BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro Ekonomiİngiltere ekonomisi toparlanıyor mu? ----

İngiltere ekonomisi toparlanıyor mu?

İngiltere ekonomisi toparlanıyor mu?
19 Aralık 2014 - 13:56 www.finansgundem.com

İngiltere ekonomisinin toparlandığını söylemek şu aşamada çok kolay değil… İşte Ekonomist Semra Demircioğlu’nun çarpıcı araştırması...

Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi olan İngiltere, 2008 yılındaki küresel kriz sonrasında diğer Avrupa ekonomileri gibi zor zamanlar yaşadı. 2008 ilk çeyreği ile 2009 üçüncü çeyreği arasındaki resesyon döneminde İngiltere ekonomisi yüzde 7,2 küçüldü. Bu, 1930’lardaki büyük krizden sonra ülkenin yaşadığı en büyük resesyon dönemi olarak değerlendiriliyor.
2008’den bu yana İngiltere, iki resesyon dönemi yaşadı. 2013’ün ilk çeyreğinden itibaren ise diğer Avrupa ülkelerinde devam eden ekonomik durgunluğun aksine İngiltere ekonomisinde bir toparlanma söz konusu.  

İngiltere ekonomisi 2014’ün ilk çeyreğinde yüzde 0,8 büyüyerek 2008’de kriz öncesi GSYH rakamlarına ulaşmayı başardı. İkinci çeyrekte büyüme yüzde 0,9 olurken, üçüncü çeyrekte yüzde 0,7 olarak gerçekleşti. Böylece İngiltere GSYH’si, 2008 ilk çeyreğinde görmüş olduğu zirveyi aştı. Olumlu görünen bu gelişmelere rağmen büyümenin düşük faizlerle ve genişleyici para politikaları ile sürdürülebiliyor olması ekonomideki iyileşmenin kalıcı olup olmayacağı tartışmalarını ve üçüncü bir resesyon kaygısını beraberinde getiriyor.
 
 
 Avrupa’da devam eden ekonomik durgunluk şüphesiz İngiltere ekonomisinin toparlanmasını geciktiren ve kaygıları artıran etkenlerden biri. Ancak, İngiltere’nin Avrupa ülkelerine ihracatı GSYH’nin sadece yüzde 13’üne tekabül ediyor. Bunu GSYH içindeki payı yüzde 40 olan kamu harcamaları ve yüzde 60 olan hane halkı harcamaları ile kıyasladığımızda aslında bugüne kadar yaşanan krizin ve toparlanmanın da kaynağı karşımıza çıkıyor.

İngiltere ekonomisindeki toparlanmaya katkıda bulunan kalemlerin başında tüketici harcamalarının artması geliyor. GSYH’nin yüzde 60’ını oluşturan tüketici harcamalarını motive eden etkenler ise düşük faizler ve yükselen konut fiyatları. Konut endeksi bir anlamda İngiltere ekonomisinin yönünü de gösteren bir veri. İngiltere Merkez Bankası’nın 2009 başında faiz oranlarını yüzde 0,5’e düşürmesine rağmen, iç talebin artmaması ülkeyi likidite tuzağına sürüklemişti. Bunun temelinde ise özellikle konut fiyatlarının düşmesi nedeniyle servetlerinin azaldığını hisseden tüketicilerin harcamalarını kısması yatıyordu. Merkez Bankası tarafından düşürülen faizlerin ticari bankalar tarafından tüketicilere yansıtılmasının gecikmeli olması, harcamaların artmasına katkısının da gecikmeli olarak hissedilmesine neden oldu. Bu gecikme konut piyasasında da hissedildi ve düşük faizlerle birlikte 2008 sonrası sert bir düşüş yaşayan konut piyasasına son iki yılda talep arttı. Konut fiyatlarının yükselmesi ile birlikte servetlerinin de yeniden arttığını hisseden tüketiciler harcamalarını artırmaya başladı. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney, bir süre öncesine kadar faizlerin artırılması gerektiği yönünde mesajlar verirken, ekonomideki iyileşmenin düşük faizlere bağlı olduğunu anlamış olacak ki, geçtiğimiz aylarda ekonomik göstergeler istenen seviyelere ulaşana kadar düşük faizlerin sürdürüleceği mesajını verdi.
2007 öncesinde 2 seviyesinin üzerine çıkan GBP/USD paritesi 2008 sonrasında 1,40-1,70 banında gezindi. Sterlin, bugünlerde ise 1,57 USD civarında değerleniyor. Sterlin’deki düşük değerlere rağmen bu dönem boyunca İngiltere’nin gelişmiş ekonomilere yapmış olduğu ihracat rakamları çok fazla etkilenmedi. Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelere ihracatı ise artmaya devam etti. Bu artışın oranı 2010 sonrası dönem için yaklaşık yüzde 50 olarak gerçekleşti. Ancak, ihracat gelirlerinin GSYH içindeki payının yüzde 13 olduğu düşünülürse bu artışın ekonomideki toparlanmaya ciddi bir katkısının olmadığı söylenebilir. Yine de İngiltere, düşük faizlerin yanı sıra, Sterlin’i de bir süre daha düşük seviyelerde tutmaya kararlı görünüyor.

