BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerEsra Baykal’dan kritik uyarı: Bir markanın başarısı annelere bağlı----

Esra Baykal’dan kritik uyarı: Bir markanın başarısı annelere bağlı

Esra Baykal’dan kritik uyarı: Bir markanın başarısı annelere bağlı
28 Kasım 2022 - 07:50 www.finansgundem.com

Esra Baykal, ‘dünya markası’ bir isim. Marka danışmanı, yaratıcı. Markaların Seyir Defteri kitabının yazarı. Reklam Yaratıcıları Derneği YK üyesi. Bu işe hayatını adamış. Başarıya giden sırlar onda. İşte herkesin dikkat kesilmesi gereken uyarıları...

VOLKAN KARSAN - FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

Günümüz ekonomisinde en öne çıkan unsurlar pazarlama, satış ve yaratıcılık… Bunların başarısı sonucunda ise olmazsa olmaz hedef markalaşma… “Kazandıran Sohbetler”de Markaların Seyir Defteri kitabının yazarı ve Reklam Yaratıcıları Derneği Yönetim Kurulu üyesi Esra Baykal’ı konuk ediyoruz.

“ZAMAN İÇERİSİNDE GÖRDÜM Kİ BENİM DERDİM İNSAN”

- Esra Hanım, kitaplarınıza ve kendi markalaşmanıza uzanan yolu, ödüllerinizi de sıralayarak sizden dinleyebilir miyiz?

- Avrupa’nın rönesansla yoğrulmuş kültür birikimini, Amerika’nın iş dünyası dinamikleri ile harmanlayarak, kariyerimde yol arkadaşlığı ettiğim markalarım ve büyük öğretiler aldığım ajans deneyimlerim sayesinde, Türkiye’nin ve dünyanın pek çok coğrafyasının yerel değerlerini de iş yapma biçimine katmış bir marka danışmanıyım.

Disiplinli bir kolej eğitimi sonrasında İstanbul Üniversitesi İtalyan Dili ve Edebiyatı’na birincilikle girdim. Üniversiteye girerken de farklı kültürlere ilgim yüksekti ve bu değerleri, çok katmanlı yaratıcı yapımı en iyi ifade edeceğim yerin reklam sektörü olduğunu bildiğimden, üniversite 1 itibariyle reklam ajansı macerama başladım. Bir yandan çalışıp, bir yandan da okudum. Üniversite biter bitmez hem Reklamcılık Vakfı’nda eğitim almaya hem staj yapmaya hem de Marmara Üniversitesi’nden MBA yüksek lisansıma başladım.

İçinde bulunduğum birçok proje dünyada pek çok ödüle layık görüldü. Bunlara örnek olarak İngiltere’nin en prestijli kurumsal sosyal sorumluluk ödüllerinden Green Apple büyük ödülünü, CSR Europe’da Birincilik ödülünü, Peer Awards’da yine büyük ödülü, Effie Altın ödülünü verebilirim.

Zaman içerisinde gördüm ki benim derdim “insan”… İnsanlar seçimlerini nasıl yapar, akıllarındaki kalelere nasıl girilir, onlar için vazgeçilmez olmanın yolları nelerdir, dinleme ve öğrenme oburluğum sayesinde uzmanlık alanımın strateji olduğunu anladım. Sektörde geçirdiğim zaman içerisinde güçlü stratejik bakış yetkinliğimi fark eden değerli büyüklerimin de destekleriyle yaratıcılığımı reklam metinlerinde kullanmaktan ziyade markaların stratejilerinde söz sahibi olmak üzerine odakladım.

Yüksek lisans biter bitmez bir stratejist olarak, Leo Burnett, McCANN Erickson, Movida Plus MAP bünyesinde başarılı projelere imza attım. Daha önce keşfedilmemiş hedef kitle topraklarında dolaşarak, onların da içgörülerini projelere dönüştürme imkânı buldum. Art Grup’ta hem Türkiye hem Arnavutluk hem de Azerbaycan ofislerinde stratejik planlama direktörü olarak devam ettim. 2010 yılında THE Reklam ajansını kuran ve en parlak dönemlerinde büyüten ekipteydim. Sinerji ve dost enerjisinin sektörde nasıl fark yarattığını gösterme imkânı bulduk.

