BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaRöportajlarÇok küfür ederim, erkekleri severim----

Çok küfür ederim, erkekleri severim

Çok küfür ederim, erkekleri severim
21 Nisan 2013 - 15:47 www.finansgundem.com

Leyla Alaton: Kadın-erkek rollerinden ziyade sosyal ve iş hayatında daha anarşistim…

Leyla Alaton, açık sözlülüğüyle tanınan bir iş kadını. Geçtiğimiz günlerde, bir televizyon canlı yayını sırasında ‘kadının toplumdaki konumunu’ anlatırken ağzından küfürlü bir sözcük çıkıverdi. O, hemen ardından durumu açıklayan ve ‘özür’ de içeren açıklamasını yaptı ama biz hazır bahanemizi bulmuşken ‘kadın, erkek ve aşk’ temalı sorularımızı aldık, karşısına oturduk…
Alarko Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Leyla Alaton’la söyleşi için ofisinde buluştuk. Karşılayan görevli, bir üst katta bizi başka birine teslim ederken, bunun üç kat için ayrı ayrı olacağını tahmin etmemiştik. Holding binası 70’li yıllardan kalma dekorasyonuyla bir hayli samimi görünüyordu. “Her ev, sahibini yansıtır” derler. Acaba bu önerme Leyla Alaton için de geçerli miydi? Üçüncü teslimattan sonra, uzun koridoru geçip Leyla Hanım’ın odasına geldik.
 Önce saçımın rengi dikkatini çekti,  “Mor salkım, morlu kadın hoş geldiniz” diyerek samimiyetle karşılayınca ‘ev sahibinin’ de mütevazılığı ilk saniyede belli oldu. Yerimize geçene kadar Leyla Hanım’ın gözleri, benim mor perçemlerim derken kişisel merakıma yenilip sonda sormam gerekeni başta sordum. “Burcunuz nedir?”; “Boğayım”...
- Ben de bir Boğayım ve Boğalar için “Sıkıcı” denir ama siz pek öyle görünmüyorsunuz…
“Sıkıcı” deniyorsa literatürdeki tarife uymuyorum o zaman. Bir kere çok sağlamız, en güvenilir insanlar bizden çıkıyor, daha ne olsun? Bu dünyada güvenmek çok zor artık. Doğru düğmelere basılırsa da acayip heyecan verici tipler oluruz. Hayata renk katan, insanlara neşe veren insanlar Boğalardan çıkar ki her halimle her ortama neşe ve hareket katarım. Seyahate gittiğimde evdeki herkes dönüşümü kapılarda bekler. Herhalde onlara sadece baktığım için değil, evi de doldurduğum için. 
- Güçsüz yanlarınız var mı?
Bizim de düşüşlerimiz, kendimizi zayıf hissettiğimiz anlar olabilir. Ama etraftakiler  böyle görmeye alışmadığı için yakıştırmaz, inandırıcı da gelmez. Ama güçsüz hissettiğimde çabuk toparlarım. Çaresiz hissettiğim anlar olsa da her zaman hazır olan B ve C planlarım devreye girer. “Keşke” demem, geriye bakmam ve kendimi hiçbir şey için kahretmem. Hatalarımla yüzleşir ve çok ciddi ders alırım. Çünkü hata yapmak bizi insan yapar. İyi ki de o hataları yaptım, bugünkü Leyla oldum. Şimdiki halimden hiç şikâyetçi değilim.

‘HAFİF’ LEYLA YOKTUR!
 - Adınızdan memnun musunuz? Söylenişi ağız dolduran, kütür kütür ve ben buradayım imajı veriyor.

