BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkFed Türkiye'ye mühlet verdi!----

Fed Türkiye'ye mühlet verdi!

Fed Türkiye'ye mühlet verdi!
26 Haziran 2014 - 07:21 www.finansgundem.com

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, FED ve ECB’nin kararlarını gelişmekte olan ülkelere sermaye akışını sağlayan yeni bir mühlet olarak yorumladı

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, Amerikan Merkez Bankası FED ve Avrupa Merkez Bankası ECB’nin aldığı son kararların Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için sermaye akışının devam etmesi açısından yeni bir mühlet olduğunu söyledi.

Bunun sonsuza kadar devam etmeyeceğini belirten Bali, “FED ve ECB gelişmekte olan ülkelere, ülkemiz gibi kaynak ithal eden ülkelere yeni bir mühlet daha verdi. Bu mühletin özellikle kendi iç tasarruf hadlerinin üzerinde hızlarla büyüme imkanı bulmuş ülkemiz gibi gelişmekte olan ekonomilerce hiç bitmeyecek bir imkanmış gibi kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu ekonomilerin dış kaynak ihtiyaçlarını azaltacak yapısal dönüşümleri gerçekleştirmeleri, kanaatimce bu dönemde en ideal politika bileşenlerini oluşturacak” dedi.

‘Ertelenmiş kredi talebi var’

İç piyasada seçimlerden dolayı ertelenmiş bir kredi talebi olduğunu ifade eden Bali, tam olarak kredilerde bir artış trendinin olduğunu söylemenin erken olduğunu söyledi.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali Milliyet'ten Kadife Şahin'in sorularını yanıtladu.

FED ve ECB’nin kararlarını nasıl yorumluyorsunuz?

ECB ve FED’in kararları, global ekonomik kriz olgusuna yönelik olarak ortaya çıkan iyimserliğe ve olumlu yorumlara nazaran hala ciddi sorunların varlığını sürdüğünü ve belli otoriteleri meşgul etmeye devam ettiğini gösteriyor.Gerçek anlamda, reel anlamda çok özel çözümlerin yaratılmamış olduğu piyasalarca biliniyor. Gerek risklerin gerçek anlamda azaltılması yerine kamuya mal edilmesiyle gerekse yaratılan çok aşırı likiditeyle aslında bir anlamda sorunların etkisinin zamana yayılması tercih edilmiş oldu. Nitekim FED de ECB de bu yöndeki uygulamaların bir süre daha devam edeceğini ifade eden kararlarıyla bunu teyit etmiş oldular. Şimdi aldıkları son kararlarla bu yöndeki genişletici politikaların Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler için yeni bir mühlet olduğunu düşünüyorum.

Türkiye ne yapmalı?

Türkiye gibi ülkelerin özellikle sonlu olduğu bilinen bu dönemleri iyi ve farklı kullanması gerektiğini düşünüyorum. Daha önce olduğu gibi, özellikle dış denge başta olmak üzere makro ekonomik dengeleri gözetmeksizin, kısa vadede likidite sağlanabildiği sürece, istediğimiz büyüme hızlarıyla gideriz düşüncesi yerine, artık bunları yapısal olarak dönüştürebileceğimiz, vasıf değiştirecek politikaları hayata geçirmemiz gerekiyor. Türkiye’ye artık nicel performanslar yetmez. Ülkemizin artık nitel yani vasfa dair performanslara ihtiyacı var. Türkiye’nin yatırımcıları cezbedecek, aracılık maliyetlerini düşürecek, iş yapma kolaylığını arttıracak altyapısal reformlarla, iyi işleyen hukuk sistemiyle, vasıflı işgücünü arttıracak eğitim politikalarıyla, kadınların işgücüne aktif katılımını arttıracak, işgücü tabanını genişletecek, üretkenliği arttıracak alt stratejilerle yapısal sorunlarını çözmesi gerekiyor.

Önerileriniz nedir?

Önceliklendirilmiş inovasyon, teknoloji ve ar-ge teşvikleriyle katma değer yaratacak üretimi daha fazla özendirmesi gerekiyor. Teşvik sistemlerinin geride kalana değil ileriye gidecek olana yapılması gerekiyor. Bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi gibi unsurlar ayrı bir sosyal politika konsepti olarak ele alınmalı, teşvik sisteminin odağını kaydırmamalıdır.
Bunu başta imalat sanayi olmak üzere katma değerli üretimi teşvik edecek önceliklendirilmiş sanayi stratejileriyle yapmalıyız. Kişi başına 10 bin dolar milli gelirin üzerine çıkmak demek her bakımdan çok önemli bir başarıdır. Bunun sadece ekonomik bir olgu olduğunu düşünmemekteyim. Şu veya bu şekilde Türkiye bunu başarıyla gerçekleştirmiştir. Şimdi aynı yöntemsel çerçeveyle devam edemeyiz, aynı şekilde ısrar edersek, harcadığımız enerjiye kıyasla aynı düzeyde sonuç alamayız, patinajlara neden olur bu.

Bundan sonraki dönüşümü büyük ölçüde eğitim başta olmak üzere Türkiye’de yaşayan genç nüfusu daha donanımlı kılmaya hasrederek gerçekleştirebiliriz ancak. bugünkü son derece düşük ve sosyal barış açısından da sorunlu derecede birbirinden sapmış ortalama okulda kalma süremiz buna yetmez.

