BASIN TOPLANTISI - ETKİNLİK - KONFERANS
Basın Daveti Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği 06 Şubat 2020, 09:30

Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği (TKYD), 2019 yılında Emeklilik ve Yatırım Fonları performanslarını ve fonlara artan ilgiyi açıklıyor. 06 Şubat 2020...

Tüm Etkinlikleri Göster
BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara Piyasa2013 dengeli büyüme yılı olacak----

2013 dengeli büyüme yılı olacak

2013 dengeli büyüme yılı olacak
03 Nisan 2013 - 10:48 www.finansgundem.com

Merkez Bankası Başkanı Başçı, "2012 dengelenme yılıydı, 2013 dengeli büyüme yılı olacak" dedi

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Türkiye örneğinde 2012 yılının bir dengelenme yılı, 2013 yılının ise dengeli büyüme yılı olacağını söyledi.
Başçı, Mardin Ticaret ve Sanayi Odası'nca Hilton Garden Inn Otel'de düzenlenen ''Para Politikaları'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, bugün dünyada düşük büyüme, düşük faiz ortamında bulunduklarını belirterek, böyle bir konjonktürde, Türkiye için doğru ekonomik politika bileşeninin düşük faiz dengeli büyüme olarak ortaya çıktığını ifade etti.
Merkez Bankası'nın önümüzdeki dönemde elindeki araçlarla dengeli büyümeyi desteklemeye devam edeceğini vurgulayan Başçı, ''Dengeli büyümenin iç dengeyi yani fiyat istikrarı, dış dengeyi yani ödemeler dengesini gözeterek büyüme anlamına geliyor. Türkiye örneğinde 2012 yılı bir dengelenme yılıydı. 2013 yılı ise dengeli büyüme yılı olacaktır. Yurt içi nihai talep 2013 yılının ilk çeyreğinde toparlamaya başlamıştır'' diye konuştu.
Küresel ekonomik gelişmelere de değinen Başçı, gelişmiş ülkelerdeki büyüme hızının yakın zamanda yeniden yavaşlama eğilimi gösterdiğini anlattı.
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızının tekrar bir sıfıra doğru yavaşlama eğilimi gösterdiğini bildiren Başçı, ''Bizim komşumuz olan Avrupa ülkesinde oraya çıkıyor. Oradaki sinyaller, göstergeler maalesef büyüme yerine küçülmeye işaret ediyor. 2013 yılında da Avrupa bölgesinde küçülme devam edeceğini tahmin ediyor herkes'' dedi.
Avrupa'daki işsizlik oranı endişe verici
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızında yavaşlama gözlendiğine dikkati çeken Başçı, Avrupa bölgesinde işsizlik oranının yüzde 12'ye çıktığını, bunun çok endişe verici bir gelişme olduğunu vurguladı.
Başçı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Kötü finansal koşullar Avrupa'da nispeten iyileşmişti. Faiz oranlarında genelde düşük gözleniyordu ancak bunun henüz reel sektöre yansımadığını görüyoruz. İşsizlik oranlarındaki yükseliş çok da olumlu işaretler vermiyor, 2013 yılı büyümesi için. Amerika'da ise işsizlik çok yavaş düşüyor ancak burada da tatmin edici bir düşüş yok. İngiltere'de de Amerika'daki gibi daha yatay seyreden bir işsizlik var. Tahminlere baktığımızda bunlar özel sektör tahminleri. Kasım ayında yapılan Avro bölgesi için 2013 yılı büyümesini sıfır olarak veriyorlardı o zaman. Aradan geçen aylarda Ocak ayında eksi 0,1'e daha sonra da en son mart ayında da eksi 0,3'e bu tahminler. Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya'da daralma var. Gelişmekte olan ülkelerde Türkiye için büyüme hızı kasım ayında 4 bekleniyormuş, 2013 yılı için şu anda yine 4'e yakın bir seviyede devam ediyor. En son veri 3,9 büyüme beklentileri ortalaması. Bunlar özel sektörün beklentileri.''
Önemli olan ekonomiye güven
Avrupa'da işlerin iyi gitmediğini ifade eden Başçı, şöyle devam etti:
''Küresel enflasyona bakalım. Küresel enflasyonda da gelişmiş ülkelerde aşağı yukarı hedefler civarında bir enflasyon var. Yüzde 2 civarında, ortalama enflasyon. Gelişmekte olan ülkelere bakarsanız, orada da yüzde 5 civarında, 5-6 arasında gözleniyor. Yük, para politikasının üzerine binmiş durumda. Acaba para basarak büyümek mümkün mü- Güven enjekte ederek büyümek gerekir. Siz istediğiniz kadar para basın, eğer iş adamları, yatırımcılar geleceğe güvenle bakmıyorsa yatırım yapmıyorlar. Önemli olan ekonomiye güven enjekte etmek. Para enjekte etmek tek başına yeterli olmuyor.''
Başçı,  2009 yılında aşağı yukarı bütün ülkelerin bütçe dengelerini bozduğuna işaret ederek, bunun sebebinin 'harcamaları artıralım özel sektör harcamıyor. Devlet harcasın. Vergileri indirelim, özel sektör daha çok harcasın' şeklindeki bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Bazı ülkelerin bütçe dengesinin çok fazla bozulduğunu anımsatan Başçı, şunları söyledi:
