başarı hikayesi çıkarttı." dedi.

Kalın, Türkiye Yazarlar Birliğinin (TYB) YouTube sayfasında canlı yayınlanan, TYB Genel Başkan Yardımcısı Tarkan Zengin'in sunduğu "Kültür Sohbetleri" programına katılarak yeni yayınlanan "Perde ve Mana: Akıl Üzerine Bir Tahlil" kitabıyla ilgili konuştu.

Kitapta "akıl" konusuna eğilme sebebini anlatan Kalın, "Bugün akli ve akıl üzerine bina edildiği iddia edilen ama bir o kadar da akıl dışılıklarla ve akıl karşıtlıklarıyla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Bu paradoksu nasıl anlayabiliriz, buradan nasıl dersler çıkarabiliriz? Yani bir anlamda çağın şu andaki ruhunu okumaya çalışacak olursak, aklın burada yeri nerededir? Bu akıl dışılıklar hem irrasyonel hem safrasyonel yani hem akıl karşıtı hem de akıl altı diyebileceğimiz akla saldıran bu güçler, güdüler nereden kaynaklanıyor? Bu soruya cevap bulmaya çalıştım zihnimde." diye konuştu.

Kalın, ünlü düşünürlerin akıl ile ilgili görüşlerinden örnekler vererek aklın önemine dikkati çekti.

Aklın kendi ışığının, hakikatin ışığıyla birleştiği zaman yolu aydınlattığını belirten Kalın, şöyle devam etti:

"Eğer akıl, kendi önyargılarını, arzularını, taleplerini, dar bakış açısını varlığa empoze etmeye çalışırsa o zaman bu akıl, insanı özgürlükten, erdemden ve kelimenin orijinal manasında akıldan uzaklaştıran başka bir şeye dönüşür. Aklın en büyük paradokslarından bir tanesi de budur ve modern dönemde belki akla yapılan en büyük kötülüklerden birisi onun bu asli manasını unutarak bir tarafta aklı mutlaklaştırmak, tanrısallaştırmak olmuştur. Öbür tarafta da onu tamamen anlamsız, işlevsiz, sosyo politik, ekonomik süreçlerin bir yan ürünü haline getirmek olmuştur. Bu paradokstan çıkabiliriz. Bu ikilem bizim akılla ilgili ana düşüncemize yön vermek zorunda değil başka bir akıl tasavvur edebiliriz."

Alman filozof Immanuel Kant'ın bir makalesindeki "Aydınlanmış bir çağda mı yaşıyoruz" sözü hatırlatılarak 2020'de nasıl bir çağda yaşandığına ilişkin soru üzerine Kalın, "Kant'ın eserlerini ortaya koyduğu yıllardan bugüne bakacak olursanız özellikle Batı medeniyetinin tecrübesini, iki dünya savaşını, arada yaşanan onlarca savaşı, etnik katliamı, soykırımı, bugün ileri kapitalizmin insanlığı getirdiği noktayı, küresel ısınmayı, çevre krizini, göç krizini bütün bunları düşündüğünüz zaman Kant'ı herhalde çok daha büyük karamsarlığa sevk edecek bir çağda yaşıyoruz. Ne 'aydınlanmış' ne de 'aydınlanma çağı' diyebiliriz bu çağa, çünkü giderek kibriyle, nobranlığıyla, varlığı nesneye indirgeyen, onu da ticari değiş tokuş değerine indirgeyen bir çağda yaşıyoruz. Elbette modern çağın, teknolojinin getirdiği kolaylıklar insanın hayatını kolaylaştıran yönleri var fakat bunun hangi bedeller karşılığında olduğunu, bu konforu yakalamaya çalışırken neleri kaybettiğimizi, neleri unuttuğumuzu, nelere rağmen bunları yaptığımızı da hatırlamamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Görmediğimiz bir organizma bu koca, devasa dünya sistemini dize getirdi"

Kalın, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını döneminde bunun muhasebesini yapma imkanlarının olduğunu dile getirerek şu değerlendirmeyi yaptı:

"Bu ileri kapitalizm çağında biz her şeyi aşırı yapıyoruz, aşırı üretiyoruz, aşırı tüketiyoruz, aşırı hız merakı içerisindeyiz. Her şeyin daha büyük, daha hızlı, daha güçlü vesaire olmasını istiyoruz ama 'acaba bütün bunların toplamından yaşam kalitemizi yükselten bir sonuç çıkıyor mu? Daha nitelikli daha iyi hayatlar yaşıyor muyuz?' diye bir soru sorduğumuzda bunun pek de öyle olmadığını görüyoruz. Şu 3-4 aylık dönemde hepimiz biraz yavaşladık. Bütün dünya bir yavaşladı. Hiç beklenmedik bir tehditle karşı karşıya kaldık. Görmediğimiz bir organizma bu koca, devasa dünya sistemini dize getirdi. Elbette insanların hayatını korumak, sağlıklı kalmalarını sağlamak için birçok tedbirler aldık. Öbür tarafta toplumsal ve ekonomik hayatın normale dönmesi için tedbirler aldık. Bunları da uyguluyoruz. Bu süreçte Cumhurbaşkanımızın liderliğinde dünyada bu sınavı en iyi veren ülkelerden birisi olduk. Baktığınız zaman vaka, ölüm, entübe hasta sayısına çok iyi bir sınav verdik. Milletimiz, halkımız da bu tedbirleri benimsedi, sahiplendi ve ciddiyetle uyguladı ve bütün bunlar ortaya güzel bir kolektif başarı hikayesi çıkarttı."

