BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerGürhan Çam: Dijital bankacılıkta dünya birincisiyiz----

Gürhan Çam: Dijital bankacılıkta dünya birincisiyiz

Gürhan Çam: Dijital bankacılıkta dünya birincisiyiz
05 Temmuz 2021 - 07:50 www.finansgundem.com

Dijital bankacılık nereye gidiyor? Türkiye'nin dijital bankacılıkta dünyadaki konumu nedir? DenizBank neler yapıyor? DenizBank’ın finansal teknoloji (Fintech) girişimi NeoHub’un Genel Müdürü Gürhan Çam anlatıyor.

VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

“Kazandıranlar Sohbetler”de bu haftaki konuğumuz DenizBank’ın finansal teknoloji (Fintech) girişimi NeoHub’un Genel Müdürü Gürhan Çam...

“BEN BANKALAR ARASINDA DA BİR KONSOLİDASYON BEKLİYORUM”

- Sayın Çam, küresel salgın ile birlikte, bankacılık sektöründe dijital dönüşüm hızlandı. Türk bankacılık sektörü bu süreci şimdiye kadar nasıl yönetti, gelecekte bu evrilmenin nasıl şekilleneceğini öngörüyorsunuz?

- Türk bankacılık sektörü aslında pandemiye hazırdı. En hazır sektörlerden biriydi diyebilirim. Yıllardan beri teknoloji olarak bir yatırım çabası içindeydik. Hem müşteri tarafında, hem de kendi çalışanlarımız açısından da yatırım yapmıştık, adeta hazır bekliyorduk pandemiyi... Dolayısıyla bizim, uzaktan çalışmaya geçmemiz. -bütün bankalardan söz ediyorum- iki gün civarında sürdü. O kadar hazırdık ki, genel müdürlükte yüzde 95, şubelerde de yüzde 70 dolayında personelin evden çalışabilmesi kısa sürede sağlandı. Dediğim gibi sektör hazırdı ama bizim şöyle de bir avantajımız da oldu. Bankacılık teknolojisi her ne kadar ileri olsa da, bir Türkiye gerçeği var ki pandemiye girerken bankadan hizmet almayan nüfus yüzde 31'di. Bu oran beş sene önce yüzde 42'ler civarındaydı.

Bankalar olarak üzerimizde ciddi bir öğretme gereği doğuyor. Tabir yerinde ise biz müşterilerimize dijital bankacılığı öğretmeye, uygulatmaya, sosyal yaşantısına sokmaya çalışıyorduk. Pandemi, bu anlamda yapılamaz denilen köklü değişikleri yapma imkanını doğurdu, bu anlamda bize faydası oldu. Bu durum, öğrenme sürecini çabuklaştırdı. Temassız ödeme, NFC ödeme, QR kodla ödemeleri hızlandırmış olduk. Herkes artık temassız ödemenin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Tabii ki dijital bankacılık da burada etkili... Zaten çoğu banka hazırdı. Ama müşteriler daha fazla dijital bankacılık kullanmaya başladı. Bu dönemde FAST diye bir sistem hayatımıza girdi. Bu sistem bankalar arasında 7/24 para transferini sağlıyor. Bu arada yeni yönetmelikle 'fintek'ler de FAST'a başvurabilecekler. Elektronik para kuruluşları da artık FAST sisteminin içine girecek. Bu sistem basitçe saniyeler içerisinde para göndermek demek. EFT saati kavramı yok. 17:30'dan sonra da hafta sonu da bankalar arasında para gönderebiliyorsunuz. Çok faydalı bir uygulama, şimdilik limiti bin lira, ama bu artacaktır, çünkü çok kusursuz çalışıyor sistem -maşallah diyelim-. FAST aslında para göndermeden ziyade bir ödeme sistemi olarak kuruldu. Bundan sonra da hayatımızda bir ödeme sistemi olarak devam edecek.

Bankalar görünürlüklerini kaybedecekler, büyük olasılıkla çok fazla şubeye gerek kalmayacak. Konsolidasyon yeterli olacak. Bu aşamada ben bankalar arasında da bir konsolidasyon bekliyorum. Özellikle şube kullanımı ve ATM kullanımı konusunda önümüzdeki dönemde bir konsolidasyon olacak diye beklenti içerisindeyiz.

Bu dönemde bir gelişme daha oldu, 1 Mayıs'tan itibaren “dijital müşteri” edinimi devreye girdi. Bütün bankalar uzaktan dijital müşteri edinmeye başladılar. Artık bir kişi, her hangi bir şubeye gitmeden, ıslak imza vermeden, tamamen mobil uygulama üzerinden, iletişim merkezi çalışanına bağlanarak -kimlik doğrulama gibi adımları var- onları tamamlayarak, müşteri olabiliyor. Bunlar pandemi döneminde, zaten hazır olan sektörü daha da ileri taşıyacak hamleler oldu.

