BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaBankacılık sektöründe riskler 2017'de artacak mı?----

Bankacılık sektöründe riskler 2017'de artacak mı?

Bankacılık sektöründe riskler 2017'de artacak mı?
02 Ocak 2017 - 10:25 www.finansgundem.com

JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörüne dair önemli açıklamalarda bulundu

JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, dünya ekonomilerindeki yavaşlamanın Türkiye ekonomisine de aynen yansıdığını belirterek, "2016 yılında Türkiye’nin siyasi iklimi bozulmuş, jeopolitik riskleri artmıştır. Dünya ekonomisindeki yavaşlama ve dış talep kaybı 2011 yılndan bu yana Türkiye ekonomisini yavaş yavaş büyüyememe sarmalına sokmuştur." dedi.

Yazılı bir açıklama yapan Ökmen, 2017 yılının küresel ekonomiler açısından belirsizliğin, riskten kaçışın ve kaynak kullanımında temkinli duruşun yılı olacağını ve büyüyememe sorununun devam edeceğini söyledi.

2016 yılının tüm risk unsurlarının temel güçlerini koruyarak 2017 yılında ekonomileri negatif yönde sınırlamaya devam edeceğini ve mevcutlara yeni risk unsurlarının ekleneceğini kaydeden Orhan Ökmen, "Dünya ekonomilerindeki yavaşlama Türkiye ekonomisine de aynen yansımıştır: 2016 yılında Türkiye’nin siyasi iklimi bozulmuş, jeopolitik riskleri artmıştır. Dünya ekonomisindeki yavaşlama ve dış
talep kaybı 2011 yılndan bu yana Türkiye ekonomisini yavaş yavaş büyüyememe sarmalına sokmuştur. 2016 yılından sarkan negatif ekonomik risk mirasını 2017 yılında değiştirecek herhangi bir dinamik göremiyoruz. İç karışıklık ve gerilimli iç siyeset, Türkiye ekonomisinde istikrarsızlığın ana unsurları ve yapısal reformların üretilmesinin en büyük engeli olarak 2017 yılında da devam edecek gibi görünmektedir." dedi.

Ökmen, açıklamasında şunları söyledi:

"Ortadoğu kargaşasının içerisine fiilen girilmiş olması ve iç barışının bozulmasıyla şiddete daha fazla açık hale gelen ve politik kutuplaşmasının artmasıyla daha da gerginleşen Türkiye’nin en acil ihtiyacı, siyasette yumuşama, iç barış, güvenlik ve özgürlüktür: Orta Doğudaki sıcak çatışmalara dahil olunması, güven kaybının, risk algısında yükselmenin ve yatırım iştahındaki azalmamının ana nedenlerinden birisidir.

Türkiye ekonomisinin evrileceği yön, politik faktörlerin 2017 yılındaki gelişimi tarafından belirlenecektir: Parlamenter sistemin başkanlık sistemine çevrilmesini amaçlayan olası bir anayasal referandumun doğuracağı sonuçlar, OHAL uygulamalarının AB standartlarıyla uyuşmazlığının giderilmesi, Avrupa Konseyi ve AB ile genel ilişkiler, Suriye ve ortadoğu politikaları, iç siyasetteki olağanüstü gerginlik, toplumsal uzlaşıyı zayıflatan iç çatışmalar ve ABD politikaları, Türkiye ekonomisinin evrileceği yönün netlik kazanması için 2017 yılında dikkate alınacak en önemli risk başlıklarıdır.

Türkiye ekonomisi sistematik olarak yönetilememe sorunu yaşamaktadır: Son yıllarda reel sektör, ihracat, KOBİ ve iş gücü piyasası alanlarına yönelik ve daha çok etki-tepki yöntemiyle ve
reform adıyla oluşturulup önlem olarak ortaya konulan makro ihtiyati tedbirlerin, teşvik paketlerinin, maliye politikalarının ve bu kapsamdaki uygulamaların tamamı etkinlikten ve sonuç almaktan oldukça uzak başarısız girişimler olmuştur. Gerek kamusal alanlarda ve gerekse kamusal yönlendirmelerin etkisiyle özel sektörde kaynakların büyümeye süreklilik sağlayacak alanlara tahisis edilemediği iyice anlaşılmıştır.

