BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaRöportajlarHaluk Dinçer’den Türkiye yorumları----

Haluk Dinçer’den Türkiye yorumları

Haluk Dinçer’den Türkiye yorumları
05 Ekim 2014 - 07:32 www.finansgundem.com

TÜSİAD Başkanı Dinçer, parlamentonun ve hükümetin, iş dünyası, STÖ, sendikalar, düşünce kuruluşlarına daha fazla kulak kabartmasını istiyor.

TÜSİAD’ın geçmiş yönetimlerine göre ‘daha ılımlı’ olarak değerlendirilen TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, parlamentonun ve hükümetin, iş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar, düşünce kuruluşları gibi kurumlara daha fazla kulak kabartmasını ve bunun bir kültür olarak yerleşmesi gerektiğini belirtiyor.

 TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’ne (TÜSİAD) haziran ayında başkan olan Haluk Dinçer, 2015 başına kadar sürecek görev döneminde eski başkanlardan farklı pozitif bir yaklaşım sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile göreve başladığından beri birkaç kez bir araya gelen Dinçer, daha ılımlı algısını şöyle yorumluyor:

“Eski yönetime göre daha ılımlı bir durum algısı var ise bu durumu, görüş alışverişi sürecinin daha verimli, daha yapıcı olduğu anlamında yorumlamak mümkün. Bu arada hükümetlerimizin, parlamentonun sivil topluma, iş dünyası örgütlerine, sendikalara, düşünce kuruluşlarına daha fazla kulak kabartmasını, yapıcı eleştirilerden yarar sağlamasını ve bu sürecin bir içselleşmiş bir kültür olmasını bekliyoruz.”

Hürriyet’ten Jale Özgentürk, Dinçer ile başkanlık dönemi ve Türkiye’nin farklı sorunlarına ilişkin konuştu...

-Türkiye’de içeride ve dışarıda sıkıntılı gelişmeler var. Dövizde artış sürüyor. Ekonomi nasıl etkilenecek? 
-2013 Mayıs ayında başlayan küresel finansal belirsizlikler neticesinde, Türkiye de dâhil olmak üzere tüm gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde değer kayıpları, kur artışları yaşandı. Bu artışların Türkiye ekonomisine en belirgin olumsuz yansıması kur-enflasyon geçişkenliğinde gözlemleniyor. Bu çerçevede, döviz kuru hareketliliği ve Merkez Bankası’nın sıkı para politikası, fiyat istikrarı açısından dikkatlice izlememiz gereken alanlar.

-Kur artışları elektrik ve doğalgaza zam olarak yansıdı… 
-Elektrik ve gazdaki artışın dolaylı etkisi maliyet artışlarının yarattığı baskı olacaktır. Bu maliyet artışı nihai ürünlere de yansıyacak. Bu etkiyle enflasyonun baskı altında olma ihtimali var. Biz yine de enflasyonun 2015’te düşmesini beklemekteyiz. Ancak en önemli konu şudur: Enflasyon son kertede bir parasal genişleme olgusudur ve sıkı para politikası, orta dönemli enflasyon hedefinin en önemli güvencesidir…

İNŞAATA DAYALI BÜYÜME
-Türkiye son yıllarda gayrimenkule dayalı büyüme gösterdi. Şimdi bu durum tartışılıyor.
-Gayrimenkulde rant ve kârlılık son dönemlerde çok yükseldi, haliyle yatırımcı bu sektöre yöneldi. Banka kredilerinde de son on yılda, sanayi yatırımlarına sağlanan kredilerin toplam kredilerdeki payı yarı yarıya azalırken, inşaat ve konut yatırımlarına verilen kredilerin payı iki katına çıktı. Uzun dönemli bir büyümenin sağlanması için sanayi sektörünün milli gelirde payının artırılmasının son derece önemli olduğu kanaatindeyiz.

-Sanayi nasıl yeniden güç kazanacak?
-Hukuki belirsizlikler, esnek olmayan işgücü piyasası, yatırım yerinin tespiti, finansman kaynaklarına erişim, fikri ve sınai mülkiyet haklarının korunması ve teşviklerin yetersizliği gibi engelleri kaldıracak politikaların oluşturulması gerekiyor. Sınırlı tasarrufları eriten ve rant ekonomilerine olanak sağlayan düzenleme, politikalar gözden geçirilmeli ve bu sürdürülemez inşaat bağlantılı genişleme, kontrol altına alınmalıdır.