Ne bekliyoruz gelecekte? Bu süreç zaten dönüşümü hızlandırdı, ama bizim bankacılık görünmez olacak diye bir söylemimiz var. Bankacılık öylesine her yere girecek ki, (İngilizce “embedded” diye bir kavram var, Türkçe'de ankastre/iliştirilmiş diyebileceğimiz) bankacılık artık iliştirilebilecek. Diğer sektörlerin içine iliştirilerek biraz görünmez olacak. Bankalar görünürlüklerini kaybedecekler, büyük olasılıkla çok fazla şubeye gerek kalmayacak. Konsolidasyon yeterli olacak. Bu aşamada  ben bankalar arasında da bir konsolidasyon bekliyorum. Özellikle şube kullanımı ve ATM kullanımı konusunda önümüzdeki dönemde bir konsolidasyon olacak diye beklenti içerisindeyiz.

“DİJİTAL BANKACILIĞI ÖZENDİRİCİ BİRÇOK HAMLEMİZ OLDU”

- Sizin de söylediğiniz gibi bankacılık, salgına en hızlı uyum sağlayan sektörlerin başında geldi. Bu dönemde DenizBank olarak banka müşterilerinin işlerini nasıl kolaylaştırdınız?

- Çeşitli aşamalarda kolaylaştırdık. Öncelikle dijital bankacılık özelinde konuşursak, bu pandemi döneminde mesela çoğu işlemden ücret almamaya başladık. Hem ekonomik katkı olsun hem de şubelere gelmek zorunda hissetmesinler, müşterilerimize kolaylık olsun diye... Dijital bankacılığı özendirici birçok hamlemiz oldu. İkincisi, iletişim merkezinden alınan hizmetler aksamasın diye, en hızlı şekilde iletişim merkezi çalışanlarını evden çalışır hale getirdik. Muhtemelen onlar bir daha dönmemek üzere eve gittiler. Pandemi bittiğinde, hepimiz dönmeye başladığımızda -ki galiba toplu dönme olmayacak, sektörde bu konuda bir hibrit model daha mantıklı görülüyor, hem evden hem işten şeklinde- onlar evden çalışmaya o kadar güzel adapte oldular ki, hizmet de bu anlamda hiç aksamadı. Bence onlar açısından da bu iyi oldu. Onların çalışma koşulları bizlere nazaran daha zordu çünkü, çok uğultu ve sesli bir ortamda çalışıyorlardı. Müşteri hizmetleri çalışanları da daha makul, daha verimli çalışacak şekilde evlerini ofis haline getirdiler. Hizmeti aksatmayacak şekilde ilk bunu yaptık, sonra şubelerde vardiya sistemine geçtik. Şube çalışanları da yüzde 70 oranında evden çalışmaya geçtiler, Bir de bunu vardiyalı şekilde yaptık. Burada da hizmetin aksamaması esastı. Herhangi bir şubede bir corona vakasına rastladığınızda, o vardiyanın hepsini eve gönderip, evde bekleyen diğer vardiyayı işe getiriyorduk. Bu sayede de şube kapanmamış oluyordu. Bir de Banka olarak hem ekonomik, hem de moral motivasyon desteği anlamında bazı girişimlerimiz oldu. Bu da, Türkiye Bankalar Birliği tarafından başlatılan, Çek Ödeme Destek Kredisi ve Ekonomik İstikrar Kalkanı Kredi desteği programlarında biz DenizBank, katılımcı banka olarak yerimizi aldık. Bir de daha önemlisi Kredi Kalkınma Fonu tarafında “Nefes Kredisi” var. Bu programa ilk giren özel banka bizdik. Burada da neredeyse beklenenden iki kat fazla kredi hacmiyle 6 milyar TL'ye ulaşmış olduk.

 

“PANDEMİNİN DE TETİKLEDİĞİ DİJİTALLEŞMENİN, MÜŞTERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ÇOK CİDDİ OLDU”

- Dijitalleşmenin müşterilerinizin davranış ve alışkanlıkları üzerindeki etkilerinden bahsedebilir misiniz? Yarının müşterisi ne bekliyor ve sizler neler yapıyorsunuz?

- Yarının müşterisi her şeyden önce hızlı bir müşteri. Hayatı daha hızlı yaşıyor. Sorunsuz yaşamak istiyor. Daha önemlisi -bizim tespitlerimize göre- kişiselleştirilmiş olarak yaşamak istiyor. Aldığı hizmetlerin hepsini kişiselleştirebileceğiniz ölçüde rekabette öne geçiyorsunuz. Aynı adrese ulaşmak için farklı yollar denemeniz gerekiyor. Hizmet sektöründeki hemen hemen herkes için bu geçerli bu arada...  Pandeminin de tetiklediği dijitalleşmenin, müşteri üzerindeki etkisi çok ciddi oldu. Artık düşünce şeklimiz -müşteriler de dahil- hepimizin değişti ve her şey biraz daha mekandan bağımsız hale geldi. Böyle olunca ihtiyaçlar da daha hızlandı ve bankalar açısından onlara oldukları yerlerde hizmet sunma gereği doğdu.

