BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiDünya ekonomisi borç batağında----

Dünya ekonomisi borç batağında

Dünya ekonomisi borç batağında
01 Aralık 2022 - 17:37 www.finansgundem.com

Artan faiz oranları borçlanma maliyetlerini de artırıyor. Aşırı kaldıraç kullanan tüketiciler, şirketler ve ülkeler için riskler artıyor.

FINANSGUNDEM.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ

Dünya ekonomisi ucuz para döneminden çıkıyor. Acı verici ölçüde pahalılaşan hayat, tüketiciler, şirketler ve hatta ülkeler için riskleri artırıyor.

Finansgundem.com’un derlediği bilgilere göre, dünyanın her bölgesi, hiç olmadığı kadar borçlu durumda. Üstelik borç seviyeleri hızla artıyor ve bu durum hem tüketiciler, hem işletmeler için büyük bir tehlike anlamına geliyor.

Ucuz para dönemi sona eriyor

Bloomberg’den Liz McCormick, Alexandre Tanzi ve Enda Curran’ın haberine göre, küresel borç maliyetleri yükseliyor. Borçlanmanın daha pahalı hale gelmesiyle birlikte aşırı kaldıraç kullanan tüketiciler, şirketler ve ülkeler için riskler artıyor. Dünya, artık acı verici bir şekilde pahalılaşan bir borç yığınıyla, ucuz para çağından çıkıyor.

Dünyanın her yerinde, her zamankinden daha fazla borçlu bulunuyor. Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (Institute of International Finance - IIF) araştırmasına göre, hane halklarının, işletmelerin ve hükümetlerin toplam borcu on yıl öncesine göre üçte birden fazla artarak 290 trilyon dolar seviyesine çıkmış durumda.

Dünyanın borcu bu yılın başlarında pandemi kaynaklı bir rekordan düşmüş olsa da, ekonomiler ve finansal piyasalar için oluşturduğu riskler giderek artıyor. Bunun nedeni, Fed ve diğer merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için son yılların en hızlı faiz artırımlarına gitmesi olarak öne çıkıyor. Bu da birçok borçlunun faiz ödemelerinde amansız bir artışla karşı karşıya kalması anlamına geliyor.

Faiz oranları düşükken birçok kredi sabitlendi, bu nedenle tüm faturaların vadesi aynı anda gelmiyor. Yine de, borç sorununun, en azından zaten bir yaşam maliyeti kriziyle mücadele eden ekonomiler üzerinde bir baskı unsuru olmasına kesin gözüyle bakılıyor. En kötü ihtimal ise küresel finansal sisteminde bir şeylerin bozulması gibi duruyor. Yakın tarih, 1990'lardaki Japon şirketlerinden ABD'li konut alıcılarına ve Avrupa hükümetlerine kadar kötüye giden büyük borç yığınları açısından epey zengin örnekler sunuyor.

Her şey için geç olacak

SEI Investments sabit getirili portföy yönetimi küresel başkanı Sean Simko, artan Faiz maliyetlerinin ‘tıpkı hükümetler için olduğu gibi tüketiciler ve şirketler için de yavaş hareket eden bir tren’ olduğunu söylüyor. Simko, “Bir süre bunu yavaş yavaş izleyeceksiniz. Ve sonra aniden yüzünüze çarpacak ve sonra her şey için çok geç olacak” diyor.

Görece gelişmiş ekonomiler genellikle bir süre devlet borçlarına daha fazla faiz ödeyebiliyor, ancak yatırımcılar İtalya için endişeleniyor. Birleşik Krallık’ın ise birkaç hafta önce yaşadığı tahvil piyasası korkusu hala sıcaklığını koruyor. Gelişmekte olan ekonomiler için ise, özellikle dolar cinsinden borçlananlar için tehlike daha şiddetli bir boyuta evriliyor. Şirketlere gelince, kredi sıkışıklığının işaretleri şimdiden görülüyor.

Asıl tehlike konut piyasasında

Konut borcu, tüketici bilançolarına hükmediyor, bu yüzden tehlikelerin en büyük olduğu yer konut piyasası gibi gözüküyor.

Genellikle Büyük Durgunluk sırasında bir konut veya bankacılık krizinden kurtulan ülkelerde, haneler borçlarını azaltmak yerine borçlarını artırmaya devam ettiler. Bunda değişken oranlı ipotek payına sahip olmalarının etkisi büyüktü. Ancak bu da daha yüksek merkez bankası faiz oranlarının hızla diğer ülkelere iletilmesine yol açtı. Bu ülkelere Kanada, Avustralya ve Güney Kore dahil edilebilir.