İçinde bulunduğum birçok proje dünyada pek çok ödüle layık görüldü. Bunlara örnek olarak İngiltere’nin en prestijli kurumsal sosyal sorumluluk ödüllerinden Green Apple büyük ödülünü, CSR Europe’da birincilik ödülünü, Peer Awards’da yine büyük ödülü, Effie Altın ödülünü verebilirim.

“PAZARLAMA VE İLETİŞİM ALANINDA YÖNÜNÜ İSTİKRARLI BİÇİMDE ÇİZMEK İSTEYEN İŞ ORTAKLARIMIZ İÇİN HEYECAN YARATACAK BİR RADYO PROGRAMI YAPIYORUM”

- Daha derinlemesine çalışmalarınıza ve kitaplarınıza gelirsek, başka neler yaptınız?

- Bu dönemde markaların pazar iç görülerine göre doğru kurgulanmış iletişim stratejilerine ve tek çatı altında bunları uygulama ihtiyaçları olduğunu gördüm. 2012 yılında o zamana kadar hiç denenmemiş bir düşünceyle araştırma, ATL iletişim ve dijital iletişim alanlarında farklı profesyonel yetkinliğe sahip yapıları bir araya getirerek Game Kudra İletişim Topluluğu’nu kurdum. Zamanında entegre iletişim hizmeti sunan çok uluslu ajans kültürünü, farklı iş ortaklarından aynı çatı altında almak isteyen müşterilerimize, alanında oldukça tanınmış isimlerin bulunduğu bir topluluk olarak 10 yıl boyunca hizmet sunma imkanı bulduk.

Dört senedir de araştırma bulgularını aksiyon planlarına dönüştüren Think Aloud Araştırma ve Danışmanlık şirketini ortaklarımla yürütüyorum.

KOBİ'lerden, büyük kurumlara kadar pazarlama ve iletişim alanında yönünü istikrarlı biçimde çizmek isteyen, ilham arayan her bir iş ortağımız için heyecan yaratacağını düşündüğüm bir de radyo programı yapıyorum. Endüstri Radyo’da her Perşembe yayınlanan, “Zamana Kafa Tutanlar” adında bir radyo programım var. Bu programda uzun yıllar kendi sektöründe başarı elde etmiş kurumların, üst düzey yöneticilerini ağırlıyor ve hikâyelerini dinleyicilerle paylaşıyorum.

Reklam Yaratıcıları Derneği’nde yönetim kurulu üyesiyim, Anne Meclisi Danışma Kurulu üyesiyim, değerli iletişimcilerin oluşturduğu, sektöre değer katan Marka Konseyi’nde de yer alıyorum. Ayrıca bu sene düzenlenen Tedx Reset konuşmalarının konu ve konuşmacı belirleyen Beyin Takımı’nın da üyesiydim. 

2019 yılında Türkiye’deki farklı anne profillerini keşfeden ve bu annelere ulaşmak isteyen markalara bir başucu kitabı niteliğinde olan “Anneleri Anlayan Marka Olmak” kitabını ve Türkiye’den vaka incelemelerine, özel içeriklere yer verdiğim, doğru bir iletişim stratejisi oluşturma yollarını anlattığım, “Markaların Seyir Defteri” kitabını yazdım.

Türkiye’nin prestijli ajanslarına ve markalarına, stratejik planlama, iletişim stratejileri, araştırma metodolojileri, kurumsal sosyal sorumluluk modelleri, dijital pazarlama stratejileri ve tüketici içgörürleri konularında eğitim, moderasyon ve danışmanlık hizmetleri veriyorum.

“ANNENİN KAPISINDAN GİREN HER MARKANIN, ANNENİN HAYATINI İYİLEŞTİRMEK İÇİN YATIRIM YAPMASI LAZIM”

- Öncelikle anneler ve ekonominin iç içe geçtiği çalışmanızdan söz etsek… Neden anneler markalar için önemli?

- Anneler, bireyin ilk beslendiği kaynaktır. Kadını ve anneyi, gelecek vizyonundan, eğitimden, iş gücünden uzak tutmak, itibarlı bir Türkiye hedefinin de karşısındaki engeldir. Kadını güçlendirmek, gelecekteki bireylerin de kaliteli bir zeminde, doğru yönlendirme ve eğitimlerle beslenmesini sağlayacaktır.