Bu noktada ekosistem yaklaşımı diye bir kavramı açmak istiyorum. Dijitalleşmek müşterinin ihtiyaçlarını değiştiriyor, tek merkezden hızlı erişmek gerekiyor dediğimizde ekosistem yaklaşımı devreye giriyor. Sadece banka olarak bir hizmeti müşterinin ayağına götürmek gibi değil de, diğer sektördeki dikeylerle de birleşerek, ortak hizmetleri tek bir platformda buluşturup -bu platform bir mobil uygulama olabilir, bir web uygulaması olabilir, bir hizmetler bütünü olabilir- müşterinin diğer ihtiyaçlarını da ortak potaya getirip onlara sunma noktasına doğru gidiyoruz. Burada kimler önemli? Öncelikle büyükler önemli... Büyüklerle bu hizmeti birleştirme anlamında zaten işbirliği kurmamız gerekiyor. Ama bundan öte yine Startup ve Fintekler kritik konum kazanıyor. Bizim bankacılık sistemimiz, Avrupa ve Amerika'ya göre biraz daha girişken olsa da. Startup'ların işi biraz zor Türkiye'de, ama onlar da buna rağmen hızlı bir şekilde hizmet üretiyorlar. Biz de onlarla beraber, bu ekosistem yaklaşımıyla, müşterilerin değişen yeni ihtiyaçlarını daha bütünsel çözmek anlamında girişimlerde bulunuyoruz.

Bir de data, daha önemli hale geldi. Data science (veri bilimi) kavramı çok daha kritik noktada artık. Biz de burada, yeni nesil müşterilerin -değişen davranışlarıyla izdüşümleri de değişiyor-  izdüşümlerini hızlı analiz edip, bankamızı onların dertlerine hızlı cevap verebilir pozisyonlamaya çalışıyoruz...

Bir de kapsayıcılığımızı artırıyoruz. 2012'de yaklaşık bir iki dijital kanalımız vardı, şu anda dokuz yıl sonra yaklaşık 9 kanalımız var. Bunlar farklı hizmet segmentlerinde farklı küçük ihtiyaçları müşterilere ulaştırabilmek için böldüğümüz parçacıklarımız. Bunları da değişen ihtiyaçları yakalamak anlamında, test edip öğrenme şeklinde kullanıyoruz. Çünkü her şeyi söylemiyor yeni nesil müşteri veya söylediği şeyle yaptığı şey farklı olabiliyor. Bir şekilde test etmek gerekiyor, bu da bir yatırım. Bunları deneyerek, bularak bazılarını da yok ederek kanallarımızı çeşitlendirmeye devam ediyoruz.

NeoBank tamamen dijital, hiç bir şubesi olmayan, bir mobil uygulamayla ya da bir web platformuyla gerçekleşiyor. Hiç şubeye gitmeden müşteri oluyorsunuz ve ondan sonra bankacılık hizmetlerini almaya başlıyorsunuz. Şubeye gitmek isteseniz de şube yok.

“YENİ BİR ŞİRKETLEŞMEYE GİDİYORUZ, İSMİ DE NEOHUB”

- Ülkemizde yakın zamanda açık bankacılık ve yeni nesil tamamen dijital bankacılık yani “NeoBank”lar için lisanslama dönemi başlayacak diye konuşuluyor, DenizBank olarak sürece nasıl hazırlanıyorsunuz?

- Bu konuyu ikiye bölelim: Açık bankacılık ve yeni nesil/NeoBank olarak... Açık bankacılık kavramı, API dediğimiz teknolojiyle bankacılık yeteneklerinin teknik olarak dışarıya doğru sunulması demek. Mesela havale yapma yeteneğini bir program parçacığı haline getirip, vitrine koyup sergiliyorsunuz. “Bunu alıp kullanırsanız ya da takarsanız kendi organizasyonunuza havale yapmaya başlarsınız” diyoruz. EFT aynı şekilde, kredi verme, kredi kartı ekstresi gösterme de... Bu açık bankacılık kavramı, zaten aslında çoktan hayatımıza girmişti. DenizBank olarak bizim, şu anda 460'ın üzerinde API'mız var. Vitrinimizde sergiler, diğer sektörlere, firmalara sunar durumdayız. Bunlar, kredi, sigorta, yatırım ürünleri, hesap izlemeleri, hareket izlemeleri ve ödeme servisleri gibi bankacılığın yetenekleri... Bunları farklı sektörlere, farklı firmalara verip kullanmalarını sağlamak demek açık bankacılık...

