BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaAraştırma'Çin’den ithal edip Avrupa’ya satıyoruz'----

'Çin’den ithal edip Avrupa’ya satıyoruz'

'Çin’den ithal edip Avrupa’ya satıyoruz'
02 Ağustos 2010 - 15:40 www.finansgundem.com

Finans Network Başkanı Serdar Kaya Türkiye’nin Çin ile olan ithalatını analiz ele alan bir çalışma yaptı

Serdar Kaya: “Artık Çin’den ithal edip Avrupa’ya satıyoruz”

Kaya’nın çalışmasına göre Türkiye’nin Çin ile ithalatının artmasının en büyük sebebi Avrupa’lı şirketlerin üretim birimlerini Çin’e kaydırması. Türkiye 80’li ve 90’lı yıllarda Avrupa’dan ithal ettigi elektirikli ürün, makine ve makine parçalarını 2000’li yıllardan itibaren Çin’den ithal etmeye başlamış ki bu ürünler Çin ile olan toplam ithalatımızın %50’sini oluşturuyor.
Elektrikli ürünler, makine ve parçalarının Çin’den ithal edilmesi ayrıca girdi maliyetlerini azaltarak Türkiye’nin fiyat rekabetini artırdığını söyleyen Kaya, tüketimi teşvik ederek üretimi artırıyor. Kaya, bu durumda işsizliğin artmasından ziyade azaltıcı etkisi olduğunu düşünüyor.
Çin ile İthalat ve İşsizlik
Kaya’ya göre Çin’den ithal ettigimiz en büyük kalemler olan elektrikli ürünler, makina ve parçalarının (fasıl 84 ve fasıl 85 ) Çin’den ithal edilmesi işsizliği artırmıyor. Nedeni ise bu ürünler 80’li ve 90’lı yıllarda Avrupa’dan ithal edilen araba parçaları, makine parçaları ve elektirikli ürün parçaları. Kaya şöyle devam ediyor:
“Birçok elektrikli ve makine sanayii ürünleri Türkiye’ye Avrupa üzerinden gelip Türkiye’de bir araya getirilir ve tekrar Avrupa’ya satılırdı. Şimdi ise bu durum değişmiş görünüyor. Montaj sanayii yapımız devam ediyor ekonomimizde, bunda br değişim yok. Ancak artık Avrupa yerine Çin’den ithal ediyoruz ve Avrupa’ya satıyoruz.
Çin ile ithalatımızın işsizliği artırdıgını söyleyemeyiz çünkü bu ürünler zaten Türkiye’de üretilmiyordu.”
Peki Çin yerine Türkiye’de üretilemez miydi sorusunu sorabilirsiniz. Bu durumda da Türkiye’de işçilik ücretlerinin Çin’e göre yüksek olması sebebiyle nihai ürünlerde Türkiye’nin fiyat rekabeti olmazdı. Bir diğer neden ise Çin’nin tüm dünyaya bu ürünleri satması nedeniyle maliyetlerinin yine Türkiye’ye oranla daha düşük olması.”
İhracatın İthalatı Karşılama Oranı Artmış
Yine aynı ürün kalemlerinden konuşursak Elektrikli ürünler, makineler ve makine parçalarında Türkiye toplam ithalatında Çin’nin payı arttıkça bu ürünlerde ihracatın ithalatı karşılama oranında ciddi bir artış olmuş. Yine bunun nedeni ucuz girdinin olması.
Çin ile İthalat ve Enflasyon
Serdar Kaya Çin’den ucuza ithal ettiğimiz için Türkiye’de bir çok kalemde girdi maliyetlerini aşagıya çekiyor. Bu durumun enflasyonu aşagı çektiğini belirtmemiz sanırım yanlış olmaz.
Yuan’nın Değer Kazanması Türkiye Ekonomisini Etkileyecek
Çin’den daha çok ara malı, işlenmemiş ürünler ve hammadeler ithal edildiğini hatırlatan Kaya, şunları szöyledi:
“Bunların ucuz olması Türkiye’de girdi maliyetlerini azaltarak dış piyasalarda nihai ürünlerde fiyat rekabetimizin fazla olmasını sağlıyor. Şayet biz Çin’den pahalıya bunları ülkemize getirirsek nihai mallarda girdi maliyetleri artacagı için fiyat rekabetimiz eskisi gibi olmayacaktır.”
Türkiye Çin ile İthal Ettiğimiz Her Kalemi Çok iyi Analiz Etmeli
Yuan’nın % 40 oranında değerlenmesi gerektiğini söyleyen Kaya, “Bütün kalemlerde ülkemizde KOBİ ve küçük esnafa olan etkilerini çok iyi incelemeliyiz. Büyük paya sahip ithal kalemlerin dışındaki kalemler her ne kadar hammade ve işlenmemiş ürünlerde olsa, Türkiye’de karşılıgı olan sektörlerin korunması gerekebilir” dedi.
Dış Ticarette Kemikleşmiş Sorunlar Devam Ediyor
Finans Network başkanı Serdar Kaya Türkiye’nin dış ticaret açıgının artmasının nedenlerinin yıllardır bilindiğini belirtiyor. Ancak bu sorunun çözümünün 3-5 yılda beklenmemesi gerektiğini belirterek şu konulara dikkat çekti:
“Marka yaratamamak, teknoloji ve agır sanayi ürünleri gibi katkı değeri yüksek sektörlere geçiş yapamamak en büyük sorunumuz. Ancak, bu sorunları gidermek için mevcut hükümetin daha çok çalışmalar yapması gerekiyor. Öncelikle Türkiye’de şirket kurmak kolaylaştırılmalı, bir şahıs şirketi kurabilmek için bile kaç gününüzü harcıyorsunuz. Artık şahıs şirketleri internetden kuruluyor gelişmiş ekonomilerde. Yabancı yatırımcılar için teşvikler uygularken kendi girişimcilerimizin önündeki bürokratik engelleri kaldırmıyoruz, aynı şahıs şirketini kapatabilmek için yine günlerce ugraş veriyorsunuz. Girişimcimizin önündeki engeller kaldırılmadan ticaret açıgımızın kapatılmasını beklemek aşırı iyimserlik olur.
Çin ile Ticaret Açıgımız: Yang, Yin ?

