BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaKazandıran SohbetlerDr. Kaleağası ile Avrupa Birliği’ne ufuk turu----

Dr. Kaleağası ile Avrupa Birliği’ne ufuk turu

Dr. Kaleağası ile Avrupa Birliği’ne ufuk turu
26 Ocak 2023 - 08:20 www.finansgundem.com

TÜSİAD eski Genel Sekreteri ve Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası, Ankara-Brüksel ilişkilerini, Gümrük Birliği'ni, iş dünyasının rolünü masaya yatırdı. Batıda güçlü, doğuya açık küresel Türkiye’nin tarifini verdi.

VOLKAN KARSAN – FINANSGUNDEM.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER

TÜSİAD eski Genel Sekreteri ve Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı Dr. Bahadır Kaleağası’nı “Kazandıran Sohbetler”e konuk ettik ve AB Türkiye ilişkilerinin dünü, bugünü ve yarınını konuştuk…

“AB KOMİSYONU’NUN STRATEJİK ARAŞTIRMALARDAN SORUMLU BİRİMİNİN PROJELERİNDE YER ALDIM”

- Sayın Kaleağası TÜSİAD Genel Sekreterliği, AB deneyiminiz ve akademik çalışmalarınızı kapsayacak şekilde bize kendinizi biraz anlatmanızı rica edebilir miyiz?

- Değerli ilginiz için çok teşekkür ederim. Galatasaray Lisesi’nden sonra Brüksel ve İstanbul Üniversitesi’nde eğitimimi tamamladım. 1989-1996 yılları arasında en yüksek derece ile mezun olduğum Brüksel Üniversitesi’nin Avrupa Etütleri Enstitüsü’nde ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde uzman araştırmacılık ve öğretim üyeliği görevlerinde bulundum. Ders ve araştırma konuları siyaset felsefesi, Avrupa Birliği’nin karar alma sistemi, ABD-AB ilişkileri ve uluslararası ekonomik ilişkiler üzerinde yoğunlaştım.

1990-1993 yılları arasında NATO ve AB’nin Jean Monnet akademik burslarını alıp değişik dönemlerde ziyaretçi araştırmacı olarak Harvard, Georgetown ve Kudüs üniversitelerinde bulundum. 1991‘de AB’yi kuran Maastricht Antlaşması’nın müzakeresine yönelik çalışma gruplarından birinde raportörlük görevini üstlendim. AB Komisyonu’nun stratejik araştırmalardan sorumlu biriminin projelerinde yer aldım…

1995 yılında Brüksel’de TÜSİAD Avrupa Birliği Temsilciliği’ni kurdum ve Avrupa özel sektörünün temsil kuruluşu BUSINESSEUROPE nezdinde TÜSİAD ve TİSK daimi delegeliği görevini üstlendim. 2007 yılından itibaren TÜSİAD'ın Uluslararası Koordinatörü olarak Brüksel, Berlin, Londra, Paris, Washington DC, Pekin temsilcilikleri, Silikon Vadisi/San Francisco, Şangay/Çin, Dubai/Körfez iş ağları gibi uluslararası etkinliklerini kurdum ve yönettim. 2016 ve 2020 yılları arasında TÜSİAD yönetim kurulu üyesi oldum ve genel sekreterlik sorumluluğunu üstlendim.  Ayrıca bu dönemde Brüksel'de BusinessEurope İcra Kurulu Üyesi (Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu), OECD ve B20/ Küresel İş Koalisyonu delegesi olarak görev yaptım.

Günümüzde Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı, Brec-Brüksel Enerji Kulübü Onursal Başkanı olmamım yanı sıra, Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (EFCR) ve Atlantik Konseyi Danışma Kurulu üyeliği Berlin Bosphorus Initiative, Argüden Akademi, Yanındayız Derneği ve Forum İstanbul yönetim kurulu üyeliği görevlerini sürdürüyorum. Galatasaray Üniversitesi’nde “Küreselleşme ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” ve “Uluslararası İlişkiler ve Avrupa” konularında dersler veriyorum.


Dr. Bahadır Kaleağası, AB Genişlemeden Sorumlu Üyesi Hahn ile birlikte...