Açık bankacılık regülasyonu ile NeoBank regülasyonu farklı şekilde yürütülüyor.  Açık bankacılık tarafında bir gelişme daha var tabii... BKM, bütün bankaların API'larını standardize edecek... Bu kavramı, hesap/ hesap hareketleri API'ları ve ödeme API'ları diye ikiye bölebiliriz... Bunlar BKM'de standardize olmuş bir şekilde -tüm bankaların API'ları buraya bağlanıp- isteyen Fintek, isteyen Startup veya isteyen başka bir firma, tek hamlede bütün bankaların hesap hareketlerini ve ödeme hizmetlerini alabilir hale gelecek. Bu BKM pozisyonu, API'ların ortada bir merkezde dağıtıldığı Güney Kore ve Portekiz açık bankacılık modeline benziyor. Bu yılın sonunda standart şekilde başlamasını beklediğimiz bu sistemde, farklı yetenekler de ortaya konacak ve API gruplamaları artacak.

Standartize etmek ne demek? Normalde yönetmelikte bankalar, istedikleri servisleri API yapıp vitrinlerine koymakta özgürler. Ama ne zaman yönetmelikte bir API grubu standardize edilir hale gelirse, o zaman o standardize edilen grubun gerçekten kuralları oluşturulduktan sonra bunlar BKM'nin vitrinine bütün bankalara eşit mesafede konur. İsteyenler artık oradan almaya başlar. Ama mesela, orada şu anda akreditif dediğimiz, teminat mektubu dediğimiz API yok, çünkü standardize edilmedi. Onu isteyen Startup varsa gelip istediği bankanın vitrininden alabiliyor. Basitçe düşünürsek, bir süpermarket örneği gibi, standart olan mallar BKM'de satılıyor, standart olmayanları her süpermarket kendi satabilir hale geliyor. Bunun hem yönetmelik olarak hem de kullanım olarak yıl sonuna kadar başlamasını bekliyoruz.

NeoBank ise tamamen dijital, hiç bir şubesi olmayan -Avrupa'da örneklerini görüyoruz, İngiltere'de Atombank, Monzo gibi- bir mobil uygulamayla ya da bir web platformuyla gerçekleşiyor. Hiç şubeye gitmeden müşteri oluyorsunuz ve ondan sonra bankacılık hizmetlerini almaya başlıyorsunuz. Şubeye gitmek isteseniz de şube yok. Fiziksel bir mekana bağlı olmayan bu tip bankalara NeoBank diyoruz. Bunların sadece genel müdürlükleri oluyor, örneğin AtomBank kurulduğunda genel müdürlüğünde 30 kişi çalışıyordu, bu dönemde biraz daha artmış olabilir.

Bu lisansı da BDDK, 2022 yılı içersinde -belki 2022 Haziran olabilir- yetiştirecek diye bekliyoruz. Ne farkı olacak bu lisansın? Normal bankalarda sermaye yeterliliği biraz daha yüksek, 300 milyon TL gerekiyor. NeoBank'ta ise 100-125 milyon TL gibi bir sermayeyle banka kurulabilir hale gelecek. Bugün elektronik para şirketi kurmak için beş milyon TL sermaye gerekiyor, bunun biraz daha üzerinde bankalaşmak pekala mümkün olacak.

Biz kendimizi nasıl pozisyonluyoruz bu noktada? Yeni bir şirketleşmeye gidiyoruz. Önümüzdeki günlerde açıklanacaktı ama ilk kez Finans Gündem'e açıklamış olalım. Şirket ismi NeoHub. Neo yeni kelimesinin Neo’su, Hub da toplanma yeri anlamına gelen İngilizce kelimeden gelip birleşen bir oluşum. Bu bir Fintek, bir teknoloji şirketi ama teknoloji üretmeyecek. Altında iş modeli üretecek, yönetim kurulu da tamamen bankacılardan oluşacak. Üç tane dikeyi var. Yazılım birincisi. Altında Deniz Akuvaryum dediğimiz İnovasyon ve Hızlandırma Merkezi'ni barındırıyor. NeoHub'ın yönetiminde. Ekosistem yaklaşımında bir mobil platform inşa ediyoruz. Deniz Ventures Yatırım Fonu'nu kurduk. Şu an SPK'dan son onaylarını almak üzereyiz. Deniz Portföy'ün yönetiminde olmasına rağman burayı destekleyecek. NeoHub'ın altında bu potada eritiliyor olacak. Bizim elektronik para şirketimiz olan FastPay Hızlı Öde A.Ş. yine NeoHub'ın çatısı altında yine sinerji yaratmak üzere yönetilecek şirketlerden olacak. Sonrasında da  fastPay bizim elektronik para şirketini de NeoBank'laştırma, belki bankacılık lisansı alma şeklinde stratejik olarak, farklılaştırmak, geliştirmek istiyoruz.