 İngiltere ekonomisinin 2010’da yüzde 1,7 ve 2011’de ise yüzde 1,1 büyümesinin ardından İngiliz hükümeti bütçe açığını dengelemek amacıyla kamu harcamalarını azaltmış, vergileri artırmıştı. Uygulanan sıkı maliye politikası sonucu ekonomi 2012 yılında tekrar resesyona girdi ve yıllık büyüme yüzde 0,3’te kaldı. 2013 başından itibaren kamu harcamalarının artması yine İngiltere’de büyümeyi tetikleyen etkenlerin başında geldi. GSYH içindeki payı yüzde 40 olan kamu harcamaları, 2009’dan 2012 ortalarına kadar 85 milyar Sterlin civarında sabit devam ederken, 2014 ikinci çeyreğinde 90 milyar Sterlin seviyelerine çıktı.
 
 
 2012 öncesinde yüzde 5 seviyelerini gören enflasyon en son açıklanan Ekim ayı verilerine göre yüzde 1,3’e gerilemiş durumda. Kasım ayı enflasyon verisinin ise yüzde 1,2 seviyelerinde gelmesi bekleniyor. Enflasyonun düşmesindeki nedenleri anlamak için, biraz daha geçmişe gidip daha önce neden arttığına göz atmakta fayda var. 2008 sonrası dönemde enflasyonun artmasının başlıca nedenleri; petrol fiyatlarındaki artış, elektrik ve diğer enerji fiyatlarının yükselmesi, vergilerdeki artış ve Sterlin’deki değer kaybına bağlı olarak artan ithal ürün fiyatlarıydı. Geçici nitelikte olan bu etkenlerin ortadan kalkması halinde enflasyonun düşüş trendine girmesi kaçınılmaz bir sonuç. 2014’ün ikinci yarısında görülen petrol fiyatlarındaki düşüş, ulaşım fiyatlarında etkisini gösterdi.  Bu etki Eylül ayı enflasyon sonuçlarında aşağıda bariz bir şekilde görülebiliyor. Özellikle 2010 yılında vergilerde ciddi artış yapan İngiliz hükümeti, geride bıraktığımız son iki yılda vergi oranlarını kademeli olarak düşürdü. Düşen vergi oranlarının fiyatlara yansıması ise enflasyonun düşmesine katkıda bulunan bir başka etken oldu. Fiyat düşüşünün en çok hissedildiği ürünler ise bilgisayar, tablet ve cep telefonu gibi teknoloji ürünleri oldu.  Diğer taraftan, petrol fiyatlarındaki düşüşün ve vergi indirimlerinin bir noktada sona erecek olması enflasyondaki aşağı yönlü hareketin ne kadar süreceği konusunda da soru işaretleri uyandırıyor. Özellikle, Rusya’ya uygulanan yaptırımların başarılı olması halinde petrol fiyatlarında yaşanacak ani bir artış, enflasyonu yeniden tırmandırabilir ve İngiltere ekonomisine sıkıntılı günler yaşatabilir.


Ekonomideki büyüme, sektörel bazda incelendiğinde büyümenin reel sektörden ziyade hizmet sektörünün öncülüğünde gerçekleştiği görülüyor.  İngiltere ekonomisi geçmişte üretim ağırlıklı iken, son 15 yılda ciddi bir yapısal değişikliğe uğrayarak, günümüzde hizmet ağırlıklı bir ekonomi halini aldı. Bu durumu dikkate alırsak büyümede hizmet sektörünün öncü olması çok da şaşırtıcı bir sonuç değil. Toplam istihdamın yüzde 83’ü hizmet sektöründe çalışıyor. İstihdam içerisindeki en büyük pay, yüzde 13 ile sağlık ve sosyal hizmetlere ait. Ülkenin GSYH’sinin ise yüzde 72’si de hizmet sektöründen geliyor. Bunun içerisinde en büyük pay ise yüzde 11 ile danışmanlık hizmetlerine ait.
Kriz sonrası dönemde en fazla büyüyen sektörlere göz attığımızda ise ilk sırada karşımıza gemi inşaatı sektörü (%8) çıkıyor. Onu takip eden sektörler ise uzay araştırmaları (%5), sağlık (%3), gayrimenkul (%3), danışmanlık hizmetleri (%2) ve bilgi sistem hizmetleri (%2). Yine bu dönemde en çok küçülen sektörlerin başında ise akaryakıt sektörü (%9) geliyor. Onu takip eden sektörler ise metal olmayan ürünler (%5), kimyasal ürünler (%4), ilaç (%3) ve metal ürünler (%2).

 
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen İngiltere ekonomisi için asıl soru büyümenin sürdürülebilir olup olmadığı. 2014 üçüncü çeyrekte gelen yüzde 0,7’lik büyüme rakamı beklentileri karşılamış olsa da büyümedeki ivmenin azalacağı sinyallerini de vermiş oldu. İngiltere ekonomisi için başlıca hedef, düşük seviyelerde de olsa, resesyona girmeden, büyümeyi sürdürebilmek. Avrupa Birliği’ndeki ekonomik durgunluk bu açıdan ciddi bir risk oluşturuyor. Ülkedeki bir diğer risk alanı ise konut piyasasındaki balon. Konut fiyatlarında olası bir düşüş, tüketici harcamalarına doğrudan olumsuz etki yaratabilir ve bu da ülke ekonomisine onarılması güç zararlar verebilir. Konut piyasasını ve tüketici harcamalarını canlı tutabilmek için İngiltere Merkez Bankası’nın düşük faiz politikasını sürdürmekten başka çaresi görünmüyor.
İngiltere ekonomisinin toparlandığını söylemek şu aşamada çok kolay değil. Önümüzdeki birkaç aydaki gelişmeler bunu daha net anlamamıza yardımcı olacak. Şu an varılabilecek sonuç ise, İngiltere ekonomisi için asıl sınavın yeni başlıyor olduğu.
Semra Demircioğlu
Ekonomist
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)