“AB ÜLKELERİNİN DE İLİŞKİLERDE ÇOK HATALARI OLDU FAKAT ASIL BELİRLEYİCİ OLAN DAİMA TÜRKİYE’NİN KENDİSİ İÇİN GÜÇLENEREK İLERLEMESİDİR”

- Gördüğümüz kadarıyla çalışmalarınız İstanbul-Brüksel arasında devam ediyor. Avrupa Birliği konusunda deneyimlerinize dayanarak 2023 yılı itibariyle AB Türkiye ilişkileri nerede olmalıydı, nerede?

- Türkiye 1980’li yıllardan başlayarak hızla demokrasi, hukuk devleti, insan hakları ve iyi devlet yönetimi konularında değişmekte olan çağın gereklerini yapabilseydi ve de en önemlisi eğitime, teknolojiye yatırımı artırabilseydi tarih farklı akardı. Öyle bir Türkiye, bugün çok etkili bir dış politika, yüksek kişi başına düşen gelir, dünyada başarılı şirketler, teknoloji ağırlıklı ihracat, turizmde dünyada ilk üçte yer alma, bilimsel ve kültürel üretkenliği yüksek, sivil toplumsal dayanışma ağları kuvvetli, insanları, gençleri bugüne güvenle, geleceğe iyimserlikle bakan bir ülke olurdu. Bunun bir doğal sonucu da Avrupa Birliği ile ilişikleri dengeli, belki tam üye, belki o yörüngede kendi çıkarlarına göre ilerleyen bir ülke olurdu. Bugün ise AB süreci tıkanık. Elbette AB ülkelerinin de bu ilişkilerde çok hataları oldu fakat asıl belirleyici olan daima Türkiye’nin kendisi için güçlenerek ilerlemesidir.

Avrupa Birliği, çok önemli sorunları aşmak zorunda. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası tetiklenen enerji krizini yönetirken, yeni enerji tedarik kaynaklarını çoğaltmaya ve temiz enerji teknolojilerini geliştirmeye çalışıyor. Enflasyon yüzde 10 altına indi fakat henüz kontrol altında değil. Göçmen politikaları, terörizmle mücadele, seyahat vizesi ve birçok dış politika dosyasında siyaset tutarlılığı çok zayıf. En önemlisi, AB ve genelde Batı demokrasileri 21’inci yüzyılda çetin bir sınavdan geçiyor.

“BU YÜZYILIN EN ÖNEMLİ BAHİSLERİNDEN BİRİSİ ABD VE ÇİN ARASINDAKİ REKABET, BU REKABETİN ODAĞINDA DÜNYA FİNANSAL SİSTEMİ, TİCARET VE TEKNOLOJİ VAR”

- Dünya ekonomisi açısından AB-ABD ilişkilerindeki gelişmeler nasıl bir geleceğin habercisi, pandemi sonrası bozulma olduğunu söyleyebilir miyiz?

- Dünya hızla değişiyor. Bu yüzyılın en önemli bahislerinden birisi ABD ve Çin arasındaki rekabet. Bu rekabetin odağında dünya finansal sistemi, ticaret ve teknoloji var. Kuantum bilgisayarı mega-devrimi, yeşil enerji teknolojileri, hipersonik ve siber silahlar ve de farklı iki toplumsal yaşam vizyonu var.

Diğer taraftan, Avrupa pandemi krizinden finans, ticaret, sağlık, dijital dönüşüm ve iklim değişikliği politikalarını güçlendirerek çıktı. Rusya ve enerji krizinde de AB ortak bir dış politika geliştirmeyi başardı. Aynı zamanda Japonya ve Güney Kore’den Latin Amerika’ya dünyada diğer ülkelerle en çok ve derin ekonomik anlaşmalara sahip ekonomik güç Avrupa Birliği. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri ile kurduğu Ticaret ve Teknoloji Konseyi ile Transatlantik boyutta bir ekonomik alan için ilerleme kat ediliyor. Dünyanın en kalabalık ülkeleri Hindistan ve Çin ile de yoğun ekonomik ilişkileri var. AB 21’inci yüzyılda uluslararası ekonomide bir standartlar gücü merkezi olarak etkili olmaya devam ediyor.