Ne Tekfin'leri ne Fintek'leri kendimiz için tehlike olarak görmüyoruz. Aksine, DenizBank'ın DNA'sı budur. Ekosistem yaklaşımı, imece kültürü en başından beri DenizBank'ın var olan DNA'sıdır. Bu açıdan bakarsak -DenizBank özelinde konuşursam- biz korkmuyoruz.

FİNTEKLER, TEKFİNLER BANKACILIK İÇİN TEHLİKE Mİ?

- Önce bize fintek ve tekfin kavramlarını biraz açmanızı rica etsek. Geleceğin bankacılığında fintekler ve tekfinleri daha fazla mı göreceğiz? Sizin bu konuya bakış açınız nedir, ekosistem anlayışına nasıl yaklaşıyorsunuz?

- Her ikisinin ortak noktası finansal hizmet sağlaması ve teknoloji şirketi olması. Teknoloji güçleri var ellerinde ve finansal servis sağlıyorlar. Farkları Fintekler küçük olanlar, Tekfinler çok çok büyük olanlar, bankaya kafa tutacak kadar büyüklükten bahsediyorum. Örnek olarak Google bir tekfin çünkü finansal hizmet üretmeye başladı. Keza Apple aynı şekilde. Türkiye'den örnek verirsek Turkcell, onun da kendisinin altında elektronik para kuruluşu var.

Bankacılık için bunlar tehlike mi? İnanın biz öyle görmüyoruz. Ne Tekfin'leri ne Fintek'leri kendimiz için tehlike olarak görmüyoruz. Aksine, biraz önceki sorulara verdiğim cevaplarda bahsettiğim gibi DenizBank'ın DNA'sı budur. Ekosistem yaklaşımı, imece kültürü en başından beri DenizBank'ın var olan DNA'sıdır. Bu açıdan bakarsak -DenizBank özelinde konuşursam- biz korkmuyoruz. Bir şekilde de beraber hizmet sunabileceğimiz zeminler yaratmaya çalışıyoruz. Bunu somutlaştırmam gerekirse, bundan 9 yıl önce 2012 yılında FastPay'i hayata geçirdiğimizde, daha ilk günden DenizBank müşterisi olma şartını koymadık, hatta banka müşterisi olma şartını koymadık. O dönem bir operatör ile sıcak bir dirsek teması içerisindeydik, Birlikte FastPay'i yeniden markalaştırıp, yüzde 50/50 beraber ortak lansman yapacaktık. Sonra proje daha da büyüdü,.. Ulusal Cüzdan projesi şeklinde altı ortak olarak -içine PTT, Türk Telekom girdi- daha büyük hale getirdik. DenizBank, teknolojisini de bilabedel verip, anlayışını da herkese açık şekilde tutup ilerledi, Aynı şekilde Fintek ve Tekfinlerede bakışımız bu.

Ama yeni dönemde  öne çıkacak iki kavramdan söz edeceğim. Bir tanesi kapsayıcılık diğeri de bağlantılılık... Bu kapsayıcılık sonunda ekosisteme bağlanacak. Biz banka olarak her şeyi kapsayamayacağımızın çok net farkındayız. Müşterinin bütün ihtiyaçlarını kapsamamız gibi bir şey söz konusu olamaz. Ama çok güzel tamamlarız, çok güzel bütünselleştiririz. Çünkü bankalar bütün sektörlere, bütün dikeylere, bütün büyüklükteki müşterilere hizmet veriyor. Tüzel tarafta da böyle düşünebilirsiniz, en mikro KOBİ'den en büyük holdinglere kadar müşteri yelpazesinde varız zaten.

Dolayısıyla bireysel müşteri de dahil hepsini tanıyoruz. Bunların bütün ihtiyaçlarını aynı anda görüp, data gücümüzü de katarak bunları kapsayıcı bir şekilde sunmak için bazı yaklaşımlarımız olacak. Neobank da bunun bir sonucu aslında. Bağlantılılık (connectivity) kavramı artık biraz oluştu. Pandemiden önce biraz daha anlamlıydı, çünkü herkes bağlı değildi. Hayata bağlantı noktalarımızda dijital ve internet o kadar yoktu. Şu an öyle bir noktaya geldik ki, artık her şey için herkes için -Ramazan'da iftar programlarına bile zoom ile bağlanıldı o sahne çok hoşuma gitmişti- görüntülü görüşme, bağlı olma, her an ulaşabilme erişebilme kavramları tam olarak anlaşılmış durumda. Bu, geleceğin bankacılığına çok ciddi hizmet edecek. Tabii beklentiyi de arttıracak bunun da farkındayız. Ama bunun için gerekli önlemleri aldık, almaya da devam ediyoruz.