Çin ile ticaret açıgı konusu uzun süredir düşündüğüm konuların başında geliyordu. 5 Haziran 2010 daki yazımda da bu konuya değinecegimi belirtmiştim. Çıkış noktam Çin ile ticaret açıgımızın Türkiye’de işsizliği ne kadar artırdığı ve enflasyonu ne kadar düşürdüğü sorularına cevap bulabilmekti. Ve tabii asıl büyük resim Türkiye ekonomisine ne tür bir katkı yaptıgını ortaya çıkarmaktı. İstanbul’un bunaltıcı Temmuz sıcagında haftalar süren bir çalışma oldu benim için.
Ortaya çıkan sonuçları pek beklemediğimi samimi olarak ifade etmek istiyordum. Çin ile ticaretimizde şimdiye kadar bir çok uzmanın görüşü ile uyuşmayan bir sonuç var elimde. Çin’den kaynaklanan açıgın aslında ekonomimize faydaları olduğu sonucu çıktı.
Detaylara ve analizlerime başlamadan önce Özlem ve Ayşegül’e yardımları için teşekkür etmek istiyorum.
İşte Çin – Türkiye ticaret açıgının analizi.
Yin ve Yang Nedir?
Kısaca Yin-Yang ne olduğunu belirtmek istiyorum. Yukarıdaki (siyah ve beyaz şekil ) Yin ve Yang’i temsil ediyor. Bu şekil kainatta sürekli olarak değişen ve birbirlerine alternatif ,zıt olan ama var oluşları birbirine muhtaç olan oluşumların ,hareketlerin izahı olarak geçiyor. “Yin” deyince karanlık ,soğuk , ölüm gibi olumsuz ve bizim negatif diye tarif edeceğimiz kavramlar, “Yang” deyince ise olumlu kavramlar( pozitif) kavramlar ifade ediliyor. Siyah şekil negatifi beyaz ise pozitifi temsil ediyor Çin filozofisine göre.
Bunların Türkiye ile ilintisini algılamada zorluk çekebilirsiniz fakat yazımın sonunda bu konuda biraz daha net bir fikre sahip olacaksınız.
Türkiye’nin Toplam İthalat Rakamları
Aşagıdaki tablo (Tablo-1) Türkiye’nin 1999 yılından 2009’a kadar olan toplam ithalatını gösteriyor. 2010 yılı ise 5 aylık rakamlardan oluşuyor.’ 
 ’ 
Son yıllarda Çin’den satın aldığımız ürünlerin arttıgını gösteriyor tablo. Çin’den toplam ithalat rakamımız 2009 itibari 12.6 milyar USD ile toplam ithalatımız içerisinde 3.sıraya sahip. Birinci sırada ise Rusya var .
1999 yılı ile kriz öncesi 2008 yıllarını karşılaştırırsak , Türkiye’nin Çin’den olan ithalatı artarken diğer ülkelerin toplam içerisindeki payının azaldığını görürüz. Yani 1999 yılında Almanya’nın payı toplam içerisinde %14 paya sahipken 2008 yılında %9’ düştüğünü görüyoruz. Neden 2008 diye sorabilirsiniz, 2008 ithalatımızın 202 milyar USD ile en yüksek oldugu yıl olması açısından önemli
Yine tablodan görülecegi gibi ABD, İtalya, Fransa, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin toplam ithalatımızda payları düşüyor.
Burdan çıkan sonuç:
+ Çin’nin toplam ithalatımız içerisindeki payı artarken Almanya, ABD, Fransa, İngiltere ve İtalya gibi ülkelerin payları aslında düşüyor. Nedenleri aşagıda detaylı olarak izah edecegim.
Çin’den En Çok Neleri İthal Ediyoruz?
Bir diğer tablo (Tablo-2) ise Çin ile ithalatımızda en çok paya sahip ürün gruplarına ait.