''Zaten borcu fazla olan ülkeler de mesela İtalya, Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerde kamu borcu daha da arttı. Şunu fark ettiler. Bunlar devlet olduğu halde acaba bu borcu ödeyebilecekleri mi- Bu kadar ağır bir borcun altına girdiler, ödeyebilecekler mi, ödeyemez şüphesi fiyatlara yansıyınca faizler yükseliyor. Yunanistan'ın faizleri hızla yüzde 20-25'in üzerine çıktı ve Avro bazında faizler bunlar. Bu faizlerde hiç kimse borçlanıp da geri ödeyemez. Özel sektör de kamu da ödeyemez. Yunanistan bir anda temerrütte düştü ve borçlarını yeniden yapılandırarak hafifletmeye çalıştı. 250 milyar Avro da resmi kuruluşlardan destek aldı. AB, Almanya ve diğer ülkelerden 250 milyar Avro da destek aldı. Demek ki ne kadar vahim bir problem ile karşı karşıya. Özel sektör bu borcu vermiyorsa resmi kuruluşlar verecek şeklinde kurtarılmaya çalıştı.''
Bu durumun reel ekonomiye yansımalarının çok ağır olduğuna dikkati çeken Başçı, ''Büyüme arka arkaya çok derin eksi seviyelerde devam etti Yunanistan'da. Benzer bir durumun Portekiz'de yaşandı. Yakın zamanda da dikkat ederseniz İtalya ve İspanya'da da Faiz oranlarında Almanya'ya göre nispeten bir bozulma var'' şeklinde konuştu.
Başçı, şöyle konuştu:
''Almanya'da faiz oranlarında ne zaman bir problem olsa aşağıya doğru gidiyor. Neden şu anda çünkü Avrupa'da nispeten güvenli liman olarak görülen bir tek Almanya kalmış durumda. Almanya neden güvenli liman olarak algılanıyor. Piyasalar tarafından ve faizler o kadar düşük diye sorarsa Almanya'da bir denk bütçe kuralı anayasaya yazıldı. Bundan bir kaç sene evvel Almanlar dediler ki, 'bu işin sonu yok. Biz bu şekilde kamu borç yükü ile gidemeyiz. Mutlaka denk bütçeyi yapmamız lazım ve bunu yapacağımıza dair kamuoyunu ikna etmemiz lazım. Aksi halde bizim de faizlerimiz yükselir. Bu kısır döngüden çıkamayız' şeklinde bir karar ile bunu anayasalarına yazdılar. Denk bütçeye doğru ilerliyorlar. Bütçe açıkları Almanya'da giderek azalıyor. Kamu borç yükü yüzde 80'ler mertebesinde olmasına rağmen denk bütçe ile bu işi çözecekler güveni ile Almanya'nın faizleri bugün son derece düşük seviyelerde 10 yıllık faizler yüzde 1,5'in bile altında şu anda seyrediyor.''
Kamu borcu
İşsizlik oranlarına da değinen Başçı, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İtalya'da işsizlik oranlarında yükselme gözlendiğini, Almanya'da ise işsizlik oranlarının o kadar artmadığını vurguladı.
Türkiye'de kamu borcu ile ilgili güvenin ne durumda olduğunun sorulabileceğini belirten Başçı, şöyle devam etti:
''Burada giderek artan bir güven var. Türkiye'de devletin borcunu ödeyeceğine dair eskiden bazı tartışmalar vardı. 2001-2002 yıllarında hatırlarsınız krizden sonra 'acaba Türkiye borcunu öder mi, ödese mi, ödemese mi iyi olur-' gibi tartışmalar yapılmıştı. En sonunda denildi ki 'hayır, Türkiye Cumhuriyeti devleti borcunu öder ve ödeyecek. O şekilde bir karar alındı. Bir miktar burada kemer sıkma önlemi alındı ve yüzde 6,5 dediğimiz faiz dışı fazla gerçekleştirdi. Yani devlet harcamalarını kıstı, gelirlerini artırdı ve o şekilde bütçede faiz hariç fazla vermeye başladı. O fazlalar ile kamu borç yükü hızla Türkiye'de ödeyerek azalmaya başladı. Bunun da meyvelerini biz bu yıllardır topluyoruz. Yani Türkiye borcunu öder. Bu güven olduğu zaman faiz oranlarında bunun yansımalarını görüyoruz. Nispeten faizlerimiz geçmişe kıyasla çok daha düşük. Kamu borç yükü yüzde 74'ten yani bir yıllık Türkiye'nin toplam gayri safi hasılasının yüzde 74'ünden en son yüzde 36'sına kadar gerilemiş durumda ve bunun yüzde 31'e kadar düşmesi planlanıyor, 3 yıllık dönem zarfında.''
Bu durumun diğer ülkeler ile kıyaslandığında AB ülkeleri ve Amerika'ya göre düşük, Japonya'ya göre çok düşük fakat gelişmekte olan ülkelere göre orta bir yerde olduğunu anlatan Başçı, şöyle dedi:
''Bizden daha da düşük olan Güney Afrika, Çin, Endonezya, Rusya, Suudi Arabistan var. Bu ülkelere dikkat ederseniz, kamu borç yükü düşük olduğu için kamu borçlanma faizleri de düşük ve bu ülkelerin büyüme hızları da son derece yüksek. Demek ki burada ters ilişki var. Kamu borç yükü ne kadar yüksek ise o kadar düşük olabilir. En güzel örnek de Japonya. Japonya'da yüzde 200'ün üzerinde bir kamu borç yükü var. Japonya 90'lı yıllardan bu yana bir türlü büyüyemiyor. Bunu faiz oranlarında da görüyoruz. Mesele Amerikan faizleri ile Türk hazinesinin dolar bazında borçlanma faizleri arasındaki farka bakın. O fark da oldukça düşük seviyelerde seyretmeye devam ediyor.''
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)