 

“BANKALAR AÇISINDAN ÇOK FARKLI BİR GELECEK BİZİ BEKLİYOR OLABİLİR”

- Biraz önce de bahsi geçti ama, 1 Mayıs 2021 itibarıyla uzaktan müşteri edinimi kavramı hayatımıza girdi diye biliyoruz. DenizBank olarak hem teknik hem müşteri deneyimi tarafında bu konuda şu ana dek attığınız adımları anlatır mısınız? Uzaktan müşteri edinimi ile birlikte bankacılık nasıl değişecek?

- Orada da iki yandan bakmamız lazım konuya. Biraz önce de sözünü ettiğim gibi bankacılık hizmeti almayan yüzde 31'lik bir nüfus var ülkemizde. Bunların bankacılık sistemine dahil edilmesi için bu büyük bir kolaylık. Şubeye gitmeden müşteri olamayan onlar için bu bariyer tamamen kalktı. Artık mobil uygulamayı indirdiklerinde şubeye gitmeden müşteri olabilecekler. Müşteri kazanımı noktasında birincisi bu. Bir de rekabet noktasında iş değişiyor. Eskiden bir bankanın müşterisi olan kişi, mevduat faiz oranını beğenmediğinde bir başka bankanın şubesine gidip müşteri olması ve oran pazarlığına girmesi gerekiyordu. Şu anda çok daha demokratik bir ortam oluştu, kendi bankasının faiz oranını beğenmiyorsa bir başka bankanın uygulamasını indirip, anında müşteri olup parasını oraya gönderip, oradan mevduatını bağlayabilir hale geliyor. Bu da, müşterinin kazanımının elde tutulması ve rekabetin işler bir şekilde yaşaması için çok önemli. Bakın bu teknolojiyi, pazar payı daha göreceli küçük olan bankalar da işler bir şekilde iyi kullanırlarsa, önümüzdeki beş sene içinde büyük bankaların sıralamasını değiştirmek pekala mümkün olabilecek. Bu konu, oyunun kurallarını biraz değiştirdi. Bankalar açısından çok farklı bir gelecek bizi bekliyor olabilir.

Yeni dönemde artık müşteri her şeye değişen ihtiyaçlarına göre karar veriyor... Rekabet de artık daha demokratik bir hale geldi. O zaman pekala bu başlık atılabilir, önümüzdeki 5-10 sene içerisinde, sıralamalar değişebilir.

“ÖNÜMÜZDEKİ 5 – 10 SENE İÇERİSİNDE, SIRALAMALAR DEĞİŞEBİLİR”

- Sayın Çam röportajın manşeti çıkıyor galiba. “Dijitalleşme bankalar arasındaki sıralamayı değiştirebilir” diyebiliyoruz galiba?

- İki nedenle bu ortaya çıkıyor. İki nedenle... Birincisi regülasyon buna yardım ediyor. 1 Mayıs'ta uzaktan müşteri edinimi getirildi, sonra açık bankacılık daha sonra da NeoBank'ı getiren regülasyon elinden geleni yapıyor ve bankaların önünü açıyor. Yeni dönemde artık müşteri her şeye değişen ihtiyaçlarına göre karar veriyor... Rekabet de artık daha demokratik bir hale geldi. O zaman pekala bu başlık atılabilir, önümüzdeki 5-10 sene içerisinde, sıralamalar değişebilir.

Devam edersek, teknik olarak baktığımızda bu uzaktan müşteri edinimi kavramında regülasyon bazı şartlar koştu. Mesela yeni TC kimlik kartları olmayanlar -bunu NFC teknolojisi ile okuyamadığımız için- uzaktan müşteri olamazlar kuralını koydu. Bankalar bu aşamada şunu yaptılar, yeni TC kimlik kartı olmayan kişileri uzaktan müşteri edinmeme kararı aldı. Biz DenizBank olarak farklı davranıyoruz. Yeni TC kimlik kartı ve/veya telefonunda NFC uygulaması yoksa da müşterinin müracaatını alıyoruz ve ona kurye gönderiyoruz. Biz bu bariyeri aşıyoruz ve herkesi müşteri edinebiliyoruz. İyi ki de böyle yapmışız. IT'miz çok hummalı bir şekilde çalışıyor, projede deneyiminden yazılımına kadar 100 kişilik bir ekip çalıştı. Stratejiler ortak olarak belirleniyor. Bu kapsayıcılık sayesinde rakamlarımız beklediğimizden daha iyi gidiyor.  Daha da oturacaktır. Önümüzdeki dönemde buradaki pazar payını daha iyi takip edeceğiz. Ama şunu söyleyebilirim. Buradaki pazar payı başta söylediğim konuyla çok paralel gidiyor. Bu hizmeti daha iyi, daha kapsayıcı, daha kolay sunan şu an öne geçmeye başladı bile... Yakında Bankalar Birliği nezdinde de dijital uzaktan müşteri edinimi pazar payı şeffaf bir şekilde paylaşılabilir. Orada da normal pazar payı ile buradaki pazar payının biraz daha farklı geliştiğini görebileceğiz.