Londra merkezli TS Lombard'da ekonomist olan Dario Perkins, ‘Big Short’ filmine atıfta bulunarak “Sadece The Big Short'u tekrar düşünün. Temelde yapmaya çalıştıkları, borçlanma maliyetlerindeki sıfırlamayı öngörebilmekti. ABD'de artık o saatli bomba yok. Ama başka ülkelerde var” şeklinde görüş bildiriyor.

Hükümetlerle boğaz boğaza

Toronto merkezli emlak kredi kuruluşu Romspen Investment, bir dizi borçlunun ödeme yapmayı bırakmasının ardından kısa süre önce en büyük ipotek fonu geri ödemelerini durdurdu. Kanada haneleri dünyanın en borçlu haneleri arasında yer alıyor.

Kuzey Avrupa ülkeleri de bu listede üst sıralarda kendine yer buluyor. Çoğu ipotek oranlarının iki veya üç yıl sonra sıfırlandığı Birleşik Krallık'ta, borç ödemeleri tüm hanehalkı gelirinin yüzde 10'unu geçme yolunda ilerliyor. Hollanda, İsveç ve Norveç ise zaten bu eşiğin oldukça üzerinde geziniyor ve merkez bankaları beklendiği gibi yürüyüşe devam ederse bu oranın yüzde 15'e çıkması bekleniyor.

Fitch Ratings'in Asya-Pasifik bölgesi banka derecelendirme başkanı Jonathan Cornish, Kore, Malezya ve Tayland gibi Asya ülkelerindeki ev sahiplerinin de sıkışmaya başladığını ifade ediyor.

Temerrüt oranları gelecek yıl iki katına çıkacak

IIF'ye göre finans endüstrisinin dışında kalan işletmeler, ucuz para çağının en büyük borç alan tarafları olarak hükümetlerle boğaz boğaza gelmiş durumdalar.

Bu yılki borçlanma maliyetlerindeki artış, çok sayıda insanı istihdam etmelerine ve tüketicilerin istediği mal ve hizmetleri üretmelerine rağmen, yalnızca borçlarını ödemeye yetecek kadar nakit kazanan ‘zombi şirketler’ saflarına yenilerini ekleyebilir. Bazı ölçümlere göre, halka açık şirketlerin yaklaşık beşte biri, faiz oranları düşükken zaten bu kategoriye giriyor. Artan borç maliyetleriyle, daha fazla şirketin onlara katılması ise muhtemel gözüküyor. Zombi şirketlerin ise bazılarının iflas etmesi bekleniyor.

Guggenheim Investments küresel baş yatırım sorumlusu Scott Minerd, “Bu bana internet balonu gibi görünüyor. Şu anda pek çok şirket para kazanıyor olsa da, kazanmayan da birçok şirketimiz bulunuyor” diyor.

Moody's Analytics dünya çapında temerrüt oranlarının gelecek yıl neredeyse iki katına çıkacağını tahmin ediyor. Barclays tarafından yapılan bir analize göre ise 6,7 trilyon dolarlık ABD şirket tahvilleri piyasasında, temerrütlerin son 50 yılın en kötüsü olabileceğine dair sinyaller bulunuyor.

Yatırımcılar, doların gücünün dolar cinsinden borcu daha pahalı hale getirdiği Asya bölgesi için daha da endişeli. Vietnam ve Endonezya'daki emlak geliştiricileri tarafından ihraç edilen tahvillerin fiyatları fırlarken, Çin emlak sektöründeki temerrütler rekor seviyelerde seyrediyor. Güney Kore'de, yerel Legoland tema parkını inşa eden bir şirket, Güney Kore’de oldukça ender görülen bir şekilde, Ekim ayındaki borç ödemesini kaçırabiliyor.

Küçük işletmeler için en kötüsü henüz gelmedi

Jefferies LLC baş mali ekonomisti Aneta Markowska, ABD'deki bankalardan değişken oranlarda borç alma eğiliminde olan küçük işletmeler için en kötüsünün henüz gelmediğini söylüyor. Markowska, “Fed'in faiz artışları gelecek yılın başlarında zirveye ulaşırken, muhtemelen çalışanlarını işten çıkarmak zorunda kalacaklar. Bu küçük işletmeler daha yüksek oranların acısını hissetmeye başladığında, daha fazla çatlak yaşanacak ve bunlar gelecek yılın ilk çeyreğinde olacak” diyor.

Markowska, yatırımların genellikle ödünç alınan sermayeyi içerdiği özel kredi piyasalarında ise başka bir risk görüyor. Markowska, “Son yıllarda birçok büyük kaldıraçlı anlaşma yapıldı. Ve bu anlaşmalar imzalandığında, hiç kimse bu anlaşmaların süresi boyunca faiz oranlarının yüzde 5'e yaklaşacağını beklemiyordu” şeklinde konuşuyor.

