BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaGündemFed’in bağımsızlığının günleri sayılı----

Fed’in bağımsızlığının günleri sayılı

Fed’in bağımsızlığının günleri sayılı
22 Eylül 2020 - 12:19 www.finansgundem.com

Korona virüsün ve ABD başkanlık seçimlerinin belirsizliği ortadan kalktığında, Fed için büyük değişiklikler gerçekleşecek

FINANSGUNDEM.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Fed’in bağımsızlığının tehlikede olduğunu söylemek tuhaf bir tahmin olur. Ne de olsa Fed şu anda gücünün zirvesinde. Bu yılın ilk dönemlerinde yürürlüğe koyduğu piyasa destekleri, tarihi bir borsa rallisine neden oldu ve kurumsal tahvil piyasasında eşi benzeri görülmemiş bir canlanma gerçekleştirdi. Yine de bu hamleler ve 1998, 2001 ve 2008 yıllarında Fed’in aksiyonları, Fed’in kontrolünden çıkan bir finansal ekosistem oluşmasına katkı sağladı.

Fed kapana mı kısıldı?

Kevin Coldiron Forbes’daki yazısında Fed’in müdahalelerinin, Fed’in şemsiyesi altında korumaya alınmış olarak algılanan varlıkları arttırıyor. Ve bunun sonucu olarak da Fed hisse de almaya başlamak zorunda kalacak. Jerome Powell’ın, bu konuda yöneltilen sorulara verdiği öfkeli cevap, Fed’in tuzağa düştüğü fikrini destekliyor. Fed hisse senedi almak istemiyor ancak bu seçeneği tamamen gözden çıkarmanın da çok tehlikeli olduğunu biliyor. Finansal piyasalar bir nevi ergenler gibi, sürekli sınırları test ettiğinden, Fed’in zaman içinde küresel faiz arbitrajı rejimine yenik düşmesini bekliyor.

2008 ve 2020 yıllarındaki yoğun deflasyonel süreçlerde, görünüşteki kudretine rağmen, Fed’in hamle yapmaktan başka çıkar yolu kalmamıştı. Bu hamleler, finansal piyasalara istikrar getirme konusunda başarılı oldu ancak aynı zamanda da birçok uzmana göre sürdürülebilir olmayan bir durum meydana getirdi.

Asıl dikkat çekici olan, statükoya karşı duyulan memnuniyetsizliğin, birçok ideolojik bakış açısından kaynaklanıyor olması. Bazıları Fed’in müdahale alanının daha da genişlemesi gerektiğini düşünürken, diğerleri tam tersini istiyor. Ancak herkesin ortak isteği, Fed’in bağımsızlığının sınırlanması ve hatta son bulması.

Endişeye mahal var mı?

Mevcut bakış açılarından biri, endişeye mahal olmadığı ve Fed’e güvenilmesi gerektiği yönünde. Fikir şöyle: Dolar dünyanın en güçlü para birimi, Fed ise doların yegane tedarikçisi. Bu noktada Fed’in dünyanın son çaresi olması önem kazanıyor. Bu bakış açısında göre Fed’in koruyucu şemsiyesinin devasa bir çadırla değiştirilmesi gerekli.

Peki bu çadırın içinde kimler olacak? Devlet ve yerel yönetimler elbette dahil edilmeli. Fed’in halihazırda devlete ve yerel yönetimlere yönelik bir programı olsa da şimdiye kadar verilen krediler oldukça maliyetli oldu.

Çadırın içinde olması gerekenlerden biri de IMF. Benzer bir mantıkla, Fed IMF’in dolara erişimini kolaylaştırırsa, IMF, Özel Çekme Hakları (SDR) isimli kendi parasını diğer ülkelere borç verebilir. SDR’ler her zaman dolara çevrilebileceğinden bu IMF’nin kabul görmesini arttıracak ve yabancı ülkelerin resesyona karşı harcamaları genişletmesine imkan tanıyacak.