-Türkiye’nin ekonomi dışında en büyük sorunu hukuk sistemi. Siz de sık sık vurguluyorsunuz. 
-Türkiye’de yargının mevcut durumunu da aşan bir hukuk sorunu var. Gündemin ilk sıralarındaki konudan bahsedecek olursak yargının siyasallaşması -veya yargıya çok haksızlık etmeyelim-, yargının günlük siyasi tartışmanın aracı haline getirilmesi sorunu acil çözüm bekliyor. Hiçbir kesim yargının işleyişinden memnun değil. Bugünkü iktidar da memnun değil. 

-Ne yapılmalı?
-Bizim gibi özgürlükçü ve sadece çağdaş ilkeleri referans alan kuruluşların bu dönemde sesine daha fazla kulak verilmeli. Biz 1982 Anayasası’nın getirdiği yapıya da, 2010 Referandumu’nda yargı bağımsızlığı ile ilgili düzenlemeye de, bu sene başında HSYK Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliğe de karşıydık. Çünkü bunların hiçbiri yargıya müdahaleden uzak, rahat bir çalışma ortamı sağlamıyor hep belli denge hesapları gözetiyordu. Yapı değişecekse, bunun yasama veya yürütme etkisini artırıcı yönde olmaması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkeleri ışığında yapılması lazım.

-TÜSİAD Başkanı olarak daha ılımlı mesajlar veriyorsunuz. Ya da öyle algılanıyor. Bir tavır değişikliğinden söz edebilir miyiz?
-TÜSİAD olarak sadece politikalar temelinde parlamento ve hükümetle görüş alışverişinde bulunuruz. TÜSİAD duruş ve tutumunun, ılımlı olmak sert olmak veya çatışmacı olmak barışçı olmak gibi bir eksende değerlendirilmesini kabul edemeyiz. Eski yönetime göre daha ılımlı bir durum algısı var ise bunu, görüş alışverişi sürecinin daha verimli, yapıcı olduğu anlamında yorumlamak mümkün. Hükümetin, parlamentonun sivil topluma, iş dünyası örgütlerine, sendikalara, düşünce kuruluşlarına daha fazla kulak kabartmasını, yapıcı eleştirilerden yarar sağlamasını ve bu sürecin içselleşmiş bir kültür olmasını bekliyoruz.

-Eğitimde özgürlük alanı herkese açılmalı
-Eğitimde kılık kıyafet konusunda yeni kararlar alındı. 10 yaşındaki çocukların da türban takabilmesine imkan sağlandı. 
Bugüne kadar, Türkiye’de eğitimin kapsayıcılığıyla, yaygınlığıyla ilgili önemli reformlar gerçekleştirildi. Eğitimi kalkınmanın en temel taşıyıcı unsuru olarak görüyoruz. Kalitesinin arttırılması gerektiğine de dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu konu bizim için öncelikli ancak eğitim alanını düzenleyen kuralların konmasında, devletin, toplumun çeşitli kesimlerinin taleplerine duyarlılıkla yaklaşması ve özgürlük alanını herkese açmasını arzu ediyoruz. 

-Yaklaşım doğru değil mi?
-Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’in de bu özgürlükçü anlayışla ele alınması gerektiğine inanıyoruz. 
Geçen yıl, okullarda serbest kıyafet düzenlemesi ve velilerin çoğunluğunun muvafakatiyle okul kıyafeti belirlenebilmesi imkanı getirilmişti. Bununla birlikte, ilgili düzenlemede yer alan, öğrencilerin kılık kıyafetinin nasıl olacağına dair 4’üncü madde kapsamındaki ayrıntılı düzenlemeler, ailenin iradesi ve çocukların arzusunu kısıtlayıcı niteliktedir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme de dikkate alındığında, özgürlüklere en uygun yaklaşımın, ilgili yönetmelikteki sınırlamaların tümüyle kaldırılması olduğunu düşünüyoruz. Vatandaşlarımız, ebeveynler ve çocuklarımız, okul kıyafeti konusunda kendilerine uygun olan en doğru kararı verecektir.
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)