Annenin kapısından giren her markanın, annenin hayatını iyileştirmek için yatırım yapması lazım. Sadece 8 Mart veya Anneler Günü değil, 365 gün kadın diyen, sürdürülebilir projeler yapılması lazım. Tek bir film, 10 günlük kampanya/indirimler değil; başta da bahsettiğim ekonomik anlamda güçlenen, entelektüel sermayesi güçlendirilmiş kadınlar yaratmak zorundayız. Aksi halde mutsuz, karamsar, çaresiz annelerden mutlu bir bireyin yetişmesini bekleyemezsiniz.

Ve anne, evin satın alımcısıdır. Anneye ulaşan, onunla bağ kuran marka, onun yetiştirdiği bireyin de hayatına erken yaşta girecektir. Ve annelerin kendi arasında CIA’yi (!) kıskandıracak bir iletişim ağı vardır, anneler bir markayı sevdiğinde aşkla yayar, mutsuz olduğunda ise batırır…

Sosyal medya için yaptığımız bir araştırma gösteriyor ki, müşterileriniz, markanızın sosyal medya sayfalarında sadece ürün bilgilerine veya kampanyalara yer vermelerinizi değil, yaşamlarını kolaylaştıracak, hayata dair bilgiler vermenizi bunun yanı sıra hayata geçirdiğiniz, “değerli/anlamlı” projelere de yer vermeniz gerektiğini belirtiyor.

“VERİ HER ŞEY ARTIK, BÜYÜK DATA DEĞİL, ADACIKLAR OLUŞTURARAK, HEDEF KİTLEMİZİ ANALİZ ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM”

- Dijitalleşen dünyada sosyal medya kullanımı markalaşma açısından nasıl bir etken, bundan sonra neler olabilir?

- Sosyal medyayı yeterince verimli kullandığımızı düşünmüyorum. Sosyal medya sadece ürün bilgisi paylaşımı ya da fenomen iş birliği için kullanılacak bir araç değil, tüketici davranışlarını, psikolojilerini analiz edip, markamızın yolculuğuna katkı sunacak verilere erişeceğimiz bir alan.

Veri her şey artık. Büyük data değil, adacıklar oluşturarak, hedef kitlemizi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Pazarlamanın geleceği veri analizinde, bu verileri işleyip, en doğru ürünleri ortaya koymak, en doğru iletişim metotlarını ve iletişim tonunu ortaya koymaktan geçiyor.

Ve sosyal medya için yaptığımız bir araştırma da gösteriyor ki, müşterileriniz, markanızın sosyal medya sayfalarında sadece ürün bilgilerine veya kampanyalara yer vermelerinizi değil, yaşamlarını kolaylaştıracak, hayata dair bilgiler vermenizi bunun yanı sıra hayata geçirdiğiniz, “değerli / anlamlı” projelere de yer vermeniz gerektiğini belirtiyor. Geçen sene bu oran yüzde 40 seviyelerindeyken, 2022 yılındaki sonuçlara göre bu beklenti yüzde 53’e yükselmiştir.

Artık topluluk yönetimi en önemli konu; elinizdeki topluluğu markanıza bağlı hale getirmenin yolu da affiliate (bağlı kuruluş) marketing yani, onları satış ağınızın bir parçası yapmak. Bunun yanı sıra mailing hala önemli bir araç. Real Time yani eş zamanlı pazarlama hayatımızda artık, market kapısından girdiğinizde size sunulan kampanyalar, canlı satış etkinlikleri ve elbette Metaverse yani öte evrende sanalın gerçek olduğu dünyalar ve deneyimler inşa etmek önemli olacak.

Veri güvenliği en önemli konulardan bir tanesi… Cookielerin yasaklandığı ama hala hayatımızda olmaları bizi, bizden iyi tanımaları ve bu bilgilerin dışarıya sızmayacak bir güvenlik ağı ile yönetiyor olmak önemli.

Mağazacılık değişecek, AR/VR sistemleri ile donatılan mağazalar eş zamanlı olarak sosyal medya araçları ile entegre çalışacak.

“REKLAM ENGELLEYİCİLERLE YAŞADIĞIMIZ BİR EKOSİSTEMDE KONVANSİYONEL REKLAMLAR KADAR SOSYAL MEDYA REKLAMLARININ DA YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİ LAZIM”

- Birçok iletişim aracında reklam kuşakları, mesajları, okur, takipçi ve izleyici için antipatik bile olabiliyor… Markalar tüketicilerle daha sempatik ilişkiler kurabilmek için ne tür reklam yöntemleri geliştirmeli?