 Bayılıyorum. Kütür kütür, doğru. Leyla’lara bir bakın; Leyla Umar çok özel bir insandır, Leyla Gencer keza öyle. Çok Leyla vardır ki önemlidir. Hafif Leyla hiç tanımadım, duymadım, görmedim. Leyla adında küçük bir kız tanıdım mı anasına babasına “Yandınız” derim.
- Siz çocukken evin asi kızı mıydınız?
 Lider ruhluydum. Arkadaşlarımı hep ben organize ederdim, cumartesi programları bana aitti. Herkes de yan gelip yatardı, nasılsa uğraşan biri var diye. Ekip ruhu olan, birlikte paylaşmayı seven biriyim. İyi organizatörüm.
- Kadın-erkek ilişkilerinde siz mi çekip çevirirsiniz?
 Eşit ilişkiye inanıyorum. Tamamlayan ilişkiye yani bir elmanın iki yarısına inanırım. Herkes her şeyde harika ve en iyi olmak zorunda değil. Küçük yaşlarımdan beri erkek arkadaşlarımla da her zaman eşit gördüm kendimi. Hiçbir zaman boyun eğen rolünde olmadım. Çünkü ailemde her zaman eşitlik gördüm.
- Anarşist olduğunuzu söylersiniz hep; kadın-erkek ilişkilerinde anarşizminiz ne kadar söküyor?
 Kadın-erkek rollerinden ziyade sosyal ve iş hayatında daha anarşistim. Çünkü bu alanlar daha az geleneksel. Babamın da söylemleri alışagelmişin dışındaydı, avangarttı ve kendi çıkarlarının aksine olmasına rağmen fikrini söylerdi. Bu tavrı ve duruşuyla bende de armut dibine düşer durumu var. Ben de kadın hakları konusunda daha avangardım ve korkusuzca söylemlerimi esirgemiyorum.  
- “İş hayatında anarşistim” dediniz. İş kadını kimliğinizle, şirket yönetiminde söz sahibi oluşunuzla devlete, hiyerarşiye, sınıflı toplumlara karşı olmak anlamına gelen anarşizm kavramıyla çelişmiyor musunuz?
 Kullandığım anarşist tanımı daha çok cesur söylemlerle ilgili. Herkesin bildiği, fark etse de söylemekten çekindiği hatta korktuğu gerçekleri söyleyebilme cesaretim var. Ne suya ne sabuna karışırım tavrı, benim için çok zor bir yaşam stili olurdu. Bu durum çok büyük risk almaktır hatta ‘Erken öten horoz’ durumuna düşmek de olur.
- Sözünüzü sakınmıyor, ekranda ve Twitter gibi sosyal medyada da düşüncelerinizi rahatlıkla dile getiriyorsunuz; çekinmiyor musunuz?
 Twitter tabuların bir damla daha az olduğu bir mecra gibi. Tabii onun da tehlikeleri var çünkü yazdıklarınız başka yerde kullanılıyor. Espri anlayışımla herkesinki aynı olmak zorunda değil. Bazı esprilerim birilerine ‘hafif meşrep’ gelebilir ama bu da karşı tarafı bağlar. Twitter, en azından açıklığa açık olanların yeri. Twitter ileri bir düzeyde, dolayısıyla kullanıcısı da daha ileri görüşlüdür.
- Bir televizyon programında da o...u demişsiniz... Küfür eder misiniz?
 Çok küfür ederim. On sayfada anlatacağın şeyi, bir küfürle çok daha iyi anlatıyorsun, yerini buluyor. Programda da birine küfür etmedim, argo bir dil kullandım. “Entelektüel ailelerde belki fiziksel şiddet yok ama psikolojik şiddetin ağa babası var. Kadın mini giyse erkek ‘sen zaten göstermeyi seviyorsun zaten o...sun diye belaltı vurmaya başlıyor” dedim. Oysa bu da en az fiziksel şiddet kadar ağır. Çünkü ruhunu yaralıyor. Zaten kendimizi suçlu hissetmeye programladığımız ve de bu algının içine doğduğumuz için bu davranışı şiddet olarak algılamıyoruz. Bunu anlamak ya yaş ya da yaşanmışlık gerektiriyor. 20-25 yaşındaki bir kız bu altyazıyı okuyamıyor. Çünkü bir annenin ya da komşunun “İdare et” mantığıyla karşılaşıyor. “Bu zaten hayatın kuralı” diye düşünüyor. Bu tarz şiddete katlanmak ilişkinin yürümesi için en büyük formüldür diye bize yedirilmiş.
- İstisnasız her kadın bakışla dahi olsa psikolojik şiddete uğruyor.
 Bence genelleştirmeyelim. Dünyada iyi erkekler de var. Böyle erkeklerin varlığına inanmak zorundayız yoksa hepimiz el ele tutuşup köprüden atlayalım.
ERKEKLERİ SEVİYORUM
 - Bence el ele tutuşup erkekleri köprüden atalım; ne dersiniz?