Bu fikirlerin ekonomik istikrarı desteklediğini veya azalttığını düşünebilirsiniz. Ancak Fed’in resmi faaliyet alanının bu derece genişlemesinin siyasilerin daha fazla kontrol etmek isteyebileceği bir durum oluşturmayacağını düşünmek oldukça zor.

Merkez bankası bağımsızlığının zirvesini geride bıraktı

Kevin Coldiron, Fed’in Wall Street’e karşı önyargısından dolayı güçlerinin elinden alınacağını düşünüyor. Özellikle de demokratlar başkanlığı kazanıp, meclisin kontrolünü ele geçirmeyi başarabilirse. Bu durumda değişim yönündeki baskılar, Fed ekonomik volatiliteyi bastırmak ve varlık değerlerini canlandırmak için hamleler yapmasının yalnızca zengin ve güçlülere fayda sağlayacağı düşüncesiyle artacak.

Aslına bakılacak olursa merkez bankalarının bağımsızlığı oldukça yeni bir kavram. 1980’lerden önce, birçok ülke merkez bankalarını hükümetin bir uzantısı olarak görüyordu.

Merkez bankalarına bağımsızlığın verilmesi, enflasyonu düşürme isteğinden kaynaklandı ve bu artık bir siyasi hedef değil. PIMCO’nun eski ekonomisti Paul McCulley, bu konudaki görüşlerini bu hafta açıkladı. Paul McCulley deflasyon riskinin yakın dönem için bir tehlike olduğunu söyledi. Asıl risk enflasyon olmadığından, merkez bankalarının bağımsız olma zorunluluğu ortadan kalkıyor. Fed’in sıfıra yakın faiz oranlarına dair politikaları, McCulley’e göre Fed’in hükümetle işbirliği yapması gerektiği sonucunu doğuruyor.

Bu işbirliğinin nasıl olabileceğine dair bir bakış açısı Berggruen Institute’tan Yakov Feygin ve Domink Leusder tarafından açıklandı. İkili, Fed’in swap mekanizmalarının müzakere edilmiş bir ticaret anlaşmasının parçası olması fikrini savunuyor. Eğer ülkeler ABD’yle dengeli bir ticaret yürütmeyi kabul ederse, Fed onlara bir kriz halinde dolarla borç verecek.

Bu fikir her iki siyasi parti için de kabul edilebilir olan akıllıca bir realpolitik fikri. Trump’ın yeniden seçilmesiyle gelecek yönetim bu fikri, ABD’nin ticaret açığını kapatmak için kullanabilir. Demokratların yönetime gelmesi halinde, bu fikri swap mekanizmalarını resmileştirerek, Davos tarzı küresel işbirliği kurmak için yürürlüğe sokabilirler. Her iki koşulda da, en güçlü araçlarından biri Fed'in kontrolünün dışına çıkmış olacak ve hükümetin dış politikasının bir parçası haline gelecek.

Ticaretin yanlış tarafı

Demokrasilerde parasal sistemler, değiştirilemez değildir. Parasal sistemler, toplumun ekonomik hedeflerini yansıtan siyasi kararlar tarafından oluşturulur. Son dönemde, bu hedefler ya da iktidarda olanların hedefleri, düşük enflasyon, ekonomik piyasaların istikrarı ve olabildiğince fazla büyüme yönünde oldu.

Mevcut sistem, piyasalara istikrar getirme ve büyümeyi teşvik etme konusunda başarılı olamadı. Aynı zamanda gelir dağılımındaki eşitsizlik de yerini, birincil siyasi hedef olarak düşük enflasyona bıraktı. Fed bu alışverişin yanlış tarafında. Fed’in enflasyonu düşürme konusundaki başarısına ve piyasalara yaptığı müdahalelere ihtiyaç duyulmuyor. Bu konuda sert bir itirazda bulunmuş olsalar da, Fed’in hamleleri gelir eşitsizliğini körüklüyor.

Fed Başkanı Powell'dan ekonomik toparlanma için kararlılık açıklaması

 

Fed Başkanı Powell'dan Faiz ve enflasyon açıklaması

 

Fed faizlerde değişikliğe gitmedi

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)