Kendi içinde bu süreci yönetirken imkanlar ve güçlerin yettiği ölçüde başka ülkelere de yardım edildiğini anımsatan Kalın, "Herhalde bu süreçte dünyaya en fazla yardım gönderen ülke de Türkiye oldu. Bu, dünyanın dört bir yanında Somali'sinden İtalya'sına, İspanya'sından Amerika'sına her yerde çok güzel yankılandı. Milletimizin asaletini, devletimizin bu konudaki ciddiyetini ortaya koyan bir süreç oldu ama bu dönemde aynı zamanda yavaşlarken biraz içimize de döndük, muhasebe yaptık bu kadar koşuşturmaca, bu kadar canhıraş bir şekilde her şeye yetişme gayretinin neticede bizi böyle bir noktaya getirdiğini, biraz yavaşladığımızda, biraz içimize döndüğümüzde, biraz sakinleştiğimizde çok da bir şey kaybetmediğimizi gördük. Hatta kaybettiğimiz birçok şeyi yeniden hatırladık. Daha nitelikli zaman geçirdik. Kitap okuduk, müzik yaptık, sohbet ettik, birbirimizle konuştuk. Belki fiziki olarak mesafeler uzaktı ama manevi ve ruhi manada birbirimize biraz daha yaklaştık." ifadelerini kullandı.

Bu dönemde, "Canhıraş şekilde bir yere doğru koşuyoruz, ama bu bizim yaşam kalitemizi kendimizi anlamamıza, aradığınız şeyi bulmamıza ne kadar katkı sağladı?" sorularını da kendilerine sorduklarını dile getiren Kalın, "Bu sorgulamayı devam ettirmek gerekiyor. Bugün dolayısıyla gerçek manada bir aydınlanmadan bahsedeceksek bunu herhalde artık aydınlanmanın Avrupa aydınlanmasının kodlarıyla yapmak mümkün değil, Bunu net bir şekilde gördük. Farklı bir akıl, bilim, düşünce, sanat, kalp, şiir, mimari, varlık, evren tabiat tasavvuruna ihtiyacımız var." dedi.

Burada İslam düşünce geleneğinin muazzam bir birikimi olduğunu ve İslam dünyasının bunun farkında bile olmadığını belirten Kalın, şunları kaydetti:

"Çağın bu ışıltılı, göz kamaştıran akımları, cazibe merkezleri, trendleri bizim zihnimizi çok meşgul ediyor olabilir, hayatlarımızı çok domine etmiş olabilir. Biraz geri durup biraz daha geniş bir perspektiften baktığımızda İslam düşünce geleneğinden, kadim Çin, Hint, hatta Afrika geleneğinden almamız ve öğrenmemiz gereken o kadar çok şey var ki. İnsanlığın binlerce yıllık akıl, kültür, bilim sanat ve birlikte yaşama bir arada yaşama tecrübesini Avrupa düşüncesinin son 100 yılına indirgemek, o 100- 200 yıllık tecrübenin ortaya koyduğu dar perspektiften dünyaya bakmak bizi fakirleştiriyor. Yani biz Türk modernleşmesinde de Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sürecinde ve sonrasında, çarpık modernleşme tarihimizde de bunları yaşadık. Kendi tarihimize, kültürümüze bile Avrupa merkezli bir bakış açısıyla baktık ve çok şeyi kaybettik. Avrupa kendi içinde Avrupa merkezciliği sorgularken, Biz Avrupa'ya ilişkin o kültüre ilişkin katı dogmatik bakış açılarını devam ettirdik."

Türkiye'nin bir taraftan bu geleneğin büyük varislerinden birisi olduğunu ve "Osmanlı tecrübesi"nin bunun muazzam örneklerinden olduğunu aktaran Kalın, "Öbür taraftan Batı'yla 200-250 yıldır yoğun bir ilişki içerisinde, bununla kastettiğim sadece siyasi, askeri, tarih değil o tarih çok daha ileri gidiyor ama entellektüel manada etkileşimin çok yoğun olduğu bir dönemden geçtik, bir modernleşme döneminden geçtik. Bütün bunlardan yeni bir söylemin çıkması gerekiyor. Bunun için de bizim hem geleneğe hem bugüne farklı yeni bir bakış açısı ile bakmamız gerekiyor. Ben diğer kitaplarımda da biraz bunu açmaya çalıştım. Kendimce bu soruları nasıl sorabiliriz, bunlara nasıl cevaplar aramalıyız diye bir gayretin içine girdim. Bu kitapta da biraz özellikle akıl kavramı üzerinden bunu biraz açmaya çalıştım." değerlendirmesini yaptı.

İslam karşıtlarının İslam'ı akıl ve şiddet karşıtı göstermesine ilişkin bir soru üzerine Kalın, bunun çok eski bir tarihi olduğunu anlattı. İslam karşıtlarının "İslam'ın akıl dışı bir din olduğu ya şiddetle ya şehvetle kendine taraftar bulduğu"na yönelik tezinin modern dönemlere kadar devam ettiğini, bugün bile halen İslam karşıtı bazı çevrelerde bu tezlerin işlenmeye devam ettiğini ifade etti.

"Bürokraside olmasaydınız nerede olmak isterdiniz?" sorusuna ise "Rabb'im böyle nasip etti, burada görevimizi yapmaya çalışıyoruz. Allah hepimize bulunduğumuz yerde her şeyin en iyisini yapmayı nasip eylesin." yanıtını verdi.

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)