“STARTUP'LARA DAHA ÖZEL BAKIYORUZ, ONLARA YATIRIM YAPMAK ÜZERE KENDİMİZİ MOTİVE EDİYORUZ”

- Kurum içinde ve dışında girişimcilik faaliyetlerini desteklemek amacıyla neler yapıyorsunuz? Bu kapsamda yıl içinde SPK onayıyla bankanız bünyesinde Deniz Ventures Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nu hayata geçirdiğinizi biliyoruz Ana şirketiniz için nasıl bir değer yaratmayı hedefliyorsunuz? Odağınızdaki sektörleri, hangi alandaki start up’larla ilgilendiğinizi öğrenebilir miyiz?

- Aslında sorunun içinde cevabın bir bölümü de var. Deniz Yatırım tarafından yönetilen Deniz Ventures Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’nu kurduk. Startup'lara NeoHub tarafından da yatırım yapmak üzere kurulmuş 7 senelik açık bir fon bu. O da şu demek: Diğer fonlar ve dışarıdan katılabilecek yatırımcılarla birlikte NeoHub tarafından, Deniz Akvaryum'a bulunmuş StartUp ve Fintek'lere yatırım yapmayı hedefliyoruz. Burada prosedürlerimize göre dikkat ettiğimiz, pozitif ayrımcılık yaptığımız yaklaşımlar var. Bunlardan en önemlisi verilen hizmetin ihraç edilme potansiyeli. Yani sadece ülkede kalan, ülkeye hizmet eden şeklinde değil de, burada yarattığı iş modelini dışarıya da ihraç etme potansiyeli olan Startup'lara daha özel bakıyoruz. Onlara yatırım yapmak üzere kendimizi motive ediyoruz. Dikeylerimize gelince: Yapay zeka, Blockchain, tarım, sağlık, turizm, bioteknoloji ve tabii ki finans. Deniz Ventures için yedi ana dikeyimiz, odak alanlarımız bunlar. Aynı odak alanları NeoHub için de geçerli. Deniz Akvaryum'da -ille yatırım yapmamız da şart değil- kurduğumuz dünyada, StartUp'lar gelip kazan kazan stratejisiyle, hem kendi kazanan hem de bankaya kazandıran yeni iş modelleri kurabilir. NeoHub bu çalışmayı da yönetecek. Bu kapsamda gelen tüm Startup'lara Early Bird, Seat ve Seri A gibilere yatırım yapmakta istekliyiz. Seri B ve Seri C'den sonra biraz değişiyor ve palazlanmış oluyorlar. Bu anlamda öyle bakmıyoruz ve daha ufak çaplı, daha genele yaygın -hem bizim açımızdan riski yaymak oluyor bu, hem de daha fazla firmaya yatırım yapmış oluyoruz-  yapmayı planlıyoruz.

Kurum içi programımız var, insan kaynaklarıyla birlikte çalışmalarımız var. Çalışanlarımıza DenizBank'tan fikir üretip şirket kuracak şekilde hayal kurduruyoruz... İkincisi CoverUp dediğimiz, ekosistem yaklaşımıyla, Deniz Akvaryum bünyesinde veya sanal olarak ortaklaşa çalıştığımız bir modelimiz var. Bir de Deniz Ventures aracılığıyla da yatırımcısı olduğumuz, geleceklerindeki başarılarına ortak olduğumuz bir yaklaşımımız olacak.

- Başarılı olacak girişimciye kredi vermek yerine ortak oluyorsunuz anladığım kadarıyla, farkı anlatabilir misiniz?

- Burada başarılı olmama riski de var. Dolayısıyla risk alıyoruz aslında. Kredi verdiğinizde risk almazdınız. Bu riski faizle bir şekilde kapatırdınız. Burada -dünyadaki eğilimde böyledir- yüzde 60 kayıp doğabilir. Yatırımcı olmak böyle bir şey. Başarılı olma potansiyeli olanı analiz ediyorsunuz, komiteye sokuyorsunuz, değerlendirme yapıyorsunuz ve tabii ki hayal kuruyorsunuz ama bunun yüzde 60'ını baştan batıracağım diye öngörmek faydalı oluyor. Böyle bir temel farkı var.