Gizli kaldıraç

Fed'in geçen hafta yayınladığı Kasım ayı toplantı tutanakları, birçok politika yapıcının banka dışı sektördeki ‘gizli kaldıracı’ büyük küresel piyasaların işleyişini bozma potansiyeline sahip olarak işaretlediğini gösteriyor.

Kendi para birimleri üzerinden borçlanan görece refah ekonomilerin hükümetleri, faiz oranları yükseldiğinde hane halklarının veya işletmelerin yaşadığı türden acil kısıtlamalarla genellikle karşılaşmıyor. Bu ise, İngiltere'nin yakın zamanda gösterdiği gibi, yenilmez oldukları anlamına kesinlikle gelmiyor. İngiltere’de Eski Başbakan Liz Truss'un vergileri düşürme planı geri tepti ve yatırımcıların maruz kalacakları fazladan borç konusunda paniğe kapılmasıyla devlet tahvillerinde bir bozgun yaşandı. Truss hükümeti gitti ve Birleşik Krallık piyasaları istikrara kavuştu ancak yeni hükümet gelecek yıl faiz maliyetlerinin iki katına çıkmasıyla karşı karşıya kalacak.

Gelişmiş ekonomiler arasında yatırımcıları en çok İtalyan kamu borcu endişelendiriyor. Bloomberg Economics'in tahminlerine göre, hükümetin faiz ödemeleri 2030 yılına kadar GSYİH’sının yüzde 7'sini aşma yolunda ilerliyor. Bu sürdürülemez bir rakam. Avrupa Merkez Bankası geçmişte İtalya’nın borcunu durdurmuştu ancak bunu tekrar yapmak, muhtemelen diğer Avrupa Birliği hükümetlerinin muhalefetiyle karşılaşacağından pek mümkün gözükmüyor.

ABD de borç yüzünden siyasi anlamda baş ağrısı yaşıyor. Cumhuriyetçiler Ocak ayında Temsilciler Meclisi'nin kontrolünü ele geçirmeye hazırlanırken, federal borç tavanının yükseltilmesi konusunda piyasada çalkantılı bir mücadele potansiyeli şimdiden gözleniyor.

IMF: Düşük gelirli ülkelerin yarısından fazlası borç içinde

Pek çok gelişmekte olan ülke şimdiden borç krizinin ortasında. Sri Lanka ve Zambiya temerrüde düşerken, Mısır ve Pakistan aynı şeyi yapma riskiyle karşı karşıya. Bazı ekonomilere acil borç veren Uluslararası Para Fonu (IMF), düşük gelirli ülkelerin yarısından fazlasının borç sıkıntısı içinde veya eşiğinde olduğunu tahmin ediyor. IMF, daha önce hiç olmadığı kadar kurtarma paketi pompalıyor. IMF Başkanı Kristalina Georgieva, “Bir tampona ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız, sizin için buradayız” açıklamasını yapıyor.

Yine de borçlular, yüksek borç maliyetlerinin etkilerini savuşturmak için bazı kaynaklara sahip bulunuyor. Gelişmekte olan ekonomiler döviz rezervlerini artırma yolunu seçiyor ve birçok hane pandemide para biriktirmeyi başardı. İşletmelerin ise toparlanma sırasında güçlü kazançlar elde ettiği biliniyor. Politika yapıcılar ise geçmiş krizlerden ders almış gözüküyor ve stres arttığında müdahale edecek araçlara sahip bulunuyor.

Hasarın boyutu muhtemelen merkez bankalarının faiz oranlarını ne kadar yükselttiğine göre değişecek. Enflasyona karşı hızlı bir zafer veya hedefin biraz üzerinde olan fiyatlara razı olma kararı, sıkılaştırmayı durdurmalarına izin verebilir. Şimdilik, yaptıklarının tam etkisi henüz ortaya çıkmamışken, devam etmeye kararlı görünüyorlar. Minerd ise, “Hedefe varmadan önce, ekonomiye ve finansal piyasalara çok fazla zarar vereceklerini düşünüyorum” diyor.

Deutsche Bank'tan artan borçlanmaya karşı uyarı

 

Küresel borç riski rekor seviyeye ulaştı!

 

Küresel borçlar 3. çeyrekte 290 trilyon dolara geriledi

 

Amerikalıların kredi kartı borçları 20 yılın zirvesinde

 

Küçük işletmeler de işten çıkarma yolunu seçiyor

 

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)