Türkiye, doğrudan yabancı yatırımlarda kaybettiği cazibesine politika değişikliğiyle tekrar ulaşabilir: Türkiye, FED’in politikalarına uyumlu olacak bir faiz politikası uygulaması, demokrası ve hukuki referans noktalarına AB değerlerinin hedef olarak koyulması, iç siyasette sağlayacağı yumuşama ve ulusal bütünlük ile doğrudan yabancı yatırımlarda kaybettiği cazibesine tekrar ulaşabilir. Mevcut konjonktürde, ilave kredi genişlemesi uygulamalarına gidilmesi, 2017 yılında ekonomik büyüyememe sorununa karşı en etkli çözümlerden birisi olacaktır: Kredi genişlemesi amacıyla yaratılan yeni uygulamalarla eski kredilerin çevrilmesine yönelik yaratılan olanaklar esasen reel sektördeki likidite riski yönetimine çözüm
olmuştur. Ancak, mevcut konjonktürde, faiz seviyelerine dışsal ve siyasi müdahale etmemek kaydıyla ilave kredi genişlemesi uygulamaları başlatılarak, yeni yatırım harcamaları olanağı yaratılması 2017 yılında ekonomik büyüyememe sorununa en etkli çözüm olacaktır.

Piyasa ekonomisinin işleyişine aykırı kararlar alınacağı izlenmininin yanlış olduğunun reel ve finansal piyasalara açıklanması gerekir.

2017 yılında daha yüksek bir enflasyon oranı beklemekteyiz: TL deki 2016 yılında yaşanan değer kayıpları ve enerji fiyatlarındaki toparlanmanın fiyatlara yansıması daha çok 2017 yılına sarkmış olduğu için 2017 yılında çift haneleri aşacak şekilde daha yüksek bir enflasyon oranı beklemekteyiz.

Özel sektörün yüksek döviz borcu, 2017 yılında Türkiye’nin en önemli kırılganlık yaratacak noktasıdır. Özellikle TL’nin değer kaybı özkaynak ihtiyacını artırmaktadır.

Vergi performansı zayıflarken, harcama kalemlerindeki artışın sürecek olması kamu dengelerini 2017 yılında zorlayacaktır: Surye’deki askeri çatışmaya ekelemlenmiş olunmasının askeri harcamalar kanalıyla, Türkiye ekonomisinin en kuvvetli yönlerinden biris olan kamu dengelerinin zorlanmasına sebep olacaktır. Ayrıca,ekonomik aktivitelerdeki yavaşlamanın ve kur zararlarının özel sektör
gelirlerinde yarattığı zayıflamanın vergi gelirlerinde sebep olacağı düşüş de kamu dengelerini 2017 yılında zorlayacaktır. Ekonomik aktivite zayıflığının vergi gelirleri üzerinde aşağı yönlü yaratacağı
sınırlayıcı etki, vergi oranlarında artışa sebep olacak ve bu artışında enflasyona yansıyacaktır.

Ekonomik aktivitelerin zayıflaması Banakcılık sektöründeki riskleri 2017 yılında artırabilecektir. Banakcılık sektörünün likidite ihtiyacı daha da artabilecek ve bu artış Merkez Bankası’nın rezervlerinde azalış yaratacaktır.

Küresel pazarlardaki gelişmelerden 2017 yılında en fazla yurtdışı müteahhitlik sektörü ile deniz taşımacılığı sektör’nün etkilenmesi beklenmektedir. Türk müteahhitlerin yurtdışında üstlenilen proje
gelirleri daralmaya başlanmıştır. Deniz taşımacılığında ise aşırı kapasite nedeniyle düşen navlun oranları işletme giderlerini karşılayamacak seviyelere gerilemiştir. Bu sürecin aşılması için talep
tarafında bir canlanma beklemiyoruz. Sektör açısından, kapasite fazlalığınına dayalı olarak düşen navlun oranları ve zayıflayan kapasite kullanım oranları, kısa ve orta vadede sektörde beklenen birleşme ve satın alma faaliyetlerinden ve beklenen iflaslardan sonra tekrar artabililir. Aksi taktirde uzun vadede talep yönlü bir canlanmayı daha zor bir olasılık olarak görüyoruz. Piyasada deniz taşımacılığı sektöründeki koşulların bozulmasına rağmen yeni gemilere yönelik banka fonlarının nispeten erişilebilir durumda kalması ve finansal yükümlülüklerdeki yerine getirme zorlaşmalarının yeniden yapılandırmalarla sürdürülebilir kılınması sektörde pozisyonu nispeden daha olan firmalar için bir çıkış yolu olabilecekitir

İnşaat sektöründe mortgage kredisi kullanan yatırımcıların orta ve üst düzey gelir gruplarından oluşması NPL oranlarını düşürdüğü için inşaat sektöründeki sitemik risk Türkiye için oldukça zor ihtimaldir. Ancak inşaat firmlalarının kullandığı krediler, banakalar için yüksek riskli varlık kategorileri arasındadır.