 Sonra ne yapacağız? Ben erkekleri seviyorum (Kahkalar)...
- Siz peki, bu manevi şiddete ‘katlanma’ söyleminin çarkına kapılmamayı beceriyor musunuz?
 Siz boşanmış bir kadınla konuştuğunuzun farkında mısınız? Ama bu konuya girmeyelim. 
- Peki, neden evlenmek için 37 yaşını beklediğinizi merak ediyorum.
 Kendimi hiç hazır hissetmedim, hep genç gördüm. Yaşla ilgili bir sorunum olmadı, hâlâ da yok. “Evlenmeliyim, çocuk doğurmalıyım” gibi bir panik duygusunu hiçbir zaman yaşamadım. Her ilişkime kalple girdim, kafayla çıktım. Hiçbir zaman kafayla bir ilişkiye girmedim.
- Peki, o bitişlerde yıkılma, aşk acısı çekme oldu mu?
 Ne dedik? Biz Boğayız demedik mi? Yürürüz, geçeriz.
 - Bir daha olsa evlenir misiniz?
 Hata yapmak insanlara, tekrar etmek aptallara mahsustur.
- Evlilik kurumunun kendi mi hata yoksa seçtiğimiz kişi mi hatalı?
Bence evlilik muhteşem bir müessese hele sürdürebilirsen ne güzel… Çünkü en iyi arkadaşınla en büyük ortak oluyorsun, hayattaki en değerli anlarını paylaşıyorsun. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? 
ERKEKLER BİZDEN DAHA KOKOŞ
- Erkek meslektaşlarınızdan övgü almak hoşunuza gidiyor mu?

 Nasıl bir bütünlük içinde söylediğine bağlı. Hiç yeri yokken görüntüye, kadınlığa, dişiliğe edilen bir laf bende ters tepebilir. Erkekler saçım, görüntüm ve kıyafetimle ilgili bir yorum yapma ihtiyacı hissediyor. Oysa hiç öyle bir şey beklemiyoruz. Garip bir hâl içindeler sanki bir baskı altındaymış ve bizimle ilgili hep bir yorum yapmaları bekleniyormuş gibi. Tam aksine sinir olup hemen karşılığını veriyor, “Sizin de kravatınız çok güzel, bıyıklar çok yakışmış ya da bu pis sakal çok mu lazımdı” diyorum. Hiç altında kalmam. 
- Kompliman gelmese de karşı tarafa beğendiğinizi söyler misiniz?
 Tabii ki söylerim. Şaşırtmayı da severim. Erkekler vücut yapmak için o kadar çok uğraşıyorlar ki. Taş gibi kolları görünce bazen söylenebilir. Ayrıca kimin hoşuna gitmez ki. Onlar bizden daha mı az kendini beğeniyor sanıyorsunuz? Erkekler bizden daha çok kokoş. Bugünün metropol erkeği kendine zaman ayırıyor. 
- Size yaklaşan erkeklerin isminize mi, size mi ilgi gösterdiği üzerine paranoya yaşıyor musunuz?
 Hayatımda böyle bir durum yaşamadım ve bu tarz bir kompleksim hiç olmadı. Sevilecek, sayılacak ve çekim duyulacak bir kadınım.
- İşyerinde sizi çekiştirirler mi?
 Dobralığımla tanınan biriyim. Etrafıma da bu dobralığı kaldıracak bir elektrik verdiğimi düşünüyorum. Siz de bana düşündüklerinizi rahatlıkla söyleyebiliyorsunuz. Onun için gizlimiz saklımız yok. Rahatız. Ama arkamdan konuşuyorlarsa da bilemem.
- Alarko’da çalışan kadınlara pozitif ayrımcılık uygular mısınız?
 Bizde her şey eşit, fakat Rusya’da, Kazakistan’da, Japonya’da Allah’ın unuttuğu şantiyelerde çalışılıyor. Elbette daha az kadın aday oluyor. İş güvenliği eğitimi için alınan elemanların yüzde 50’si kadındı. Evli ve kocası tarafından destek gören kadınlar var. Çok sevindim. Yeni nesil Türk kadını çok daha iddialı. Yeni nesil Türk erkeğinden de çok ümitliyim. Rolleri ve sorumlulukları paylaşmayı artık istiyor. (Sibel Ateş Yengin/Akşam)
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)