Diğer taraftan Avrupa Birliği, çok önemli sorunları aşmak zorunda. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrası tetiklenen enerji krizini yönetirken, yeni enerji tedarik kaynaklarını çoğaltmaya ve temiz enerji teknolojilerini geliştirmeye çalışıyor. Enflasyon yüzde 10 altına indi fakat henüz kontrol altında değil. Göçmen politikaları, terörizmle mücadele, seyahat vizesi ve birçok dış politika dosyasında siyaset tutarlılığı çok zayıf. En önemlisi, AB ve genelde Batı demokrasileri 21’inci yüzyılda çetin bir sınavdan geçiyor. Aşırı popülist akımlar, dezenformasyon ve gelir dağılım bozukluğu gibi çok önemli zafiyet alanları söz konusu.

İşte bu nedenler de Türkiye’nin 2023 yılındaki çetin demokrasi sınavından başarı ile çıkmamız çok önemli. Tüm dünyaya örnek olacak yeni, yaratıcı bir anayasal düzen ve kalkınma dinamiği çok önemli. Sadece ülkemizi değil tüm demokrasilerin evrimini, dünya siyaset tarihini doğrudan etkileyecek; aynen tam 100 yıl önce 1923’te olduğu gibi.

“AVRUPA ÜLKELERİNİN ÖZEL SEKTÖR KURULUŞLARI BUSINESSUROPE ÜYESİDİRLER, “AVRUPA ÖZEL SEKTÖR KONFEDERASYONU” BİR NEVİ AVRUPA İŞ DÜNYASININ NATO’SU”

- TÜSİAD Avrupa temsilciliğinin kurucusu olarak bu girişimin işlevini bize anlatır mısın?

- Türk iş dünyasının Avrupa’da ve uluslararası ilişkilerde sesi olmak, siyasi, ekonomik ve mevzuatsal gelişmeleri takip etmek ve TÜSİAD’ın Türkiye’deki çalışmalarına bu perspektiften katkıda bulunmak. Avrupa ülkelerinin özel sektör kuruluşları merkezi Brüksel’de olan BUSINESSUROPE üyesidirler. “Avrupa Özel Sektör Konfederasyonu”,bir nevi Avrupa iş dünyasının NATO’su. Üye olabilmek için gönüllü üyeliğe dayalı gerçek sivil toplum kurumu olmak, iş dünyasında ihracat, üretim, vergi gibi göstergeler temelinde en önemli temsil kurumu olmak, partizan olmamak, gelişmiş bir genel sekreterlik kurumsal yapısına sahip olmak gibi kıstaslar var. Uzun yıllar daimi temsilci ve sonra icra kurulu üyesi olarak görev yaptığım BUSINESSEUROPE Avrupa Birliği’nin siyaset ve mevzuat üretme sürecinde doğrudan etkili en önemli kurum.

“TÜSİAD 90’LI YILLARDAN BERİ DEMOKRATİKLEŞME, ÇEVRE, SOSYAL HAKLAR, EĞİTİM, TEKNOLOJİ GİBİ ALANLARDA ÇOK ÖNEMLİ RAPORLAR YAYINLADI”

- TÜSİAD’ın ülke ekonomisine bakışı ve AB ile ilgili duruşu bize nasıl bir gelecek düşündürüyor?

- Günümüzde iş dünyası ülkeleri tek başına ileriye götüremez, iş dünyasının rolü olmadan da ülkeler ileri gidemez. TÜSİAD 90’lı yıllardan beri demokratikleşme, çevre, sosyal haklar, eğitim, teknoloji gibi alanlarda çok önemli raporlar yayınladı ve önerilerinin uygulanması için etkili oldu. Bu sayede AB süreci de gelişti. Bu çalışmalar olmasaydı ülke çok daha olumsuz eğilimlere maruz kalırdı. Türkiye için halen demokrasi ufku ve dünyada rekabet gücünün ilerleme ekseninde çok önemli bir kurum olmaya devam ediyor.