- P&G ürünlerini zamanında yaşamın içine dahil etmek için Soap Opera yani dizi kuşağını ortaya çıkarmıştır. Yaşamın içerisinde fonksiyonel ve duygusal faydası anlatılan, “mış gibi” durmayan, gerçek deneyimlerle desteklenen ve mecranın ruhuna uygun yapılan reklamlar artık itibar görmektedir.

Reklam engelleyicilerle yaşadığımız bir ekosistemde konvansiyonel reklamlar kadar sosyal medya reklamlarının da yeniden değerlendirilmesi lazım. Bugün ödemeli kanalların yükselişi ile birlikte konuya dahil edilmiş ya da bir markanın içerisinde olduğu sektörün özünden yola çıkarak oluşturulan programlar ve buna dahil edilen markaların yer aldığı içerikler çok daha fazla etki ediyor izleyene.

Youtube’da bumper artık izlenmiyor, sponsorlu reklamlar hedef kitleye göre doğru hedeflenmemişse geçiliyor, etkileşim almıyor. Ben Twitch yayınlarına, app oyunlarına, bilgisayar oyunlarına chatbotlara adapte olmuş marka tanıtımlarını, mağaza içerisini AR/VR ile bağlayan uygulamaları, deneyimi destekleyen projelerdeki marka yerleştirmelerini daha çok tavsiye ediyorum.

Markanın özüne uygun bir kurumsal sosyal etki projesini, deneyim sunan bir etkinliği markaların gündemlerine almaları gerektiğini düşünüyorum.

İstanbul Ticaret Üniversitesi ile ortaklaşa pek çok proje yönetiyoruz, gençlerin daha okurken sektöre girip deneyim kazanmalarını sağlıyoruz. Ayrıca paneller, konferanslara her zaman katılırım, bilgi paylaştıkça kıymetli, genç neslin en kaliteli donanımla sektöre girmesini istiyorum, bu hepimiz için önemli bir sorumluluk diye düşünüyorum.

“GENÇLER PODCAST DİNLESİNLER EN ULAŞILABİLİR EĞİTİM KANALI BENCE PODCASTLER... VE ARAŞTIRMA MAKALELERİ OKUMALARINI ÖNERİRİM”

- Biraz da gençlerin eğitim hayatlarındaki rolünüz, onlarla ilişkileriniz ve öğretim çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Onlara başarılı olabilmeleri için neler tavsiye ediyorsunuz?

- 2017 yılında Türkiye’nin 2. markalı dersi olan “Game Kudra İletişim Oyunları” programını, Altınbaş Üniversitesi, Pazarlama ve Marka Yüksek Lisans Programı’na kattım ve iki yıl boyunca öğrencilerle de deneyimlerimi ve stratejik bakış açımı paylaştım. Buradaki amacımız, gelecekteki meslektaşlarımıza, teori ve pratiği birleştiren daha önce hiç sunulmamış bir deneyim yaratmaktı. Keza dersimiz, pek çok değerli ismi de ağırladı, basında yer aldı ve öğrencilerimizin bitirme projeleri Melek Yatırımcılar tarafından da desteklendi.

İstanbul Ticaret Üniversitesi ile ortaklaşa pek çok proje yönetiyoruz, gençlerin daha okurken sektöre girip deneyim kazanmalarını sağlıyoruz. Ayrıca panellere, konferanslara her zaman katılırım, bilgi paylaştıkça kıymetli, genç neslin en kaliteli donanımla sektöre girmesini istiyorum, bu hepimiz için önemli bir sorumluluk diye düşünüyorum.

Sektörümüzün istihdam açığını kapatmak ve kaliteli bireylerin iş gücüne girişini her zaman desteklemek iletişim sektörünün güçlenmesi adına da önemli bence.

Önerilere gelince:

Kendi SWOT analizlerini yapsınlar, nerede güçlüler, gelişim alanları neler önce bunu belirlesinler. Mutlaka sevdikleri işi yapsınlar. Ben mesleğime aşığım ve yeniden bir yaşam imkanım olsa yine bu işi yapardım. Böyle bir içsel keşif yapmaları lazım. Sonra da bilgi oburu olup, aşklarını her daim canlı tutmaları gerektiğini düşünüyorum.