Yüksek seviyelere fırlayan bölgeye ve Türkiye’ye özgü güvenlik alanındaki risk algıları turizm sektörünü etkilemeye devam etmekte ve Türkiye’yi 2016 yılının dahi gerisine itmektedir.

Türkiye yapısal reformlarını yapamadığı için ihracatta rekabet avantajı kazanamamaktadır: TL’nin değer kaybının enflasyon ve Faiz oranlarının artışına sebebiyet verecek olmasına rağmen, ihracata ivme
kazandıramamış olması, Türkiye ekonomisinin yapısal reform ihtiyacı içerisinde olduğunun en temel göstergesidir. 2017 yılı risk primlerinin ve faiz oranlarını yükseleceği, TL’deki
değer devam edeceği bir yıl olacaktır.

İran ve Rusya pazarları Türkiye ekonomisi için 2017 yılında ilave dış talep yaratma potansiyeli taşımaktadır.

Veri kopukluğu nedeniyle 2017 yılına ilişkin tüketim, yatırım, haracama, tasarruf, büyüme gibi konularda istatistiki tahmin yapılması zorlaşmıştır: TUİK’in GSYH hesaplamalarında yaptığı değişiklikler sonucunda, Ulusal hesap seriler arasında oluşan farklılık ve veri kopukluğu nedeniyle 2017 yılına ilişkin tüketim, yatırım, haracama, tasarruf, büyüme gibi konularda tahmin yapılması zorlaşmıştır. GSYIH
nın sabit fiyatlarla hesaplanmamış olması “sermaye - çıktı”, ya da “emek - çıktı” oranlarını ya da “emeğin marjinal hasılası” gibi temel iktisadi kavramların hesaplanmasını, üretim ve harcam kalemlerinin büyümeye katkılarının hesaplanmasını ve büyümenin kamu özel ayrımının hesaplanmasını neredeyse imkansız hale getirimiştir.

Güncelleme sonrası Türkiye’de tasarrufların milli gelire oranının yüzde 10 artması her türlü kuşkuyu haketmektedir: Revizyon sonrasındaki yeni seri ile ortaya çıkan büyüme rakamları ile yine yeni
seriyle ortaya çıkan işsizlik ya da enflasyon verileri arasında ekonomik literatür açısından uyumsuzluk bulunmaktadır. Yeni seride hesaplanan büyüme ve diğer rakamların gelişimi, küresel durgunluk, dış
ticaretteki daralma verileriyle uyumlu değildir. Güncelleme sonrası Türkiye’de tasarrufların milli gelire oranının yüzde 10 artması her türlü kuşkuyu haketmektedir. Zira Türkiye, Almanya ve Japonya gibi
ülkelerle aynı seviyede tasarruf eder konuma yükseltilmiştir. Revizyon sonrasında 2010-2015 arasındaki dönem için ortaya çıkan büyüme ortalamasının, 2002-2007 arasındaki dönem için ortaya çıkan
büyüme ortalamasından daha büyük çıkması anlamsızlık yaratan ve açıklanması gereken durumdur. Yeni yönteme göre (2010-2015) yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 4.9 yerine yüzde 7.9’a yükselmiş
görünmektedir. Eski ve yeni seri arasındaki fiziki ve ve parasal rakamlardaki yıllık değişimler oldukça yüksektir. Yeni serilerin dayanağı olan arz-kullanım ve girdi-çıktı tabloları için 2012 yılının referans alınmasına rağmen, baz yılı olarak 2009 yılının esas alınması istatistiki bir çelişkidir."

ETİKETLER :
YORUMLAR (1)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
  • yorum02 Ocak 2017 13:06

    2017 , bankacılık için 2001 den bu yana yaşanan en zor yıl olacak .. varlık yönetim şirketlerine sata sata bitiremediğiniz ve sermayenizden bilançonuzdan düşmesin zarar yazmasın diye yaşattığınız yaşatmaya çalıştığınız krediler artık ayağınıza dolanacak..