“GEÇMİŞTE HEM AB ÜLKELERİ HEM DE TÜRKİYE İLİŞKİLERDE YALPALADI; HER İKİ TARAF DA ÖNEMLİ HATALAR YAPTI”

- Çok sayıda uluslararası makale ve yabancı dillerde “Towards a New Europe”, “Les Défis de l’Elargissement, “La Turquie en Mouvement”, “La République laïque turque”,  Türkiye’de yayınlanan “Tek Pazardan Parasal Birliğe”, “Avrupa Yolunun Haritası”, “Avrupa Galaksisinde Türkiye Yıldızı”, “Ne Olacak Bu AB İşi? Gençler Soruyor” “G20 Gezegeni ve “Dünya Nasıl Değişiyor? Türkiye Nereye Gidiyor?” adlı kitaplarınızda gençler ve gelecek konusunda neler üzerinde duruyorsunuz? Nereye gidiyor AB ilişkilerimiz?

- Geçmişte hem AB ülkeleri hem de Türkiye ilişkilerde yalpaladı; her iki taraf da çok önemli hatalar yaptı. Bu durum sadece Avrupa’daki Türkiye karşıtlarına ve Türkiye’deki demokrasi karşıtı eğilimlere yaradı. Şimdi yeni sözler söyleme, yepyeni bir vizyon zamanı. Geçmişten ders almak ve geleceğe odaklanmak gerekiyor. Bu çerçevede hareket alanı beş somut icraat ekseninde gelişmeli: Demokrasi, sosyal refah, ekonomik iş birliği, barış ve Avrupa’nın geleceği…

Bunları şöyle açabiliriz:

1. Demokrasi: Süratle ve öncelikle hukuk devleti, insan hakları ve yargı reformları gerçekleştirilmeli. Bu reformlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içindir. Yaratıcı, girişimci, sosyal dayanışmacı, adaletli ve güvenli bir toplum ülkülerimiz için elzemdir. Böylece aynı zamanda Avrupa’da da etkili, müzakere gücü yüksek bir devlet oluruz.

2. Sosyal refah: Çalışanların sosyal hakları, kadın hakları, iş yeri güvenliği, sağlık hizmetleri, iş piyasası reformu ve kapsamlı bir eğitim reformu…

3. Ekonomik kalkınma: AB ile mevcut Gümrük Birliği anlaşmamız 1990’lı yılların ekonomik ortamına ait. Aradan geçen yıllarda dünya değişti. Uluslararası ticarette serbestleşme arttı, internet çağına geçildi, sıfır karbon üreten ekonomi hedefleri kabul edildi, küresel dengelerde Çin ve Hindistan gibi ülkeler de ağırlık kazandı. Bu arada Avrupa Birliği de dünyanın her kıtasında ekonomik anlaşmalarını çoğalttı. Bu nedenlere AB ile aramızdaki gümrük birliği anlaşmasının modernleşmesi için müzakerelere başlamak şart. Türk vatandaşlarına zulme dönüşmüş olan seyahat vizesi sorunu da bu çerçevede doğal olarak ve mutlaka çözülecek. Önceliğimiz ülkemizin ekonomik kalkınma menfaatleri olmalı. En iyi uzmanlarımız, sendikalarımız, özel sektörümüz ve sivil toplumumuz ile ortak akıl içinde ilerlemek önemli. Yeni anlaşmanın içeriğinde AB’nin dijital ekonomi, yeşil dönüşüm, enerji ve sosyal standartlar politikaları da olmalı. Kamu ihaleleri saydam, halka hesap veren, yolsuzlukların önünü kesen bir mevzuata kavuşmalı. Tarımda verimlilik, teknoloji ve finansman ile muazzam bir ilerleme mümkün. Ülkemizin küresel rekabet gücü için Avrupa’da güçlenmek en doğru stratejidir.

AB ile aramızdaki gümrük birliği anlaşmasının modernleşmesi için müzakerelere başlamak şart. Türk vatandaşlarına zulme dönüşmüş olan seyahat vizesi sorunu da bu çerçevede doğal olarak ve mutlaka çözülecek. Önceliğimiz ülkemizin ekonomik kalkınma menfaatleri olmalı. En iyi uzmanlarımız, sendikalarımız, özel sektörümüz ve sivil toplumumuz ile ortak akıl içinde ilerlemek önemli. Yeni anlaşmanın içeriğinde AB’nin dijital ekonomi, yeşil dönüşüm, enerji ve sosyal standartlar politikaları da olmalı.