Çin ile toplam ithalatımız içerisinde kazan, makine ve elektirikli parçalar (fasıl 84 ve 85) %50’ye yakın bir orana sahipler. Diğer ürünlerinin ise çogunlukla hammade ve işlenmemiş ürünler olduğunu görüyoruz.
Peki burda cevabını arayacagımız sorular:
1) Makine parçaları ve elektrikli ürünler daha önce Türkiye’de mi üretiliyordu?
2) Türkiye’de üretimlerine son verip bu ürünler Çin’den mi ithal etmeye başladık?
- Hayır!
Bu bahsettiğim ürünler aslında çogunlukla Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye ithal edilen parçalar olduğu sonucu çıkıyor.
Aşagıdaki tablo (Tablo-3) Türkiye’nin toplam elektrikli makine ve parça ithalatını gösteriyor. Yine her yıl en büyük paya sahip 10 ülkeyi aldım ve düşük paya sahip olanla devamlılığı olmayan ülkeleri listeden çıkardım.

Bu 10 ülkenin toplam elektrikli makine ve cihazlarının ithalatı içerisindeki payı %70 civarında. 1998 yılında Almanya %18, İsveç %13, İtalya, Fransa gibi ülkeler sahipken 2008 yılına geldiğimizde bu ülkelerin payları giderek azalıyor ve Çin en büyük paya sahip ülke oluyor %28.
Burdan çıkan sonuç:
+ Türkiye geçmişte Avrupa Ülkelerinden ithal ederken artık bu durum değişerek Çin’den almaya başlamış Türkiye aynı ürün gruplarını.
Bu sefer Çin’den ithat ettiğimiz bir başka önemli ürüne bakalım: Fasıl – 84 Kazan ve Makine Ürünleri.
Bir önceki elektirikli ürünlerde olduğu gibi hemen hemen aynı trendin yaşandığını görüyoruz. Yani Türkiye daha önce Avrupa’dan ithal ederken artık bu ürünleri Çin’den ithal ediyor. Aslında Avrupa’lı şirketler üretim merkezlerini Çin’e kaydırıyor. ithal ettiğimiz otomotiv parçalarından diğer makine ve elektrikli parçalara kadar. Bu ürün grupları AB de üretilmediği için Türkiye olarak biz Çin’den alıyoruz.