Farklı alanlardan beslensinler, benim için sanatın her dalı kıymetli, tiyatro, sinema, resim, heykel deliler gibi takip ettiğim alanlar. Podcast dinlesinler en ulaşılabilir eğitim kanalı bence podcastler. Ve araştırma makaleleri okumalarını öneririm, dünyanın gittiği yeri ancak böyle analiz edebilirler.

“ESKİDEN AMERİKA’YI 30 YIL GERİDEN TAKİP EDİYORUZ DERDİK, NE YAZIK Kİ ÇİN’İ DE GERİDEN TAKİP EDİYORUZ ARTIK”

- Ülke ekonomimizde markalaşamamak gibi bir sorun var… Örneğin tekstil sektörü dünyaca ünlü bir marka çıkaramadığı için fason üretici gibi kaldı, bizde neler eksik yapılıyor?

- “Üretici” kelimesi bence kilit nokta. Üretici olmaktan çıkıp yaratıcı ve fikir üreten olmak üzerine kurgulamak lazım. Emtia üretmek yerine doğru ihtiyacı tespit edip buna uygun hizmeti üretmek çok daha değerli. Ürettiğimize pazar aramak yerine, ihtiyaca uygun hikayesi olan değeri üretmek lazım.

Bugün soyut ekonomi kazançların en büyüğünü sağlıyor. Bizim topraklarımız kültür, gastronomi, tarih, değer konusunda zengin bir ülke ama biz hala sıradan üretici kafasında talebi uygulayan durumundayız.

Ne bakliyatımızı, ne çayımızı, ne fındığımızı ne de tarihimizi satabiliyoruz. Çünkü biz hiçbir dönemde ne yazık ki entelektüel sermayeye yatırım yapan bir ülke olmadık. Ama bugün en büyük emtia üreticisi olan Çin bile bunun ülke ekonomisine, çevreye ve halka zararını fark ederek, değer üretimine geçti.

Eskiden Amerika’yı 30 yıl geriden takip ediyoruz derdik ne yazık ki Çin’i de geriden takip ediyoruz artık.

Eğitimden, sanata, uzun vadeli düşünmeye başlamaktan, değer üretimine kadar aslında düşünme biçimimizi değiştirmemiz lazım. Biz bu akşam kaynayan çorba için çalışıyoruz, ama ana mantığın 5 yıl içinde gideceğimiz yolu planlamak olması gerektiğini düşünüyorum.

“HEM ULAŞILABİLİR OLMALI MARKA HEM DE TOPLUMSAL SORUNLARI VE HASSASİYETLERİ GÖZETEREK ÇÖZÜM ÜRETMELİ”

- Pandemi sonrası tüketici eğilimleri de değişti, markalar bu dönemde nasıl davranışlar sergilemeli?

- Pandemi kaygı ve korku endeksimizi yükseltti. Endişeli bir müşteri kitlesi var karşılarında. Hem sağlıkları için endişeliler hem gelecek için. Bu durumda öne çıkan güvende hissettiren marka olmak duruşunu sergilemek. Hem ulaşılabilir olmalı marka hem de toplumsal sorunları ve hassasiyetleri gözeterek çözüm üretmeli.

Hız önemli, stres altındaki müşterilerin aksamaya tahammülleri yok, bu da müşterilerine dokundukları her anda mükemmel bir alışveriş deneyimi kurgusu yapılmasını gerekli kılıyor.

Vicdan muhasebesine düşürmeyen seçimler yapmak istiyor artık müşterilerimiz, suçluluk ve haz arasında gidip gelen tüketiciler için alternatif çözümler üretmek önemli. Geleceğin ekonomik belirsizliğine dair tüketiciler, tek seferde doğru seçim yapacakları, sade, basit kampanya kurguları, fonksiyonun ön planda olduğu seçimler yaparak alışveriş yapmaya önem vermeye başladı.

Güven, empati ve destek zinciri kurmak

Gerçek ve samimi yaklaşımlar, doğal içerikler, sürdürülebilir iletişim, sürekli dinleyen, tanımlayan ve çevik hareket ederek mükemmel deneyim yolculuğunu her noktada tasarlamak öne çıkıyor.

Yerel değerlerin yükselişi

İçine kapanan birey, dışarıdan gelen ürünleri / bilgileri / durumları tehdit olarak algılamaya başlamıştır. Pozitif milliyetçiliğin dolayısıyla yerel lezzet, ürün, üreticilerin ve markaların önem kazandığını görüyoruz.