‘Merkez çok ağır görev üstleniyor’

MB’nin kararlarını nasıl buluyorsunuz?


Merkez Bankası’nın gönüllü olarak çok fazla sorumluluk üstlendiğini düşünüyorum. Bir merkez bankasının formal fonksiyonu fiyat istikrarıdır. Ekonominin dış dengelerinin sağlanması, büyümenin sürdürülebilirliği gibi kavramlar MB’nin doğrudan sorumlu olması gereken konular değildir. Merkez Bankamız finansal istikrar ve finansal sürdürülebilirlilik kavramları altında gönüllü olarak makro ekonomi politikalarının muhtemel bütün hedeflerinde kendisine sorumluluk ve vazife atfeden bir anlayışla çalışıyor. Bunun baştan çok ağır bir sorumluluk olduğunu düşünüyorum.
MB özellikle yurtdışından kaynaklı olarak rutin dışı hareket etmekle kritize edildi. Ben bu görüşe katılmadım. Bu dönemin kendisi sıra dışıydı, MB bu sıra dışılıklara uygun politika enstrümanlarını farklı yönlerde ve zengin bir biçimde kullandı. Ben bu süreçte bir tek MB’nin 4.5 puanlık politika faizi artışını daha erken yapabileceğini düşündüm, çünkü iç piyasa dengeleri epey sarsılmıştı.
Tabii kritik dönemlerde zor ve ağır sorumluluklardır bunlar, vaka sonrasındaki yorumlarla haksızlık yapılmamalı kanaatimce.

İşlemlerin % 80’i şube dışından

Sektör çok teknoloji bazlı oldu. Bankacılık nereye gidiyor?


Evet, örneğin İş Bankası’nda şube dışı kanallardan yapılan işlemlerin oranı yüzde 80’ni geçti. Şu anda işlemlerimizin ancak beşte biri şube kanalı üzerinden gerçekleştiriliyor. Perakende, tekil işlemler artık doğal bir şekilde şube dışı kanallar üzerinden yürüyor. Bu nispeten yeni bir olgu. Fakat bu tablo insanın rolünü azaltan, küçümseten bir olgu değil. Bu bankacılığın verimli ve hızlı büyümesinin göstergesidir.

Maliyetler açısından size ne kazandırdı?

Bu beşte birlik kısmın maliyetlerinin aynen beşte dörtte de olduğunu varsaysaydık, tahmin ediyorum bugün çok daralan karlılıklarımızın hiç biri kalmazdı. Zaten böyle bir büyüme gerçekleştiremezdik. Bankacılık sektörü internet, telefon, ATM ve çağrı merkezleri üzerinden çok iyi tasarlanmış çözümlerle çok etkin bir aşamaya geldi.

Iraklı personeli ‘korumaya’ aldı

Irak sizi nasıl etkiledi?


Bizim Bağdat ve Erbil’de birer şubemiz var. Bağdat’taki şubemizi çok yeni açmıştık. Burada çok kayda değer bir pozisyon almış değiliz. Erbil şubemizi 2011’de açtık ve burada son bir yıl içinde özellikle çok ciddi rakamlar elde ettik. Bugün yaşanan gelişmelerden sonra özellikle can güvenliğini dikkate alarak, bildiğim kadarıyla kamu bankamız Ziraat Bankası gibi, Büyükelçiliğimizle de görüşmelerde bulunarak buradaki arkadaşlarımızın Türkiye’ye gelmesini sağladık. Oradaki yerel personelimize de ihtiyaç duymaları halinde aileleriyle birlikte kendilerini Türkiye’ye alabileceğimizi ifade ettik. Bu da çok olumlu etki yaptı yerel çalışanlarımız üzerinde de. Tabii biz bu tür yatırımları yaparken hadiselere kısa bir perspektifle bakmıyoruz. Böyle düşünecek olursak Türkiye’deki bazı bölgelerde de dönem dönem iş yapmamamız gerekir. İş hayatı, bizatihi bütün bu risklerin yönetilmesini gerektirir.

‘Borçlanma ihtiyaçlarımızda nefes aldık’

FED’in iç piyasaya etkisi nasıl olur?


FED kararları bizim iç piyasanın borçlanma imkanlarını, vadelerini ve borçlanma inisiyatiflerine gösterilen ilgiyi tabii ki artırma yönünde etki yapar. Borçlanma ihtiyaçlarımızda yeniden nefes almış oluyoruz. Ancak burada esas olan, elde edilen bu kaynakların ödenen maliyetlerin üzerinde getiriyi sağlayacak geri dönüşü öngörülebilen yatırımlarda kullanılmasıdır.  

Reel sektörden kredi talebi var mı?

Yerel seçimlere kadar kredi talebinde bir durgunluk ve bekleyiş vardı. Ama seçimlerden sonra hem uluslararası konjonktürde bir miktar iyileşme, hem MB’nin ocak sonlarında almış olduğu net duruş ifade eden önlemlerin etkileri ve hem de seçimlerin sonuçları bu tedirginlikleri bir miktar azaltıp, epeyce bir süredir ertelenmiş bir takım kararları devreye soktu. Yavaş yavaş bir hareketlenme oldu. Bunun tam bir değişen trende işaret ettiğini ifade etmek için henüz erken. Bunun belirsizlikler nedeniyle kasılmış olan talepten kaynaklandığını düşünüyorum.
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)