4. Barış: Her alanda olacağı gibi, Kıbrıs meselesinde de uluslararası camiada demokrasisi, ekonomisi ve toplumsal huzuru ile ağırlığı çok daha güçlü bir Türkiye olmak hedeflenmeli. Kıbrıs Doğu Akdeniz’de bir barış, demokrasi, finans, turizm ve enerji üssü olabilir. Bunun için Kıbrıs Türklerinin haklarını ve KKTC’nin güvenliğini kararlılıkla savunmak ve adada iki toplumun eşit varlığına dayalı hakkaniyetli bir barış düzeni tesis etmek önceliğimiz olmalı. Kıbrıs’ta kalıcı bir barış düzeninin olumlu etkileri Karadeniz’den, Kafkasya’ya ve Orta Doğu’ya yayılmalı.

5. Avrupa’nın geleceği: Avrupa Birliği değişiyor. Son olarak kıtada geniş bir aidiyet çemberi adımı olan Avrupa Siyasal Topluğu girişimine olumlu yanıt vermek doğru oldu. Avrupa’da farklılaştırılmış entegrasyon düzeni, yani esnek üyelik eksenleri oluşuyor. Euro bölgesi var. Onun da içinde yer aldığı Avrupa Birliği var. Ve bunların da ötesinde bu birliğin tam üyesi olmayan fakat ekonomi ve mevzuat açılarından yakın entegrasyon içindeki ülkeler var: Türkiye, İsviçre, Norveç, İzlanda, İngiltere, Batı Balkanlar ve Karadeniz ülkeleri… Türkiye AB’ye tam üyelik hedefini asla ama asla müzakere konusu yapmadan, bu geniş Avrupa iş birliği çemberinin içeriğini güçlendirecek. Özellikle enerji, güvenlik, göç ve yeşil dönüşüm gibi alanlarda katkı sağlamalı.

“TÜRKİYE HEM BATI DÜNYASININ İÇİNDE GÜÇLENMELİ HEM DE DOĞUYA VE GÜNEYE HER KÜRESEL YÖNE DAHA AÇIK BİR ÜLKE OLMALI”

- Sayın Kaleağası özetlemek gerekirse formül nasıl olmalı?

- Türkiye hem Batı dünyasının içinde güçlenmeli hem de doğuya ve güneye her küresel yöne daha açık bir ülke olmalı. Bir taraftan Avrupa Birliği sürecinde ilerlemeli. Yüksek demokratik, ekonomik ve sosyal standartlar ile, yatırım ortamı ile, bilim ve teknoloji ve de toplumsal yaşamın her alanındaki ilerlemeler ile Türkiye dünyada saygın, güvenilir ve etkili olmalı.  Bu sayede sadece batıda değil doğuda ve tüm dünyada diplomasiden yatırımlara, finanstan kültürel ilişkilere her alanda çekim gücü hızla artar. Aynı şekilde dünyanın geri kalanı ile ilişkileri derinleştikçe, bu sefer Avrupa’da daha etkili, güçlü bir ülke olur… Katma değeri yüksek ihracat, istihdam ve teknoloji yaratan yatırımlar, nitelikli turizm ve kültürel etkimiz serpilir. Bu formül çok net. Avrupa mı Avrasya mı gibi ikilemler yersiz. Türkiye Avrupa’nın Avrasya açılım merkezi olarak dünya siyaseti ve ekonomisinde yükselmeli.

Buzlu denizlerin cesur, şampiyon ve rekortmen Türk kızı Kayadelen konuştu

İBDD Başkanı Tamur ile bağımsız denetçiliği konuştuk

İnfo Yatırım'dan 2022 değerlendirmesi, 2023 beklentileri

Binnur Zaimler'le dünya ve ekonominin 2023 yıldız haritasına bakış

Ünlü yapımcı Timur Savcı, Türk dizilerinin gücünü anlattı

İTO Meclis Başkanı Erhan Erken: Girişimcilik bir takım oyunudur

Dr. Erhan Erken’den İstanbul ekonomisinin sırları

YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)