Kredi bu kadar kolay verilmiyordu. Yeni kurulan bir şirketin kredi alması bu kadar kolay bir şey değil. Hiçbir kaydı yok, ekonomik anlamda iz bırakamamış, MRR dediğimiz aylık mali akış tablosu yok. Bunların kredi alması çok zordu. Bu krediden bir adım ötesi ama burada da fikir sahibi olmak yetmiyor, yürütme/icra çok önemli. Biz Deniz Ventures olarak, sadece fikre kesinlikle yatırımcı olmayacağız diye bir kuralımız var. Mutlaka eylem planı, icrayı nasıl yapacağı, hangi adımlarla gidileceğini çok iyi görmemiz gerekiyor. Bu anlamda şirketin kurucularından, yürütücülerine kadar tek tek CV bazında inceliyoruz ve mülakatlar da yapıyoruz. Fikir sahibi olmak çok kritik, hayal kurmak da öyle ama icra hepsinden önemlidir.

Dijital bankacılık konusunda dünyada birinciyiz. Tüm sektör olarak bizden daha dijital, daha teknolojik bir ülke yok. Hatta yıllardır, biz Avrupa ve Amerika'daki meslektaşlarımıza ilham kaynağı oluyoruz.

“TÜM SEKTÖR OLARAK BİZDEN DAHA DİJİTAL, DAHA TEKNOLOJİK BİR ÜLKE YOK”

 -Sizce, yakın gelecekte dijitalleşme hayatımıza yeni hangi kavramları ve teknolojileri daha dâhil edecek? Neleri deneyimleyeceğiz?

- Hepsini şimdiden öngörmek çok kolay değil. Yapay zekanın konumlanması daha da artacak hayatımızda. Datanın daha da artmasıyla yapay zeka hayatımıza daha da akıllı yaklaşımlar getirecek. Burada hem kişisel hayatımızda mesela sağlık konusunda daha özel spesifik tavsiyeler üreten yapay zeka hayatımızı renklendirirken, keza finans tarafında benzer şekilde teknolojileri de görebileceğiz. Bir de siber güvenlik konusu var. Bu hayatımızda daha önemli hale gelecek. Blockchain bununla ilgili ortaya çıkan bir şey. Siber güvenliği daha da artıran, daha da kontrol altına alan teknolojilerle, daha güvenli bir gelecekle tanışıyor olacağız.

- Türkiye'nin dijital bankacılıkta dünyadaki konumu hakkında neler söylersiniz?

- Bu konu ülke olarak gururla, göğsümüzü kabartan bir konu. Dijital bankacılık konusunda dünyada birinciyiz. Tüm sektör olarak bizden daha dijital, daha teknolojik bir ülke yok. Hatta yıllardır, biz Avrupa ve Amerika'daki meslektaşlarımıza ilham kaynağı oluyoruz. DenizBank özelinde konuşursak, 2014, 2015, 2016 yıllarında Amerikalı otorite BAI ve Avrupalı otorite EFMA tarafından üç kez dünyanın en inovatif bankası seçildi. 2017 yılında EFMA'da, röportajın başında söylediğim Atombank, Monzo gibi tamamen dijital olan bankalarla yarıştırdılar. Finalde -altı bankadan beşi- tamamen dijital olan bankayla, şubesi olan köklü banka olarak bizi yarıştırdılar. Orada da ikinci olduk. Bu ülke adına çok gurur verici bir tablo. Bu kadar rahat, hızlı, özgür hizmet üretebilmek, kanal üretebilmek, dijitalleşebilmek Türk bankacılık sisteminin büyük bir gururu.  Biz bu anlamda dünyaya örnek olmaya devam ediyoruz. Açık bankacılık tarafında da iki - üç sene sonra bizim yaptıklarımız Avrupalı, ABD’li rakiplerimizi geride bırakacak. Biz gerçekten hızlı düşünen çözüm odaklı bir milletiz. Bu çözümleri hızlı bir şekilde hayata geçirebiliyoruz ve inovativiz. “İcat çıkarma” diye bir lafımız olabilir. Ama icat çıkarmayı çok sevdiğimiz için de bu laf çıkmış olabilir. Bunun sonuçlarını da ileri göreceğiz diye düşünüyorum.

Ali Yüce: Çip krizi 100 milyar dolara mal olabilir

Haluk Levent: Pandemi mağduru sanatçılar için seferber olduk

Türk futbolunun en önemli derdi menajer ücretleri ve yüksek maaşlar

Dr. Cem Kınay: Turizmin acil reçetesi aşı oranının artması

30 yıllık 'Escort Teknoloji' tecrübesi yeni bir dünya için gençlere rehber oluyor

'Altın kahini' Sağman'dan portföy uyarısı: Varlık dağılımı önemli!

Dünya boya devi Jotun'da zirveyi Türkler yönetiyor

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)