Kanıt ve referans talebinin artışı

Ürünler arasındaki fiyat farklarının azalması, pazardaki çeşitliliğin çoğalması ile kullanıcıdan, fikir liderlerinden, markalardan kanıt ve referans beklentisinin artması kadar, markaların yarattıkları değeri de daha yüksek sesle dile getirmeleri beklenmektedir.

“Z KUŞAĞI OFİSE BAĞIMLILIĞA KARŞI, MERKEZİYETÇİ OLMAYAN BİR YAŞAM BİÇİMLERİ VAR, İŞ HAYATINDA DA BUNU GÖRMEK İSTİYORLAR”

- Çalışanlar arasında gençlerin sayısı arttıkça markaların iç müşteri konusu da değişiyor, Z kuşağı nasıl bir iç müşteri?

- Z kuşağı zor bir müşteri profili. Her şeye kolay eriştikleri için çabuk sıkılıyorlar, talepkârlar, pişmeden oldum diyorlar, benlik değerleri yüksek bu nedenle hep en iyisini istiyorlar.

Bir yandan bu güzel bir anlayış, bizim kuşak daha hizmetkâr ruhluydu bu da özel hayatımızı ve ilişkilerimizi baltaladı diye düşünüyorum ama iş hayatında da sabırla pişmek bizim işimizde uzman ve başarılı olmamızı sağladı.

Z kuşağında bu sabrın olmaması firmaları zorluyor. Oyunlaştırma teknikleri ile mutlaka bir araya gelmiş öğrenme biçimleri, yeni liderlik modelleri, delegasyon ve motivasyon Z kuşağını içeride tutmak için önemli.

Daha üniversitede okurken, parlak zihinleri keşfetmek ve beyin göçünü engellemek gerekiyor. Her anda bir komiklik ve eğlence arayan bu grup için biz biraz sıkıcı kaldık, dolayısıyla yöneticilerin de bu eğlence anlayışı ile çalışmayı öğrenmesi lazım.

Hibrit çalışma sistemleri zorunlu artık. Z kuşağı ofise bağımlılığa karşı, merkeziyetçi olmayan bir yaşam biçimleri var, iş hayatında da bunu görmek istiyorlar.

 “Pazarlama, zamana kafa tutan bir marka yaratma oyunudur” diye başlamıştım kitabımı yazmaya, ama sadece bu mu? Belki de pazarlama, değişen bağlama göre kendini yenileme sanatıdır… Ve bu sanatı icra eden bizler, belli sorumluluklara, değerlere, bu değerleri öğretme kaslarına sahip, zamanın sesine kulak vererek, düzeni değiştirecek güce de sahip olan kişileriz.

“SATIN ALMAYA GİDEN YOLDA, MUTLAKA ÖNERİLEN, TAVSİYE EDİLEN OLMAK GEREKİYOR, BUNUN İÇİN DE BİR DEĞER ÖNERMENİZ OLMASI LAZIM”

- Bir marka çok bilinen hale geldiyse tüketici, ürün açısından gözü kapalı kalite ve güvenilirlik konusunda emin olabilir mi?

- Bilinirlik alışveriş listesine girmenizi sağlar, ama bu satın alma yolculuğu için yeterli değil. Sonuca yani satın almaya giden yolda, mutlaka önerilen, tavsiye edilen olmak gerekiyor. Bunun için de bir değer önermeniz olması lazım. Ne için varsınız, kim için varsınız, hedef kitlenizin yaşamında hangi derde deva olacaksınız bunu net ifade etmek gerekiyor aksi halde bilinseniz de satın alınmayabilirsiniz.

“BİZİM İŞİMİZ BİR KIVILCIMI BÜYÜTMEKSE NEDEN TOPLUMU VE DÜNYAYI DAHA İYİ BİR YER HALİNE GETİRMEK İÇİN BU YETENEKLERİMİZİ KULLANMAYALIM?”

- Markaların Seyir Defteri kitabınız size göre sadece yol gösterici mi, sanki eğitici ve eğlendirici renkli yanları da var? Bu kitapta siz neyi amaçladınız?