Yukarıdaki grafik (grafik-1) 2001 yılından itibaren toplam makine ürünleri içerisinde en çok paya sahip 7 ülkenin yıllar içerisindeki oranını gösteriyor. Çin’nin payı artarken diğer ülkelerin payları azalıyor.
Çok Daha İlginç Olanı
Yine fasıl 84 için devam ediyorum. Yani Kazan, Makine ürünleri ve parçaları.
Çin’nin toplam ithalatımız içerisindekini payının artırması Türkiye’nin bu fasıldaki toplam ihracatının toplam ithalatı karşılama oranını artıyor aynı zamanda.

Yukarıdaki grafikte (grafik-2) lacivert çizgi Türkiye’nin oplam ihracatın toplam ithalatı karşılama oranını gösteriyor fasıl 84 için. Pembe olan çizgi ise Çin’nin fasıl 84 ithalatı içerisindeki payını göstermekte. Tekrar etmek gerekirse fasıl 84: Kazan, makine ürünleri.
Aradaki gap aslında artıyor şeklinde bir yanılgıya düşmeyin çünkü her iki line da ayrı kriterleri gösteriyor ve bu boşluğun artması sizi yanıltmasın. 1999 yılında fasıl 84’de ihracatın ithalatı karşılama oranı %20 iken Çin’nin payı %2. 2008 yılına geldiğimizde toplam ihracatın ithalatı karşılama oranı %46 ya çıkıyor ve Çin payı ise %14. Muhtemelen diğer Asya ülkelerininde payları artıyor.
Fasıl 84 ve 85 Çin ile olan ithalatımız %50 sini oluşturması açısından önemli.
Daha Önce Türkiye’de Üretilen Tekstil Ürünleri
Makine, elektrikli ürün ve parçalarını daha önce Türkiye’de üretilmediğinden bahsettim bunu da önceki yıllarda agırlıklı olarak Almanya, İtalya, Fransa gibi ülkelerin toplam içerisindeki payının fazla olması ile anlıyoruz.
Burda cevabını aradığım soru ise:
1) Türkiye’de üretilen ve ihraç edilen ürünlerin başında gelen tekstil ürünleri acaba Çin’den ithal etmeye başladık mı?
2) Şayet başladıysak Türkiye ekonomisine katkısı ne olmuştur?
Aşagıdaki tablo (Tablo-4) Türkiye’nin toplam örülmemiş giyim eşyası ve aksesuar ithalatı içerisindeki ülkeleri gösteriyor. En büyük paya sahip 10 ülkenin payı toplam içerisinde %80.

Diğer kalemlerde olduğu gibi yine aynı durum söz konusu, AB yerine artık Çin’den alıyoruz nedeni ise gelişmiş ülkelerin üretim birimlerini Çin’ne kaydırmaları. Bir diğer neden ise Türkiye’nin tekstil’de kendi markaları olmadığı için iğneden ipliğe İtalya’dan, Fransa’dan aldığımız ürünleri Türkiye’de bir araya getirerek tekrar bu ülkelere gönderiyorduk. Kısaca: Ekonomiye katkı değeri çok düşük olan fason üretim tarzı.
İhracatımız nasıl etkilenmiş bu durumdan:

Tablo’da (Tablo-5) Çin’i göremeyeceksiniz çünkü örülmemiş giyim eşyası ve aksesuarları ihracatını gösteriyor. Bu tabloyu koymakla şunu söylemek istedim: Daha önce ABD %10 paya sahipmiş ihracatımızda ve bu pazarı Çin ile birlikte muhtemelen kaybettik. Rakamsal tutarlara bakmak bu durumda daha saglıklı olacaktır diye düşünüyorum:
Aşagıdaki tablo (Tablo-6) örülmemiş giyim eşyalarındaki ihracat fazlalığımızı ve artışları gösteriyor. Kriz öncesine kadar burda da bir artış söz konusu! Fakat artış oranlarının çok dengeli olmadığı dikkat çekiyor.1998 yılında 2.3 milyar USD ihracat fazlalığı varken 2008 yılında %4.1 milyar USD ihracat fazlalığımız olmuş.