- Açıkçası son 5 yılda yaşadıklarımız, hiçbirimiz için kolay şeyler değildi. Hepimiz son 5 senedir birbiri ardına patlayan, bitmeyen, durmayan fırtınalarla baş etmeye çalışan, fırtınanın gözüne yolculuk eden kaptanlar gibiyiz… Kimimiz buna değişim / dönüşüm diyoruz, kimimiz dijitalleşme diyoruz… Bence değişimi ve dönüşümü yönetmek oldukça kolay… Bence işin en zor tarafı, bitmeyen krizlerle uğraşmak. Ben de oyunun kurallarını hep beraber, yeniden tasarlayalım diye düşünmeye başladım.

İnsan var oldukça, pazarlama var olacak… Ancak ben bu pazarlama oyununun, daha adil, belli değerler üzerine kurulu bir anlayışla devam etmesini istiyorum.

Bu kitapta tarımdan teknolojiye, harcıalem ürünlerde markalaşmaya, tüketicilerin farklı yüzlerine, ruh hallerine kadar pek çok konuda yanıtlar ve sorular bulacaksınız. Bu başlıkların ortak tek noktası, elimizdeki uygulamalar, teknolojiler ve algı yönetimi gücünü kullanarak sadece markalarımız için değil, yaşadığımız toplum için de iyi bir adım atmanın yollarına yer vermesi…

Bizim işimiz bir kıvılcımı büyütmekse neden toplumu ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için bu yeteneklerimizi kullanmayalım? Pazarlamacılar olarak zihinleri yönetebilme gücüne sahibiz. Bunu hem kendi markalarımız hem de dünyanın geleceği için neden kullanmayalım.

“Pazarlama, zamana kafa tutan bir marka yaratma oyunudur” diye başlamıştım kitabımı yazmaya, ama sadece bu mu? Belki de pazarlama, değişen bağlama göre kendini yenileme sanatıdır… Ve bu sanatı icra eden bizler, belli sorumluluklara, değerlere, bu değerleri öğretme kaslarına sahip, zamanın sesine kulak vererek, düzeni değiştirecek güce de sahip olan kişileriz.

Markaların Seyir Defteri bir arayış kitabı, daha önce sorduğunuz markalaşma yolculuğunu nasıl daha doğru hale getiririz sorusuna da kendimce, sektörlerden örnekler vererek ifade etmeye çalıştığım bir kitap. Benim dilim genelde esprili eleştiriler üzerinden giden bir dil.

Amacım benim kendimce tespit ettiğim bulguları sektör paydaşlarımla paylaşıp, daha iyisini üretmek için akıllarda sorular yaratmaktı.

İnsan var oldukça, pazarlama var olacak… Ancak ben bu pazarlama oyununun, daha adil, belli değerler üzerine kurulu bir anlayışla devam etmesini istiyorum.

“TOPLUMSAL SORUNLARA ÇÖZÜM ÜRETECEK SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ ÜRETMENİN PEŞİNDEYİM, PEK GÜNEYE GİDİP EMEKLİ OLACAĞIM HAYALİM YOK BENİM”

- Sırada başka kitap ya da kitaplar var mı? Oldukça kalabalık biyografinize daha neler eklemeyi planlıyorsunuz?

- Ocak ayına planladığımız bir novellam yani kısa romanım var. Bunun yanı sıra yine toplumsal sorunlara çözüm üretecek sosyal sorumluluk projeleri üretmenin peşindeyim.

Yani pek güneye gidip emekli olacağım hayalim yok benim… Allah sağlık verdiği müddetçe ne biliyorsam, ne öğrendiysem gelecek nesillerin huzurlu yaşaması için üretmeye, paylaşmaya devam edeceğim sanırım.

İşte 220 milyar dolara mal olan en tartışmalı kupa: Katar 2022

Türkay: Bursa'ya yeni sanayi bölgesi gerekmez, burası aynı zamanda tarım kenti

Okumak isteyen Türk gençlerine Fransa’dan ‘kazandıran’ davet

Esenpak: Yatırımcıya da yatırım yapıyoruz

HUNER İtalya’yı fethetmeye, güneşi zapt etmeye gitti!

'Kıyıların fatihi' Boratav’dan cesur itiraflar: Her ay bir ‘kredi kartı’ yiyoruz

Enver İrdem: Türkiye çipte büyük bir başarı hikayesi yazıyor

Hepsiburada, Türkiye’nin ilk akıllı ve kasasız mağaza deneyimini başlatıyor

Girişimci Türk kadınlarının Hepsiburada, bu platformda

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)