Sonuçlar:
+ Yıllardır Türkiye ekonomisinin Avrupa’nın montaj ve fason üretim sanayi görevini üstlenen ülke olduğunu biliyoruz. Yani araba ve makine parçalarını Avrupa’dan ithal edip Türkiye’de bir araya getirerek oluşan nihai ürünü tekrar Avrupa’ya satıyorduk. Bu durum açıkcası değişmedi: yine fason ve montaj üretimi yapıyoruz sadece bir farkla: Artık Çin’den ithal ediyoruz Avrupa’dan değil.
Değişen ithalat tarzının da Türkiye’ye zarardan ziyade faydası olduğunu söylemek istiyorum. Nedeni ise Çin’den ucuz ithal ediyoruz. Girdi maliyetleri azalıyor ve fiyat rekabetimiz artıyor.
+ Çin ile olan ithalatımızın %50’ye yakın kısmını makine ve elektirikli ürün parçaları oluşturuyor. Diğer %50 lik kısımda ise işlenmemiş ürün ve hammadeler kalemlerin çogunlukta olduğunu görüyoruz.
+ Yuan’nın değer kazanması Türkiye için girdi maliyetlerinin artması anlamına gelecektir.
+ Diğer ürün gruplarını da çok iyi incelemek gerekiyor. Özellikle Türkiye’de küçük işletmelere etkisi olacak ürünleri teker teker analizini yapmak gerekir ki daha yukarıda da bahsettim ben ithalatımızda büyük paya sahip kalemleri inceledim
+ İşsizliğe Etkisi:
Çin ile ticaret açıgımızın Türkiye’deki işsizliği artırdığı yönünde bir sonuç çıkmıyor. Sebebi ise daha önceden Avrupa’dan ithal edilen ürünler artık Çin’den ithal ediliyor olması. Diğer küçük kalemlerde mutlaka ufakta bir olumsuz etkisi vardır ancak ucuz girdinin sağladığı fiyat rekabetinin de Türkiye’de işsizliği azaltıcı etkisi olduğunu söylemek çok yanlış olmaz sanırım.
+ Enflasyon’a Ektisi:
Bu konuyla ilgili sanırım Türkiye’de yazıldı, ve bir-iki ekonomistimiz dile getirdi. Çin ile ticaret açıgımızın enflasyonu azaltıcı etkisi oldugunu söylemek zor olmasa gerek ama % kaç tır sorusunu cevaplamanın asıl marifet oldugunu belirtebilirim.
+ En büyük zarar Avrupa’ya
En büyük zararı Avrupa’nın gördüğünü anlıyoruz sadece Türkiye’nin ithalatına bakarak. Amerika ise diğer gelişmekte olan ülkelerden ithal ederken Çin’den ithal ediyor ve önceden Japonya’ya verdiği ticaret açıklarını Çin’e veriyor. Burda kısaca söylemek istediğim Robert Torrens’ın 1815’de dile getirdiği “comparative advantage theory” Avrupa için çalışmadıgı Krugman’nın belirttiği AB’nin makro ekonomik sorunlarından dolayı. Türkiye için ise bu etkinin sadece “nötr” yada “nötr yakın” olduğunu belirtebilirim. Geniş bir konu burda bırakmam dogru olur.
Yin ve Yang etkisini demiştim. Çok ucuza ithal ederken bunun gayet kontrollü ve küçük işletmelerimize ve esnafımıza zararını ortadan kaldıracak kontrol mekanizmalarına sahip olmalıyız. Çin’den Türkiye’ye gelen bir çok ürün kalitesiz. Aynı ürünler Amerika’da çok daha kaliteli ve yine Çin’den geliyor. Kontrol ve denetim mekanizmasını sıkı tutmak gerekiyor.
Çin ile olan ticaret açıgımızın artış trendinde olduğu çok net görülüyor. Bu artışın ülkemizdeki KOBİ ve küşük esnafa zararlarını çok çok iyi görmeliyiz çünkü Türkiye bir Amerika ve Avrupa gibi agır teknolojiye ve büyük sermayeye alternatif sektörler yaratacak kabiliyete sahip değil.
Serdar Kaya
[email protected]

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)